Bugün 26 Ekim Dünya Hasta Hakları Günü. Hasta hakları ilk kez Dünya Tabipler Birliği’nin 1981 yılında yayınladığı Lizbon Bildirisi ile hasta haklarına dikkat çekilmiş ve daha sonra 1995 yılı Eylül ayında Bali’de yapılan 47. Dünya Tabipler Birliği Kurultayında değişikliğe uğramıştır. Şili’de 2005 Ekim ayında 171. Konsey Oturumunda gözden geçirilip düzeltilmiştir. Ülkemizde 1998’de, 26 Ekim “Hasta Hakları Günü” olarak kabul edilmiştir.
Ayrıca Lizbon Bildirgesinde, her insanın ayrımcılık görmeksizin yeterli tıbbi bakım hakkına sahip olduğunu vurgulamaktadır. Bildirgede; nitelikli tıbbi bakım hakkı, seçim yapma özgürlüğü, kendi kaderini belirleme hakkı, hastanın isteğine karşın yapılan girişimler, bilgilendirilme hakkı, gizlilik hakkı, onuruna ve özel yaşamına saygı talep etme hakkı gibi haklar tanımlanmıştır.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu olarak çalışma alanımız kapsamında takip ettiğimiz hasta mahpusların hakları bakımından Lizbon Bildirgesi’nin yol gösterici nitelikte olduğunu vurgulamak isteriz.
Türkiye cezaevlerinde 1 Ekim 2024 tarihi itibari ile 404 açık ve kapalı hapishanelerde 362.422 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Ayrıca 0-6 yaş arası 706 çocuk anneleriyle birlikte hapishanelerde tutulmaktadır. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün verilerine göre toplam 404 açık ve kapalı hapishanelerin kapasitesi 295.268 kişiliktir. Bu duruma göre 67.154 mahpus, kapasitenin üzerinde tutulmaktadır. Türkiye hapishanelerinde Nisan 2022 yılında yapmış olduğumuz tespitlerimize göre, 651’i ağır olmak üzere 1517 hasta mahpus bulunmaktadır. Bu sayının çok daha fazla olduğunu biliyoruz, ancak; Adalet Bakanlığı bu konuda da ilgili verileri kamuoyu ile paylaşmamaktadır.
İHD’ye gelen başvurular ve mahpuslar ile yapılan görüşmelerden sağlık hakkı açısından hapishanelerde yaşanan temel sağlık sorunlarının çok boyutlu ve çeşitli olduğu görülmektedir. Aşırı kalabalık koğuşlar sağlık hakkı bakımından önemli bir sorun teşkil ediyor. Hastaneye ve hapishaneler arası sevklerde kullanılan tek kişilik ve insanlık onuruna yakışmayan nakil araçları da sağlık hakkı bakımından ciddi sıkıntılara neden olmaktadır. Özellikle epilepsi ve astım başta olmak üzere akciğer hastalıklarını kötü etkileyen tek hücreli ring araçlarıyla sevk zorlama önemli hak ihlallerinden biri olarak öne çıkmaktadır.
Son yıllarda jandarma tarafından yapılan insanlık onuruna aykırı bir şekilde ağız içi arama dayatması ve mahpusların ayakkabılarını çıkarıp yere vurmalarının talep edilmesi nedeniyle de hastane sevklerinde sorunlar yaşanmakta olup, hasta mahpuslar hastanelere gidemiyorlar. Hasta mahpuslar ihtiyaçları olduğunda ve rahatsızlandıklarında zamanında revire çıkarılmıyorlar. Revirlerden polikliniklere ve polikliniklerden 3. basamak sağlık hizmetlerine sevk işlemlerinde ise aylarca sırada bekletiliyorlar. Ayrıca kelepçeli muayene dayatması ve hasta-doktor mahremiyetini yok sayan muayene odasına jandarma ve infaz koruma memurlarının girmesi de sağlık hakkı ihlali oluşturmaktadır. Mahpuslar hastane odalarında yatağa kelepçelenmekte, diş çekimleri ve tahlil için kan alımı esnasında dahi kelepçeler çıkartılmıyor. Koğuş ve hücrelerin yeterince ısıtılmaması ve yeterince havalandırılmaması, mahpusların gün ışığından yeterince faydalanamaması, temiz suya ve sıcak suya erişim imkanlarının kısıtlanması, diyet yemeklerinin tedarik edilmemesi de sorun alanlarını oluşturmaktadır. İaşe bedellerinin yetersiz olması, yemeklerin besleyici olmaması, miktarının az olmasına ilişkin iddialar bulunmaktadır. Mahpuslar temiz suya ve sıcak suya erişim ile ilgili sorunlar yaşamaktadır. İçme suyuna ancak ücretli olarak erişim sağlanabiliyor. Kullanım temiz su ve sıcak su ise mahpus sayıları gözetilmeden ve yetersiz bir biçimde veriliyor ve ayrıca kota uygulanıyor.
