İstanbul İli Zeytinburnu İlçes Etnik Linç ve Saldırı Gözlem Heyet Raporu

15.01.2013

HEYET GÖRÜŞMELERİ
04 Ocak 2013 tarihinde Zeytinburnu’nda Batmanlı bir ailenin düğününe çok sayıda kişinin pompalı tüfekler, döner bıçakları, sopa, taş ve satırlarla saldırıldığı iddiası üzerine yaşanan olayın ırkçılığa, etnik düşmanlığa ve nefrete karşı olan herkeste büyük bir endişeye yol açmıştır. Bu nedenle İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi iki heyet oluşturarak, 04 Ocak Cerrahpaşa Hastanesine,  09 Ocak 2013  tarihinde Heyetimiz Zeytinburnu’na giderek Zeytinburnu Kaymakamı Mustafa Dündar ve mağdurlardan M. Ş. S, D. S., S. S., S. S. ve S. S. ile görüşmeler yapmıştır.

OLAY
Derneğimize 4 Ocak 2013 tarihinde saat 24.00 civarında telefonla gelen bir bildirimde, Zeytinburnu’nda Batmanlı bir ailenin düğününe çok sayıda kişinin pompalı tüfekler, döner bıçakları, sopa, taş ve satırlarla saldırıldığı ve yaralıların Cerrahpaşa hastanesinde olduğu bilgisi üzerine dernek raportörümüz İhsan Kaçar ve MYK üyesi Hulusi Zeybel gece saat 01.00 civarında Cerrahpaşa Hastanesine giderek yaralılarla görüşmüşlerdir.  Bu ilk görüşmede saldırıya uğrayan ve ayakta tedavisi gerçekleştirilen yaralılar; “kesinlikle organize bir saldırıya maruz kaldık. İlk önce 5-10 kişi düğün salonunun önüne gelip içeriye girmeye kalkıştılar. İzin vermeyince küfür ve hakaretlerle ‘biz Çankırılıyız, mahallemizde Kürtçe türkü söylenip halay çekilmesine izin vermeyiz’ diye bağırarak ve ellerini kurt işareti şeklinde sallayarak ağza alınmayacak küfür ve hakaretlerle saldırdılar.

O esnada bir minibüsün düğün salonunun önüne gelip park ettiğini ve şoförünün hızla inip kaçmaya başladığını gördük. Tam o esnada nereden geldiklerini anlamadığımız 40-50 kişilik bir grup park eden minibüsün kapılarını açarak içinden silah, satır, bıçak, sopa gibi malzemeleri alarak üstümüze saldırmaya başladılar. Birçok linç saldırısında olduğu gibi burada da bazı gerekçeler ileri sürebilirler ama kesinlikle saldırmalarını gerektiren hiçbir olay ya da neden yoktur…” şeklinde ifadelerde bulunmuşlardır.

Daha sonra park halindeki minibüse girdiklerinde anahtarının üzerinde olduğunu ve anahtara el koyduklarını, plakasını da aldıklarını ifade ettiler. O esnada gelen bir telefondan minibüsün polisler tarafından çekiciyle alınıp götürüldüğü, saldırganlardan 4 kişinin de karakolda tutulduğu bilgisini de bizimle paylaştılar.

Hastane önünde sadece bir DİHA muhabiri vardı. Neden başka basın yok diye sorduğumuzda “Olayın büyümemesi ve farklı bir mecraya çekilmemesi için yaygınlaştırmak İstemedikleri”ni ifade ettiler.

Konuşulan bazı yaralı ve yakınları da isim ve fotoğraflarının kullanılmamasını, o bölgede yaşadıkları ve esnaflık yaptıkları için daha sonrasında tekrar saldırılara maruz kalmak istemediklerini ifade etmişlerdir. İlk heyetteki arkadaşlarımız, daha sonra geniş bir heyetle bölgeye gelip inceleme yapacağımızı ve bir rapor hazırlayacağımızı söyleyerek geçmiş olsun dileklerini ifade ederek hastaneden saat 02.00 civarında ayrılmışlardır.

