HATİP DİCLE SEÇİLMİŞ MİLLETVEKİLİDİR, YSK KARARINI GERİ ALMALIDIR

HATİP DİCLE SEÇİLMİŞ MİLLETVEKİLİDİR, YSK KARARINI GERİ ALMALIDIR
TUTUKLU MİLETVEKİLLERİ DERHAL SERBEST BIRAKILMALIDIR

Milletvekili kesin aday listesinde yer alan ve 12 Haziran günü Diyarbakır’dan Emek Demokrasi ve Özgürlük Blokunun desteği ile bağımsız milletvekili seçilen Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin 21 Haziran günü gece vakti YSK kararı ile düşürülmesi tam bir hukuk skandalı ve siyasi bir müdahaledir. Hatip Dicle’nin kesin aday listesinde yer aldıktan sonra düşüncelerini ifade etmesi nedeni ile TMK’nın 7/2. Maddesine göre bir yıldan fazla hapisle cezalandırılmasının Yargıtay tarafından onanması üzerine tutuklulukta geçen süreleri infazına sayılmış ve cezası infaz edilmiş sayılmıştı. Bunun üzerine Diyarbakır İl Seçim Kurulu milletvekili mazbatasını vermişti.  Ayrıca, Hatip Dicle’nin daha önceden DEP davası kapsamında fazladan yattığı sürelerin bu cezaya sayılması ile ilgili itirazları da mevcuttur. Tüm bu gelişmelere rağmen, YSK’nın hukuka aykırı karar vermesi siyasi bir müdahale özelliği taşımaktadır. YSK, cezası infaz edilmiş sayılan bir durumda düşürme kararı veremez. YSK bu kararını derhal geri almalı, milletvekilliği adaylığı sürecinde yaptığı hukuk hatalarını tekrardan vazgeçmeli, seçmen iradesine saygı duymalıdır.

Bunun dışında, tutuklu iken milletvekili seçilen 9 kişinin mazbatalarını almaları nedeniyle derhal serbest bırakılması gerektiğini belirtmek isteriz.  Hukuksal meşruiyeti tartışmalı olan ve bizce kapatılması gereken özel yetkili ve görevli ağır ceza mahkemelerinin yeni bir hukuksuzluğa neden olmaması için kamuoyunun gerekli duyarlılığı göstermesi ve siyasi partilerin de tutum alması gerekmektedir.

AHİS ve AHİM içtihatları uyarınca tutuksuz yargılanma kural, tutuklu yargılama istisna olması gerekirken, Türkiye’de bunun tersi bir durumun yaşanması başlı başına bir sorundur. CMK’da tutuklama şartlarının ağırlığı karşısında, AHİS’in uygulanmaması Türkiye’de özgürlüklere olan karşı duruşun tipik bir yansımasıdır.

Tüm bunlara rağmen, milletvekillerinin kaçma şüphesinin olmaması, yargılandıkları davalarda delillerin toplanmış olması, daimi ikametgah sahibi olmaları ve en önemlisi de halk iradesini TBMM’de temsil edecek olmaları nedeni ile serbest bırakılmaları zorunludur.

Türkiye’nin Kürt sorunu başta olmak üzere demokrasi ve insan hakları sorunlarının çözüleceği yeni ve demokratik bir anayasa yapım sürecinde yargının da üzerine düşen sorumluluğu göstermesi ve özgürlüklerden yana tutum takınması gerektiğini hatırlatmak isteriz. Ancak, YSK ve Özel yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin bu pratiklerinin devamı halinde özgürlüklerin uzak olduğunu da unutmamak gerekir. Bu durumda TBMM’nin duruma müdahale etmesi ve özgürlüklere giden yolu bir an önce açması zorunluluktur.

Yeni krizler ve kaoslar değil, yeni çözümler için özgürlüklerden yana olmak gerekir.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

 

Bir cevap yazın