Gözaltına alındıktan sonra varlıkları inkar edilen, akıbetleri karanlıkta bırakılan sevdiklerimizin başına neler geldiğini öğrenmek için 28 yıldır mücadele ediyoruz.
28 yıldır, başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere ağır hak ihlalleri için cezasızlığın sona erdirilmesi ve hesap verebilirliğin sağlanmasını talep ediyoruz.
28 yıldır, tüm baskılara göğüs gererek adalet hakkını, hakikat hakkını ve ihlallerin tekrarına karşı toplumun güvencelere sahip olma hakkını savunuyoruz.
28 yıldır, taleplerimizde ısrar ediyoruz çünkü devlet, bu topraklarda yaşanan kitlesel ve ağır hak ihlallerini soruşturmak, suçların faillerini yargılamak ve cezalandırmak yönündeki hukuki yükümlülüğünü yerine getirmiyor. İktidarlar değişse de inkar ve cezasızlık siyaseti hiç değişmiyor.
Bu siyasetin sonucu olarak gözaltına alındıkları andan itibaren devletin koruması altında bulunan sevdiklerimize ne olduğu, nerede oldukları karanlıkta kalmaya devam ediyor. Kayıp ailelerinin ve insan hakları savunucularının kayıplara ulaşma ve hakikati ortaya çıkartma çabaları da engelliyor.
Bizi engelleyenler aslında Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olma yoluna girmesini engelliyor. Hukukla bağlı, keyfiyete yer olmayan yönetim anlayışının ülkemizde egemen olmasını engelliyor. “Haklarım var, insanlık onurum var!” diyerek itiraz eden yurttaşlık bilincinin yaygınlaşmasını engelliyor.
Biliyoruz: bizim haklı ve meşru taleplerimizin gerçekleşmesi Türkiye’nin demokratik hukuk devletine dönüşmesi ile mümkündür. Bu yüzden bizi susturmak istiyorlar. Bu yüzden her Cumartesi yüzlerce ağır silahlı, kalkanlı, coplu polisle karşımıza dikiliyorlar. Bu yüzden bize ‘ağır suçlu’ muamelesi yapıyorlar.
959. haftamızda bir kez daha devleti yönetenlere sesleniyoruz: AİHM ve AYM kararlarının yok sayılması, hukukun aşındırılması, içinin boşaltılması anlamına gelir. Bu bir topluma yapılacak en büyük kötülüktür. Bu kötülüğe son verin. Anayasanın emredici hükümlerine uyarak Ocak ve Yoleri kararlarını derhal uygulayın.
Tüm zulmünüze karşı bir kez daha söylüyoruz: 28 yıllık bir emekle her santimine hakikatin hafızasını nakşettiğimiz Galatasaray bizimdir.
13 Ağustos 1993’te İstanbul’da gözaltında kaybedilen Erdoğan Şakar’ı, 15 Ağustos1992’de Mardin Derik’te gözaltında kaybedilen Necat Türk, Rıdda Yavuz ve Serhat Bilen’i ve tüm kayıplarımızı unutmayacağız.
Kayıplarımızdan da, insan haklarına dayanan demokratik bir hukuk devleti talebimizden de vazgeçmeyeceğiz.
Cumartesi Anneleri
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi
Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon