Gürpınar İlçesi Taşnacak Mezrasında Koruculuk Dayatması İddialarına İlişkin Rapor

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ -VAN BAROSU -MAZLUMDER VAN ŞUBESİ- GÖÇ-DER VAN ŞUBESİ

OLAY
İnsan Hakları Derneği Van Şubesi’ne şahsen başvuruda bulunan Van ili Gürpınar ilçesi Oğuldamı Köyü Taşnacak (Xrabedar) mezrası sakinleri, kendilerine Gürpınar Jandarma Komutanlığına bağlı görevlilerce köy korucusu olmaları konusunda baskı yapıldığını, kabul etmemeleri halinde köylerini boşaltmakla tehdit edildiklerini, koruculuğu kabul edinceye kadar köyün erkeklerinin köye girişlerinin yasaklandığını aktararak yardım talebinde bulunmuşlardır. İHD’nin yukarıda adı geçen kurumlarla yaptığı görüşmeler sonucunda ortak bir heyet oluşturulmuş, iddialarla ilgili aşağıda belirtilen inceleme ve tespitler yapılmıştır.HEYETİN OLUŞUMU
Bu başvuru üzerine heyetimiz; koruculuğa zorlama, köyü boşaltma ile tehdit etme iddialarını araştırmak konusunda mağdurlar, bilgi ve görgü sahipleri ile resmi makamlarla görüşmek, araştırma ve incelemeler sonrasında kamuoyunun gerçek bilgiye ulaşmasını sağlamak, çeşitli ulusal ve uluslararası mevzuatlarda güvence altına alınan mülkiyet hakkının ve gayri insani muamele yasağının korunmasına katkıda bulunmak ve söz konusu ihlalleri gerçekleştirenler hakkında gerekli soruşturmanın başlatılmasını sağlamak amacıyla;

İHD MYK Üyesi Necip DEMİR, İHD Van Şube Başkanı Av. Zeki YÜKSEL, Mazlum-Der Van Şube Başkanı Av. Abdulbasit BİLDİRİCİ, Van Göç-Der Başkanı Gıyasettin GÜLTEPE ile Van Bölge Baro Başkanı Av.Ayhan ÇABUK’un yer aldığı İnsan Hakları Heyeti oluşturulmuştur.

TAŞNACAK MEZRASI
Taşnacak (Xrabedar) mezrası, Gürpınar ilçesine 50 km mesafede olup, Oğuldamı köyüne bağlıdır. 19 haneden oluşan bu mezranın nüfusu 120 kişi civarındadır.1997 yılının yaz aylarında mezra yakınlarındaki Beşan Köyü civarında çıkan bir çatışmada üç Geçici Köy Korucusunun yaşamını yitirmesi üzerine köyün zorla boşaltıldığı, köylülerin Van il merkezi ile Gürpınar İlçesi ve Güzeldere Beldesine yerleştikleri, 2002 yılında bir kısım köylülerin köylerine kendi olanakları ile dönüş yaptıkları, 2004 yılının Haziran ayında mezranın 2 km. uzağında yola döşenen mayının patlaması sonucu seyir halindeki askeri konvoydan bir uzman çavuş ve iki erin ölmesi üzerine, köylülerin beyanlarına göre bölgede operasyon yapan askeri birliklerin onları Köy Korucusu olmaları yönünde zorladıkları ve kabul etmemeleri halinde köyü boşaltmakla tehdit edildikleri iddia edilmektedir.HEYET GİRİŞİMLERİ
Heyetimiz, koruculuğa zorlama, köy boşaltma ile tehdit etme iddialarını araştırma istemi ve çalışma amacını önceden Van Valiliği ve Gürpınar Kaymakamlığına yazılı olarak iletmiş ve randevu talebinde bulunmuştur.Taşnacak mezrasına gidilerek mağdurlarla görüşülmüş ve beyanları alınmış, akabinde de Van Valisi Niyazi TANILIR ile görüşülmüştür. Gürpınar Kaymakamı randevuya olumlu cevap vermediğinden kendisiyle görüşme gerçekleştirilememiştir.

HEYET ÜYELERİNİN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ RESMİ GÖRÜŞME

Niyazi TANILIR (Van Valisi):
Heyetle yaptığı görüşmede;
“Konu hakkında bilgi sahibiyim. Köylüler 7 Aralık 2004 tarihinde benimle görüştüler. Geçici Köy Korucusu olmak istediklerini söylediler. Bu isteklerinin mümkün olabileceğini ifade ettim. Ayrıca, Gürpınar Kaymakamını arayarak köylülerin benimle yapmış oldukları görüşmeyi aktardım ve Geçici Köy Korucusu olma isteklerini kendisine de ilettim. Bu konuda gerekli işlemlerin yapılması için talimat verdim. Ancak, daha sonra yapmış olduğum araştırma sonucu Geçici Köy Korucusu kadrolarının dondurulduğu ve tasfiyesi yönünde İçişleri Bakanlığının bir genelgesinin olduğunu fark ettim. Bunun üzerine Gürpınar Kaymakamı ile yeniden görüşerek Geçici Köy Korucusu olarak görevlendirme yapamayacağımızı ancak, istekleri halinde kendilerini Gönüllü Köy Korucusu (maaşsız) olarak görevlendirebilmemizin mümkün olduğunu ilettim. Hatta bu konuda köylülerin iradesi dışında bir empozenin yapılmaması için de kesin talimat verdim. Konuyla yakından ilgileniyorum. Köylülerin benimle yaptığı görüşmeden bu yana ilgili gelişmeleri hemen her gün Kaymakamdan öğreniyorum. Gönüllü Köy Koruculuğu, adından da anlaşılacağı gibi gönüllülük esasına bağlıdır. Gönüllü alınmayan silahın yarın kime karşı kullanılacağı hiç belli olmaz.” şeklinde beyanda bulunmuştur.HEYET ÜYELERİNİN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ DİĞER GÖRÜŞMELER
Süleyman ALICI (Taşnacak Mezrası Sakini)
Başvurucu Süleyman Alıcı, heyetimize şu aktarımlarda bulunmuştur: “2004 yılının Haziran ayında saat 12 sularında ot biçerken bir patlama sesi duydum. Bir süre sonra helikopter sesleri geldi. Köyümüzün üzerinde dolaşıyorlardı. Akşam mezraya döndüğümüzde anlatılanlara göre, patlamadan sonra köyden sekiz kişi olay yerine gidiyor. Askerler niçin geldiklerini soruyorlar. Köylüler olay sebebiyle yardıma geldiklerini ifade ediyorlar. Olay yerine Alay Komutanı ve Asayiş Komutanı geldikten sonra köylüler göz altına alınıyor. Yedi gün gözaltında kalan köylülerimizden dördü serbest bırakıldı. Diğer dört kişi ise tutuklandı. Tutuklananlardan ikisi 24 gün, diğer ikisi ise iki ay ceza evinde kaldıktan sonra serbest bırakıldılar. Olaydan yaklaşık iki ay sonra Alay Komutanının değiştiğini duyduk. Yeni Alay Komutanı bir gün Gürpınar İlçe Jandarma Komutanı ile birlikte köyümüze geldi. Olay yeri konusunda tartışma yaşandı. Biz köylüler olay yerinin dere yatağı olduğunu ve bu sebeple olayı köyden göremediğimizi ve olayla ilgili olarak görgüye dayalı bir bilgimizin olmadığını söylememize rağmen Komutan; Olayı gördüğümüzü, örgüte yardım ettiğimizi söylüyor ve bizi suçluyordu. Alay Komutanı, Yüzbaşıya emir vererek bunlara hemen yedi tane korucu silahı verin dedi. Biz korucu olmak istemediğimizi söyledik. Komutan kabul etmememiz halinde, köyü boşaltacağını söyledi. Korucu olmamız için Kırkgeçit Karakolu bize sürekli baskı yapıyordu. Jandarma, 03.12.2004 tarihinde köyün erkeklerini toplayarak Gürpınar İlçe Jandarma Komutanlığına götürdü. Orada Yüzbaşı bize, Korucu olmamız için tehditler savurdu. Bu olaylar birkaç kez tekrarlandı. Biz her defasında Koruculuğu kabul etmeyeceğimizi söyledik. En son 06.12.2004 tarihinde İlçe Jandarma Komutanlığına götürüldük. Burada Korucu olmamız için bize üç günlük süre tanındı ve bu süre sonuna kadar köy erkeklerinin köye girişi yasaklandı. Bunun üzerine, mevsimin kış olması, çoluk çocuklarımız ile hayvanlarımızın sahipsiz kalması sebebiyle çaresizlikten 10.12.2004 günü 30 kişi koruculuğu kabul ettiğimize dair Gürpınar Kaymakamlığına dilekçe verdik. Bu dilekçeleri bize yapılan baskı ve köyümüzü boşaltma tehdidi sonucu verdik.”Mahmut ALICI (Taşnacak Mezrası Sakini)
Başvurucu Mahmut Alıcı, heyetimize şu bilgileri vermiştir: “Haziran 2004 tarihinde ot biçerken bir patlama sesi duydum. Bir süre sonra 5 helikopter köy üzerinde dolaşmaya başladılar. Yanımdakilere köyün yakınlarında muhtemelen olay çıktığını, bu sebeple köye geç gitmemizin daha uygun olacağını söyleyip beklemeye başladık. Köye gittiğimizde erkeklerin çoğunun tutuklandığını ve götürüldüğünü öğrendik. Bu olaylardan sonra köyümüz sürekli askerlerin ablukası altındaydı. Köye gelen askerler sürekli bizlere hakaret ediyordu. Bizim örgüt mensuplarına yardım ettiğimizi söylüyorlardı. Bir ara köye iki zırhlı araç geldi. İçinde Alay Komutanı da vardı. Alay Komutanı köylüleri topladı. Bu olayı siz yapmışsınız diyordu. Biz olayla ilgimizin olmadığını söylüyorduk. Albay bize babamın bana bir nasihati var; “Asla yalan söyleme ve de intikamını kimse üzerinde bırakma.” “Bu intikamı size aldırtacağım.” Diyordu. Ben köylülerin huzurunda kurana el basıp bu köylülerin hiçbir günahı yoktur dedim. Ama Komutan bana inanmadı. Yüzbaşıya dönerek, köylülere korucu olmaları için 7 tane silahın verilmesini emretti. Ayrıca bu intikamı almazsanız bizden büyük zarar görürsünüz dedikten sonra gittiler.”A.A. (İsminin belirtilmesini istemeyen Taşnacak Mezrası Sakini bir kadın)
“Olay günü erkekler ot biçmeye gitmişlerdi. Kadınlar ve çocuklar dışında köyde kimse yoktu. Patlamadan yarım saat sonra köye askerler geldi. Olay yerine giden ve askerler köye geldiğinde köyde bulunan erkekler gözaltına alındılar. Yaklaşık iki ay boyunca köye sürekli askerler geliyordu. Bütün erkekleri toplayarak onlarla konuşuyorlardı. Korucu olmaları yönünde ısrar ediyorlardı. Bir hafta önce askerler tekrar köye gelerek silah almaları için tehditlerde bulundular. Erkeklerimizin silah almasını istemiyoruz. Gidecek bir yerimiz yoktur. Köyümüzü terk etmek istemiyoruz.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.

