08 Ağustos 2014
Irak-Şam İslam Devleti adı ile bilinen ancak El-Kaide, El-Nusra türü cihatçı örgütlerle aynı amacı güden, tüm dünyadan militan devşirip Suriye ve Irak’ta mazlum halklara saldırıp soykırım ve insanlığa karşı suç işleyen ortaçağ zihniyetine sahip bu gerici güruhu lanetliyor ve kınıyoruz.
Suriye’de Rojava’da kendi özyönetimini oluşturan halklar başta olmak üzere değişik din ve inanç gruplarına saldıran IŞİD son bir haftadır Irak’ta Güney Kürdistan bölgesine saldırmakta ve hedefine Ezidi Kürtlerini koymaktadır. IŞİD’in Ezidi Kürtlerin yaşadığı Şengal’e (Sincar) yönelik bu saldırısı soykırım olarak görülmeli ve buna göre Dünya kamuoyu ayağa kalkmalıdır. Bu saldırıda şuana kadar edinilen bilgilere göre 3000 sivil öldürülmüş, 5000 i kaçırılmış ve yüz binlerce kişi canını kurtarmak için kaçmak zorunda kalmıştır. IŞİD’in Musul’u aldıktan sonra sadece Şİİ oldukları için 1700 polisi öldürmesi ise başlı başına bir soykırım suçu idi.
90’lı yıllarda yaklaşık 15.000 kişi Türkiye Kürdistanındaki zulüm koşulları nedeni ile Irak’a sığınmış, BM’nin Mahmur mülteci kampında yaşamaktaydılar. Dün IŞİD’in Mahmur’a yönelik saldırısı nedeni ile kamp boşaltılmış, Türkiye’den kaçan Kürtler Irak içerisinde ikinci kez mülteci olmuştur.
IŞİD’in özel olarak Kürt halkına, Sünni Müslüman olmayan diğer inançlara yönelik saldırısı dünya tarafından seyredilmektedir. Bu durum IŞİD diye bilinen cihatçı yapılanmanın arkasında emperyalist güçlerin ve onların güdümündeki ülke yönetimleri olduğunu göstermektedir. Suriye’de 4 yıldır devam eden iç savaşta açık bir şekilde tutum alan ve fiilen savaşan cihatçı gruplara destek veren Türkiye, Suudi Arabistan, Ürdün ve Katar’ın IŞİD, El-Nusra ve El-Kaide gibi cihatçı örgütlerin işledikleri soykırım ve insanlığa karşı suçlara göz yumdukları açıktır. Bu vesileyle bu ülke yönetimlerini uyarıyor ve bu örgütlere olan desteklerine son vermelerini talep ediyoruz.
Cihatçı örgütler eliyle Ortadoğu yeniden yapılandırılmakta ve sınırlar yeniden çizilmek istenmektedir. Bunun için de her türlü suçun işlenmesine göz yumulmaktadır. BM’yi ve uluslararası toplumu, insan hakları değerlerine sahip çıkmaya davet ediyoruz. BM Güvenlik Konseyi’nin mazlum halklara yönelik vahşi saldırıları durdurması için gerekli tedbirleri almasını ve bir an önce Suriye ve Irak’ta işlenen soykırım ve insanlığa karşı suçlarla ilgili Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcılığı’nı görevlendirmesini talep ediyoruz.
İHD’nin son 2 yıldır Türkiye-Suriye sınır hattı boyunca yapmış olduğu araştırma ve incelemelerde ortaya koyduğu raporlarda belirtildiği gibi cihatçı örgütlerin Türkiye’yi lojistik üs olarak kullanması durumuna bir an önce son verilmelidir.
Bunun için;
– Türkiye’de bulunan Suriyeli sığınmacı kamplarının sivil toplum örgütlerinin ve muhalefet partilerinin denetimine açık hale getirilmesini,
– Cihatçı örgütlerle ilişkisi tespit edilenlerin TCK 13. Maddesi uyarınca haklarında ceza soruşturma ve kovuşturması açılmasını,
– Türkiye – Rojava sınır hattında bulunan sınır kapıları ile sınır geçiş noktalarının açılmasını ve Türkiye’den heyetlerin Rojava’ya gidişlerine izin verilmesini,
– Türkiye’ye geçmeye çalışan ve Habur sınır kapısında pasaportları olmadığı için içeri girmelerine izin verilmeyen Şengallilerin bir an önce Türkiye’ye giriş izni verilmesini,
– IŞİD zulmünden kaçarak Türkiye sınırına gelen Ezidi Kürtler başta olmak üzere Türkmen’lere ve diğer inanç gruplarına her türlü kolaylığın sağlanmasını ve insani ihtiyaçlarının karşılanmasını,
– Hükümetin Ortadoğu politikasındaki anti-Kürt, anti-Alevi/Şii tutumuna son vermesini
özellikle talep ediyoruz.
Musul’daki konsolosluk görevlilerinin rehin alınmasına göz yuman ve bu nedenle IŞİD’e karşı harekete geçmeyen hükümetin bu tutumunu kınadığımızı belirtmek isteriz. Uluslararası sözleşmelerde terör suçu olarak tanımlanan diplomatik misyon görevlilerinin kaçırılıp rehine alınması, sivillere yönelik toplu öldürme, kadınlara yönelik tecavüz ve kadın ticareti açık olduğu halde, IŞİD’e yönelik ”terör” söylemi kullanmayan hükümetin bu tutumunun işlenen suçlara göz yumulması ve destek olunduğu izlenimi yaratmaktadır. Bu vesileyle burada uyarıyoruz. Suriye ve Irak’ta işlenen suçlarla ilgili kurulacak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde sadece cihatçı örgütlerin değil, bölge ülke yönetimlerinin de sorumluluğu açığa çıkacaktır. İnsan hakları savunucuları olarak bu hususta elimizden gelen tüm çabayı sarf edeceğimizin bilinmesini isteriz.
IŞİD vahşetine karşı direnen Kürt halkı başta olmak üzere bölgedeki mazlum halkların ve inanç gruplarının her zaman yanlarında olduğumuzun bilinmesini isteriz. Bu vesile ile Kürt halkına ve dostlarına seslenmek istiyoruz. Tarihte ilk kez kendi geleceğini ve statüsünü belirleme durumunda olan Kürt halkının bir an önce birleşik bir direniş hattı oluşturmasını ve kendisine yönelik bu topyekûn saldırıyı boşa çıkarmasını diliyoruz. Ortadoğu’nun en kadim inanç grubu olan Ezidi halkının yalnız olmadığını, son büyük saldırı karşısında tarihsel direnişlerini desteklediğimizin bilinmesini isteriz.
İnsan Hakları Derneği