HİÇ KİMSE İNSAN HAKLARI HUKUKU DIŞINA ÇIKMAMALI, TEMEL HAKLAR KORUNMALIDIR

  HİÇ KİMSE İNSAN HAKLARI HUKUKU DIŞINA ÇIKMAMALI, TEMEL HAKLAR KORUNMALIDIR

Mardin ili Midyat ilçesi Beyazsubaşı Mevkiinde 28 Ağustos 2008 günü ailesiyle piknik alanında sivil halde bulunan ve PKK’ya mensup olduğu bildirilen Nusret Kalkan’a yönelik kolluk kuvvetlerince silahla ateş edilmesi ve bu şahsın bilahare ölümü hadisesinin insan hakları ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmiştir.

İnsan Hakları örgütleri İHD ve MAZLUMDER genel merkez yöneticilerinin de içinde yer aldığı bir İnsan Hakları Heyeti olarak 01 Eylül 2008 tarihinde olay yerinde inceleme bulunduk, maktul Nusret Kalkan’ın yakınları, görgü tanıkları,  Midyat Kaymakamlığı ve Midyat C.Başsavcılığı ile görüşmelerde bulunduk.

İnceleme ve görüşmeler ışığında heyet olarak hazırladığımız raporu sizler ile paylaşacağız. Gerek heyet olarak çalışmalarımız ve gerekse hazırladığımız raporun temel amacı; maddi gerçeğin açığa çıkarılmasına katkıda bulunmak, kamuoyunun gerçek bilgiye ulaşmasını sağlamak, çeşitli ulusal ve uluslararası mevzuatlarda güvence altına alınan yaşam hakkının korunmasına katkıda bulunmak, fail/ler hakkında gerekli soruşturmanın başlatılmasını talep etmektir.

Ülke genelinde, Evrensel hukuk ve İnsan Hakları hukuku ile uyumlu olmayan Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu (PVSY) nun arkasına sığınılarak İzmir, İstanbul ve diğer illerde yaşanan onlarca acı olaya rağmen “AB hukuku elimiz bağlamıştır” değerlendirmesini akıl ve izan ile bağdaştırmakta zorlanıyoruz. Hukuk dışına çıkmaya özgürlük(!) getirmek veya yaşam hakkı ihlallerini artıracak düzenlemeyi demokratik düzenlemelere tercih etmek,  hukuk dışına çıkmaya yasal çerçeve kazandırma istenç ve çabası; demokratik körlüktür, hukuksal körlüktür, kültürel körlüktür.

Değerli Basın Mensupları

Heyetimiz, yaşanan bu olay özelinde adli ve idari mekanizmaların aşağıdaki konuları aydınlatması gerektiği düşüncesindedir.

1- Tanıkların beyan ve anlatımlardan anlaşıldığı üzere, Maktul-sanık Nusret Kalkan’ın en azından 3-4 saat boyunca olay yerinde bulunduğu görülmektedir. Bu süre zarfında silah kullanmadan etkisiz hale getirilmesi veya silah kullanılacaksa hayati tehlike yaratmayan vücut bölgelerine neden ateş edilmemiştir? Ölçülülük ilkesi içerisinde daha uygun hangi yöntemler icra edilmiştir? Şahsın olay yerine geleceği bir gün önceden biliniyorsa neden yolda iken etkisiz hale getirilmemiş ve aile bireyleri içine girmesi beklenmiştir?

2- Aile bireylerinin ifadesi alınırken, Savcılık makamının maddi gerçeğin tüm boyutları ile ortaya çıkması için aile bireylerine “ aile bireylerinin sanık sıfatlı yakını ile görüşmesinin, suç teşkil edecek yardım da bulunmaması halinde suç olmadığı amil hükmünü hatırlatmış mıdır? Hatırlatması görevi ve sorumluluğu değil mi?

3- Tanık beyanlarına göre, en azından olayda yer alan sivil-uzun namlu silah taşıyan 3 görevlinin bir gün öncesinden maktul-sanığın Özışıklar piknik alanına geleceğini bildiğini göstermiyor mu? Bu durum C.Savcılığı makamı ile paylaşılmış mıdır?

