HER TÜRLÜ OPERASYONLAR DURMALI, PKK EYLEMSİZLİK KARARI ALMALIDIR

Biz insan hakları savunucuları olarak aşağıda belirttiğimiz konulara kamuoyunun dikkatini çekmek istiyoruz.
 
1. Sağduyulu vicdan sahibi ve akıl tutulması olmayan herkes tarihsel ve toplumsal olan Kürt sorununun yasakçı, baskıcı, inkârcı ve operasyonel politikalarla çözülemeyeceğini artık yüksek sesle ifade etmektedir. Son iki yılda Kürt sorununun çözümü için tarihi- fırsatlar yakalanmasına rağmen somut adımlar atılamamış ve bu süreç heba edilmektedir. Türkiye toplumuna güven verici demokratik yasalar zaman geçirilmeden yaşama geçirilmediği, Kürt sorununun tüm boyutlarıyla özgür ortamda tartışılması için düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmadığı, seçme ve seçilme sisteminde düzenlemeler yapılmadığı, hazırlanan anayasa değişikliğinin Kürt sorununun çözümünü kolaylaştırmadığı, Habur’dan gelen grupların, çocukların, seçilmiş siyasetçilerin ve insan hakları savunucularının tutuklanması şiddet ortamına ve silahların konuşmasına davetiye çıkardığı görülmüştür. Tüm bu gelişmeler toplumda barışın geleceğine dair güven ortamını zedelemiştir. Türkiye’nin barışa giden yolunu açacağını, kardeşlik duygularını güçlendireceğini, güzel ve aydınlık yarınların yakınlaşacağını düşünüyor, herkesin gerekli duyarlılığa davet ediyoruz. Silahların sustuğu siyasetin önünün açıldığı bir ortamın sağlanması için görev almaya hazır olduğumuzu kamuoyuna duyuruyoruz.

2.  Kürt sorununun çözüme kavuşması ve ülke insanlarının birlikte ve barış ortamında yaşamasını sağlamak için, sorunun çözümünde etkin rol alacak bütün dinamiklerce sürece müdahil edilmesi gerektiğine dikkat çekerek, hükümeti, muhalefet partilerini, TBMM’yi ve devletin tüm kurumlarını Kürt meselesinin demokratik çözümünün anayasal zeminini hazırlama sürecini başlatmak için eksiksiz bir irade koymaya, Kürt meselesinin çözümünde tüm tarafları ve dinamikleri yok sayan yaklaşımlardan vazgeçmeye davet ediyoruz.

3. Ayrıca kanımızı donduran ve tepki göstermeye iten başka bir konu ise kamuoyuna da yansıyan PKK militanlarının cenazelerine yönelik yapılan insanlık dışı uygulamalardır. Basın yayın organlarında izlediğimiz ve daha sonra bize de ulaşan bu görüntüler adeta kanımızı dondurmuştur. Vahşet olarak nitelenebilecek bu görüntülerde, cesetlerde yapılan tahribatın yanında, kimyasal silah kullanılmış olabileceği iddialarını gündeme getiren emarelerin de olması, biz insan hakları savunucularını daha da kaygılandırmıştır. Örgüt militanlarının cenazelerine yönelik bu uygulamalar bir ‘insanlık suçu’ olup, cenazeleri bu hale getiren yetkililerin nefreti ve tahammülsüzlüğü, geldiğimiz noktayı özetler niteliktedir. Bu uygulamalar gerek ulusal mevzuatımız, gerekse Cenevre Savaş Sözleşmesi başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerde koruma altına alınan birçok hakkın ihlali niteliğinde olup, ailelere de yapılmış bir işkencedir ve toplumda ağır bir travmaya neden olmuştur. Bu insanlık dışı uygulamaların hiçbir hukuk düzeninde yeri olmadığı gibi, toplumun örf, adet ve dini duygularını da incitici niteliktedir. İslam hukukuna göre kim olursa olsun yaşamını yitiren bir insanın vücuduna işkence yapılması haramdır. Peygamber efendimizin bu konuyla ilgili çok net hadisi şerifleri vardır. Gözleri oyulmuş, bacakları kesilmiş cenazeler karşısında vicdan sahibi, inancı olan, insanlık duyguları olan herkes tepkisini göstermelidir…

4. Coğrafyamızda meydana gelen yangınları sadece izlemekle yetiniyoruz. Batının herhangi bir yerinde buna benzer yangınlar çıktığında bütün medya organları, sivil toplum kuruluşları, askeri ve sivil herkes teyakkuza geçerken burada kimsenin sesinin çıkmaması oldukça manidardır. Şu anda birçok yer cayır cayır yanmaktadır. Biz dünyanın nefes ve gıda ihtiyacını karşılayan ormanlarımızın yakılmasını kınıyoruz.

5-Kürt sorununa barışçıl çözümlerin, barışın, eylemsizlik ve operasyonların durdurulması gibi konuların tartışıldığı bir ortamda özel ordu ya da özel eğitilmiş profesyonel birliklerin hayata geçirilmeye çalışılması da hükümetin barıştan ne kadar uzaklaştığının göstergesi olmuştur. Başta hükümet yetkililerinin olmak üzere herkesin bu yoğun  çatışmalı sürecin sonlandırılması ve kalıcı bir barışın sağlanması için bir kez daha düşünmesi gerektiğini düşünüyoruz. Daha fazla can kayıplarına yol açacak yöntemler yerine barışa gidecek yollar için çaba sarfedilmelidir.

Velhasıl;

Kürt sorunu, Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne Türkiye’nin temel sorunudur. Demokrasi dışı yöntemlerin çözüm aracı olarak kullanılması, büyük acıların yanında ekonomik, siyasal ve sosyal krizlere de neden olur. Sağduyulu, vicdan sahibi ve akıl tutulması olmayan herkesin tarihsel ve toplumsal olan bu sorunun operasyonlarla, öldürmekle çözülemeyeceğini bildiği düşüncesindeyiz.

Kürt sorununun çözüme kavuşması ve ülke insanlarımızın birlikte ve barış ortamında yaşamasını sağlamak için, çözümde etkin rol alacak bütün dinamikler sürece müdahil edilmelidir.

Hükümeti, ana muhalefeti, TBMM’yi ve devletin tüm kurumlarını Kürt meselesinin demokratik çözümünün anayasal zeminini hazırlama sürecini başlatmak için eksiksiz bir irade koymaya, Kürt meselesinin çözümünde tüm tarafları ve dinamikleri yok sayan yaklaşımlardan vazgeçmeye davet ediyoruz.

Tüm bu gelişmeler toplumda barışın geleceğine dair güven ortamını zedelemiştir. Her türlü operasyonlar durmalı, PKK eylemsizlik kararı almalıdır.

Biz insan hakları savunucuları olarak atılacak olan bu adımların Türkiye’de barışa giden yolu açacağını, kardeşlik duygularını güçlendireceğini, güzel ve aydınlık yarınların yakınlaşacağını düşünüyor, herkesi gerekli duyarlılığa davet ediyoruz.

Silahların sustuğu, siyasetin önünün açıldığı, hak ihlallerinin olmadığı ortamın sağlanması için görev almaya hazır olduğumuzu kamuoyuna duyururuz.

Nihat Aksoy
İHD Bingöl Şube Başkanı

Bir cevap yazın