Açlık grevleri ve "ölüm oruçları", Türkiye'nin pek çok ceza ve tutukevinde sürmektedir. Hekimler, "ölüm orucu" eylemini 166 gündür sürdürmekte olan en az 122 tutuklu ve hükümlünün ölüm sınırına gelmiş olduğunu bildirmektedirler.
Söz konusu eylemlerin bitirilmesi için alınması gereken önlemler, dört noktada toplanmaktadır:
1.Tek kişilik ve "küçük grup" (3 kişilik) tecrit uygulamalarına son verilmelidir;
2.Sağlık sorunları olan tutuklu ve hükümlüler, hekimlerin belirlediği şekilde ve müdahalesiz tedavi edilmelidir;
3.19 Aralık "operasyonu" ve cezaevlerinde daha önce yapılan operasyonlarla ilgili bağımsız soruşturma ve düzgün yargılamalar acilen başlatılmalıdır;
4.Ceza ve tutukevlerindeki uygulamalar, sivil toplum örgütlerinin temsil edildiği bağımsız kurullar tarafından düzenli olarak denetlenebilmelidir.
Bu talepler, yalnızca eylemci tutuklu ve hükümlüler tarafından değil, insan hakları örgütleri ve başta Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) olmak üzere uluslar arası kuruluşlar tarafından da, bu eylemlerden bağımsız olarak acilen yerine getirilmesi istenen önlemlerdir.
Türkiye hükümetinin Avrupa İşkenceyi Önleme Sözleşmesinde üstlendiği yükümlülükleri denetlemekle görevli olan CPT, 29 Ocak 2001 tarihli ön raporunda tecrit uygulamalarının acilen sona erdirilmesini ve bu meyanda ortak alanların kullanıma açılmasını, acil bir tedbir olarak istemiş bulunmaktadır.
Bu tedbirin yerine getirilmemesi, çok sayıda tutuklu ve hükümlünün ölümüne ve sakat kalmasına yol açacaktır. Söz konusu önlemler, hükümetin asgari yükümlülükleri olarak, acilen uygulamaya konmalıdır. Tecrit, bir işkence biçimidir ve söz konusu tutuklu ve hükümlülerin çoğu, cezaevlerine girmeden önce de işkenceye uğramış olan mağdurlardır.
Hükümet, tecrit uygulamaları konusunda, bu uygulamalara karşı olduklarını, ancak Terörle Mücadele Yasası 16. Maddesi gereğince uyguladıklarını söylemektedir. Oysa söz konusu madde 10 yıldır yürürlüktedir ve tecrit uygulaması yapılmasını gerektirmemiştir. Ayrıca, değiştirilmesi konusunda 10 yıldır ısrarcı olduğumuz söz konusu madde, daraltıcı bir yorumla ve hükümetin uluslararası yükümlülükleri ile Avrupa Konseyi Cezaevi Standart Kuralları da göz önüne alınarak düşünüldüğünde, tecrit uygulamalarını gerektirmemektedir.
Ceza ve tutukevlerinde tecrit uygulamalarına ve hem E hem F tipi kurumlardaki 19 Aralık sonrasında ağırlaştırılan diğer uygulamalara son vermek ve yukarıda belirtilen önlemleri acilen almak, hükümetin yetkisi dahilindedir ve yükümlülüğüdür. Bu konularda yasal düzenlemelerin yapılmasını bir an önce arzu etmekle birlikte, sürmekte olan açlık grevlerinin insan yaşamına daha fazla zarar vermesinin önlenmesi için, yasal bir düzenleme beklenmeksizin derhal yerine getirilmesini ve aynı zamanda tutuklu ve hükümlülerin eylemlerine son vermesini talep ediyoruz. Bu, hem F tipi cezaevlerindeki uygulamaların hem de genel olarak ceza ve tutukevlerine ilişkin düzenlemelerin tartışılması, insan hakları temelinde yeniden belirlenmesi açısından bir başlangıç noktası sağlayacaktır.
Saygılarımızla,
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)
Diyarbakır Barosu
Helsinki Yurttaşlar Derneği (HYD)
İnsan Hakları ve Mazlumlarla Dayanışma Derneği (Mazlum-Der)
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD)
Tutuklu ve Hükümlü Yakınları Dayanışma Derneği (THY-Der)
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)
Kamu Emekçi Sendikaları Konfederasyonu (KESK)
Halkevleri Genel Merkezi
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD)
Türkiye ve Ortadoğu Forumu Vakfı
Halkın Demokrasi Partisi (HADEP)
Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV)
Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP)
Emeğin Partisi (EMEP)
Demokrasi ve Barış Partisi (DBP)
Aydın ve Sanatçı Girişimi