İHD ölüm cezasına ilkesel açıdan karşıdır

İHD ölüm cezasına ilkesel açıdan karşıdır. Abdullah Öcalan hakkında verilen ölüm cezasının infazına da karşıdır. O nedenle İHD, ölüm cezası öngörün maddelerin hukuk sisteminden çıkarılmasını istemektedir. Türkiye’nin Avrupa İnsan hakları Sözleşmesine ek 6 numaralı protokolü onaylamasını istemektedir. O nedenle de “Ölüm Cezasına Hayır” kampanyası çerçevesinde 540 bin imzayı toplamış ve TBMM Başkanlığı’na sunmuştur.

12 Ocak’ta, koalisyonu oluşturan partilerin Genel Başkanları, AİHM’in verdiği, geçici önlem kararı konusunda nasıl bir tutum izleyeceklerini saptayacaklar. Konuyla ilgili hukuksal durum şöyledir:

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanarak yürürlüğe konan bir sözleşmedir. Türkiye hem Avrupa Konseyi’nin 1950 yılından bu yana üyesidir, hem de Sözleşme’nin 1954 yılından bu yana tarafıdır. Anayasa’nın 90. maddesine göre usulüne uygun bir şekilde kabul edilip onaylanan uluslararası sözleşmeler yasa hükmündedir.

Türkiye’nin üyesi olduğu Avrupa Konseyi Statüsü’nün 3. maddesinde Konseyin üyesi devletler “hukukun üstünlüğü” ilkesini kabul ederler. Türkiye de bu ilkeyi kabul etmiştir. Hukukun üstünlüğü ilkesini ve Sözleşmede yer alan hakları ve özgürlükleri ağır biçimde ihlal eden ülkeler, Konsey Bakanlar Komitesi tarafından ya çıkmaya davet edilirler ya da Konsey’den Bakanlar Komitesi kararı ile çıkarılırlar. Hukukun üstünlüğü ilkesinin olmazsa olmaz şartı, yargı kararlarına uymaktan geçer. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına uymamak hele bu bir insanın yaşam hakkı ile ilgili bir konuda ise, kesin çıkarılma nedenidir. Türkiye, gerek Sözleşmede gerekse Konsey Statüsü’nde Mahkemenin ve Bakanlar Komitesinin yetkilerini düzenleyen hükümleri kabul etmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarının yerine getirilmesi konusunda, yetkili makam Konsey Bakanlar Komitesi’dir. Bakanlar Komitesi bir yürütme organıdır. Muhatabı ulusal parlamentolar değil, hükümetlerdir. Öcalan hakkında verilen geçici önlem kararının yerine getirilmesi konusunda Avrupa Konseyi’nde yetkili makam Bakanlar Komitesidir. Bakanlar Komitesinin Türkiye’deki muhatabı TBMM değil, Bakanlar Kurulu, yani Hükümettir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülen başvuruda, muhatap olan da Türkiye Cumhuriyeti hükümetidir.

Türkiye’de güçler ayrılığı ilkesi yürürlüktedir. Devlet örgütlenmesi bu esasa dayalıdır. Belirtilen durumda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ve Bakanlar Komitesinin muhatabı olan hükümet, elinde tuttuğu ve geçici önlem kararı uyarınca hiçbir işlem yapmadan mahkemenin şekil ve esas yönünden nihai kararına kadar tutması gereken dosyayı, başka bir güce, yasama organına aktaramaz. Böyle bir girişim, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ve Mahkeme karşısındaki sorumluluklarını yerine getirmemek demektir. Türk hukuk sisteminde hükümetin yasama organına intikal ettirdiği ölüm cezası dosyasını tekrar geri istemek gibi bir yetkisi bulunmamaktadır.

12 Ocak zirvesinin ardından dosyanın Meclise gönderilmesi, yalnızca Avrupa Birliği ile ilişkileri değil, öncelikle Türkiye’nin 50 yıldır üyesi bulunduğu Avrupa Konseyi’nden atılmasının yolunu açan bir gelişme olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler, daha dün kurulmuş ve devlet birikim ve geleneğinden yoksun bir ülkeyi yönetmiyorlar. Konu ajitasyon ve propagandanın ötesinde ciddi bir konudur. Tüm yurttaşları ve tüm yurttaşların özgürlüğünü ilgilendirmektedir. Öncelikle yurttaşlarımızı ilgilendiriyor. Yurttaşı olduğumuz devlet, kendisini hukukla bağlı sayıyor mu saymıyor mu? Sorun Öcalan sorunu değil, hukuk sorunudur. Hukuksa, iktidarda bulunanlara göre eğilip bükülen bir nesne değil, bir ilkeler demetidir.

Hüsnü Öndül
Genel Başkan

Bir cevap yazın