BASINA ve KAMUOYUNA
Beyoğlu Kaymakamlığı’nın ve ilçe Emniyet Müdürlüğü’nün AYM kararlarına uymayı tüm ülkenin tanıklığında haftalardır ısrarla ve bilerek reddetmesi, hatta ısrarla aynı ihlalleri tekrarlaması kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin ihlali ve suçtur. Aynı zamanda keyfi bir şekilde gözaltına alınan Cumartesi Annelerinin/İnsanlarının maruz kaldıkları ters kelepçe uygulaması, hem bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar hem de ulusal ve evrensel hukuk açısından işkence ve diğer kötü muamele yasağının ihlalidir. Bu suçları işleyenler hakkında derhal etkili soruşturma süreçleri başlatılmalıdır.
Cumartesi Anneleri/İnsanları zorla kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak, zorla kaybetmelerin sonlanması ve silsile içindeki sorumluların cezalandırılması talebiyle 28 yıldır verdikleri adalet mücadelesi ile ağır bir insan hakkı ihlali olan gözaltında zorla kaybetmelere dair kamusal hakikati inşa etmektedirler.
Ne var ki, Cumartesi Annelerinin/İnsanlarının Galatasaray Meydanı’ndaki barışçıl buluşmaları uzunca bir zamandır mülki idare amirlerinin keyfi/hukuka aykırı kararları ve kolluk görevlilerinin şiddeti ile engellenmektedir.
Nitekim Anayasa Mahkemesi (AYM), 2023 yılı içinde verdiği iki ayrı karar ile Cumartesi Annelerinin/İnsanlarının 25 Ağustos 2018 tarihinde gerçekleştirmek istedikleri 700. Hafta buluşmasının Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklanmasının ve kolluk görevlilerinin müdahalesinin Anayasa’nın 34. Maddesince güvence altına alınan “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının” ihlali anlamına geldiğine hükmetmiştir.
AYM’nin söz konusu ihlal kararlarında, “Barışçıl bir eylem söz konusu olduğunda ise idarenin -somut olayın koşullarına göre toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının etkin kullanımını sağlamaya yönelik pozitif yükümlülükleri gereği- toplantının gerçekleştirilmesi için tedbir alması gerekirken otomatik olarak yasaklama yoluna gittiği” tespiti yapılarak, “grubun kaybolan yakınlarının bulunması ve kamuoyunda farkındalık yaratılması amacına yönelik oturma eylemi ve basın açıklaması yapmak istemesi demokratik bir toplumda saygı ile karşılanmalıdır” denilmektedir.
Üstelik AYM, yeni ihlallerinin yaşanmaması için bu kararların birer örneğinin Adalet Bakanlığı’na ve Beyoğlu Kaymakamlığı’na gönderilmesine ve gereğinin yapılmasına da hükmetmiş idi.
Cumartesi Anneleri/İnsanları tarafından, ülkenin yüksek yargı organı tarafından verilen bu kararların hukuksal ve kamusal “meşruiyet ve yaptırım gücüne” dayanarak, 8 Nisan 2023 tarihinde gerçekleştirdikleri 941. hafta buluşmasından bu yana her hafta Galatasaray Meydanı’nda yapılmak istenen basın açıklamalarına, Beyoğlu Kaymakamlığı’nın yasaklama kararı gerekçe gösterilerek kolluk görevlileri tarafından müdahale edilmektedir. Cumartesi Anneleri/İnsanları, Galatasaray Meydanı’nda ya da daha meydana varamadan etrafları kalkan taşıyan kolluk görevlileri tarafından çevrilerek tecrit edilmekte, ters ya da düz kelepçe, kaba dayak, aşırı sıcak araçlar içinde uzun süreler bekletilme vb. işkence ve diğer kötü muamele düzeyine ulaşan uygulamalar ile keyfi bir şekilde gözaltına alınmaktadırlar.
Tüm ülkenin tanıklığında haftalardır Beyoğlu Kaymakamlığı’nın ve ilçe Emniyet Müdürlüğü’nün AYM kararlarına uymayı ısrarla ve bilerek reddetmesi, hatta ısrarla aynı ihlallerin tekrarlanması kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin ihlalidir. Siyasal iktidar ve onun emrindeki mülki idare tarafından silsile içinde kolektif bir şekilde anayasal suç işlenmektedir.
