İç Anadolu Bölgesi Hapishaneleri Ocak-Haziran 2024 Dönemi Hak İhlalleri Raporu

İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi Hapishaneler Komisyonu’nun hazırladığı bu rapor, İHD Ankara Şubesi Hapishaneler Komisyonu’na gelen başvurular, avukatların hapishanelere yaptıkları ziyaretler, mahpusların tarafımıza yolladığı mektuplar ve mahpus-aile görüşmelerinin tarafımıza aktarılması ile derlenen bilgiler sonucunda hazırlanmıştır.

2024 yılı Ocak-Haziran içerisinde derneğimize İç Anadolu Bölgesindeki 4 açık, 26 Kapalı olmak üzere toplam 30 Hapishaneden başvuru yapılmıştır. Bu hapis hanelerden 62’si yabancı uyruklu mahpus olmak üzere, 273 kişi tarafından başvuru yapılmıştır. Bölge dışı 25 Hapishanelerden de 130 kişi başvuru yapmıştır.

İç Anadolu Bölge hapishanelerinde 6 ayda en az 3808 ihlal tespit edilmiştir. İhlaller başlıklar raporumuzda detaylı bir şekilde verilmiştir.

Türkiye Hapishanelerinde yaşam hakkının korunmaması, hasya mahpusların tedavilerindeki aksaklıklar ve ağır hasta mahpusların tahliye edilmemesi sonucunda ne yazık ki mahpuslar yaşamlarını yitiriyorlar. İHD’nin belirlemelerine göre tespit edilebildiği kadarıyla 2024 Ocak-Haziran aylarında çeşitli cezaevlerinde en az 21 mahpus yaşamını yitirdi.

Mahpuslar tarafından 2024 yılı içerisinde de açlık grevleri yapılmış ve kimi hapishanelerde açlık grevleri hala devam ediyor.

  • İç Anadolu Bölgesinde 2024 yılı Ocak-Haziran ayları içinde 4 hapishanede yaşatılan hak ihlallerine karşı en az 6 mahpus tarafından süresiz-dönüşümsüz mahpuslar tarafından açlık grevi eylemleri yapılmıştır.
  • Gerek hapishanelerde derinleşen işkence ve hak ihlallerinin gerekse de Abdullah Öcalan, Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’ın üzerinde devam eden ağır tecrit koşullarının bir sonucu olarak mahpuslar 27 Kasım 2023 tarihinde; hapishanelerde yaşatılan hak ihlallerinin sonlandırılması ağırlaşan infaz koşullarının düzeltilmesi, İmralı Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutulan Abdullah Öcalan üzerinde uzun zamandır sürdürülen tecrit koşullarına son verilerek aile ve avukat görüşlerinin sağlanması ve Kürt meselesine demokratik çözüm talebiyle süreli-dönüşümlü açlık grevlerine başlandı. Mahpuslar tarafından yapılan açlık grevi eylemi, 130. Gününden itibaren, 4 Nisan 2024 itibari sonlandırılarak; mahkemelere, telefon ve aile görüşlere çıkmama yönünde boykot eylemleri biçime dönüştürüldü. Bu eylem de yine basına yansıyan bilgilere göre 3 Temmuz 2024 tarihinde sonlandırıldı.

Mahpusların yaşadığı en önemli sorunlardan biri de sağlığa erişim haklarının önündeki engellerdir. İç Anadolu Bölge hapishanelerinde mahpusların sağlığa erişimlerinin önündeki engeller hala devam etmekte olup bu başlık altında tespit edebildiğimiz kadarıyla 2024 yılı Ocak-Haziran Ayları arasında İç Anadolu Bölge Hapishanelerinde en az 1083 sağlık hakkı ihlali meydana gelmiştir. Bu ihlallerden bazıları;

