1995 Buca, 1996 Diyarbakır ve Ümraniye, 1999 Ulucanlar ve 19 Aralık 2000’de cezaevlerinde yaşanan gazlı, bombalı, çivili sopalarla yapılan işkencelere, ölümlere bir yenisi de Metris cezaevinden eklendi.
28 Eylül 2008 tarihinde Yürüyüş dergisi dağıtımı sırasında gözaltına alınan ve tutuklanan Engin Ceber, gözaltında ve götürüldüğü Metris cezaevinde 11 gün boyunca gördüğü yoğun işkence sonucu, beyin kanaması teşhisiyle 8 Ekim 2008 tarihinde Şişli Etfal Hastanesine götürülmüş, 10 Ekim 2008 tarihinde ise beyin ölümü gerçekleşmiştir.
Yasaların ikiyüzlü uygulamaları, Ergenekon davasının “hasta tutuklularının” serbest bırakılması halkımız ve kamuoyunda, cezaevleri üzerinden bir iyimserlik havası yaratmıştır. Fakat aynı yasaların siyasi yahut adli tutuklu ve hükümlülere yansıması tam tersi olmuştur. Ergenekon tutuklularını hastaneye sevk edip serbest bırakırken, siyasi tutukluları işkenceden geçirip öldürmüş, ya da raporu olmasına rağmen serbest bırakmamıştır.
Bunun son örneği; “Orman kanununa muhalefet” suçuyla cezaevinde tutulan Duran Doğan sağlık kurullarının “infaz kararının 1 yıl süreyle durdurulması” kararına rağmen Adli Tıp kurumunun, sağlık kurulu raporunu onaylamaması nedeniyle tahliyesi gerçekleştirilmemiştir. Tutuklu bulunduğu 9 ay süresince Bypass ve 3 kez anjiyo olan Duran Doğan tutuklanmadan öncede akciğer, kalp ve böbrek yetmezliği hastalıklarından tedavi görmüş 2 Ekim 2008’de cezaevinde yaşamını yitirmiştir.
Aynı şekilde; Bolu Cezaevinde tutuklu bulunan Mehmet Ali Çelebi ise Wernike Korsakof hastası ve ileri derecede şizofren. Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları hastanesinde ileri derecede şizofren tanısı konulan Çelebi, yaşamını tek başına sürdürecek durumda değil, kendisine ve yanındakilere zarar verme riski taşıyor. Buna rağmen 8 aydır Adli Tıp kurumundan kendisine bir cevap gelmemiş, kaderine terk edilmiştir.
Son süreçte siyasi tutuklu ve hükümlülerin aileleri de payına düşeni almıştır. Şeker Bayramı (!) açık görüşünde Sincan 1 No’lu F Tipi cezaevinde tutuklu bulunan Erol Zavar, Mahmut Soner, Deniz Bakır’ın görüşe gelen ailelerine infaz memurları tarafından önce sözlü tacizde bulunulmuş, ardından şiddet uygulanmıştır.
Bugüne kadar defalarca Adalet bakanlığını uyardık, cezaevlerinde yaşanan işkence olaylarını duyurmaya çalıştık. Devlet her defasında işkence yoktur dedi. Adalet Bakanlığı Engin Ceber’in işkencede öldürülmesi ardından işkence gerçekliğini kabul etmek zorunda kalmış, “Devletim ve hükümetim adına özür dilerim” demiştir. Aralarında cezaevi müdürünün de olduğu 19 kişiyi geçici açığa aldığını açıklamış ve soruşturma başlatmıştır. Fakat bugüne kadar işkence olaylarında göstermelik soruşturma ve yargılamalar yapılmıştır. Umuyoruz ki bu soruşturma göstermelik değildir.
Sağ aldığını işkenceyle öldüren, hasta tutuklusunun tedavisini engelleyerek ölümüne neden olan ya da ölümünden birkaç gün öncesi alelacele tahliye eden, görüşe giden ailelere saldıran bir adalet sistemiyle karşı karşıyayız.
İHD Ankara Şubesi Cezaevi Komisyonu olarak hak ihlallerinin takipçisi olacağımızı bir kez daha buradan söylüyor, yaşananlara göz yumulmamasını ve gerekenlerin yapılması için yetkilileri göreve çağırıyoruz.
İHD Ankara Şubesi
Cezaevi Komisyonu