Olayın basında da yer alan haber ve bilgilerle ilk gözlemlerimizin örtüştüğünün görülmesi üzerine heyetimiz bölgeye giderek ilgili ve yetkililerle görüşerek inceleme ve gözlemlerini raporlama çalışmalarını başlatmıştır.
HEYETİN OLUŞUMU
Heyet üyeleri; İnsan Hakları Derneği MYK Üyesi Hulusi Zeybel, İHD İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe, Şube Yönetim Kurulu üyesi Ali Gök, Şube Yönetim Kurulu üyesi Av. Eda Yakmaz’dan oluşmaktadır.

HEYETİN AMACI
Farklı ve etnik kimliklere yönelik geliştirilen provokatif söylentilerle büyütülen nefret söylemi, saldırganlık eğilimi ve düşmanlık, tarihimizde yaşandığı için, karşımıza tehlikeli sonuçlar doğuracağı kaygısını bizlerde oluşturmuştur. Bu saldırganlığın daha büyük olaylara ve mağduriyetlere yol açmadan önlenmesi, olayların gerçek boyutlarını açığa çıkarmak, toplumu ve yetkilileri uyarmak, objektif bilgilere dayalı olarak hazırlanacak raporu kamuoyu ve yetkililerle paylaşmak amacıyla İnsan Hakları Derneği olarak bir heyet oluşturulmuştur.

HEYET GÖRÜŞMELERİ
Zeytinburnu Kaymakamı Mustafa Dündar ile yapılan görüşmede, Zeytinburnunda daha önce de benzer olaylar yaşandığını, bu olaylarda Kürtlere ait iş yerlerinin tahrip edildiği, Bu olaylarda birçok kişinin yaralandığını bu nedenle endişeli olduğumuzu belirterek yaşanan bu son olayla ilgi de bilgilerine başvurmak isteğimizi ifade ettik. Zeytinburnu Kaymakamı Mustafa Dündar olayın tamamen adli olduğunu, herhangi etnik bir çatışma yaşanmadığını, olayın hangi nedenle başladığına dair bir bilgilerinin de olmadığını ifade etmiştir. Olayı gerçekleştiren şahısların gözaltına alınıp daha sonra neden serbest bırakıldıkları sorumuza kaymakam; “pompalı silah ve bıçaklarla yaralama olayları doğrudur ancak buna rağmen bu kişilerin serbest bırakılmış olması savcının takdiridir şeklinde” yanıt vermiştir. Olayın oluş şekli ve güvenlik güçlerinin tavrı konusunda sorduğumuz sorulara ise yeterli ve tatmin edici cevaplar alınamamıştır.

