Son süreçte gerginliğin artması beraberinde çok olumsuz bir havayı getirmiştir. Halkımızın bu gerginlikten çok olumsuz etkilendiğini ve provakosyanlara açık bir zemin oluştuğunu, Ayrıca referandum sürecindeki siyasi söylemlerinin de buna katkısı olduğunu gözlemliyoruz. Hükümetin, muhalefetin, sivil toplum örgütlerinin inisiyatifi ele alıp süreci normalleştirmesi gerekmektedir. Ortak aklın ve sağduyunun sağlanabilmesi için gerekli adımların atılmasını talep ediyoruz.
Kürt sorunun çözümünün sürüncemede kalması, insanların umutsuzluğa kapılarak tahriklere açık hale gelmesine, birlikte yaşama duygusunun erozyona uğramasına, barış ve kardeşliğe zarar vermesine neden olmuştur.
Bu tıkanıklığı aşmak, barışı sağlamak amaçlı 690 sivil toplum örgütünün katılımıyla 18 Temmuz 2010 tarihinde Diyarbakır’da çalıştay düzenlenmiş ve sonuç bildirgesi ayın 20 sinde basına açıklanmıştır. Ancak aynı sorumluluk ve sağduyu muhalefet ve iktidardan gelmemiştir. Bu süreçte tek olumlu haberse Taş atan çocuklar hakkındaki Yasal değişiklik olmuştur.
Bu haberin sevincini yaşamadan İnegöl’de yaşayan Kürt vatandaşlarımıza yönelik gerçekleştirilen linç girişimini ve kışkırtma olayını duyduk. Ne yazık ki, son günlerde Kürt kardeşlerimize yönelik gerçekleştirilen ırkçı ayrımcı ve nefret içeren söylem kaygı verici bir boyut kazanmaktadır. Bugüne kadar uygulana gelen ve her açıdan ağır yıkımlara, büyük acılara yol açan, sorunu “terör ve asayiş” sorununa indirgeyen, çözüm içinse “imha ve şiddet” politikalarından medet uman anlayışlar, çözüm umutlarının göreceli de olsa yeşerdiği son süreçte ırkçı, ayrımcı ve şovenist milliyetçi söylemlerin dozunu giderek arttırmıştır.
İnegöl olayları tazeliğini korurken bu kez Dörtyol’da BDP binasının ateşe verildiği, Kürtlerin ev ve işyerlerine dönük saldırıların başladığı haberleri manşetlere düşmeye başladı. Bu arada gecenin ilerleyen saatlerinde polisin BDP Esenyurt binasını bastığı 50 kişiyi gözaltına aldığı, Erzurum da görülen davadaysa BDP Genel Başkanında aralarında bulunan heyete tacizde bulunulduğu haberleri geldi.
Yaşam, Seyahat, Çalışma ve örgütlenme haklarına yönelik hak ihlallerinin had safhaya ulaştığını gözlemliyoruz.
Yaşananların barışa kardeşliğe ve birlikte yaşama hizmet etmediğini, zarar verdiğini görüyoruz.
Bizler, sorunun tek çözümünün, tanımı gereği şiddeti dışlayan siyasal alanda olduğunu vurguluyoruz. İlgilileri sorumluluğa halkımızı da sağduyuya davet ediyoruz.
Ve ülkemizin her yerinde sadece ve sadece barış ve kardeşlik içinde birlikte yaşama arzusunda olan büyük çoğunluğun, her şeye karşın, bu arzularını gerçekleştireceğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Bunu gerçekleştirmek çok zor olmadığı gibi, imkânsız da değildir. Yeter ki barışı ve huzuru isteyelim.
Zira hiçbirimizin gidebileceği bir başka Türkiye yok.
Nihal İLİMEN |
Murat ORAL |
MAZLUMDER MALATYA ŞUBESİ |
İHD MALATYA ŞUBESİ |