  • Adli Tıp Kurumu tarafından, tam teşekküllü hastane ve üniversite hastaneleri tarafından “hapishanede kalamaz raporları” kabul edilmemiş ve ağır hasta mahpusların infazları ertelenmemiştir. ATK bu kararlarda tıbbi ve etik ilkelerin dışında politik karar süreci yürütmektedir.
  • Hasta mahpuslar, tek kişilik hücre bölmeli araçlarla sevk edilmekte, bu bölmeler çok küçük olup nefes almanın dahi imkansız hale geldiği, yazın sabahtan akşama kadar güneşin altında ve kışın da soğuk olan bu araçlarda bekletilmektedirler. Bu araçlar temizlenmediği için mikrop saçmakta ve hastaneye gidenlerin sağlığını da olumsuz etkilemektedir.
  • Hastane sevkleri ya yapılmıyor ya da uzun zamanlara yayılarak yapılıyor, bu da hastalığın seyrinin ilerlemesine neden oluyor.
  • Mahpuslar kelepçeli muayene edilmekte, kelepçeli olarak hastane sevkleri yapılmaktadır.
  • Mahpusların diş tedavileri yapılmamaktadır.
  • Hasta mahpusların hastane sevkleri tek kişilik bölmeli, havasız ve sağlığı olumsuz yönde etkileyen ring araçlarıyla yapılmaktadır.
  • Yemekler kalitesiz ve besin değerleri düşüktür.
  • Mahpuslara metal tabak yerine de sağlığa zararlı olan plastik ve köpük tabaklar verilmektedir.

İç Anadolu Bölge Hapishanelerinde mahpuslar, çeşitli boyutlarda işkence ve kötü muameleye maruz kalmışlardır. 2024 Ocak-Haziran Ayları içerisinde İç Anadolu Bölgesinde bulunan hapishanelerde bu başlık altında en az 620 ihlal meydana gelmiştir. Ancak, Adalet Bakanlığı’nın bu konudaki verileri paylaşmaması, hapishanelerle haberleşmenin sürekli olarak engellenmesi, haberleşmenin sıkı bir biçimde denetlenmesi, özellikle taşra hapishanelerinden haber alma konusunda yaşanan güçlükler, adli mahpusların yaşadıklarını basına, yetkili makamlara ve insan hakları örgütlerine (çoğunlukla) iletmemesi nedeniyle işkence ve kötü muameleye maruz kalan mahpus sayısının belirtilen sayının çok üzerinde olduğunu ortaya çıkarmaktadır.

  • Hapishanelerde mahpuslara askeri nizam şeklinde yürüme dayatılmaktadır.
  • Baskın şekilde oda aramaları yapılmakta, aramalar esnasında eşyalar dağılmakta ve kırılabilmektedir.
  • Mahpuslara karşı darp, işkence ve kötü muamele yapılmaktadır. Ereğli Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesinde bulunan hasta mahpus M. T. A., hastane sevki esnasında jandarma tarafından işkenceye maruz bırakıldığını aktarmıştır.
  • Samsun/Kavak S Tipi Kapalı Hapishanesinde 04/03/2024’te sabah sayım için gelen infaz koruma memurlarının “sayım var, arama var” diyerek koğuşlara girdikleri, dolaplarını dağıtarak, kitaplarını, eşyalarını yerlere attıkları, 11 mahpusu darp ettikleri, mahpusları tekli odaya koydukları, burada yine darp etmeye devam ettikleri; darp edildikleri koridorlarda ve avlularda kameraların bulunduğu; 7-8 saat boyunca 11 mahpusa yemek dahi verilmediği, mahpusların göz altının morardığı, kaşlarının patladığı ve kaburgalarında şişlikler oluşmuştur.
  • Çıplak arama hemen hemen her hapishanede devam etmektedir.
  • Mahpusları ağız içi aramaya maruz kaldıklarından hastaneye gidemiyor ve sağlık hakları ihlal ediliyor.