M. Ş. S. ( Damadın amcası): Kına gecemiz vardı. Genellikle burada kına geceleri sokakta yapılır ya da kahvehane gibi yerlerde. Biz kına gecemizin iyi geçmesi ve bir problem olmaması için, parayı gözden çıkartarak bir düğün salonu kiraladık. Düğün saat 22.00 civarında başladı ve henüz kınamızı yakmamıştık. Salondaki küçük çocuklar düğün salonunun önünde oynuyorlardı. 8-10 kişilik bir gurup genç gelerek küçük çocuklarımızı tekmeliyorlar. Gidin gençleri çağırın, ağabeylerinizi çağırın diyorlar. Çocuklarda ağabeylerine söylüyor. Bir iki genç çıkıyor ve ne oluyor burada diyor. Dövmeye başlıyorlar. Salondakiler teker, teker dışarıya çıkıyorlar. Benim bir küçüğüm adeta yalvarıyor düğünümüz var ne olur olay çıkarmayın diyor. Onlarda “bu Zeytinburnu’nu başınıza yıkarız” diyorlar. Bir anda değişik sokaklardan üç gurup çıkıyor ve ellerinde pompalı silahlar, döner bıçakları, satırlar olan bu gurup saldırmaya başlıyor. Biz bu insanları hiçbir biçimde tanımayız. Niye basıyorlar, neden basıyorlar, niyetleri nedir hiçbir fikrim yok. Gençleri dövmüşler, kardeşim yalvarmış dinlememişler. Olaylar bir saat sürdü. Bizim elimizde mendil onların ellerinde silahlar vardı. Salonda yüzlerce küçük çocuk, yaşlı ve kadın vardı. Bizden 15 kişi yaralandı. Emniyet amiri bize Çankırılılar dedi. Esnaf sizleri barıştıralım dediler. Bizde “bizim yaralılarımız var durumları ne olacak bilmiyoruz bu nedenle şimdilik barışmayız” dedik. Polisler bize yakaladıklarını söylediler. Biz hepimiz tepki göstermeseydik Salona girebilirlerdi. O zaman daha büyük zarar oluşabilirdi. Saldırganlar 50-60 kişiydi. 17-25-30 yaşlarındaydılar. Biz hukuk önünde hesaplaşmak istiyoruz. Davacıyız. Suç duyurusunda bulunduk. Ben soruyorum neden yapıldı bu saldırı? Biz geleneklerimize göre düğünümüzü yapıyorduk. Ama onlar neden yaptılar bilmiyorum. Neden tutuklama yok. Savcılığa sorduk, yeterli delil yok diye yanıt verdi. Bizler kendi halimizde insanlarız. Herhangi bir parti, dernek ya da çevre ile bir ilişkimiz yoktur. Herhangi bir üyeliğimiz yoktur. İşimizde gücümüzde insanlarız. Ablamın kızı, ağabeyimin oğluyla evleniyordu. Hakkımızı sonuna kadar hukuk önünde arayacağız. Olayı Türk –Kürt çatışmasına çekmek isteyenler var. Bu böyle değildir. Ben kesinlikle böyle düşünüyorum. Hiç bir biçimde tanımıyorum bu insanları, şimdi sizlerle gelseler otursalar, ben şimdi dahi tanımam. Benimde vücudumun birçok yerinde döner bıçağı ile açılmış yaralar var. Sırtım, kolum, karnımda ama ben bunları sorun etmedim, doktora dahi gitmedim. Hepimiz ölebilirdik. Ölmediğimize dua ediyorum. Bir tek bile tutuklu yok. Olayı biz başlatsaydık şimdi 50 kişi tutukluyduk.

D.S. ( Damadın annesi) : Amcamla çocuklar burada yaşıyorlar. Biz çocuklarımızı evlendirmek için köyümüzden geldik. Çocuklarımızı evlendirmek için geldik. Düğünümüzü zehir ettiler. Düğün salonunun karşısında yıkılmış bir bina vardı. O binadan yağmur gibi taş atıyorlardı. Benimde değişik yerlerime taşlar geldi hala morluklar var. Biz memleketten geldik hiç kimseyi tanımıyoruz.

S. S.: İki çocuğumla ayaklar altında kaldım. Ezildim. Darp edildim. Saldırgan gurubun içersinde 3-5 tane kadın vardı. Ayağımdan taşla yaralandım. Bir yaşındaki oğlumu bir saat kadar bulamadım o kargaşanın içerisinde…

S. S.: Kollarındaki izleri göstererek,  darp edildiklerini kollarından taşla darp aldığını ve morardığını belirtmiştir. “Biz onları tanımıyoruz neden saldırdılar bilmiyoruz, bizi öldürebilirlerdi…”

S. S.: Ayağımdan Taşla yaralandım. Zehir ettiler düğünümüzü. Hiç tanımıyoruz bu kişileri neden yaptılar bilmiyoruz.

TESPİT EDİLEBİLEN YARALILARIN DURUMLARI:
1. R.  S.: Bileğinden yaralı. Döner bıçağı kesiği.
2. M.  S.: Göz ve kalçasından yaralı. Kesici aletle yaralanma.
3. M.  S.: Omzundan yaralı. Döner bıçağı kesiği.
4. Ç. S. : Dört parmağından yaralı. Döner bıçağı kesiği.
5. S.  A. (Misafir) : Ellerinden yaralı: Döner bıçağı kesiği.
6. F.  U.  ( Misafir ) : Kafa ve kulakta kesikler. Döner bıçağı kesiği.
7. Z. S. ( Misafir ): Her iki bacağından ve kalçasından Pompalı tüfekle yaralanma.
8. M. Ş. S.: Çeşitli yerlerinden yaralı. Döner bıçağı kesikleri.
9. K. …(Misafir ) : Burnundan yaralı. Kesik.
10. V. O: Başından taşla yaralı.
11. S. S.: Ayağından taşla yaralı.
Düğüne katılan pek çok kişi bu saldırıdan değişik şekilde yaralar almış, darp edilmiştir. Fakat ağır yaralıların olması nedeniyle kendi yaralanmalarından bahsetmek istememişlerdir.

