İlk kez 1856 yılında, Avustralya’nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri günde 8 saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi’nden Parlamento binasına kadar bir yürüyüş düzenledi.
1 Mayıs 1886’da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu öncülüğünde işçiler, günde 12 saat, haftada 6 gün iş takvimine karşı günlük 8 saatlik iş talebiyle iş bıraktılar; Şikago’da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Bu gösteriler, 1 Mayısı takip eden günlerde de devam etti ancak o günkü Amerikan sermayesinin kanlı temsilcileri, 4 Mayıs’ta meşru demokratik talepte bulunarak gösteri yapan işçilere saldırarak kanlı Haymarket Olayı’na yol açtı.
Melbourne’deki ilk emek mücadelesinden günümüze kadar 162 yıl geçmesine rağmen emeğe ve insana yönelik sömürü ve saldırının şiddet ve temel karakterinde bir değişim yaşanmamıştır. Emekçilerin sömürü ve zorbalık karşısında gösterdikleri direnişle zaman zaman nispi rahatlama sağlanmışsa da ardından gerçekleşen sermaye güdümlü iktidar saldırıları yüzünden büyük mücadelelerle elde edilen haklar tasfiye edilerek geri alınmıştır.
Türkiye’de 1977 yılında İstanbul Taksim Meydanı’nda kutlanmak istenen 1 Mayıs’ta (Kanlı 1 Mayıs) toplanan 500 bin kişinin üzerine açılan ateş sonucunda 34 kişi yaşamını yitirmiş, onlarca kişi yaralanmıştır.
1 Mayıs bu yıl bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de işçi sınıfının yaşam ve çalışma koşularının belirgin bir şekilde zorlaştığı bir ortamda kutlanacak.
Ülkemizde işçi ve emekçiler, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da OHAL Şartları ve Kanun Hükmünde Kararnamelerin ağır saldırısı altında, temel haklarından hatta yaşamlarından yoksun bırakıldıkları, tehditlerin süreklileştiği, on binlerce insanın temel insan hakkı olan çalışma hakkından yoksun bırakılarak açlıkla terbiye edildiği bir dönemde bir kez daha insanca yaşam ve çalışma koşuları talebiyle alanlara çıkacaklar.
Bir yandan ekonomide yaşanan belirgin sorunlar, diğer yandan savaş ve çatışma koşullarının yarattığı ağır yıkımın bütün yükünün ülke çalışanlarına yüklenmesine karşın her türlü hak aramanın yasaklanması, OHAL gerekçesiyle her türlü demokratik gösteri ve yürüyüş hakkının engellenmesi Anayasa ve temel insan haklarına aykırı bir durumdur.
OHAL şartlarında baskın erken genel seçimlerin dayatılması; eşit, demokratik, şeffaf olmaktan yoksun, şaibeli seçimler, tüm çalışanların gelecekteki insani, ekonomik demokratik yaşam ve çalışma koşularını şimdiden daha da zorlaştıracaktır.
Bu yılki 1 Mayıs, seçim yatırımı olarak taşeron sisteminde çalışan işçilere kadro verilmesi adı altında gerçekleştirilen güvenlik soruşturmaları kapsamında binlerce işçinin işlerinden atılarak mağdur edildikleri bir dönemde kutlanmaktadır.
Ek maliyet unsurları gerekçesiyle alınmayan iş güvenliği önlemleri yüzünden katliama dönüşen iş cinayetlerinde her gün ortalama 5 işçi yaşamını yitirmektedir.
Üniversitelerden 3000’e yakın akademisyen ve bilim insanının mesleklerinden ihraç edilerek ülkenin aydınlık geleceğinin karartılması, doğru haber yapan basın-yayın kuruluşlarının kapatılması, 200’e yakın basın emekçisinin tutuklanması, binlerce insanın haksız yere yüksek cezalarla cezalandırılması, binlerce öğrencinin cezaevine konularak eğitim hakkından yoksun bırakılması karşısında meşru direnme hakkının kaçınılmazlığı 1 Mayıs’ı daha da önemli hale getirmektedir.
Sürekli enflasyon, ekonomideki çöküş, yüksek kamu harcamalarıyla ortaya çıkan bütçe açıklarının yol açtığı ağır vergi yükü, yoğun işsizlik ve haksız para cezaları çalışanların alım gücünü ortadan kaldırırken patronlar için sürekli vergi afları sağlanarak gelir dağılımındaki adaletsizliği tahammül edilemez boyutlara ulaştırmaktadır.
Bir yandan OHAL’i işçi hakları ve grevlere karşı kullandığını açıkça itiraf eden hükümet diğer yandan işçilerin her türlü hak aramasını yasaklamaktadır.
Çalışanların ekonomik, sosyal, demokratik temel hak ve özgürlüklerinin açıkça tehdit altında olduğu, olağanüstü rejimin seçimlerden sonra da kalıcı hale getirileceği gerçeği karşısında emekçilerin bu yıl 1 Mayıs’ı daha fazla sahiplenmesini zorunlu hale getirmiştir.
Önemli işçi konfederasyonlarının emeğe ve insanına karşı gerçekleştirilen haksız baskı ve uygulamalara karşı 1 Mayıs ruhuna sahip çıkarak tepki göstermeleri yerine bu baskıları daha da meşrulaştıracak şovenist, militarist 1 Mayıs etkinlikleri gerçekleştirmeleri emeğe karşı en büyük ayıp olarak sınıf tarihine geçecektir.
Olağanüstü rejimin sürekli uzatmalarla olağanlaştırılması yüzünden yaşanan haksızlık, hukuksuzluk, KHK ihraçları ve çalışma haklarının gasp edilerek insanların açlıkla terbiye edilmelerine karşı güçlü bir yanıt olacak olan 2018 1 Mayıs’ı tüm çalışanlar açısından önemli bir sınav olacaktır.
İşçi ve Emekçilerin Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü Olan 1 Mayıs Kutlu Olsun!