HÜKÜMLÜ KADINLARIN DURUŞMA SONRASINDAKİ İŞKENCE ŞİKÂYETLERİ ÜZERİNE YAPILAN GÖRÜŞE RAPORU

HÜKÜMLÜ KADINLARIN DURUŞMA SONRASINDAKİ İŞKENCE ŞİKÂYETLERİ ÜZERİNE YAPILAN GÖRÜŞE RAPORU

 

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

21.05.2008 tarihinde Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde haklarında TCK 215. maddesinde düzenlenen “suçu veya suçluyu övme” iddiasıyla 5 hükümlü kadının yargılanması yapılmıştır. Hükümlü kadınlar cezaevinden C.Savcılığı’na yazdıkları dilekçelerinde Abdullah ÖCALAN’a “sayın” dedikleri ve İmralı Cezaevi koşullarının iyileştirilmesini talep ettikleri için haklarında bu dava açılmıştır.

Aygül KAPÇAK, Güneş ARDUÇ, Nuriye ADET, Raife ALGÜL, Nazliye ERKAN adlı kadın hükümlülerin müdafiliği bizlerden Av. Filiz KALAYCI yapmıştır. Duruşma saati 09.30 olmasına karşın en sona bırakılarak duruşma akşam 17.30 sıralarında yapılmıştır. Bu uygulama dahi bu insanları oldukça yormuş ve zorlamıştır. Nerdeyse bütün gün bekletildikten sonra duruşmaya alınan kadın hükümlüler, duruşma esnasında savunmalarını yaparken dahi baskı altına alınmış, beyanları olduğu gibi tutanaklara geçmemiş, söylemedikleri beyanlar tutanaklara geçirilmiştir. Sanıkların ve müdafiinin tüm müdahalelerine karşın mahkeme başkanı bu tutumunda ısrar etmiştir. Jandarma görevlileri sanıkları ite kalka salondan çıkarmışlardır. Çıkarken Av. Filiz KALAYCI ile tokalaşmak istemeleri jandarmanın sert müdahalesiyle karşılaşmalarına neden olmuştur. 

Mahkeme binasından dışarı çıkan Av. Filiz KALAYCI, mahkumların konulduğu hücrelerden dışarıya doğru “İnsanlık Onuru İşkenceyi Yenecek” şeklinde sloganlar duymuş ve kadınların jandarma tarafından dövüldüğünü anlamıştır. 

22.05.2008 tarihinde derneğimiz İzmir Şubesi yönetim kurulundan arayan bir arkadaş kadın hükümlülerin aileleriyle telefon görüşmesi yaptıklarını, jandarma tarafından işkenceye maruz kaldıklarını acil olarak avukat görüşmesi yapmak istediklerini belirtmişlerdir. Bunun üzerine İnsan Hakları Derneği Genel Merkez Yöneticisi Sinem COŞKUN ile Ankara Şube Yönetiminden ve aynı zamanda kadın hükümlülerin avukatı olan Av. Filiz KALAYCI ile birlikte Sincan Kadın Kapalı Cezaevine gidilmiştir.

Cezaevinde önce müdürle görüşülmüş, durum kısaca izah edilmiş ve gelişmeler hakkında bilgi istenmiştir. Görevli müdür, kadınların şikayetleri doğrultusunda doktora çıkarıldıklarını, suç duyurularının işleme konulduğunu belirtmiştir. 

Şikayetçi kadınlardan öncelikle Nuriye ADET ile görüşülmüştür. Olayları ve kendisine yönelik yapılan şiddeti anlatması istenmiştir. Yaşadığı şiddetin hala etkisinde olduğu, psikolojik travma geçirdiği tarafımızca gözlemlenmiştir. Anlatırken dahi oldukça zorlanmıştır. “Biz bir şey yapmadık ki bize niye saldırdılar anmadım” demiştir. Nuriye ADET, duruşma sonrasında ite kalka çıkarıldıklarını, aşağıya hücrelere inen merdivenlerden inerken arkadan jandarmaların tekmeli yumruklu saldırılarına maruz kaldıklarını, özellikle bacak aralarına ve cinsel organının olduğu bölgelere tekmeler atıldığını bu tekmeler nedeniyle vajinadan akıntı gelmeye başladığını, başına ve sırtına aldığı yumruklar sonucunda bu bölgelerinde ağrılar çektiğini belirtmiştir. Jandarmanın özellikle ağır sözlü ve el-kol hareketleriyle küfür ve hakaretlerine maruz kaldıklarını belirtmiştir. 