HEYETİN GÖZLEM VE TESPİTLERİ
Gerek olayın oluş şekli, gerekse de olayı gerçekleştiren kişilerin sayıca çokluğu ve Kaymakam’ca da onaylanan olayda kullanılan suç aletlerine ( pompalı tüfek, satır ve bıçaklar) bakıldığında olayın sıradan bir saldırı olmadığı kanaatine varılmıştır.

Zeytinburnu Kaymakam’lığı ile yapılan görüşme olayın çözümüne ve anlaşılmasına ışık tutacak nitelikte olmamıştır. Kaymakamlığın ısrarla olayın adli bir suç olduğunun altını çizmesi ve halk arasında hiçbir etnik çatışma yaşanmadığını ısrarla yinelemesine karşın olayın neden ve nasıl başladığına dair bilgi verememesi büyük bir soru işareti oluşturmaktadır.

Şu ana kadar olayın faillerinin tespit edilmediği, olayda kullanılan ve kesici öldürücü silahların ve bunları kullananların yargı önüne çıkartılmadığı, olay yerinde gözaltına alınan tüm şüphelilerin delil yetersizliğinden serbest bırakıldığı, emniyette sadece mağdur ailelerin ifadelerinin alınmış olduğu ve olayın hiçbir yönünün aydınlatılmamış olduğu tespit edilmiştir.

Olay gecesi Cerrahpaşa’da görüşülen yaralılar ile daha sonra düğün sahibi aile üyeleriyle yapılan görüşmelerde olayın başlama ve oluş şekline dair bilgilerin örtüştüğü görülmüştür.

Mağdur tanıkların ise sürekli olayın başka boyutlara çekilmeye çalışıldığını vurgulamalarına rağmen esas nedene dair hiç bir ifadede bulunmamaları, ısrarla bu insanları kesinlikle tanımadıklarını söylemelerinin nedeninin, bu bölgede yerleşik yaşıyor olmaları ve bölgede daha önceden yaşanan linç girişimlerinin ve benzeri olayların tekrar yaşanabileceği korkusu ve kaygısı olduğu kanaatine varılmıştır.

Olaya dair bugüne kadar ilgili ve yetkililerden kamu vicdanını rahatlatacak hiçbir açıklama yapılmamış olması da diğer faktörlerle birlikte değerlendirildiğinde, daha önce yaşanmış birçok benzeri saldırı olaylarında olduğu gibi bu olayın da Kürtlere yönelik ırkçı bir nefret suçu olduğu açıkça görülmektedir. Yine benzer olaylarda rastladığımız gibi güvenlik güçlerinin tavrının ise olayın üzerini örtme ve saldırganları koruma çabası olabileceği kanaati ve kaygısı oluşturmaktadır.

En temel toplumsal talep haline gelmiş olan Barış taleplerinin her seferinde terörize edilerek ötelenmesi, saldırganlar hakkında herhangi yasal ve cezai işlemler yapılmaması ve ört-bas edilme gayretleri bu tür girişimlere cesaret vermektedir. Adeta topluma bir “barış travması” yaşatılmaktadır.

SONUÇ VE TALEPLER
Benzer olayların yaşanmaması ve toplumsal barışın sağlanabilmesi için Kürt sorununda demokratik çözüm politikalarının sürdürülmesi en temel talebimizdir. 

İnsan Hakları Derneği’nin de bileşeni olduğu “Nefret Suçları Kampanyası Platformu” tarafından hazırlanan ve 8 Ocak 2013 tarihinde TBMM’ne sunulan “Nefret Suçları Kanun Teklifi”nin biran önce kabul edilerek uygulamaya sokulması en güncel talebimizdir.

Ayrıca bugüne kadar yaşanmış nefret suçları için Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nın inceleme başlatmasını ve organize olayların soruşturularak Adalet duygusunun tesisini sağlamaya yönelik çalışmalar başlatılmalıdır.

