Sivil savunma, 7126 sayılı Sivil Savunma Kanunu’nun 1. Maddesinde, ” Sivil savunma: düşman taarruzlarına, tabi afetlere ve büyük yangınlara karşı halkın can ve mal kaybının asgari hadde indirilmesi, hayati ehemmiyeti haiz her türlü resmi ve hususi tesis ve teşekküllerin korunması ve faaliyetlerin idamesi için, acil tamir ve ıslahı, savunma gayretlerinin sivil halk tarafından azami surette desteklenmesi ve cephe gerisi maneviyatının muhafazası maksadıyla alınacak her türlü koruyucu ve kurtarıcı tedbirler ve faaliyetleri ihtiva eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
2908 sayılı Dernekler Kanunu ise, ” Milli savunma, sivil savunma ve kolluk kuvvetlerine hazırlayıcı faaliyette bulunma yasağı” başlıklı 40. Maddesinde, ” Dernekler, askerliğe, milli savunma, sivil savunma ve kolluk hizmetlerine hazırlayıcı öğretim ve eğitim faaliyetlerinde bulunamazlar. Bu amaçları gerçekleştirmek üzere kamp veya talim yerleri açamazlar.
Üyeleri için özel kıyafet veya üniforma veya kol bağı ve benzer işaretler kullanamazlar.” hükmünü getirmiştir.
Dernekler Kanunu bir ana kanun olduğu için, 92. Maddesinde, aynı yasanın 40. Maddesinin kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri ve işçi ve işveren kuruluşları için de geçerli olduğunu vurgulamış, 40.maddeye aykırı davrananların, 80. Maddeye göre bir yıldan az olmamak üzere hapis cezasıyla cezalandırılacağını hüküm altına almıştır.
Görüldüğü gibi, 12 Eylül döneminde kabul edilerek, Resmi Gazete’nin 7.10.1983 tarihli sayısında yayınlanan ve yürürlüğe giren 2908 sayılı Dernekler Kanunu,sivil savunma alanını gönüllü kuruluşlara kapatmış, bu kuruluşların öğretim ve eğitim faaliyetinde de bulunamayacağını hüküm altına almıştır. Yasa koyucunun, bu alanda devlet tekeli yaratmasının nedeninin, hakkın kötüye kullanımının önüne geçmek olduğu anlaşılmaktadır. Ancak tüm 12 Eylül yasalarında olduğu gibi, hakkın kötüye kullanımı gerekçesiyle hakkın özünün yok edilmesi bu yasada da görülmektedir. Gönüllü kuruluşlara sivil savunma alanını kapatan devlet otoritesi, 16 yılda yalnızca 120 kişiden oluşan bir sivil savunma örgütü oluşturabilmiştir.
Türkiye’nin yüz akı olan ve felaket anında arama kurtarma faaliyetinde bulunan kuruluşlar ise, spor derneği statüsünde örgütlenmek durumunda kalmışlardır. Bu kuruluşların öğretim ve eğitim faaliyetlerinin yarın yasa dışı faaliyet olarak değerlendirilmeyeceğinin garantisi yoktur. Devlet örgütlenmesinde, yurttaşın yaşamı risk altında olduğunda, onun yaşamını kurtarmak için yetkin, yeterli bir örgütlenmenin olması devlet olmanın ve sosyal devlet olmanın gereğidir. Ancak sivil savunma alanını, halkın yalnızca destek alanı olarak görmek eksik bir yaklaşımdır. Bu alana halk katılımına olanak veren ve bu katılımı güvenceye alan hukuksal düzenlemeler getirilmelidir.
Marmara depremi, bu alanda da yasaları aşan halk inisiyatiflerine tanık olmamıza yol açmıştır.
Hüsnü Öndül
Genel Başkan