Gazetecilik Ve İnsan Hakları Savunuculuğu Suç Değildir: İHD Eş Genel Başkanı Emire Eren Keskin suç işlememiştir

İHD Eş Genel başkanı Emire Eren Keskin, Kürt özgür basın geleneğinin sürdürücülerinden olan ve 29 Ekim 2016 tarihli 675 sayılı OHAL KHK’sı ile kapatılan Özgür Gündem Gazetesi’nin 2014-2015 yıllarında Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı için 2016 yılında hakkında soruşturma açılmıştır. Aynı yıl kendisi ile birlikte toplam 9 aydın, yazar, gazeteci ve insan hakları savunucusuna aynı soruşturma kapsamında açılan Özgür Gündem ana davası 15 Şubat 2021 günü İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karara bağlanmıştır. TMK kapsamındaki suçları yargılamakla görevli özel yetkili İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi 2020/51 sayılı kararında gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü İnan Kızılkaya, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Emire Eren Keskin’e ve gazetenin imtiyaz sahibi Kemal Sancılı’ya  ayrı ayrı yasa dışı silahlı örgüt üyeliğinden 6 yıl 3’er ay hapis cezası vermiştir. Gazetenin diğer genel yayın yönetmeni Bilir Kaya’ya ise yasa dışı silahlı örgüt propagandası yapmaktan dolayı TMK 7/2. Madde uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası verilmiştir. Bu davada yargılama devam ederken 14 Şubat 2020 tarihinde diğer sanıklar Aslı Erdoğan, Ayşe Necmiye Alpay, Bilge Aykut Contepe hakkında söz konusu iddialardan beraat kararı verilmiş, diğer sanıklardan haklarında yakalama kararı bulunan Filiz Koçali ve Ragıp Zarakolu’na ayırma kararı verilmiş, ayırma kararı verilen diğer sanıklardan olan Eren Keskin, İnan Kızılkaya, Kemal Sancılı ve Bilir Kaya’ya savunma için süre verilerek, yargılamasına devam edilmiş ve 15 Şubat günü hapis cezası verilerek yargılama bitirilmiştir. Kendisine ceza verilen kişilerin avukatları istinaf yoluna başvurmuşlardır.

Özgür Gündem gazetesine yönelik soruşturma ve dava süreçleri başlatılması nedeni ile aydın, yazar, sanatçı, insan hakları savunucusu, gazeteci ve aktivistlerin başlattığı Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği kampanyası 3 Mayıs 2016’da başladı ve 7 Ağustos 2016’da sona erdi. Kampanyaya katılan 56 nöbetçi yayın yönetmeninden 49’una soruşturma açıldı, 11soruşturma  takipsizlikle sonuçlandı, 38 soruşturma davaya dönüştü.  38 nöbetçi yayın yönetmeni 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 7/2 maddesi (Terör örgütü propagandası yapmak) ve 6/2 maddesini (Terör örgütlerinin bildiri veya açıklamalarını basma veya yayınlamak) ihlalden İstanbul Ağır Ceza Mahkemelerinin karşısına çıkarıldı. Bu davalar kapsamında 18 ay hapis cezası verilen Murat Çelikkan ve Ayşe Düzkan birkaç ay hapiste tutuldular.  Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenlerinden Erol Önderoğlu, Ahmet Nesin ve Şebnem Korur Fincancı  20 Haziran 2016’da üç tutuklandı ve 10 gün tutuklu kaldılar. Bu dava halen devam etmektedir. Bu davalarda verilen hapis ve para cezalarının çoğu ertelendi, ancak 7188 sayılı kanunla TMK 7/2. Maddeye ek cümle eklenmesi ve temyiz yolu açılması nedeni ile davalar Yargıtay’da görüşülmeyi beklemektedir.

Eren Keskin ile birlikte aynı dönem Özgür Gündem Gazetesi genel yayın yönetmenliği yapan gazeteci Hüseyin Aykol’a ise Ankara’da bulunduğu için 60 civarında soruşturma ve davaya muhatap oldu. Kesinleşen cezalarının infazı için hapse atılan Hüseyin Aykol, 7188 sayılı kanunun yürürlüğe girmesi ile dosyaları Yargıtay’a gittiğinden ötürü Ekim 2019’da serbest bırakıldı. Ceza tehdidi altında gazetecilik faaliyetini sürdürmektedir.

Görüldüğü gibi Özgür Gündem Gazetesi ile dayanışmak bile tek başına suç olarak değerlendirilmiş ve Türkiye’nin yüz akı aydınlar yargı baskısına maruz bırakılmış, hapiste tutulmuş ve halen yargı baskısı altında tutulmaya devam etmektedirler.

Eş Genel Başkanımız Emire Eren Keskin dayanışma amacı ile sembolik olan 2014-2015 yıllarında Genel Yayın Yönetmenliği görevini sürdürmüştür. Özgür Gündem Gazetesi’ne yönelik barış ve çözüm sürecinde açılmayan soruşturma ve davalar bu süreç sona erdikten sonra 2016 yılı ile birlikte açılmış ve adeta Türkiye’deki ifade özgürlüğünün nasıl cezalandırıldığının sembolü olmuştur. Konjonktürel olarak zaman bakımından suç sayılmayan açıklama ve yayınlar konjonktür değiştiğinden suç sayılıyor ise o ülkede ifade özgürlüğü güvence altında değildir. Türkiye’de olup biten de bundan ibarettir. Türkiye’deki haklar siyasi iktidarın izin verdiği ölçüde kullanılmakta, izin vermediği zamanlarda ise yargı yolu ile cezalandırılmaktadır.

Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu’nun 13 Mart 2017 tarihli son dönemde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerde yer alan medya özgürlüğüne ilişkin tedbirler hakkında görüş

Raporunda Türkiye’de TMK ve TCK 220 ve 314.maddelerin gazetecilere, insan hakları savunucuları ve siyasi muhaliflere yönelik çok sık kullanılmasının açık bir ifade özgürlüğü ihlali olduğu değerlendirme ve tespiti bulunmaktadır. Türkiye bu konudaki yargısal pratiğini değiştirmemiştir. Sadece son dönemde 7188 sayılı kanunla kabul edilen 1.yargı paketi ile TMK 7/2.maddeye eleştirinin suç sayılamayacağına ve haber verme amaçlı yayınların suç sayılamayacağına dair ekleme yapmış, ifade özgürlüğü kapsamında çeşitli kanunlarca verilen hapis cezalarına Yargıtay temyiz yolunu açmıştır. Ancak Özgür Gündem Ana Davasında görüldüğü gibi suç vasfı keyfi olarak taktir ve tayin edilerek hiç ilgisi olmadığı halde yasa dışı silahlı örgüt üyeliğinden hapis cezası verilerek güya davanın ifade özgürlüğü kapsamında olmadığı anlatılmaya çalışılmıştır. Oysa Venedik Komisyonu bu durumu zaten 2017 yılında açıkça ifade etmiştir.

Kaldı ki, AİHM’in Selahattin Demirtaş Büyük Daire kararında Türkiye’deki ifade özgürlüğünün ne şekilde cezalandırıldığı etraflıca anlatılmaktadır.

Anayasa 90 uyarınca Türkiye’nin tarafı olduğu AİHS’e uyması ve bu sözleşme kapsamında yargı yetkisini kabul ettiği AİHM’in pilot kararlarına uyma yükümlülüğü vardır. Ancak Demirtaş ve Kavala kararlarında görüldüğü gibi doğrudan doğruya ilgili kişileri ilgilendiren kararlara bile uyulmamaktadır. Bu durum Türkiye’nin insan hakları mekanizmalarına görünürde dahil olduğunu gerçekte ise bu mekanizmalara karşı yükümlülüklerini yerine getirmediğini göstermektedir.

Özgür Gündem Ana Davasının 15 Şubat gibi Kürt tarihinde çok önemli bir güne denk getirilmesi tesadüf değildir. Siyasi iktidar yargı yolu ile Kürtlerin sivil demokratik ve ifade özgürlüğü alanındaki faaliyetlerine de izin vermeyeceğini, Kürtlerin hakları için mücadele eden insan hakları savunucularını bile gerekirse cezalandıracağını göstererek resmi ideolojisini yaşatmaya devam edeceğini göstermiştir. Bu durum oldukça vahim ve tehlikelidir.

Uluslararası toplumun Türkiye’nin geldiği otoriter rejimi görmesi ve Türkiye’yi yeniden demokrasi ve insan hakları değerlerine bağlı olduğu bir rejime evrilme noktasında üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.

Sonuç olarak, Emire Eren Keskin, Türkiye ve dünyada tanınan ve bilinen bir insan hakları savunucusudur. Dayanışma amaçlı olarak ifade özgürlüğü hakkını kullanmıştır. Ceza verilen diğer kişiler gazetecidir. İnsan hakları savunuculuğu ve gazetecilik suç değildir. Arkadaşlarımıza verilen cezanın istinaf veya temyiz aşamasında bozulması için adalet mücadelemiz sürecektir.

 

İnsan Hakları Derneği