 

HEYET GÖRÜŞMELERİ
04 Ocak 2013 tarihinde Zeytinburnu’nda Batmanlı bir ailenin düğününe çok sayıda kişinin pompalı tüfekler, döner bıçakları, sopa, taş ve satırlarla saldırıldığı iddiası üzerine yaşanan olayın ırkçılığa, etnik düşmanlığa ve nefrete karşı olan herkeste büyük bir endişeye yol açmıştır. Bu nedenle İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi iki heyet oluşturarak, 04 Ocak Cerrahpaşa Hastanesine,  09 Ocak 2013  tarihinde Heyetimiz Zeytinburnu’na giderek Zeytinburnu Kaymakamı Mustafa Dündar ve mağdurlardan M. Ş. S, D. S., S. S., S. S. ve S. S. ile görüşmeler yapmıştır.

OLAY
Derneğimize 4 Ocak 2013 tarihinde saat 24.00 civarında telefonla gelen bir bildirimde, Zeytinburnu’nda Batmanlı bir ailenin düğününe çok sayıda kişinin pompalı tüfekler, döner bıçakları, sopa, taş ve satırlarla saldırıldığı ve yaralıların Cerrahpaşa hastanesinde olduğu bilgisi üzerine dernek raportörümüz İhsan Kaçar ve MYK üyesi Hulusi Zeybel gece saat 01.00 civarında Cerrahpaşa Hastanesine giderek yaralılarla görüşmüşlerdir.  Bu ilk görüşmede saldırıya uğrayan ve ayakta tedavisi gerçekleştirilen yaralılar; “kesinlikle organize bir saldırıya maruz kaldık. İlk önce 5-10 kişi düğün salonunun önüne gelip içeriye girmeye kalkıştılar. İzin vermeyince küfür ve hakaretlerle ‘biz Çankırılıyız, mahallemizde Kürtçe türkü söylenip halay çekilmesine izin vermeyiz’ diye bağırarak ve ellerini kurt işareti şeklinde sallayarak ağza alınmayacak küfür ve hakaretlerle saldırdılar.

O esnada bir minibüsün düğün salonunun önüne gelip park ettiğini ve şoförünün hızla inip kaçmaya başladığını gördük. Tam o esnada nereden geldiklerini anlamadığımız 40-50 kişilik bir grup park eden minibüsün kapılarını açarak içinden silah, satır, bıçak, sopa gibi malzemeleri alarak üstümüze saldırmaya başladılar. Birçok linç saldırısında olduğu gibi burada da bazı gerekçeler ileri sürebilirler ama kesinlikle saldırmalarını gerektiren hiçbir olay ya da neden yoktur…” şeklinde ifadelerde bulunmuşlardır.

Daha sonra park halindeki minibüse girdiklerinde anahtarının üzerinde olduğunu ve anahtara el koyduklarını, plakasını da aldıklarını ifade ettiler. O esnada gelen bir telefondan minibüsün polisler tarafından çekiciyle alınıp götürüldüğü, saldırganlardan 4 kişinin de karakolda tutulduğu bilgisini de bizimle paylaştılar.

Hastane önünde sadece bir DİHA muhabiri vardı. Neden başka basın yok diye sorduğumuzda “Olayın büyümemesi ve farklı bir mecraya çekilmemesi için yaygınlaştırmak İstemedikleri”ni ifade ettiler.

Konuşulan bazı yaralı ve yakınları da isim ve fotoğraflarının kullanılmamasını, o bölgede yaşadıkları ve esnaflık yaptıkları için daha sonrasında tekrar saldırılara maruz kalmak istemediklerini ifade etmişlerdir. İlk heyetteki arkadaşlarımız, daha sonra geniş bir heyetle bölgeye gelip inceleme yapacağımızı ve bir rapor hazırlayacağımızı söyleyerek geçmiş olsun dileklerini ifade ederek hastaneden saat 02.00 civarında ayrılmışlardır.

Olayın basında da yer alan haber ve bilgilerle ilk gözlemlerimizin örtüştüğünün görülmesi üzerine heyetimiz bölgeye giderek ilgili ve yetkililerle görüşerek inceleme ve gözlemlerini raporlama çalışmalarını başlatmıştır.

