İç Anadolu Bölgesi Hapishaneleri Hak İhlalleri İzleme Raporu 2019

2019 yılı İç Anadolu Bölgesi’ndeki cezaevleri için başta sağlık hakkı olmak üzere sorunların giderilemediği, mahpusların gerek yasal düzenlemelerle gerekse Türkiye’nin imzaladığı uluslararası belgelerde güvence altına alınan “insanca yaşam” koşullarının sağlanamadığı bir yıl oldu.

Hapishanelerde yaşanan hak ihlallerinin düzeyi ve yaygınlığı, kamu otoritelerinin sık sık kullandığı “münferit hadise”, “görevi ihmal” gibi gerekçelerin anlamsız olduğunu, mahpusların baskı altında tutulması, yıldırılması amacı taşıdığını göstermektedir.

Raporumuz, aşağıda sayılan hapishanelerden İHD Ankara Şube Hapishaneler Komisyonu’na başvurular, avukat ziyaretleri, mahpusların yolladığı mektuplar, mahpus-aile görüşmelerinin aktarılması sonucunda derlenen bilgiler ile hazırlanmıştır.

2019 yılında İç Anadolu Bölge Hapishaneleri için 211 kişi İHD’ye başvurmuştur. Bunlarla ilgili olarak gerekli olan kamu kurumlarına yazıları yazılmıştır.

  • Afyonkarahisar E Tipi Kapalı Hapishanesi
  • Afyon/Dinar T Tipi Kapalı Hapishanesi
  • Amasya E Tipi Kapalı Hapishanesi
  • Bolu F Tipi Kapalı Hapishanesi
  • Çankırı E Tipi Kapalı Hapishanesi
  • Çorum L Tipi Kapalı Hapishanesi
  • Eskişehir H Tipi Kapalı Hapishanesi
  • Karabük T Tipi Kapalı Hapishanesi
  • Kırıkkale F Tipi Kapalı Hapishanesi
  • Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi
  • Tokat T Tipi Kapalı Hapishanesi
  • Yozgat E Tipi Kapalı Hapishanesi
  • Kayseri Açık Hapishanesi
  • Kayseri Kadın Kapalı Hapishanesi
  • Kırşehir E Tipi Kapalı Hapishanesi
  • Kırşehir Açık Hapishanesi
  • Sincan 1 Nolu L Tipi Kapalı Hapishanesi
  • Sincan 2 Nolu F Tipi Kapalı Hapishanesi

Raporun tamamı için:

İç Anadolu Bölgesi Hapishaneleri Hak İhlalleri İzleme Raporu 2019

Sonuç ve Öneriler

1) Ulusal ve uluslararası insan hakları hukukunda; mahpusların hakları ile ilgili oldukça gelişmiş standartlar olmasına karşın mahpuslar, ilgili hakları ve düzenlemeleri doğrudan kullanamamakta, tutuldukları yerlerde bulunan yetkililer aracılığı ile ancak kullanabilmektedir. Hakların kullanımının, bir başka kişinin elinde/yetkisinde olması, bunların aynı zamanda keyfi biçimde kısıtlanmasını olanaklı kılmaktadır. Yetkililer, hapishane müdürleri, kaynağını uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve Anayasa’dan alan yasal düzenlemelere aykırı işlemler ve uygulamalar yapmaktadır. Bu durum mahpuslarda, ailelerinde, avukatlarında ve biz insan hakları örgütlerinde hapishane sistemine ilişkin ciddi güvensizlikler oluşturmaktadır. Bir bütün olarak bu saptamalar, hapis cezalarının infazında özgürlüğünden yoksun bırakılmanın kendi başına yeterli bir ceza olduğu gerçeğinin göz ardı edildiği ve gerek hapishanenin fiziksel koşulları ve gerekse uygulanan rejimin, çekilmekte olan cezanın şiddetini daha da arttırdığını göstermektedir. Mahpusluğun bu “ağırlaştırılmış” koşullarını etkin biçimde denetleyecek bir mekanizma bulunmamaktadır. Mahpusun avukat görüşü, arkadaş görüşü ve aile görüşlerinden mahrum bırakılması, yine dışarıyla iletişim bağı olan telefon, faks ve mektup hakkının engellenmesi gibi uygulamalar insanlık onuruna aykırı uygulamalardır. Mahpusun işkence ve onur kırıcı ceza işlemlerine maruz bırakılması demektir.

2) BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 10. maddesinde açık bir şekilde “Özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişiler insani muamele ve insanın doğuştan kazandığı insan onuruna saygılı davranış görme hakkına sahiptir” denilmektedir. Yine BM Mahpusların Islahı İçin Temel Prensiplerin 1. maddesinde; “Bütün mahpuslara doğuştan sahip oldukları insanlık onurunun ve değerin gerektirdiği saygıyla muamele yapılır” denilmektedir. Oysa İç Anadolu Bölgesindeki cezaevlerinde insanlık onuruna yakışır muamele yapılmamakta ve mahpuslar şiddet, hakaret ve kötü muameleye ve hak ihlallerine maruz kalmakta, hasta olanların tedavileri aksatılmakta, iletişim ve bilgi edinme hakları engellenmektedir.

3) Mahpuslara yapılan işkence, onur kırıcı ve kötü muameleler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile yasaklanmıştır. Madde 3: İşkence Yasağı” Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tâbi tutulamaz.”

4) Süresiz dönüşümsüz açlık grevindeki mahpusların yanında refakatçi bulunmasının önündeki engeller kaldırılmalı, iaşe bedelleri karşılığında verilmesi gereken; tuz, şeker, karbonat, su ve çeşitli sıvı ihtiyaçları eksiksiz karşılanmalıdır. B1 vitaminin günlük 500 mg’ı karşılayacak şekilde açlık grevlerinin ilk günlerinden itibaren kesintisiz olarak verilmesi zorunludur.

5) Süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olan mahpuslara karşı disiplin cezaları uygulamaları, iletişim yasakları, gazetelerin verilmemesi gibi uygulamalara hemen son verilmeli, iletişim hakları sağlanmalıdır. Yine mahpusların ve avukatlarının görüşmelerinde yasal koşulların dışında uygulamalardan vazgeçilmelidir.

6) Açlık grevindeki mahpuslar ile avukat görüşlerinde kamerayla kayıt uygulaması yapılan hapishaneler bulunmaktadır. Bu uygulama varsa bir olumsuzluk ve şikâyeti mahpusun avukatına anlatmasına, avukat müvekkil görüşmesinin önünde engel teşkil etmektedir. Bu uygulamadan vazgeçilmelidir.

7) Hapishanelerdeki sağlık personeli sayısı arttırılmalıdır. Hastaların havasız, kışın soğuk, yazın sıcak ringler ile hastaneye sevk edilmesi, hastane önlerinde ringler içerisinde saatlerce bekletilmesi uygulamalarına son verilmelidir. Ağır hastaların ring araçları ile değil ambulansla hastanelere sevki sağlanmalıdır. Tek kişilik ring aracı tamamen kaldırılmalıdır.

Dünya Tabipler Birliği Lizbon Hasta Hakları Bildirgesi’ne (1981) göre: “1.a. Her insan ayrımcılık yapılmaksızın yeterli tıbbi bakım görme hakkına sahiptir.”

Dünya Tabipler Birliği Tokyo Bildirgesi’ne göre:“4. Hekim, tıbbi açıdan sorumlu olduğu kişinin bakımıyla ilgili bir karar verirken klinik yönden bütünüyle bağımsız olmalıdır. Hekimin temel görevi, izlediği kişilerin sıkıntılarını azaltmaktır; kişisel, toplumsal ya da politik hiçbir güdü, bu yüce amaçtan daha üstün sayılmayacaktır.”

8) Hastaların revire çıkarılmaları, hastaneye sevkleri hızlandırılmalıdır. Teşhis, tedavi ve kontrollerinin uzman hekimler tarafından yapılması sağlanmalıdır.

9) Kelepçeli muayene ve tedavi yöntemi uygulamasından vazgeçilmelidir. Bu uygulama nedeniyle birçok hasta mahpusun tedavisi yapılamamaktadır.

Her hasta mahpusun tıbbi etik gereği, her hastaya uygulanması gerektiği gibi, mahremiyetine saygı gösterilen bir ortamda, insan onuruna yakışır bir şekilde sağlık hizmeti alma hakkı vardır. Dünya Tabipler Birliği ve Türk Tabipler Birliği de yayınladıkları birçok metinde, hekimlerin mahpusları muayenesi esnasında kişinin içinde bulunduğu her türlü kısıtlılığın ortadan kaldırılmasını ve kişiyi kelepçeli, yatağa bağlı ve benzeri bir durumda muayene ve tedavi etmemelerini salık vermektedir. Türk Tabipler Birliği, Aralık 1994’te konuyla ilgili yayınladığı bildirgede kelepçelerin açtırılmasını “hekimin görevi” olarak nitelendirmektedir.

