İHD 13. MEKTUP EYLEMİ

Sevgili Aygül Kapçak, Sevgili M. Ali Çelebi

İHD Genel Merkezimizin cezaevlerindeki hasta tutuklu ve hükümlülerin sorunlarına dikkat çekmek amacıyla başlattığı etkinliğin 13. mektubunu sizlere gönderiyoruz. Cezaevindeki mahpusların sağlık sorunlarını kamuoyu ile paylaştığımız 13 eylem yaptık. İHD’ye yazmış olduğunuz başvurular sonucunda tüm yetkili makamlara, vicdan sahibi herkese duyurmaya çalıştık. Adalet Bakanı ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na cezaevlerindeki mahpusların sağlık durumlarına dair raporumuzu sunduk. Ama ne acıdır ki cezaevlerinde yaşananlarla ilgilenmeyen Adalet Bakanımız onca soruna rağmen hala cezaevlerinde sorun olmadığını söylemekte ve cezaevlerinde bowlinğ salonlarından bahsetmektedir. Biz insan hakları savunucuları 23 yıldır cezaevlerinin sesi olduk ve bilmesi gereken herkese buradan bir daha sesleniyoruz etkinliğimiz boyunca yaşamını yitiren üç mahpustan siz sorumlusunuz. İHD, bu üç mahpusun yaşamını yitirme riski taşıdığını dile getirmişti.. Ama siz bu insanları yok saydınız. Bumuydu adaletiniz, bumuydu eşit muameleniz. Ama bilin ki biz ısrarlıyız, bıkacağımızı, yılacağımızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. İHD var oldukça mahpuslar yalnız değildir.

Sevgili Aygül Kapçak,

Derneğimize başvuruda bulanan anneniz Fatma Kapçak, Sincan F Tipi Cezaevinde hükümlü olarak bulunduğunuzu 1995 tutuklandığınızı, omurganızda şarapnel parçası olduğunu, şarapnel parçasından dolayı yumurtalıklarınızda şiddetli ağrılarınızın olduğunu beyan etmiştir. Yakalandığınız günden itibaren sürekli hastaneye götürüldüğünüzü, daha önce Ankara Numune hastanesine götürüldüğünüzü ancak hiç ve tedavinin uygulanmadığını, ağrı kesici ilaç verilerek tekrar cezaevine geri götürüldüğünüzü belirtmiştir. Sizinle yaptığı telefon görüşmesinde rahatsızlandığınızı, kalp çarpıntılarınızın olduğunu, revire çıktığınızı, bunun şarapnel parçasından kaynaklandığını, iltihap için ilaç verildiğini ifade etmişsiniz. Anneniz sağlığınız konusunda endişelerini bizlerle paylaşmıştı.

Sevgili M. Ali Çelebi,

Umarız bu mektup elinize ulaştığında oda arkadaşınız içeriğini anlatabilir. Çünkü oda arkadaşınızdan aldığımız bir mektupla sizi anlatacağız. Arkadaşınız durumunuz hakkında şunları belirtmiştir. “En önemli sorunu ise hafıza sorunu. Günlük ve anlık kayıt sistemi ciddi şekilde olumsuz vaziyette. Günlük yaşamını devam ettirmesi kesinlikle dıştan bir yönlendirme ile ancak mümkün olabilmekte. “Mehmet Ali kalk”, “Mehmet Ali ellerini yıka”, “çamaşırını yıka”, “banyo yap”, “şu işi yap”, “şunu yapma”… Vs. bu yönlendirmeler olmazsa Mehmet Ali herhalde çok perişan ve sefil bir yaşam sürdürürdü. Tırnaklarını kesmez, yıkanmaz, tıraş olmaz, elbiseleri kir pas içinde kalır, doğru dürüst beslenemez, ihtiyaçlarını karşılayamazdı. Özetle temel sorunu böyle. Buradan birkaç sefer Ankara’ya hastaneye götürdüler. Çeşitli tetkikler yapılmış. Bir ay kadar önce avukatı gelip benimle görüştü. Adli Tıbbın raporunun olumsuz olduğunu bildirdi. Yani bu hali ile hapiste kalabilirmiş… Yani el insaf! Ama ne yazık ki insaf minsaf hak getire. Yapılacak bir şey de yok gibi”

Sevgili Aygül Kapçak, Sevgili M. Ali Çelebi,

Bu mektubu ikinize yazmak zorunda kaldık. Ama elimizde cezaevlerindeki mahpusların sağlık sorunlarına dair yüzlerce mektup var. Biliyoruz ki bu ülkede tüm bu uygulamalar bir anda bitmeyecek, bıçak gibi bir anda kesilmeyecektir. Bu bir insanlık mücadelesidir. Demokrasi ve insan hakları mücadelesidir. Bizler, duyması gereken herkese bu sorunları duyurmak için çalışacağız. Cezaevleri ülkenin aynası derler. İşte bizim aynada gördüğümüz manzara bu.

Ve size yazdığımız bu dayanışma mektubu ile tekrardan derhal serbest bırakılmanızı talep ediyoruz. Ve diyoruz ki AYGÜL KAPÇAK, M. ALİ ÇELEBİ DERHAL SERBEST BIRAKILMALIDIR.

Cezaevlerinin olmadığı günlere özlemimizle tüm insan hakları savunucuları olarak sizleri kucaklıyoruz.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 

Bir cevap yazın