HEYETİN OLUŞUMU
Heyet üyeleri; İnsan Hakları Derneği MYK Üyesi Hulusi Zeybel, İHD İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe, Şube Yönetim Kurulu üyesi Ali Gök, Şube Yönetim Kurulu üyesi Av. Eda Yakmaz’dan oluşmaktadır.

HEYETİN AMACI
Farklı ve etnik kimliklere yönelik geliştirilen provokatif söylentilerle büyütülen nefret söylemi, saldırganlık eğilimi ve düşmanlık, tarihimizde yaşandığı için, karşımıza tehlikeli sonuçlar doğuracağı kaygısını bizlerde oluşturmuştur. Bu saldırganlığın daha büyük olaylara ve mağduriyetlere yol açmadan önlenmesi, olayların gerçek boyutlarını açığa çıkarmak, toplumu ve yetkilileri uyarmak, objektif bilgilere dayalı olarak hazırlanacak raporu kamuoyu ve yetkililerle paylaşmak amacıyla İnsan Hakları Derneği olarak bir heyet oluşturulmuştur.

HEYET GÖRÜŞMELERİ
Zeytinburnu Kaymakamı Mustafa Dündar ile yapılan görüşmede, Zeytinburnunda daha önce de benzer olaylar yaşandığını, bu olaylarda Kürtlere ait iş yerlerinin tahrip edildiği, Bu olaylarda birçok kişinin yaralandığını bu nedenle endişeli olduğumuzu belirterek yaşanan bu son olayla ilgi de bilgilerine başvurmak isteğimizi ifade ettik. Zeytinburnu Kaymakamı Mustafa Dündar olayın tamamen adli olduğunu, herhangi etnik bir çatışma yaşanmadığını, olayın hangi nedenle başladığına dair bir bilgilerinin de olmadığını ifade etmiştir. Olayı gerçekleştiren şahısların gözaltına alınıp daha sonra neden serbest bırakıldıkları sorumuza kaymakam; “pompalı silah ve bıçaklarla yaralama olayları doğrudur ancak buna rağmen bu kişilerin serbest bırakılmış olması savcının takdiridir şeklinde” yanıt vermiştir. Olayın oluş şekli ve güvenlik güçlerinin tavrı konusunda sorduğumuz sorulara ise yeterli ve tatmin edici cevaplar alınamamıştır.

M. Ş. S. ( Damadın amcası): Kına gecemiz vardı. Genellikle burada kına geceleri sokakta yapılır ya da kahvehane gibi yerlerde. Biz kına gecemizin iyi geçmesi ve bir problem olmaması için, parayı gözden çıkartarak bir düğün salonu kiraladık. Düğün saat 22.00 civarında başladı ve henüz kınamızı yakmamıştık. Salondaki küçük çocuklar düğün salonunun önünde oynuyorlardı. 8-10 kişilik bir gurup genç gelerek küçük çocuklarımızı tekmeliyorlar. Gidin gençleri çağırın, ağabeylerinizi çağırın diyorlar. Çocuklarda ağabeylerine söylüyor. Bir iki genç çıkıyor ve ne oluyor burada diyor. Dövmeye başlıyorlar. Salondakiler teker, teker dışarıya çıkıyorlar. Benim bir küçüğüm adeta yalvarıyor düğünümüz var ne olur olay çıkarmayın diyor. Onlarda “bu Zeytinburnu’nu başınıza yıkarız” diyorlar. Bir anda değişik sokaklardan üç gurup çıkıyor ve ellerinde pompalı silahlar, döner bıçakları, satırlar olan bu gurup saldırmaya başlıyor. Biz bu insanları hiçbir biçimde tanımayız. Niye basıyorlar, neden basıyorlar, niyetleri nedir hiçbir fikrim yok. Gençleri dövmüşler, kardeşim yalvarmış dinlememişler. Olaylar bir saat sürdü. Bizim elimizde mendil onların ellerinde silahlar vardı. Salonda yüzlerce küçük çocuk, yaşlı ve kadın vardı. Bizden 15 kişi yaralandı. Emniyet amiri bize Çankırılılar dedi. Esnaf sizleri barıştıralım dediler. Bizde “bizim yaralılarımız var durumları ne olacak bilmiyoruz bu nedenle şimdilik barışmayız” dedik. Polisler bize yakaladıklarını söylediler. Biz hepimiz tepki göstermeseydik Salona girebilirlerdi. O zaman daha büyük zarar oluşabilirdi. Saldırganlar 50-60 kişiydi. 17-25-30 yaşlarındaydılar. Biz hukuk önünde hesaplaşmak istiyoruz. Davacıyız. Suç duyurusunda bulunduk. Ben soruyorum neden yapıldı bu saldırı? Biz geleneklerimize göre düğünümüzü yapıyorduk. Ama onlar neden yaptılar bilmiyorum. Neden tutuklama yok. Savcılığa sorduk, yeterli delil yok diye yanıt verdi. Bizler kendi halimizde insanlarız. Herhangi bir parti, dernek ya da çevre ile bir ilişkimiz yoktur. Herhangi bir üyeliğimiz yoktur. İşimizde gücümüzde insanlarız. Ablamın kızı, ağabeyimin oğluyla evleniyordu. Hakkımızı sonuna kadar hukuk önünde arayacağız. Olayı Türk –Kürt çatışmasına çekmek isteyenler var. Bu böyle değildir. Ben kesinlikle böyle düşünüyorum. Hiç bir biçimde tanımıyorum bu insanları, şimdi sizlerle gelseler otursalar, ben şimdi dahi tanımam. Benimde vücudumun birçok yerinde döner bıçağı ile açılmış yaralar var. Sırtım, kolum, karnımda ama ben bunları sorun etmedim, doktora dahi gitmedim. Hepimiz ölebilirdik. Ölmediğimize dua ediyorum. Bir tek bile tutuklu yok. Olayı biz başlatsaydık şimdi 50 kişi tutukluyduk.