Hapishanelerde her türlü hak talebine ya da ihlallere karşı verilen tepkilere hapishane idareleri tutanak tutarak ve disiplin soruşturması başlatarak karşılık vermektedir.  Disiplin soruşturmaları neticesinde mahpuslara haberleşme hakkı cezaları, hücre cezaları verilebilmektedir. Bu soruşturma ve cezalar bahane edilerek infazları yakılmaktadır. Ağır hasta olan ve cezalarının son yılında olan mahpuslar, iyi hali olan mahpuslar dahi tahliye edilmemektedirler. Disiplin soruşturmaları ve cezalar nedeniyle iyi halden denetimli serbestlik hakkı zaten mahpuslara kullandırılmamaktadır. Gözlem Kurulu kararlarıyla mahpusların koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik hakları engellenmektedir.  İç Anadolu Bölgesinde 7 mahpusa soruşturma açılmış, 1 mahpusa disiplin cezası verilmiş, 4 mahpusa hücre cezası verilmiş, 28 mahpusun İGK kararıyla koşullu salıverilme denetimli serbestlik hakları engellenmiş ve 21 mahpusunda infazları yakılmıştır. Bu başlık altında 61 hak ihlali gerçekleşmiştir.

Doğrudan kişi güvenliği hakkını ve sağlık hakkını ihlal eden uygulamalar dışında hapishane yönetimleri çok çeşitli yöntemlerle mahpuslar üzerinde baskı kurmaya çalışmakta, çeşitli hak ihlalleri yaşatılmaktadır. Bu Ailelerinden uzak hapishanelerde bulunan mahpusların sevk talepleri kabul edilmemektedir. Hapishanelerdeki bazı mahpuslar ekonomik koşullarından kaynaklı olarak dosyaları ile ilgili hukuki yardım talebinde bulunmuşlardır. Baskılar, iletişim yasakları ve diğer sorunlara dair en az 1573 ihlal meydana gelmiştir.

SEVK VE SÜRGÜNLER

Son yıllarda hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri raporları incelendiğinde en yoğun hak ihlali yaşanan başlıklarından birisinin de zorunlu sevkler yani sürgünler olduğu görülür. Sevkler öncesi kısa sürede mahpusların bilgilendirilmesi, kimi durumlarda hiç haber verilmeden başka gerekçelerle koğuş ve hücrelerden çıkarılarak gerçekleştirilmesi, sevk edildikleri halde eşyaları verilmeyen, eşyalarının bir kısmı eski hapishanede bırakılan çok sayıda mahpus bulunmaktadır. Sevk edilen mahpuslar hapishanelere girişlerde çıplak arama uygulamasına maruz bırakılmakta, kabul etmeyen mahpuslar darp ve şiddete maruz kalmaktadırlar. Sevklerin genellikle mahpusların ailelerinden oldukça uzak yerlere gerçekleştirilmesi de başka bir ihlal alanıdır. Ekonomik durum bakımından aileler için ciddi sorunlar yarattığı ve aile ile iletişimin tamamen koparıldığı gözlemlerimiz arasındadır. Oysa Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi 2 No’lu Genel Raporu’nda belirttiği görüşünü 2005 yılı Aralık ayında Türkiye’ye yaptığı ziyaret üzerine 2006 yılında yayınladığı raporunda da yinelemiştir. Raporun 22. paragrafında ele aldığı üzere “Aile bağlarının kopmaması için özel çaba gösterilmelidir. Bu bağlamda mahpuslar, mümkün olduğu ölçüde ailelerinin ya da yakın akrabalarının bulunduğu yerlerin yakınında bulunan cezaevlerine yerleştirmelidir.” denilmektedir. İç Anadolu Bölge Hapishanelerinde en az 140 mahpus kendi istekleri dışında sevk ve ailelerinden uzak yerlerde tutulmalarından kaynaklı olarak hak ihlali yaşamaktadır.

MADDİ DESTEK ve HUKUKİ TALEPLERİ

İç Anadolu Bölge Hapishanelerinde tutulan 3 mahpus da maddi destek talebinde, 3 mahpus da hukuki destek talebinde bulunmuştur.