M.A. (Taşnacak Mezrası Sakini bir kız çocuğu)
Beyanında; “Olay günü erkekler ot biçmeye, kadınlar da süt sağmaya gitmişlerdi. Patlamadan onbeş dakika sonra babam ot biçmekten geldi. Merak ettiği için olay yerine gitti. Daha sonra askerlerin babamı yakaladıklarını öğrendik. Helikopterler köyün üstünde sürekli dolaşıyorlardı. Babam olay yerine gittiği için üç ay hapiste kaldı. Sonra bırakıldı. Askerler ramazanda köye gelerek anneme ve amcamın kızlarına (erkeklere söyleyin ya gönüllü silah alsınlar ya da köyü boşaltsınlar.) diye söylediler. Babam ceza evinde kaldığı süre içinde bize kimse bakmadı. Daha önce köyümüz boşaltıldığında Van’da iki yıl okula gittim. Ancak, şimdi köyümüzde okul olmadığı için okula gidemiyorum.” şeklinde bilgi vermiştir.

Hüseyin ALICI (Taşnacak Mezrası Sakini)
Beyanında; “Biz korucu olmamak için Van Valisi ile görüştük. Görüşmede Valiye, Alay Komutanının ısrarla bizim silah almamız ve korucu olmamız için baskı yaptığını söyledik. Vali bize ben sizin maaşınızı karşılayacağım. İlçe Jandarma Komutanı ile gidin görüşün. Sonra Kaymakama gidin dilekçe verin dedi. Daha sonra çaresiz olmamızdan dolayı Kaymakamlığa giderek korucu olmak için dilekçe verdik.” şeklinde bilgi vermiştir.

D.A. (Can güvenliği kaygılarından dolayı adını söylemeyen bir Taşnacak Mezrası Sakini)
Beyanında; “Patlama sonrası olay yerine gittiğimizde askerler bize silah çektiler ve soyunmamızı söylediler. Üstümüzde silah olmadığını anladıktan sonra giyindik. Ben Komutana, isterse ölen asker cenazelerinin üzerinin örtülmesi için battaniye getirebileceğimi söyledim. Beni köye gönderdi. Korktuğum için bir daha olay yerine gitmedim. Daha sonraları korucu olmamız için bizi sürekli tehdit ettiler. Hatta köye girişimizi de yasakladılar. Zaten köyümüz daha önce de boşaltılmıştı. Gittiğimiz yerlerde aç kaldık. Köye 2002 yılında geri döndüğümüzde evlerimizin yakıldığını, yakılmayanların ise yıkıldığını, evlerin duvarlarının silahlarla tarandığını, elektrik trafosunun roketlendiğini gördük. Biz silah almak ve köyümüzden ayrılmak istemiyoruz.” şeklinde bilgi vermiştir.