D.S. ( Damadın annesi) : Amcamla çocuklar burada yaşıyorlar. Biz çocuklarımızı evlendirmek için köyümüzden geldik. Çocuklarımızı evlendirmek için geldik. Düğünümüzü zehir ettiler. Düğün salonunun karşısında yıkılmış bir bina vardı. O binadan yağmur gibi taş atıyorlardı. Benimde değişik yerlerime taşlar geldi hala morluklar var. Biz memleketten geldik hiç kimseyi tanımıyoruz.

S. S.: İki çocuğumla ayaklar altında kaldım. Ezildim. Darp edildim. Saldırgan gurubun içersinde 3-5 tane kadın vardı. Ayağımdan taşla yaralandım. Bir yaşındaki oğlumu bir saat kadar bulamadım o kargaşanın içerisinde…

S. S.: Kollarındaki izleri göstererek,  darp edildiklerini kollarından taşla darp aldığını ve morardığını belirtmiştir. “Biz onları tanımıyoruz neden saldırdılar bilmiyoruz, bizi öldürebilirlerdi…”

S. S.: Ayağımdan Taşla yaralandım. Zehir ettiler düğünümüzü. Hiç tanımıyoruz bu kişileri neden yaptılar bilmiyoruz.

TESPİT EDİLEBİLEN YARALILARIN DURUMLARI:
1. R.  S.: Bileğinden yaralı. Döner bıçağı kesiği.
2. M.  S.: Göz ve kalçasından yaralı. Kesici aletle yaralanma.
3. M.  S.: Omzundan yaralı. Döner bıçağı kesiği.
4. Ç. S. : Dört parmağından yaralı. Döner bıçağı kesiği.
5. S.  A. (Misafir) : Ellerinden yaralı: Döner bıçağı kesiği.
6. F.  U.  ( Misafir ) : Kafa ve kulakta kesikler. Döner bıçağı kesiği.
7. Z. S. ( Misafir ): Her iki bacağından ve kalçasından Pompalı tüfekle yaralanma.
8. M. Ş. S.: Çeşitli yerlerinden yaralı. Döner bıçağı kesikleri.
9. K. …(Misafir ) : Burnundan yaralı. Kesik.
10. V. O: Başından taşla yaralı.
11. S. S.: Ayağından taşla yaralı.
Düğüne katılan pek çok kişi bu saldırıdan değişik şekilde yaralar almış, darp edilmiştir. Fakat ağır yaralıların olması nedeniyle kendi yaralanmalarından bahsetmek istememişlerdir.