YABANCI UYRUKLU MAHPUSLAR

İç Anadolu Bölgesinde bulunan Açık hapishanelerden toplam 62 başvuru alınmıştır. Mahpusların yaşadığı 250 hak ihlali tespit edilmiştir. Yabancı uyruklu mahpuslar tehdit ve hakarete maruz kalıyor, izin hakları kullandırılmıyor, Kapılar akşam erken saatte kapanıyor ve bahçeye çıkmalarına izin verilmiyor. Temiz suya, içme suyuna, sıcak suya ulaşmada sorun yaşanıyor.

SONUÇ ve ÖNERİLER

1) Ulusal ve uluslararası insan hakları hukukunda; mahpusların hakları ile ilgili oldukça gelişmiş standartlar olmasına karşın mahpuslar ilgili hakları ve düzenlemeleri doğrudan kullanamamakta, tutuldukları yerlerde bulunan yetkililer aracılığı ile ancak kullanabilmektedir. Yetkililer, hapishane müdürleri, kaynağını uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve Anayasa’dan alan yasal düzenlemelere aykırı işlemler ve uygulamalar yapmaktadır. Bu durum mahpuslarda, ailelerinde, avukatlarında ve insan hakları örgütlerinde hapishane sistemine ilişkin ciddi güvensizlikler oluşturmaktadır. Bir bütün olarak bu saptamalar, hapis cezalarının infazında özgürlüğünden yoksun bırakılmanın kendi başına yeterli bir ceza olduğu gerçeğinin göz ardı edildiği ve gerek hapishanenin fiziksel koşulları ve gerekse uygulanan rejimin, çekilmekte olan cezanın şiddetini daha da arttırdığını göstermektedir. Mahpusluğun bu “ağırlaştırılmış” koşullarını etkin biçimde denetleyecek bir mekanizma bulunmamaktadır. Mahpusun avukat görüşü, arkadaş görüşü ve aile görüşlerinden mahrum bırakılması, yine dışarıyla iletişim bağı olan telefon, faks ve mektup hakkının engellenmesi gibi uygulamalar insanlık onuruna aykırı uygulamalardır. Mahpusun işkence ve onur kırıcı ceza işlemlerine maruz bırakılması demektir.

2) BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 10. maddesinde açık bir şekilde “Özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişiler insani muamele ve insanın doğuştan kazandığı insan onuruna saygılı davranış görme hakkına sahiptir” denilmektedir. Yine BM Mahpusların Islahı İçin Temel Prensiplerin 1. maddesinde; “Bütün mahpuslara doğuştan sahip oldukları insanlık onurunun ve değerin gerektirdiği saygıyla muamele yapılır” denilmektedir. Oysa İç Anadolu Bölgesindeki cezaevlerinde insanlık onuruna yakışır muamele yapılmamakta ve mahpuslar şiddet, hakaret ve kötü muameleye ve hak ihlallerine maruz kalmakta, hasta olanların tedavileri aksatılmakta, iletişim ve bilgi edinme hakları engellenmektedir.

3) Cezaevlerinde son dönemlerde artış gösteren işkence-darp vakalarına son verilmeli, sorumlu olan kişiler hakkında soruşturma açılmalı ve cezai yaptırımlar uygulanmalıdır. Mahpuslara yapılan işkence, onur kırıcı ve kötü muameleler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile yasaklanmıştır. Madde3: İşkence Yasağı” Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tâbi tutulamaz.”

4) Hapishanelere bağımsız sağlık kurumlarının girmesine ve inceleme yapmasına izin verilmelidir. Hapishanelerin denetiminde başta meslek kuruluşları ve insan hakları örgütleri olmak üzere ilgili kuruluşların yer alacakları şekilde yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

5) AİHS’in 14. maddesinde düzenlenen “Ayrımcılık Yasağı” ilkesine göre “Bu Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.”

