Türkiye’de başta hapishaneler olmak üzere kapatılma mekanlarında yaşam hakkı ihlalleri yaşatılmakta, kişi beden ve ruhsal bütünlüğüne zarar veren işkence ve kötü muamele uygulanmaktadır. Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeler ve kendi iç hukukunda yer alan amir hükümlere rağmen cezasızlık politikasının koruması altında bu ihlaller hız kesmeden ve çeşitlenerek devam ediyor. Mahpusların bedensel ve ruhsal bütünlüklerine en ağır şekilde zarar veren ağır tecrit politikası da özellikle yeni açılan Yüksek Güvenlikli ve S Tipi Hapishanelerde uygulanmaktadır. Sürekli olarak artan mahpus sayısı da bir tecrit ve hapsetme rejiminin inşasının da göstergesidir. 31 Mart 2023 itibari ile 399 Açık ve Kapalı Hapishanelerde 349.893 mahpus tutulmaktadır.
2023 yılı başından bu yana tespit edebildiğimiz kadarıyla hapishanelerde 2’si kadın olmak üzere 13 mahpus yaşamını kaybetmiştir. 4 mahpus hastalıkları nedeniyle vefat etmiş, 3 mahpus ateşli silah ile öldürülmüş, 6 mahpus da şüpheli şekilde yaşamlarını yitirmiştir. İHD’nin belirlemelerine göre tespit edilebildiği kadarıyla 2022 yılı içerisinde çeşitli cezaevlerinde en az 78 mahpus yaşamını yitirdi ve 25’i şüpheli şekilde yaşamlarını yitirmişlerdir.
6 Şubat’ta meydana gelen depremin ardında bazı hapishanelerde isyan çıktığı iddia edilmiş, aileler ve kurumlar tarafından açıklama yapılmasının talep edilmesinin ardından Hatay T Tipi Kapalı Hapishanesinde 12 mahpusun yaralanarak hastaneye kaldırıldığı ve 3’nün yaşamını kaybettiği açıklanmıştı.
Hatay T Tipi Kapalı Hapishanesinde öldürülen Talip Alan’ın ailesi tarafından verilen bilgilere göre: “Talip Alan’nın depremin olduğu gün 6 Şubat’ta telefonla aradığını ve bir sorundan bahsetmediğini, ertesi günü isyan haberi duyduklarını ve kendisinden 3 gün haber alamadıklarını, 9 Şubat Perşembe günü avukatının aradığını ve Samsun Hapishanesine sevk edildiğini bilgisini verdiğini, ancak aynı gün saat 16.00’da hiç alakası olmayan bir yerden Muş Cezaevinden arandıklarını ve “Cenazenizi Adana Adli Tıp Kurumundan alın” denildiğini, Adana Adli Tıp Kurumuna gittiklerini ve kendilerine bir ölüm belgesi verildiğini, ters kelepçe takıldığını, kaburgalarının kırıldığını, gözünün üstünde morluk olduğunu, kolda kırık olduğunu, yüzünde bot izlerinin olduğunu cenazesini yıkayanların gördüğünü, bir mermi göğüs kısmından girdiğini, kendi ile aynı koğuşta olan bir mahpusun ailesine verdiği bilgilere göre de isyana hiçbir şekilde dahil olmadıklarını” aktarmışlardır. Mahpusun ailesi bugüne kadar aranmamış bir soruşturma sürecinin olup olmadığı konusunda bilgi verilmemiştir. Gerek İçişleri Bakanlığı gerek Ceza ve Tevkifevleri tarafından da Hatay’da meydana gelen ölümlere dair soruşturma süreciyle ilgili bir bilgi paylaşımı yapılmamıştır.
26 yaşındaki Duygu Koral 20 Mart 2023’te Kandıra 1 Nolu F Tipi Kapalı Hapishanesinde şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiştir. Ailesi tarafından verilen bilgiye göre; “Duygu Koral’ın yaklaşık 2,5 yıldır hapishanede olduğunu, Tarsus Kadın Kapalı Hapishanesinden ailesine yakın bir yere sevk edilmesini istediğini ancak Kandıra 1 Nolu F Tipi Kapalı Hapishanesine gönderildiğini, yaklaşık olarak 2 aydır orada tutulduğunu, telefonla aradığında “gardiyanın kendisini ittiğini, kafasını ranzaya vurduklarını, dikiş atıldığını” söylediğini; her aradığında da “Bana ters kelepçe takıp, dövüp, koğuşa atıyorlar” dediğini, 20 Mart 2023 tarihinde telefon görüş günü olmasına rağmen aramadığını, merak ettiklerinden dolayı hapishaneyi sürekli aradıklarını ancak geri dönüş yapılmadığını, aynı gün akşam 22.30-23.30 arasında hapishaneden arandıklarını ve “Kızınız intihar etti” denildiğini, 21 Mart 2023’te Kocaeli Devlet Hastanesinden cenazelerini aldıklarını ve yola çıkardıklarını, Kandıra Merkez Jandarma Karakol Komutanlığına giderek ifade verdiklerini; eve döndüklerinde eşyalarını açtıklarında iç çamaşırları dahil bütün kıyafetlerinin ıslak, nemli ve paramparça halde olduğunu, vücudunda darp izleri ve kesikler olduğunu, kafasının arkasında da durmak bilmeyen bir kan akışı olduğunu, Duygu’nun tek kişilik hücrede tutulduğunu ve kesinlikle intihar ettiğine inanmadıklarını, kendilerine bir açıklama yapılmadığını en son konuştuklarında televizyon ve ayakkabı istemiş olduğunu ve bu isteklerin intihar edecek birinin istekleri olmadığını ve ölümden de aşırı korkan biri olduğunu” aktarmışlardır.