HEYETİN GÖZLEM VE TESPİTLERİ
Gerek olayın oluş şekli, gerekse de olayı gerçekleştiren kişilerin sayıca çokluğu ve Kaymakam’ca da onaylanan olayda kullanılan suç aletlerine ( pompalı tüfek, satır ve bıçaklar) bakıldığında olayın sıradan bir saldırı olmadığı kanaatine varılmıştır.

Zeytinburnu Kaymakam’lığı ile yapılan görüşme olayın çözümüne ve anlaşılmasına ışık tutacak nitelikte olmamıştır. Kaymakamlığın ısrarla olayın adli bir suç olduğunun altını çizmesi ve halk arasında hiçbir etnik çatışma yaşanmadığını ısrarla yinelemesine karşın olayın neden ve nasıl başladığına dair bilgi verememesi büyük bir soru işareti oluşturmaktadır.

Şu ana kadar olayın faillerinin tespit edilmediği, olayda kullanılan ve kesici öldürücü silahların ve bunları kullananların yargı önüne çıkartılmadığı, olay yerinde gözaltına alınan tüm şüphelilerin delil yetersizliğinden serbest bırakıldığı, emniyette sadece mağdur ailelerin ifadelerinin alınmış olduğu ve olayın hiçbir yönünün aydınlatılmamış olduğu tespit edilmiştir.

Olay gecesi Cerrahpaşa’da görüşülen yaralılar ile daha sonra düğün sahibi aile üyeleriyle yapılan görüşmelerde olayın başlama ve oluş şekline dair bilgilerin örtüştüğü görülmüştür.

Mağdur tanıkların ise sürekli olayın başka boyutlara çekilmeye çalışıldığını vurgulamalarına rağmen esas nedene dair hiç bir ifadede bulunmamaları, ısrarla bu insanları kesinlikle tanımadıklarını söylemelerinin nedeninin, bu bölgede yerleşik yaşıyor olmaları ve bölgede daha önceden yaşanan linç girişimlerinin ve benzeri olayların tekrar yaşanabileceği korkusu ve kaygısı olduğu kanaatine varılmıştır.

Olaya dair bugüne kadar ilgili ve yetkililerden kamu vicdanını rahatlatacak hiçbir açıklama yapılmamış olması da diğer faktörlerle birlikte değerlendirildiğinde, daha önce yaşanmış birçok benzeri saldırı olaylarında olduğu gibi bu olayın da Kürtlere yönelik ırkçı bir nefret suçu olduğu açıkça görülmektedir. Yine benzer olaylarda rastladığımız gibi güvenlik güçlerinin tavrının ise olayın üzerini örtme ve saldırganları koruma çabası olabileceği kanaati ve kaygısı oluşturmaktadır.

En temel toplumsal talep haline gelmiş olan Barış taleplerinin her seferinde terörize edilerek ötelenmesi, saldırganlar hakkında herhangi yasal ve cezai işlemler yapılmaması ve ört-bas edilme gayretleri bu tür girişimlere cesaret vermektedir. Adeta topluma bir “barış travması” yaşatılmaktadır.

SONUÇ VE TALEPLER
Benzer olayların yaşanmaması ve toplumsal barışın sağlanabilmesi için Kürt sorununda demokratik çözüm politikalarının sürdürülmesi en temel talebimizdir. 

İnsan Hakları Derneği’nin de bileşeni olduğu “Nefret Suçları Kampanyası Platformu” tarafından hazırlanan ve 8 Ocak 2013 tarihinde TBMM’ne sunulan “Nefret Suçları Kanun Teklifi”nin biran önce kabul edilerek uygulamaya sokulması en güncel talebimizdir.

Ayrıca bugüne kadar yaşanmış nefret suçları için Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nın inceleme başlatmasını ve organize olayların soruşturularak Adalet duygusunun tesisini sağlamaya yönelik çalışmalar başlatılmalıdır.

 

İHD MYK ÜYESİ HULUSİ ZEYBEL          İHD İSTANBUL ŞUBE BAŞKANI ÜMİT EFE     

İHD YK ÜYESİ ALİ GÖK                           İHD YK ÜYESİ EDA YAKMAZ

 

İNSAN HAKLARI DERNEĞI
İSTANBUL ŞUBESI

 

Bir cevap yazın