6) Hakkında yasaklama, toplatma kararı olmayan gazetelerin hapishanelere alınmasının önündeki engeller kaldırılmalı ve temini sağlanarak gazeteler mahpuslara verilmelidir. “Recep Bekik ve Diğerleri’nin” AYM’ye başvuruları (2016/12936): AYM, 27.03.2019 tarihinde ücreti ödenmiş, hakkında toplatma kararı olmayan süreli yayınların verilmemesinin Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan “ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini” karar vererek şikâyetçilere 500 TL tazminat ödenmesine hükmetmiştir.

7) Ailelerinden uzakta olan mahpusların, maddi koşullar ve hastalıklar nedeniyle gelemeyen ailelerine yakın cezaevlerine nakil talepleri kabul edilmelidir.

AİHM, Abdulkerim Avşar (19302/09) ve Abdulkerim Tekin’in (49089/12) başvurularını inceleyerek 17 Eylül 2019 tarihinde, Türkiye’deki önemli sorunlardan biriyle ilgili ihlal kararı verdi. Ailelerinden uzak cezaevlerine nakledilen mahpusların hastalık sebebiyle ya da maddi sebeplerle kendilerini görmeye gelemeyen ailelerine yakın bir cezaevine nakledilme taleplerinin başvurucuların somut koşulları dikkate alınmadan reddedilmesi, Sözleşme’nin 8. maddesi altında özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlali olarak görüldü ve başvuruculara 6.000 Euro tazminat ödenmesine hükmedildi.

8) Cezaevlerinde meydana gelen intihar vakalarının önüne geçmek için mahpusları ruh ve bedensel bütünlüklerine yönelik tehditler ortadan kaldırılmalı, insan onuruna yaraşır uygulamalar geliştirilmelidir. Gerekli önlemi almayan ve etkisi olan kişiler varsa etkin soruşturmalar yapılmalı ve yaptırımlar uygulanmalıdır.

Dünya Tabipler Birliği Lizbon Hasta Hakları Bildirgesi’ne göre (1981): “Her insan ayrımcılık yapılmaksızın yeterli tıbbi bakım görme hakkına sahiptir.” Dünya Tabipler Birliği Tokyo Bildirge’ne göre: “Hekim, tıbbi açıdan sorumlu olduğu kişinin bakımıyla ilgili bir karar verirken klinik yönden bütünüyle bağımsız olmalıdır. Hekimin temel görevi, izlediği kişilerin sıkıntılarını azaltmaktır; kişisel, toplumsal ya da politik hiçbir güdü, bu yüce amaçtan daha üstün sayılmayacaktır.”

9) Yeterli ve sağlıklı beslenmek temel insan hakkıdır. Sağlık sorunları olan mahpuslar, doktorlarca reçete edilmiş yiyecekleri alma hakkına sahiptirler. Cezaevi idareleri tarafından hasta tutuklu veya hükümlülere diyete uygun yemek sağlanmalıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ebedin Abi/Türkiye (B.No: 10839/09, 13/3/2018) bireysel başvurusunda hasta tutuklu veya hükümlüye diyete uygun yemek sağlanmaması ile ilgili olarak insanlık onuruyla bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine hükmetmiştir.

10) Hapishanelerdeki sağlık personeli sayısı arttırılmalıdır. Hastaların havasız, kışın soğuk, yazın sıcak ringler ile hastaneye sevk edilmesi, hastane önlerinde ringler içerisinde saatlerce bekletilmesi uygulamalarına son verilmelidir. Ağır hastaların ring araçları ile değil ambulansla hastanelere sevki sağlanmalıdır. Tek kişilik ring aracı tamamen kaldırılmalıdır.

11) Hastaların revire çıkarılmaları, hastaneye sevkleri hızlandırılmalıdır. Teşhis, tedavi ve kontrollerinin uzman hekimler tarafından yapılması sağlanmalıdır.

12) Kelepçeli muayene ve tedavi yöntemi uygulamasından vazgeçilmelidir. Bu uygulama nedeniyle birçok hasta mahpusun tedavisi yapılamamaktadır.

Her hasta mahpusun tıbbi etik gereği, her hastaya uygulanması gerektiği gibi, mahremiyetine saygı gösterilen bir ortamda, insan onuruna yakışır bir şekilde sağlık hizmeti alma hakkı vardır. Dünya Tabipler Birliği ve Türk Tabipler Birliği de yayınladıkları birçok metinde, hekimlerin mahpusları muayenesi esnasında kişinin içinde bulunduğu her türlü kısıtlılığın ortadan kaldırılmasını ve kişiyi kelepçeli, yatağa bağlı ve benzeri bir durumda muayene ve tedavi etmemelerini salık vermektedir. Türk Tabipler Birliği, Aralık 1994’te konuyla ilgili yayınladığı bildirgede kelepçelerin açtırılmasını “hekimin görevi” olarak nitelendirmektedir.

Avrupa İşkencenin ve İnsanlık-dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT) Genel Raporu’nda da kelepçeli olarak tedavinin uygun olmadığı vurgulanmaktadır: “Sivil hastanenin kullanılması halinde, güvenlik düzenlemeleri konusu ortaya çıkacaktır. CPT bu bağlamda, tedavi almak üzere hastaneye gönderilen tutukluların gözetim nedenleriyle hastane yataklarına ya da diğer eşyalara fiziksel olarak bağlanmamaları gerektiğini vurgulamak ister. Güvenlik ihtiyaçlarını yeterli bir şekilde karşılayacak başka yollar bulunabilir ve bulunmalıdır; bu tür hastanelerde bir gözetim biriminin oluşturulması bu çözümlerden bir tanesi olabilir.”

BM Herhangi Bir Biçimde Tutulan veya Hapsedilen Kişilerin Korunması için Prensiplerin Bütünü: “Madde 1- İnsani tarzda muamele yükümlülüğü: Herhangi bir biçimde tutulan veya hapsedilen bir kimse, insaniyetin ve insanın doğuştan sahip olduğu insanlık onuruna saygının gerektirdiği bir biçimde muamele görür”.

12) Uluslararası ve ulusal kanunlardan da anlaşılacağı üzere, mahpusların yeterli tıbbi yardım görme hakları mevcuttur. Bununla birlikte, mahpuslar insanlık onuruna saygılı bir biçimde muamele görme ve yaşama hakkına sahiptir. Fakat büyük bir sorun olan ve kamuoyunun vicdanını kanatan hasta mahpusların yaşamış oldukları sorunlar çözüm üretilmeden ortada durmaktadır. Teşhis ve tedavisi yapılmadan adeta işkence çektirilen, hapishanede hayatını kaybeden ya da ölümüne ramak kala bırakılıp kısa sürede hayatını kaybeden insanların olduğu bir toplum, adalete olan inancını da kaybeder. Türkiye hapishanelerinde bulunan hasta mahpusların acil ve kalıcı tedavileri yapılmalı, hapishane koşullarında tedavisi yapılamayan/yapılmayan hasta mahpusların da acilen infazları durdurulmalıdır.

Heyetlerimiz ve kurumumuz; hapishane rejimi, fiziki koşullar ve uygulanan muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanması gerektiğini tespit etmiştir. İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezanın Önlenmesi Sözleşmesi Seçmeli Protokolü’ne uygun şekilde, “bağımsız” ulusal denetim mekanizmalarının oluşturulması gerekmektedir. Tüm cezaevlerinde yaşananlara, hak ihlallerine, sağlığa erişim engellerine karşı Adalet Bakanlığı’nı, ilgili tüm kurum ve kuruluşları göreve davet ediyoruz.

Raporun tamamı için: İç Anadolu Bölgesi Hapishaneleri Ocak-haziran 2024 Hak İhlalleri Raporu

İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi  Hapishaneler Komisyonu