1915’ten bu yana devletin suç örgütleriyle iç içe olduğu, birlikte iş yaptığı, suç işlemeye devam ettiği Türkiye’de, Hrant Dink cinayetinin adını koyalım. Türk ırkçılığı, Cumhuriyet tarihi boyunca yetkililer tarafından kışkırtılan, sandığımızdan da geniş Türk kitlelerinin Ermeni düşmanlığı tarafından işlenmiş bir cinayettir.
Hrant Dink, devletin ve devletle aynı dalga boyunda düşünen, hisseden, refleks gösteren kesimlerin sinir uçlarına dokunan, harekete geçiren 1915 Ermeni Soykırımı’nın tanınması talebinde ısrarcı olmak yerine Türkiye’nin demokratikleşmesi gereğini savundu.
O ilk kez Türk toplumuna bir Ermeni olarak, Ermenilerin tarihsel ve bugünkü varlığını, yaşadıklarını, Türkiye’de bir Ermeni olmanın ne demek olduğunu anlattı, iki halk ve iki ülke arasında diyaloğu savundu, birbirimizi anlamamızı istedi, sürekli bunun için çağrı yaptı. Türkiye’de ilk olarak birisi televizyon ekranlarında bir Ermeni olarak konuştu, tüm açıklığıyla derdini anlattı. Devletin suç odaklarıyla iş gören karanlık odakları, Ermeni Soykırımı’nı tanımaya değil, birbirimizi anlama çağrısına, sadece buna, evet, buna bile tahammül edemedi.
Onun kurduğu ve yönettiği Agos, bizim Ermeni gerçeğinin hiç bilmediğimiz kılcal damarlarına ulaşmamızda bir deniz feneri işlevi gördü, aydınlattı, öğretti, ruhumuza seslendi, içimizdeki gerçekleri anlatma ateşine güç verdi.
Agos bir çığır açtı. Türkiye’de Ermenilerin tarihini, Türkiye’de bir Ermeni olmanın hayâl edemeyeceğimiz gerçeklerini anlattı. Yalnızca bilgimizi geliştirmedi, yalnızca aklımıza hitap etmedi, kalbimize de seslendi duygumuzu olgunlaştırdı, hissetme yeteneğimizi keskinleştirdi.
Televizyon kanallarında katıldığı tartışma programları onu görünür kıldı. Daha çok insan Ermenilerin varlığı ve yaşadıkları ayrımcılığı ilk defa ondan duydu. Bu görünürlük de onun hedef tahtasına konmasında önemli bir rol oynadı.
Katlinin gerçek failleri, düğmeye basanlar, yol boyunca her şeyden haberdar olanlar, yol verenler, göz yumanlar yargılanmadı. Türkiye’nin en baştan beri ve hâlâ demirbaşı olan cezasızlık zırhı tarafından korundular ve korunuyorlar. Şunu da unutmamak gerekiyor ki bu katliamda tetikçi olarak kullanılan Ogün Samast da geçtiğimiz günlerde tahliye edildi.
Hrant Dink, İnsan Hakları Derneği ve Irkçılık ve Ayrımcılık Komisyonumuz için ve var oluşumuz için çok özel bir yere sahip. Katledilmeden 7 yıl önce 2000 yılında Komisyonumuz ona başvurdu. Tuzla Ermeni Çocuk Kampı’nın (Kamp Armen ) başına gelenleri duyurmak için “Tuzla Ermeni Kampı – Bir El Koyma Öyküsü” başlığı altında bir sergi açmak istediğimizi anlattı. Kamp Armen o dönemde gündemde değildi, bilinmiyordu, ama Agos’un o yoğun döneminde bize zaman ayırdı, odasını açtı.
Arkadaşlarımıza kampın öyküsünü anlattı, notlar tutmamıza izin verdi. En önemlisi kişisel arşivinden dünyalar değerinde fotoğraflarını bize iletip kullanmamıza izin verdi. Sergimiz onun sayesinde açıldı. Ardından sergi, Türkçe, Ermenice ve İngilizce üç dilde kitap olarak yayınlandı. 6 yıl sonra, katlinin birinci yıldönümünde düzenlenen anma gecesinde kitabımızın ikinci baskısını konuklara dağıttık. Bunu yapabilmek için onun yardımını almak, onunla birlikte öykü ve fotoğraflar üzerinde çalışmak, bize kalan hem en değerli anı hem de büyük bir onur oldu.
Hrant Dink insan hakları ve ırkçılık, ayrımcılık karşıtı mücadelemizin her zaman doğal bir destekçisi oldu. O, ırkçılık, nefret ve önyargının düşmanıydı, gerçekten, haktan, adaletten yana olanların dostuydu.
Onu Türkiye’nin en üst kademesinden en alt basamaklarına kadar yetkili kurumlarının kimi zaman açıktan, kimi zaman üstü örtülü dile getirdiği, halkın önemli bir kesiminin kucaklayarak benimsediği Türkçü Ermeni düşmanlığı, ırkçılığı öldürdü.
Biz o zamandan bu yana olduğu gibi, bundan sonra da Komisyon olarak her ırkçılık örneği, linç girişimi, ayrımcılık, nefret vakasında harcayacağımız tüm emekte, verdiğimiz her mücadelede, Hrant Dink’i yanımızda hissedecek, mücadelemizi onunla birlikte vereceğiz.
İnsan Hakları Derneği
Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon