Derneğimiz Genel Başkan Yardımcısı Avukat Eren KESKİN, T.Barolar Birliği Disiplin Kurulu Kararıyla 1 yıl süreyle "İşten (Meslekten)" çıkarıldı. Yargının üç öğesinden bir olan savunmanın en üst kurumunun, bu karara yansıyan düşünce ve yaklaşımı, hukuka aykırı olmanın ötesinde, son derece kaygı vericidir.
1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın değişik 110/17. maddesine göre, Türkiye Barolar Birliği'nin en önemli görevlerinden birisi; "Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak" tır.
En temel görevlerinden birisi "hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını korumak ve işlerlik kazandırmak" olan bir hukuk kurumunun, öncelikle kendi eylem ve işlemlerinde bu ilkeleri gözetmesi ve uygulaması beklenilir. Fakat ne yazık ki; TBB, Eren Keskin'e verdiği disiplin cezası ile her iki ilkeyi de ağır bir biçimde ihlal etmiştir.
Hukukun üstünlüğü ilkesini ihlal etmiştir, çünkü; hakkındaki mahkumiyet ve cezanın 4616 sayılı Yasaya göre ertelenmiş olmasına karşın; TBB kendi mensubu hakkında karar verirken, kabul edilemeyecek nedenlerle, bu ertelemeyi yok saymıştır. Hukukumuzda; hangi nedenle olursa olsun cezanın ertelenmesi durumlarında (Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 6. maddesi uyarınca ya da 4616 sayılı yasa gibi özel bir yasa hükmü ile), asıl cezayla birlikte buna bağlı fer'i cezalar ile hak yoksunluklarının da ertelenmiş olacağı hususu tartışmasızdır. Örneğin, Devlet Memurları Yasası'na göre 6 aydan fazla hapis cezası ile mahkumiyet, memur olma niteliğini ortadan kaldırdığı halde, şayet bu mahkumiyet ertelenmiş ise, kişinin devlet memurluğu niteliği devam eder. Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu, 15.11.1990 tarih ve 2/2 sayılı kararı ile bu konudaki tereddüt ve farklı uygulamaları gidermiş, erteleme halinde asıl ceza ile birlikte, hak yoksunluklarının da ertelenmiş olacağını hükme bağlamıştır. Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı, hem idare mahkemeleri yönünden ve hem de diğer tüm kurumlar için kesin ve uyulması zorunlu nitelikteki bir karardır. Ama öyle anlaşılıyor ki, TBB kendisini bu karar ile bağlı saymamaktadır.
Ayrıca, önüne gelen bir dava dolayısıyla Anayasa Mahkemesi tarafından, 4616 sayılı Yasa uyarınca verilen erteleme kararlarının yasal sonuçları tartışılmış ve yukarıda açıklanan Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı ile aynı sonuca varılmıştır. Anayasa Mahkemesi, 19.07.2001 tarih ve Esas 2001/3 (Siyasi Parti-İhtar) , Karar 2001/3 sayılı kararında, 4454 sayılı yasa uyarınca cezaların ertelenmesinin hukuki sonuçlarını belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi'ne göre; cezanın ertelenmesi halinde, cezanın yasal sonuçları da ertelenmiş olmaktadır. Yüksek Mahkeme bu konuda aynen şöyle demektedir:
"… 4616 sayılı Yasa'nın 2. maddesinde öngörülen ertelemede, asli cezaya bağlı olarak gerçekleşen fer'i ceza ya da hak yoksunluklarının ertelenmeyeceğine ilişkin herhangi bir ayrıksı kural yoktur. Bu nedenle, ASLİ CEZALARA BAĞLI OLARAK GERÇEKLEŞEN FERİ CEZALARLA HAK YOKSUNLUKLARINA İLİŞKİN YAPTIRIMLARIN DA ERTELEME OLANAKLARINDAN YARARLANMASI GEREKİR…"
Gerek Yüksek Danıştay'ın ve gerekse Yüksek Anayasa Mahkemesi'nin yukarıya aynen alınan görüşler doğrultusunda; 4616 sayılı Yasanın 2. maddesi ile değişik 4454 sayılı Yasadaki ERTELEME olanağından yararlanan kişilerin sadece asli cezaları değil, bu cezalara bağlı fer'i cezalar ile hak yoksunlukları da ertelenmiş olur. Dolayısıyla bu şekilde ertelenmiş bir mahkumiyet herhangi bir hak yoksunluğuna (olayımızda geçici ya da sürekli olarak avukatlığa engel olmaya) yol açmaz.