4- Beyanlara göre saat 16.30 dolaylarında yaralanma olayı meydana gelmiştir. Olay yeri ile Nusaybin Devlet Hastanesi arasının azamı 20 km olmasına rağmen, yaralının yaklaşık 55 dakika sonra Nusaybin Devlet Hastaneye ulaştırılmasına etken olan durum nedir? Nusaybin Devlet Hastanesinin kanamalı bir yaralıya neden ciddi bir müdahalede bulunmamıştır? Devlet hastanesi olan bir yerde bu müdahale neden yapılamamaktadır? Mardin Devlet Hastanesi görevlileri, durumu gittikçe ciddileşen şahsı neden tedavi etmemiş ve bir saat mesafedeki Diyarbakır iline göndermiştir? Mardin devlet hastanesinin kanamalı bir yaraya müdahale edebilecek imkânı mı yoktur? Hastaneler arasındaki bu nakiller mi şahsın kan kaybından ölümüne neden olmuştur?
 
5- Olay yerinin nesnel koşullarının maddi gerçeğin ortaya çıkmasına büyük oranda hizmet etmesine uygun olmasına rağmen, bunun yanı sıra C.Savcısının kanaat ve iddiasını fezlekeye dönüştürürken yararlanacağı “olay yeri keşfi” işleminin; olayın vuku bulmasından 4 gün sonra dahi yapılmamış olmasının nedeni nedir?  “Yargısız İnfaz” iddiasının olduğu bu olayda, olaya taraf güvenlik biriminin soruşturma dosyası için hazırlık evraklarını tanzim etmesi, delilleri toplaması; etkin soruşturma ve adil yargılama hukuk kuralı ile uyumlu mudur?

6- Olay esnasında Nusret Kalkan’a “Dur ihtarı”nın yapılmadığını değerlendirmekteyiz. Yasal bir gereklilik olan “Dur ihtarı” yapılmadan neden operasyona başlanmıştır?

7- Aile bireyleri, çocuk sayısının fazla olduğu dikkate alındığında olay sonrasında 19.30’a kadar 2,5-3 saat boyunca olay mahallinde neden bekletilmişlerdir? Tümünün gözaltına alınma sebebi nedir? Gözaltına alınırken hastaneye götürülmediklerini ifade etmekteler. Gözaltı işleminde doktor raporu alınması gerektiği halde bu işlem neden yapılmamıştır?

8-  Olay günü olay yerinde bulunan çocukların yaşadığı travmaya ilişkin tıbbi bir işlem tesis edildi mi?

Heyetimiz,
1- 28 Ağustos 2008 tarihinde meydana gelen bu olayda güvenlik güçlerinin PKK elemanı Nusret Kalkan’ı sağ yakalaması veya hayati tehlike yaratmayacak yerline ateş ederek etkisiz hale getirmeleri mümkün iken ve dur ihtarı yapmadan silah kullanma yetkisini ihlal ederek ölümüne neden olunduğu, 

2- Nusret Kalkan’ın yaralanması sonrasındaki tedavi sürecinde gerekli hassasiyetin gösterilmediği, bu nedenle ağır görev kusurlarının yaşandığı,

3- Olay sonrası yapılan gözaltı işleminin hukuka uygun olarak gerçekleştirilmediği kanaatine ulaşmıştır.

Sonuç olarak, yaşam ve güvenlik hakkı ile şüpheli hakları Türkiye’nin altına imza attığı uluslar arası hukuk ve insan hakları metinlerinin temel öğelerine göre korunan haklardır. İnsan haklarına riayet hukuk devleti olmanın gereğidir.

Bu nedenle,
—İdari ve adli makamların olay ve failleri hakkında etkin bir şekilde soruşturma yapmalı,
—Hükümet ve Meclis İnsan Hakları Komisyonunu olayı ivedilikle araştırmalı,
—Hükümet, kolluk kuvvetlerinin silah kullanma yetkisini sınırlamalı ve zorunlu haller dışında silahın kullanılmamasını teminat altına alacak yasal düzenleme yapmalıdır.

İnsan Hakları Örgütü ve savunucuları olarak, yaşanan bu olayın hukuki takipçisi olacağız. Başta yaşam hakkı olmak üzere hiçbir insan hakkının ihlal edilmediği bir ortama ulaşıncaya kadar çabalarımız devam edecektir. 

Saygılarımızla,

Mihdi Perinçek
İHD MYK Üyesi-Doğu Güneydoğu Bölge Temsilcisi

Bir cevap yazın