Avrupa İşkencenin ve İnsanlık-dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT) Genel Raporu’nda da kelepçeli olarak tedavinin uygun olmadığı vurgulanmaktadır:

“Sivil hastanenin kullanılması halinde, güvenlik düzenlemeleri konusu ortaya çıkacaktır. CPT bu bağlamda, tedavi almak üzere hastaneye gönderilen tutukluların gözetim nedenleriyle hastane yataklarına ya da diğer eşyalara fiziksel olarak bağlanmamaları gerektiğini vurgulamak ister. Güvenlik ihtiyaçlarını yeterli bir şekilde karşılayacak başka yollar bulunabilir ve bulunmalıdır; bu tür hastanelerde bir gözetim biriminin oluşturulması bu çözümlerden bir tanesi olabilir.”

10) Hapishanelere bağımsız sağlık kurumlarının girmesine ve inceleme yapmasına izin verilmelidir. Hapishanelerin denetiminde başta meslek kuruluşları ve insan hakları örgütleri olmak üzere ilgili kuruluşların yer alacakları şekilde yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

11) AİHS’in 14. maddesinde düzenlenen “Ayrımcılık Yasağı” ilkesine göre “Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.”

12) Hapishanelerin infaz sistemi ve hukuk sistemi ile bir bütünlük içinde ele alınarak değerlendirilmeli, insan haklarına, evrensel hukuk ilkelerine uygun çözümler üretilmelidir.

13) Hakkında yasaklama, toplatma kararı olmayan gazetelerin hapishanelere alınmasının önündeki engeller kaldırılmalı ve temini sağlanarak gazeteler mahpuslara verilmelidir. “Recep Bekik ve Diğerleri’nin” AYM’ye başvuruları (2016/12936): AYM, 27.03.2019 tarihinde ücreti ödenmiş, hakkında toplatma kararı olmayan süreli yayınların verilmemesinin Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan “ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini” karar vererek şikâyetçilere 500 TL tazminat ödenmesine hükmetmiştir.

14) Ailelerinden uzakta olan mahpusların, maddi koşullar ve hastalıklar nedeniyle gelemeyen ailelerine yakın cezaevlerine nakil talepleri kabul edilmelidir.

AİHM, Abdulkerim Avşar (19302/09) ve Abdulkerim Tekin’in (49089/12) başvurularını inceleyerek 17 Eylül 2019 tarihinde, Türkiye’deki önemli sorunlardan biriyle ilgili ihlal kararı verdi. Ailelerinden uzak cezaevlerine nakledilen mahpusların hastalık sebebiyle ya da maddi sebeplerle kendilerini görmeye gelemeyen ailelerine yakın bir cezaevine nakledilme taleplerinin başvurucuların somut koşulları dikkate alınmadan reddedilmesi, Sözleşme’nin 8. maddesi altında özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlali olarak görüldü ve başvuruculara 6.000 Euro tazminat ödenmesine hükmedildi.

15) Cezaevlerinde son dönemlerde artış gösteren işkence-darp vakalarına son verilmeli, sorumlu olan kişiler hakkında soruşturma açılmalı ve cezai yaptırımlar uygulanmalıdır.

16) Cezaevlerinde meydana gelen intihar vakalarının önüne geçmek için mahpusları ruh ve bedensel bütünlüklerine yönelik tehditler ortadan kaldırılmalı, insan onuruna yaraşır uygulamalar geliştirilmelidir. Gerekli önlemi almayan ve etkisi olan kişiler varsa etkin soruşturmalar yapılmalı ve yaptırımlar uygulanmalıdır.

17) Cezaevleri infaz sistemi ve hukuk sistemi ile bir bütünlük içinde ele alınarak değerlendirilmeli, insan haklarına, evrensel hukuk ilkelerine uygun çözümler üretilmelidir.

Heyetlerimiz ve kurumumuz; hapishane rejimi, fiziki koşullar ve uygulanan muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanması gerektiğini tespit etmiştir. İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezanın Önlenmesi Sözleşmesi Seçmeli Protokolü’ne uygun şekilde, “bağımsız” ulusal denetim mekanizmalarının oluşturulması gerekmektedir. Tüm cezaevlerinde yaşananlara, hak ihlallerine, sağlığa erişim engellerine karşı Adalet Bakanlığı’nı, ilgili tüm kurum ve kuruluşları göreve davet ediyoruz.

İHD

İç Anadolu Bölgesi

Hapishaneler Komisyonu