Önemli bir husus da; Eren Keskin'in yargılanmasına ve ceza almasına neden olan yazı yazma eyleminin avukatlık mesleğinin yürütülmesi ile doğrudan bir ilgisi ve Avukatlık Yasası'nda da bu eylemi disiplin suçu sayan herhangi bir hükmün, bulunmadığıdır.
TBB'nin sözünü ettiğimiz hukuksal durumu ve bağlayıcı yargı kararlarını bilmemesi düşünülemez. Böyle olunca, TBB'nin Genel Başkan Yardımcımız Eren Keskin'e, İstanbul Barosu'nun aksi kararına karşın; 1 yıl meslekten uzaklaştırma gibi son derece ağır bir disiplin cezası vermesi, TBB'nin konum ve işlevi bakımından gerçekten kaygı vericidir.
TBB, koruma ve geliştirme görevini üstlendiği "İnsan Haklarını" bizzat kendisi ihlal etmiştir, çünkü; Eren Keskin, bir dergide çıkan yazısındaki görüşleri nedeniyle yargılanmış ve cezalandırılmıştır. Sayın Keskin; bağımsızlığın ve özgürlüğün mutlak bir şekilde egemen olması gereken savunma mesleğinin bir mensubudur. Ayrıca, ülkemizde ve uluslararası son derece tanınmış bir insan hakları savunucusudur. Keskin'in, gerek avukatlık mesleğinin ve gerekse insan hakları savunuculuğunun işlevlerini yerine getirebilmesinin olmazsa olmaz temel koşulu, düşüncelerini tam bir özgürlükle ifade edebilmesidir. Yani, herkes için en temel özgürlük olarak kabul edilen "düşünce ve ifade özgürlüğü"; Eren Keskin yönünden, çok daha özel bir öneme sahiptir.
Bilindiği gibi; "düşünce suçları" konusu yıllardan beri Türkiye'nin insan hakları alanındaki en temel sorunlarından birisini oluşturmaktadır. Derneğimiz de bu konuda 1986 yılından beri mücadele vermektedir. Düşünce özgürlüğünün önündeki anayasal ve yasal engellerin kaldırılması, düşüncelerinden dolayı cezaevine konulanların serbest bırakılması yönünde, son dönemlerde ülke için de ve ülke dışında önemli bir kamuoyu oluşmuştur. Gerek kamuoyu baskısı ve gerekse uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülükler ve ilişkiler dolayısıyla yetersiz de olsa düşünce özgürlüğü alanında anayasal ve yasal değişiklikler, cezaevindeki düşünce suçlularını serbest bırakacak düzenlemeler yapılmıştır. 4616 sayılı Yasanın çıkarılması nedeni de budur. Fakat, öyle anlaşılıyor ki yasal olarak "insan haklarını koruma ve geliştirme" görevi olan TBB'nin henüz kendisi "düşünce özgürlüğü" nü içselleştirmemiştir. Kendi mensubunun, düşünce özgürlüğüne sahip çıkması; yürürlükteki mevzuatı bu özgürlük çerçevesinde yorumlayıp, uygulaması; düşüncelerinden dolayı cezalandırılan üyesinin yanında yer alıp, Onun mücadelesine doğrudan katılması gerekirken; özgürlüğü değil; cezalandırmayı esas alan bir yaklaşım ve yorumla; kendi üyesinin hem düşünce özgürlüğünü ve hem de çalışma hakkını ihlal etmesi, savunma mesleği ve TBB açısından olduğu kadar, ülkemiz açısından da büyük bir talihsizliktir.
Bu düşüncelerle; Genel Başkan Yardımcımız Eren Keskin'le ilgili kararından dolayı TBB'ni ve kararı onaylayan Adalet Bakanlığı'nı şiddetle kınıyoruz. Başta TBB olmak üzere; tüm kurum ve kuruluşlar bilmelidir ki; insan hakları savunucularına düşünce ve faaliyetlerinden ötürü ceza verilerek; Türkiye'nin insan hakları sorunları çözülemez ve geliştirilemez. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