İsrail, Gazze’ye yönelik imha ve soykırım teşebbüsü, bu sefer kara harekâtı başlatarak devam ettiriyor. İsrail, iki yıldır abluka altında bulundurduğu Gazze’ye yönelik katliam girişimini tüm insani değerleri ayaklar altına alarak yapıyor.
İsrail’in işlediği bu insanlık suçunu durdurması gerektiği halde, saldırının kınanması teklifini dahi ABD ve İngiltere’nin vetosu ile reddeden BM Güvenlik Konseyinin bu tutumu, biz insan hakları savunucularını, bir kez daha büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştır. İsrail’in yıllardır tüm dünyaya meydan okuyan bu tavrının Güvenlik Konseyi tarafından adeta mükâfatlandırılması, barış adına tüm umutları yıkmıştır. İsrail’in katliamlar zincirine yeni bir katliam daha eklemesine seyirci kalmak, tüm insanlık adına utanç verici bir durumdur.
Avrupa Birliği Dönem Başkanı Çek Cumhuriyeti’nin sözcüsü Jiri Frantisek Potuznik’in, İsrail kara birliklerinin Gazze’ye girişinde yaptığı ilk açıklamada “saldırı değil, savunma amaçlı” bir eylem olarak gördüklerini ifade etmesi ise, 1,5 milyon kişinin yaşadığı bir şehre yapılan ağır bir saldırı sonrası söylenebilecek en üzücü ifadedir.
Savaşın 8 günlük bilançosu, çoğu çocuk olmak üzere, yüzlerce ölü ve yaralıdır. Yıllardır aç susuz bırakılmış, elektriksiz ve susuz kalmış bir kente yönelik bu saldırı, tüm insanlığın vicdanını kanatmaktadır. Kurumlar ve devletler sessiz kalsa da, biz tüm zulümlere karşı durmaya söz vermiş insan hakları savunucuları, bu saldırıyı şiddetle kınıyoruz.
Bu acımasız saldırılara sessiz kalan BM Güvenlik Konseyinin, İsrail’in işlediği insanlık suçları karşısında bu kadar duyarsız kalabilmesinin, insan haklarına bu kadar aykırı tutumlar takınabilmesinin artık kabul edilemez olduğunu belirtiyoruz. Tüm dünyada barış ve güvenliği sağlamak ve korumak için kurulmuş olan BM bu kadar sessiz kalarak, bu insanlık suçuna ortak olmamalı, kuruluş amacı doğrultusunda kendisinden beklenen doğrultuda çaba göstermelidir. AB’nin, insani değerlerini kaybetmemiş herkesin büyük bir tepki ve üzüntü ile izlediği bu saldırıyı meşrulaştırmaya çalışan bir açıklama yapması ise, uluslararası toplum adına utanç verici bir talihsizliktir. Her şeye rağmen, BM ve AB’yi savundukları değer ve ilkelerin yanında yer almaya, barışı sağlamak için aktif bir tutum takınmaya davet ediyoruz.
Bu arada Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, İsrail ile yapılan tüm askeri antlaşmaları iptal etmesi konusunda uyarıyoruz. İsrail ile yapılan antlaşmalar, çocuk katliamından akacak kanın ellerinize bulaşmasına neden olacaktır. Türkiye–Filistin Dostluk Grubunu ise daha etkin bir tavır almaya çağırıyoruz. Meclis ve hükümet, bu insanlık suçu karşısında eli kolu bağlı beklememeli, hiçbir şey yapamıyorlarsa, halkın duygularına ortak ve tercüman olarak ulusal yas ilan etmeli ve İsrail’le tüm ilişkileri askıya almalıdırlar.
İnsan Hakları Derneği | Mazlumder | Türkiye İnsan Hakları Vakfı |