15 Aralık Pazartesi günü İnönü parkında, IŞİD çetelerine karşı Kobane halkının özgürlüğü için direnirken yaşamını yitiren Sibel Bulut’u anmak ve taziye çadırı kurmak için bir araya gelen ESP VE SYKP üyelerine polis müdahale etmiş, aralarında dernek yönetici ve üyelerimizin de olduğu 11 kişi darp edilerek gözaltına alınmış ve bir gün sonra savcılık tarafından serbest bırakılmışlardır. Ancak gerek gözaltına alınmaları, gerekse gözaltı süresince emniyette, polis aracında, adliyede maruz kaldıkları işkenceler kabul edilebilir değildir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin (İHEB) kabulünün 66. yıl dönümü ve 10-17 Aralık insan hakları haftası içerisinde bulunduğumuz günlerde bir kez daha hatırlatıyoruz; Türkiye’nin de 1949’da imzaladığı İHEB “Herkesin kanaat ve ifade özgürlüğü hakkı vardır. Herkesin başta temel hak olan yaşam hakkı ve kişi özgürlüğü hakkı vardır. Hiç kimseye zalimce ve insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele yapılamaz, İşkence insanlık suçudur hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz. Herkesin düşünce ve ifade özgürlüğü hakkı vardır ve insan haklarının olmadığı zulmün olduğu yerde direnme hakkı vardır”. Ancak cumhuriyet tarihi boyunca bütün iktidarların yöntemi kolluk kuvvetinin şiddetiyle, baskı ve zor ile işkenceyle ülkeyi idare etmek halkı kontrol altında tutmaya çalışmak olmuştur. Bugünün siyasal iktidarı da tam da bunu yapmaktadır. İktidar, baskı ve otoriterlik konusundaki şiddet uygulamalarını arttırmıştır. Siyasal iktidar kobane’de yaşanılan katliama kimse ses çıkarmasın istemektedir. Bugün Sibel Bulut’u savunmak insanlığı savunmaktır. Bugün Kobane’yi savunmak özgürlüğü savunmaktır. Bunu biliyorlar ve Sibel Bulut nezdinde Kobane direnişini, Kobane’yi sahiplenmeyelim istiyorlar. Bu yüzden saldırıyorlar ve bu saldırılarıyla IŞİD çetelerinin yanında olduklarını tekrar tekrar bize hatırlatıyorlar. Siyasal iktidar tüm haksızlıklara, (zulme ve vahşete karşı sessiz kalınmasını) istiyor. Bu kadar yolsuzluğun, yoksulluğun, (bu kadar katliamın yaşandığı) kendinden olmayan herkesin susturulduğu, yok edildiği, insan haklarının hatta temel yaşam hakkının yok sayıldığı bu ülkede herkes buna sessiz kalsın isteniyor. En ufak bir muhalefeti, polis şiddeti, gözaltılar sokak ortalarında infazlar ile engellemeye çalışmaktadırlar.
Çıkarılan yeni güvenlik paketi bu vahşetin adıdır. Güvenlik paketi ile hukuk tamamen siyasal iktidarın ihtiyaçlarına göre şekillenmiştir. Son yıllarda tamamen polis devleti haline gelen ülkemiz bu güvenlik paketi ile tamamıyla siyasal iktidarın ve onun kolluk güçlerinin devleti durumuna gelmiştir. 17 Aralık yolsuzluğunun 1 yılının geride kaldığı bugünde iktidar kendi için önlemler almaya devam etmekte, gündemi değiştirerek, baskı ve zor ile, yaptığı hukuksuzlukların üstünü kapatmaya çalışmaktadır. Bunun için tarihte ilk defa bir futbol takımı taraftar grubu devlete darbe yapmakla suçlanmaktadır. İktidar benden olmayan herkesin sonu budur, demek istemektedir. Çarşı grubu nezdinde halkı yargılamakta ve halka mesaj vermek istemektedir. Buradan bir kez daha hatırlatıyoruz; Sibel Bulut’u sahiplenmek Kobaneyi ve insanlığı sahiplenmektir. Kobane’yi sahiplenmek Çarşı’yı sahiplenmektir. Çarşı’yı sahiplenmek 17 Aralık yolsuzluğuna hayır demektir.
Bizler insan hakları savunucuları olarak, yeni Türkiye’nin yeni polis devleti ile yaşamaya mecbur değiliz. Temel hak ve özgürlüklerimizin yok edildiği tüm uygulamalara, siyasal iktidarın şiddetine, zulmüne karşı meşru zeminde direnme hakkımızı kullanacağımızı bir kez daha hatırlatıyor ve arkadaşlarımızın gözaltına alınmalarını ve gözaltına alındıkları andan itibaren gördükleri işkenceyi kınıyoruz, işkence insanlık suçudur ve bu suç karşısında gerekli başvuruları yapıp konunun takipçisi olacağımızı bir kez daha hatırlatıyoruz. İnsan, hakları ile insandır ve insan haklarının olmadığı yerde direnmek haktır.
İnsan Hakları Derneği Adana Şubesi