İkinci görüşme Raife ALGÜL ile yapılmıştır. Kendisinin astım hastası olduğunu, bunun özellikle bilinmesine karşın boğazından sıkılarak nefes almasını engellediklerini, bir jandarmanın kollarını tutup sıktığını, tırnaklarını geçirdiğini, merdivenlerden inerken elleri kelepçeli olmasına karşın, jandarmanın bir koridor oluşturduğunu, tekmeler ve yumruklarla saldırdıklarını, özellikle vajinal bölgesine gelecek şekilde tekmelendiklerini, bu nedenle vajinal bölgede kan ve sonrasında akıntı başladığını belirtmiştir. Kafasına yumruklarla vurulduğunu bu nedenle başında ve gözlerinde şiddetli ağrılar çektiğini ifade etmiştir. Ayrıca ağza alınmayacak küfürler edildiğini, tehdit edildiklerini, hakarete maruz kaldıklarını belirtmiştir. 

Üçüncü görüşme Nazliye ERKAN ile yapılmıştır. Duruşma sonrasında jandarmanın merdiven başında koridor oluşturduklarını, “asıl sırat köprüsü burası” diyerek, elleri kelepçeli olduğu halde,  yumruk ve tekmelerle vajinal bölgesinden, sırtından ve başından darp edildiğini belirtmiştir. Bu darbeler nedeniyle vajinal bölgede akıntı başladığını iletmiştir. Ayrıca ağır küfür ve hakaretlere maruz kaldıklarını ifade etmiştir. 

Dördüncü görüşme Aygül KAPÇAK ile yapılmıştır. Duruşma çıkışında jandarmanın elleri kelepçeli olduğu halde koridor oluşturarak tekme ve yumruklarla saldırıya uğradığını, bir jandarmanın elinde bir kelepçe olduğunu bunu yumruğuna alarak vurduğunu, özellikle vajinal bölgeye vurulduğunu, başından, sırtından da darp aldığını belirtmiştir. Bu darplar sonucunda sırtında darp izleri oluştuğunu ifade etmiştir. Ayrıca kendileri muayene eden cezaevi hekiminin detaylı bir muayene yapmadığını, geçiştirdiğini, başlarından altıkları darplar konusunda hiçbir tetkik yapmaya ihtiyaç duymadığını bu nedenle bağımsız bir hekim heyeti tarafından muayene edilmek istediklerini belirtmiştir. Bunun için Ankara Tabipler Odası ile görüşmemizi istemiştir. 

Beşinci ve son görüşme Güneş ARDUÇ ile yapılmıştır. Duruşmadaki savunmasında kendisini Kürt olmadığını ama Kürtlerin bir dostu olarak bu dilekçeyi yazdığını belirttiği için Jandarmanın özellikle “dost musun, sana dostluğun ne demek olduğunu göstereceğiz” diyerek tekmeler savrulduğunu belirtmiştir. Ayrıca mahkeme başkanının taraflı tutumunun jandarmayı cesaretlendirdiğini ifade etmiştir. “Duruşmamız sabah saatinde olmasına karşın tüm davaların bitiminden sonra duruşma yapılmasının da bu saldırının planlı yapıldığını göstermektedir” demiştir.  

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME            

Tüm kadın hükümlülerin yaşadıkları bu şiddetten kaynaklı psikolojik travma geçirdikleri, vücutlarının bir kısımda şişlikler, morluklar olduğu tarafımızca gözlemlenmiştir. Hiçbir şekilde mukavemet edemeyecek durumda elleri kelepçeli olmalarına karşın jandarmanın uyguladığı bu şiddet karşısında can güvenliklerinin bile olmadığı endişesi yaşatmıştır. Kadınların hepsinin vijinal bölgeden darp edilmeleri de özellikle düşündürücü ve endişe vericidir. Duruşmada savunma haklarının kısıtlanması ve mahkeme heyetinin tutumu konusundaki şikayetlerinin araştırılması için ayrıca bu duruşmaların heyet olarak takibini zorunlu kıldığı tespit edilmiştir.  

Kanuni görevlerini yapmak üzere orada bulunan jandarma görevlilerinin bu fütursuz şiddeti ayrıca düşünülmesi ve sorgulanması gerektiği açıktır. Buna benzer şiddet olaylarında savcılıkların ağır davranarak darp izlerinin kaybolması, cezaevi hekimlerinin darp izlerini tespit etmedeki çekinceleri, kamu görevlilerinin cesaretini arttırdığı açıktır. Bu nedenle cezaevlerinde, cezaevlerine gidiş ve gelişlerde sık sık yaşanan bu şiddet olaylarının önü alınamamaktadır.                                               

Av. Filiz KALAYCI Av. Sinem COŞKUN

                       

Bir cevap yazın