Bu nedenle, başta siyasal iktidar olmak üzere yargı, yasama ve yürütme organları bünyesinde kamu adına hareket eden herkese sorumluluklarını bir kez daha hatırlatıyor, Anayasa’ya ve hukukun üstünlüğü ilkesine kayıtsız şartsız uymaya çağrısı yapıyoruz.
Öte yandan vurgulamak isteriz ki, barışçıl buluşmaları sırasında AYM kararları tanınmayarak keyfi bir şekilde gözaltına alınan Cumartesi Annelerinin/İnsanlarının maruz kaldıkları ters kelepçe uygulaması, hem bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar hem de ulusal ve evrensel hukuk açısından işkence ve diğer kötü muamele yasağının ihlalidir.
Bu konuda en kapsamlı bilimsel çalışma “İşkence, Onur Kırıcı ve Aşağılayıcı Davranış Uygulamalarına Bir Örnek: Ters Kelepçe” başlığı altında Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) tarafından gerçekleştirilmiştir. 3 – 6 Kasım 2022 tarihlerinde gerçekleştirilen 3. Uluslararası 19. Ulusal Adli Bilimler Kongresi’ne sözel bildiri olarak sunulan[1] çalışmaya, Türkiye sınırları içinde işkence gördükleri için TİHV Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezleri’ne başvuran ve gözaltına alınma tarihleri 2018 yılının başından 2021 yılı sonuna kadar olan 1830 başvuru dahil edilmiştir.
Çalışma kapsamında değerlendirilen toplam 1830 başvurudan 749’unun (%40,9) ters kelepçe uygulamasına maruz kalması, Türkiye’de son dönemde ters kelepçenin ne denli yaygın ve sıradan, aynı zamanda sistematik bir uygulama haline getirildiğini açıkça göstermektedir.
Ters kelepçe uygulamalarında kollar geriye/yukarıya çekilip omuz eklemi iç rotasyon pozisyonunda uzun süre kaldığında omuz eklemi ve kollarda damar, sinir ve tendonlarda sıkışma sonucu hasarlanmalar meydana gelebilmekte, kelepçenin teması ve basısı altında sürtünmeye bağlı deri/ yumuşak doku ve sinir hasarları olabilmektedir.
Çalışmada belirtildiği üzere, başvurularda yakınma ve bulgu yönünden ilk sırada omuz hareketlerinde ağrı ve kısıtlılığın olduğu, fiziksel tanılar yönünden ise el bileği (307), omuz (204 kişi) ve ön kol (203 kişi) yaralanmalarının olduğu, bunları eklemlerde burkulma ve gerilme, tendon ve sinir yaralanmalarının takip ettiği belirlenmiştir. Rotator kuff sendromu ve yaralanması 76 başvuruda, kırık ise omuz, ulna, el bileği ve karpal kemik olmak üzere 4 başvuruda saptanmıştır. Ters kelepçe uygulanan ve ruhsal değerlendirmesi yapılan başvuruların %66,7’sının ise en az bir ruhsal tanı aldığı görülmüştür.
Bu nedenle de çalışmanın sonuç bölümünde yapılan değerlendirmede “başvurularda saptanan bulgularla birlikte değerlendirildiğinde ters kelepçe uygulamalarının fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklara yol açan bir işkence yöntemi olduğu, çocukları dahi kapsayacak şekilde hukuk dışı olarak uygulandığı” net bir şekilde ifade edilmiştir.