Kandıra Kapalı Hapishanesinde tutulan Garibe Gezer’de yaşamını yitirmeden önce infaz koruma memurları tarafından cinsel şiddet gördüğüne dair şikayet dilekçesi vermiş olmasına rağmen şiddet iddialarına ilişkin yetkili makamlar tarafından etkili bir soruşturma yapılmamış ve 09.12.2021 tarihinde tutulduğu hücresinde şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmişti.
Yılmaz Ekinci, Aydın E Tipi Ceza ve İnfaz Kurumunda şüpheli şekilde yaşamını yitirmiş ve gardiyanlar tarafından işkence gördüğüne dair görüntüler ortaya çıkması sonucunda dava açılabilmişti. 28 Mart 2023 tarihinde görülen davada mahkeme tarafından tanıkların dinlenmesi, olay yeri keşfi, ATK ve reddi hakim taleplerinin tümü reddedildi.
Hapishanelerde yaşanan tüm bu ölümlerin önlenebilir ölümler olduğunu açıktır. Mahpusların yaşam hakkının korunması yükümlülüğünün kendilerini denetim altında tutan kamu idaresinin sorumluluğunda olduğu bir kez daha hatırlatarak bu yükümlülüğün insan onuruna yakışır bir şekilde yerine getirilmesini talep ediyoruz.
–Birleşmiş Milletler (BM) Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi”nin 10. Maddesinde belirtilen, “Özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişiler insani muamele ve insanın doğuştan kazandığı insan onuruna saygılı davranış görme hakkına sahiptir” hükmü,
–BM Mahpusların Islahı İçin Temel Prensipler”in 1. maddesinde; “Bütün mahpuslara doğuştan sahip oldukları insanlık onurunun ve değerin gerektirdiği saygıyla muamele yapılır” hükmü,
-AİHS’in 3. maddesi uyarınca, “insan onuruyla bağdaşan koşullarda alıkonmasını, tedbirin infazına yönelik yol ve yöntemin kişiyi, alıkonmanın doğasında kaçınılmaz olarak bulunan sıkıntı düzeyini aşacak yoğunlukta ıstırap ve zorluğa maruz bırakmamasını, infazın pratik gerekliliklerini dikkate alarak, diğer şeylerin yanı sıra kişiye gerekli tıbbi yardımı sağlamak suretiyle, sağlık ve refahının yeterince sağlandığını güvence altına almakla yükümlüdür, hükmü,
-Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin “Ceza İnfaz Alanındaki Tavsiye Kararları”nın 72/1. maddesinde “tüm mahpuslara insanca davranılması” ve hapishanelerin “insan onuruna saygı gösterme zorunluluğunu kabul eden etik koşullar çerçevesinde” yönetilmesini gerektiği hükmü,
-Anayasa’nın başlangıç bölümünde “her vatandaşın onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirmeye doğuştan hak sahibi olduğu”, 17. maddesinde “kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye tabi tutulamayacağı” hükmü,
-Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 2. maddesi “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz” hükmü belirtilmiştir.
Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve kendi iç hukukundaki emredici nitelikteki kanun hükümleri gereğince özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin insan olmaktan kaynaklı haklarının korunması devletin sorumluluğundadır. Ancak devlet bu sorumluluğu yerine getirmediği gibi failleri de korumaya devam etmektedir.
İnsan Hakları Derneği olarak hapishanelerde yaşanan işkence ve kötü muamele uygulamalarına son verilmesini, işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden görevliler hakkında şeffaf soruşturma süreçlerinin yürütülmesini ve cezasızlık politikasından vazgeçilmesini, Ceza İnfaz Kurumlarının sivil toplum örgütleri ve ilgili meslek örgütlerinin denetimine açılmasını talep ederiz.
İnsan Hakları Derneği Merkezi Hapishaneler Komisyonu