Türkiye’de, nefret söyleminin giderek artması bizleri endişelendirmekte ve son aylarda yaşananlar böylesi bir mektubu yazmak zorunda bırakmıştır. Nefret söyleminin kontrol edilmemesi halinde, bunu şiddeti tetikleyen bir niteliğe büründüğünü ve nefret suçlarına yol açtığın özellikle belirtmek isteriz.
İnsanlık tarihi göstermiştir ki, büyük acıların çoğu bir gruba karşı ırkçı nefretin ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Irkçılık bireyin bir eğilimi olmaktan çıkar, yaygınlaşır, önce grupları, giderek büyük kitleleri harekete geçirebilir. Toplumsallaşan ve kurumsallaşan ırkçılık yalnızca bulunduğu yer için değil, tüm dünya için bir tehdittir.
İnsan Hakları Derneği (İHD) olarak partinizin dikkatini Türkiye’de yayılmaya ve olağanlaşmaya devam eden ırkçılığa çekmeyi gerekli görmekteyiz. Bu gerçeği Kürtlere salt Kürt oldukları için ve Suriyelilere salt Suriyeli oldukları için yapılan saldırılarda, son dönemde de Azerbaycan-Ermenistan arasındaki silahlı çatışma vesilesiyle Ermenilere yönelik ırkçı nefret söylemlerinde görebiliyoruz.
İHD’nin 22 Eylül 2020 tarihli “Türkiye’de Nefret Suçları ve Son Dönemde Yaşanan Irkçı Saldırlar Özel Raporu”na göre 2020 yılının ilk sekiz buçuk ayında sadece derneğimizin tespitlerine göre 14 ırkçı saldırı olayında 3’ü Suriyeli çocuk olmak üzere 7 kişi öldürülmüştür. Söz konusu vakalarda en az 32 kişi de yaralanmıştır. 2010 yılından bu yana 280 ırkçı saldırıda 15 kişinin öldürüldüğünü ve 1097 kişinin de yaralandığını görmekteyiz. Bu saldırıların hedefinde Kürtler ve Suriyeliler yer almıştır.
Ermenilere yönelik ırkçı nefret söylemi de son olarak Azerbaycan-Ermenistan çatışma gerilimi üzerine yükselişe geçti. Söylem eyleme dönüştü. Eylül’ün 28 ve 29’unda iki gün boyunca İstanbul’da Ermeni Patrikhanesi’nin bulunduğu ve çok sayıda Ermenistanlı göçmenin yaşadığı Kumkapı’da, Azerbaycan bayrakları taşıyan araçlar konvoylar oluşturarak Ermenilere yönelik ırkçı nefret söyleminde bulundular.
Cumhuriyet tarihi boyunca uluslararası krizler, Müslüman olmayan toplumlara ve resmi olarak tanınmayan halklara yönelik gözdağı veren, can güvenliğinden yoksunluk duygusu yaşatan genel bir toplumsal atmosfere vesile edilmiştir. İsrail’le ilişkiler Yahudilere, Yunanistan’la sorunlar Rumlara, Irak Federe Kürdistan Bölge Yönetimi ile yaşanan sorunlar ve Suriye’nin kuzeyinde de facto oluşan yönetime karşı girişilen askeri harekâtlar Kürtlere, Azerbaycan-Ermenistan çatışma gerilimleri Ermenilere saldırmak için bahane edilmiştir.
Son günlerde de Azerbaycan-Ermenistan silahlı çatışmasında Ermenistan’dan yana tek bir söz söylemeyen, sadece barış çağrısı yapanlar bile ihanetle suçlanıyor. Çatışma yerine çözümü, savaş yerine barışı savunan HDP milletvekili Garo Paylan, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi ASAM’ın verdiği gazete ilanlarında ihanetle suçlanarak ırkçı saldırılara hedef gösterildi. Sosyal medyada CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da barış istediği için ihanetle suçlanıyor. Tüm bu süreçte sosyal medya Ermenilere yönelik küfür, hakaret, tehdit alanı haline geldi. Yalnızca Ermenistanlı göçmenleri değil Türkiyeli Ermenileri de ülkeden kovmayı talep eden mesajlar paylaşıldı.
Ermenilerle Türklerin dostluğunu savunan, iki halkın bir birini anlaması için çaba harcayan Hrant Dink’e bile tahammülü olmayan yaygın bir ırkçılığın yaşandığı bu memlekette, Ermenilere düşmanlık her an yeni cinayetlere yol açabilir.
Siyasi partilere bu dönemde çok önemli bir görev düştüğü kanaatindeyiz: Tabanda ırkçılık karşıtı bir kültürün yeşertilmesi ve güçlendirilmesidir bu görev.
Partinizden talebimiz, ülke geneline yayılmış teşkilatınız aracılığıyla seçmenleriniz arasında çatışmayı değil çözümü, düşmanlığı değil birbirini anlamayı, ayrışmayı değil köprüler kurmayı tercih eden ve ırkçılığı temelden reddeden bir anlayışı beslemeniz ve böyle bir anlayışı halk arasında yaygınlaştırmak için çaba harcamanızdır.
İnsan yaşamını ve insanın insanca yaşamasını önceleyen bir toplum için bunun bir zorunluluk olduğunu düşünmekteyiz.
İnsan Hakları Derneği