İşkence ve diğer kötü muamelenin tespiti, etkili biçimde soruşturulması ve belgelendirilmesi için çok önemli bir Birleşmiş Milletler (BM) belgesi olan İstanbul Protokolü’nün 2022 baskısının 448. paragrafında da yer verildiği gibi, aslında tüm biçimleri ile kelepçe uygulamaları “Özellikle el bileğinin kemikli kısımlarında yüzeysel ekimozlara, abrazyon ve laserasyonlara neden olabilir. Ayrıca elde ödeme, tenosinovit semptomlarına, radius veya ulnanın styloid kısmının kırılmasına veya en sık radyal sinirin yüzeysel bir dalı olmak üzere sinir sıkışmasına bağlı değişken süreli nörolojik defisitlere neden olabilirler.”[2]
Kaldı ki, ters kelepçe uygulamasının esas olarak yasal bir dayanağı da bulunmamaktadır. Her ne kadar Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 1 Nisan 2004 tarih ve 2004/68 sayılı genelgesi ile ters kelepçeye meşruiyet kazandırılmaya çalışılsa da Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 93. Maddesi[3] bu genelgenin yok hükmünde olduğunun bir kanıtıdır. Zira söz konusu 93. madde bırakalım ters kelepçeyi, ‘düz’ diye nitelenen kelepçe uygulamasının bile kişilerin kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hallerinde, bir başka deyişle ancak zorunluluk hallerinde söz konusu olabileceğini ifade etmektedir.
Son derece açık olan bu konu AYM kararlarına da yansımaktadır. Pek çok AYM kararında özel olarak ters kelepçe uygulamalarının,[4] genel olarak da zorunluluk sınırının aşıldığı koşullarda tüm kelepçe uygulamalarının[5] Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence ve diğer kötü muamele yasağının ihlali anlamına geldiği hükmedilmektedir. AYM, bilhassa Arif Haldun Soygür kararında[6] kelepçe takmayı kolluk görevlilerinin maddi güç kullanımının bir çeşidi olarak nitelendirdikten sonra, zor kullanma yetkisinin bir cezalandırma aracı olmadığını ve zorunlu sınırın aşılması halinde ise bunun işkence ve kötü muamele yasağının ihlali olduğunu açıkça belirtmektedir.
Kısacası yukarıda aktarılan tüm bilimsel ve hukuksal gerekçeler sonucu, pozisyonel işkence yöntemi olan ters kelepçe uygulaması, daha da ötesi açık zorunluluk halleri dışında her türlü kelepçe uygulamaları işkence ve diğer kötü muamele yasağının ihlalidir ve derhal son verilmelidir.
Başta Cumartesi Annelerine/İnsanlarına olmak üzere gözaltına alınan kişilere yasa ve hukuk dışı talimat gereği ya da isteyerek ‘ters kelepçe’ uygulayan, talimat veren ya da göz yuman tüm kamu görevlileri hakkında herhangi bir şikayet beklenmeksizin, İstanbul Protokolü çerçevesinde res’en etkili bir biçimde soruşturma süreçleri derhal başlatılmalıdır.
Son olarak, Cumartesi Annelerinin/İnsanlarının AYM kararlarına karşın ısrarla ve sistematik biçimde maruz kaldıkları toplanma ve gösteri yapma özgürlüğü ihlalleri ile işkence ve diğer kötü muamele yasağı ihlallerinin etkin bir şekilde soruşturulması ve sorumluların yargı önüne çıkarılması konusundaki süreçleri yakından takip edeceğimizi özellikle belirtmek isteriz.
Bu vesile ile, yaşanan işkence ve diğer kötü muamelelerin tespit ve belgelenmesi, onarım ve hukuki süreçlerinde etkin görevimizi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha yineliyor, işkence ve kötü muameleye maruz kalanların kurumlarımıza başvurabileceklerini hatırlatmak istiyoruz.
İnsan Hakları Derneği – Türkiye İnsan Hakları Vakfı – Türk Tabipleri Birliği İnsan Hakları Kolu
[1] https://www.atud.org.tr/wp-content/uploads/2022/12/3.-Uluslararasi-19.-Ulusal-Adli-Bilimler-Kongresi-Bildiri-Kitabi.pdf
[2] https://tihv.org.tr/wp-content/uploads/2023/06/IP_2022_tr.pdf
[3] Madde 93 – (1) Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hâllerinde kelepçe takılabilir.
[4] Bkz. Süleyman Göksel Yerdut [GK], B. No: 2014/788, 16/11/2017 kararı (https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2014/788)
[5] Arif Haldun Soygür, B. No: 2017/19418, 15/10/2015 kararı, paragraf 53 ve 54 (https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2013/2659)
[6] Adı geçen karar, paragraf 54 (https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2013/2659)