Ne yazık ki ağır hasta mahpuslar, hastalıklarının son dönemlerine gelmelerine rağmen tahliye edilmiyorlar. Adli Tıp Kurumu’nun tahliye kararlarını siyasi tutum izleyerek vermesi, hastane raporlarının Adli Tıp Kurumu tarafından kabul edilmemesi ve verilen raporların ya da alınan kararların “güvenlik” gerekçesi ile uygulanmaması da ağır hasta ve hasta mahpusların durumlarının ciddiyetini artırmaktadır.
Son yıllarda ağır tecrit koşullarının uygulandığı S, Y ve Yüksek Güvenlikli olarak tanımlanan yerlerde mahpusların tek başlarına tek kişilik hücre tarzı odalarda günde 22,5 saat tutulmaları, beraberinde hem fiziksel ve psikolojik sorunları ortaya çıkarmaktadır. Atak geçirmesi riski yüksek ve kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan mahpusları tek kişilik yerlerde tutulması vb. maddi problemleri içeren uygulamalar hasta mahpusların yaşam hakkının ihlal edilmesine yol açabilecek uygulamalar arasında yer almaktadır.
İHD Merkezi Hapishane Komisyonu olarak hazırlamış olduğumuz 2023 yıllık raporunda bir yıl içinde “Sağlık hakkı” başlığı altındaki tespit edilen tüm sorunlara dair en az 6639 ihlal tespit edilmiştir.
Kutsal ve temel hak olan yaşam hakkı, insan yaşamının korunması hem bedeninin hem de insan psikolojisinin korunması şeklinde gerçekleşmek zorundadır. Bu nedenle yaşam hakkı mutlak olarak koruma altındadır. Ancak kapatılmanın ceza verici olmasının dışında da mahpuslar pek çok hak ihlaline uğrayarak biyolojik ve psikolojik olarak tahribata uğramakta ve yaşam hakları korunamamaktadır.
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü Hapishanelerde yaşamlarını kaybeden mahpuslara dair bir veri açıklamadığı için yaşamlarını kaybedenlere dair kısmi bilgimiz olabilmektedir. Bu da ancak basına yansıyan ya da aile başvuruları ile mümkün olabilmektedir.
21 Haziran 2023 tarihinde CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, Adalet Bakanlığına 2018’den soru önergesinin verildiği tarihe kadar hapishanelerde kaç mahpusun yaşamını yitirdiğine dair soru önergesi vermiştir. 20.11.2023 tarihli Adalet Bakanlığı cevabında “Bakanlığımız kayıtlarının incelenmesinden; 2018 ilâ 2023 yılları arasında 24/07/2023 tarihi itibarıyla ceza infaz kurumlarında eceliyle hayatını kaybeden toplam 2.258 hükümlü ve tutuklu bulunduğu anlaşılmıştır.” denilmiştir.
Bakanlık tarafından verilen cevaba göre 5 yıl içerisinde 2.258 tutuklu ve hükümlü yaşamını kaybetmiştir. Ancak mahpusların neden yaşamlarını kaybettiğine dair ayrıca veriler paylaşılmamıştır.
İnsan Hakları Derneği olarak 2018 yılı başından 2023 yılı sonuna kadar 522 mahpusun yaşamını yitirdiğini tespit edebildik. Adalet Bakanlığının vermiş olduğu rakamın ancak %23’ü kadarı ile bilgimiz olabilmiştir.
Türkiye hapishanelerinde tespit edebildiğimiz kadarıyla 2023 yılı içerisinde en az 42 mahpus yaşamını yitirdi. 23 mahpus hastalıkları nedeniyle vefat etmiştir. 23 mahpustan 5’i tahliye edildikten kısa süre sonra vefat etti. 2024 yılı başından bu yana tespit edebildiğimiz kadarıyla en az 41 mahpus yaşamını yitirdi ve bunların 24’ü hastalıkları nedeniyle vefat etmiştir. Ancak hapishanelerdeki tüm hak ihlallerinde olduğu gibi yoğun bilgi/veri eksikliği nedeniyle gerçeğin bunun çok üzerinde olduğunu belirtmek isteriz.