HEYETİN YAPTIĞI TESPİTLER
Heyetimiz,
1. Resmi makamlarca, köylülerin mezraya tekrar dönüp yerleşmelerine izin verilmesine karşın, mezranın insanlık onuruna yaraşır ve yaşanılabilir bir halde olmadığı, kendi olanakları ile yeniden köylerine gelip yerleşen köylülerin yakılan ve yıkılan evlerini onarma imkânlarından yoksun olmalarından dolayı barakalarda ve yarı yıkık evlerde barındıkları, aşırı yoksul oldukları,

2. Bazı evlerin duvarlarında mermi izlerinin bulunduğu,

3. Mezra ahalisinin aşırı bir korku ve kaygı içerisinde bulunduğu,

4. Elektrik trafosunun yenilenmesine rağmen köye elektrik verilmediği,

5. Okul olmaması sebebiyle çocukların okula gidemedikleri ve mezranın bağlı bulunduğu Oğuldam Köyüne taşımalı eğitim yapılmadığı,

şeklinde tespitlerde bulunmuştur.

AYDINLATILMASI GEREKEN HUSUSLAR
1. Mezra sakinleri 01.12.2004 tarihinde zorla Korucu yapılmak istendikleri şikâyetiyle İHD’ye başvuruda bulunmuşlardır. Ayrıca bir grup köylü 07.12.2004 tarihinde Van Valisi ile bir görüşme gerçekleştirmiştir. Van Valisinin açıklamalarına göre, köylülerin kendisi ile görüşme nedeni korucu olma taleplerini iletmektir. Ancak, köylülerin Korucu olmayı istemeleri halinde Gürpınar Kaymakamlığı’na başvurmaları olağan bir yol iken, neden Van Valisi ile görüşme gereğini duysunlar?

2. Köylülerin yurttaşların yasal süreyi aşan bir şekilde yedi gün boyunca gözaltında tutuldukları iddiası doğru mudur?

3. Koruculuk taleplerini içeren dilekçeler alınıncaya kadar erkeklerin köye girişinin yasaklandığı hususu doğru mudur?

4. Köye elektrik trafosu bağlandığı halde, köye neden elektrik verilmemektedir?

5. AİHM’de görülen “zorla yerinden edilme davaları”nın bir sonucu olarak; iç hukukumuzda bir düzenleme yapılarak 5233 sayılı yasa çıkarılmıştır. Kendi imkânları ile köye dönüş yapan Taşnacak mezrası sakinlerinin mağduriyetlerinin giderilmesi gerekirken köylülerin zorla korucu olmak ya da tekrar köyü boşaltmak gibi bir seçeneğe tabi tutulduğu doğru mudur?

6. Mezraya sakinlerinin Gönüllü Köy Korucusu yapılmaları, GKK’nın tasfiyesini öngören İçişleri Bakanlığının Genelgesi ile bir çelişki oluşturmuyor mu?

7. Türkiye’nin demokratikleşmesi sürecinde paramiliter güçlerin tasfiyesine yönelik hükümetin bir çözümü ve entegrasyon projesi var mıdır?

KANAAT ve SONUÇ

  • Heyetimiz yapmış olduğu etraflı görüşmeler neticesinde aşağıdaki kanaat ve sonuçlara ulaşmış bulunmaktadır:
  • Mezra sakinlerine köylerini boşaltma tehdidi altında koruculuk dayatılmaktadır.
  • Bu dayatma neticesinde köylüler, özellikle de kadın ve çocuklar psikolojik travma yaşamaktadır.
  • Köyde yaşayan insanların insanlık onuruna yaraşır bir şekilde yaşamaları için; boşaltılan ve enkaz halini alan yerleşim biriminin yapısal sorunlarının giderilmesi, barınma sorununun ise ivedilikle çözülmesi gerekmektedir.
  • Köy erkeklerinin köye girişlerinin engellenmesi, yurttaşlar temel insan haklarından yoksun bırakılmasına neden olmuş ve insan onuruyla bağdaşmayan bir uygulamaya maruz kalmışlardır.
  • Köyü boşaltma tehdidi mülkiyetin dokunulmazlığı hakkının ihlalidir.

Heyetimiz, güvenlik konusunun devlet tarafından zorunlu olarak yürütülmesi gereken bir kamu hizmeti olduğunu, yurttaşları iradeleri dışında böyle bir hizmeti yapmaya zorlamanın evrensel insan hak ve özgürlükleri ile bağdaşmadığı sonucuna ulaşmıştır.

Av. Ayhan ÇABUK  :Van Bölge Barosu Başkanı

Necip DEMİR  :İHD MYK Üyesi

Av. Zeki YÜKSEL :İHD Van Şube Başkanı

 Av. Abdulbasit BİLDİRİCİ :Mazlum-Der Van Şb. Başkanı

Gıyasettin GÜLTEPE  :VAN Göç-Der Başkanı

Bir cevap yazın