24.01.2013 tarihinde 2013 yılında İnfaz Yasası’nın “Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi” başlığını taşıyan 16’ncı maddesinde yapılan değişiklik ile “Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazı üçüncü fıkrada belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilir.” denilerek toplum güvenliği kıstasını getirerek hasta mahpusların tahliyelerine engel olunmuştur.
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 02.01.2023 tarih ve 20/1 nolu genelgesi ile sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile kişilerin cezalarının hafifletilmesi veya kaldırılması hakkında işlemler konusunda yeni kriterler getirilmiştir. Ancak gelinen aşamada bu genelgenin hapishanelerde tüm ileri yaşta ve ağır hasta mahpusları kapsamadığı uygulamalarda ortaya çıkmıştır. Anayasal olarak garanti altına alınmış olan eşitlik ilkesi yok sayılarak bu genelge çok az mahpus için işletilmiş olup, hapishanelerde yaşamını devam ettiremeyen mahpuslar için kapsamlı bir çalışma yürütülmemiştir.
Mahpusların sağlık hakkı kapsamında; halen hapishanelerde bulunan ağır hasta mahpusların tümü tam teşekkülü herhangi bir hastane raporuna istinaden derhâl salıverilmeli, tedavileri ailelerinin yanında sürdürülmeli ve sağlık sigortası devlet tarafından karşılanmalıdır. Adli Tıp Kurumu sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi raporlarında son ve tek merci olmaktan çıkarılmalıdır. Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında cumhuriyet savcılarının ve kolluk güçlerinin takdir yetkisi kaldırılmalı, hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmelidir. Hasta mahpusların infaz ertelemesi önündeki “toplum güvenliği bakımından tehlike” kriteri kanundan çıkarılmalıdır.
Hapishanelere bağımsız sağlık kurumlarının girmesine ve inceleme yapmasına izin verilmelidir. Hapishanelerin denetiminde başta meslek kuruluşları ve insan hakları örgütleri olmak üzere ilgili kuruluşların yer alacakları şekilde yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Yeterli ve sağlıklı beslenmek temel insan hakkıdır. Sağlık sorunları olan mahpuslar, doktorlarca reçete edilmiş yiyecekleri alma hakkına sahiptirler. Cezaevi idareleri tarafından hasta tutuklu veya hükümlülere diyete uygun yemek sağlanmalıdır.
Hapishanelerdeki sağlık personeli sayısı arttırılmalıdır. Hastaların havasız, kışın soğuk, yazın sıcak ringler ile hastaneye sevk edilmesi, hastane önlerinde ringler içerisinde saatlerce bekletilmesi uygulamalarına son verilmelidir. Ağır hastaların ring araçları ile değil ambulansla hastanelere sevki sağlanmalıdır. Tek kişilik ring aracı tamamen kaldırılmalıdır.
Hastaların revire çıkarılmaları, hastaneye sevkleri hızlandırılmalıdır. Teşhis, tedavi ve kontrollerinin uzman hekimler tarafından yapılması sağlanmalıdır.
Kelepçeli muayene ve tedavi yöntemi uygulamasından vazgeçilmelidir. Bu uygulama nedeniyle birçok hasta mahpusun tedavisi yapılamamaktadır. Avrupa İşkencenin ve İnsanlık-dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT) Genel Raporu’nda da kelepçeli olarak tedavinin uygun olmadığı vurgulanmaktadır.
Uluslararası ve ulusal kanunlardan da anlaşılacağı üzere, mahpusların yeterli tıbbi yardım görme hakları mevcuttur. Bununla birlikte, mahpuslar insanlık onuruna saygılı bir biçimde muamele görme ve yaşama hakkına sahiptir. Fakat büyük bir sorun olan ve kamuoyunun vicdanını kanatan hasta mahpusların yaşamış oldukları sorunlar çözüm üretilmeden ortada durmaktadır. Teşhis ve tedavisi yapılmadan adeta işkence çektirilen, hapishanede hayatını kaybeden ya da ölümüne ramak kala bırakılıp kısa sürede hayatını kaybeden insanların olduğu bir toplum, adalete olan inancını da kaybeder. Türkiye hapishanelerinde bulunan hasta mahpusların acil ve kalıcı tedavileri yapılmalı, hapishane koşullarında tedavisi yapılamayan/yapılmayan hasta mahpusların da acilen infazları durdurulmalıdır.
İHD Merkezi Hapishane Komisyonu