Her gün yeni bir hak ihlali ile güne başlamaya alıştırmak istiyorlar bizleri. Bu sabah, kadınların ” Anayasası” gibi algıladığımız kadına yönelik şiddetin önünde yazılı hukuka ilişkin en değerli metin olan İstanbul Sözleşmesi’nin “fesih” edildiği haberi ile güne başladık. Uluslararası sözleşmeler, “masa başında” imzacı devletlerin öylesine imzaladıkları sözleşmeler değildir.
Tüm uluslararası ” hak” sözleşmelerin ardında, ödenen büyük bedeller, verilen mücadeleler vardır. Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’nin, arkasında da büyük bir kadın kurtuluş mücadelesi vardır. Sözleşme, imzacı devletlere birçok yükümlülük getirmiştir. “Genel yükümlükler” başlığı altında şöyle der; “Taraflar, kültür, örf adet, gelenek, din veya sözde namusun işbu sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemi için mazeret oluşturmamasını sağlar”
Yani sözleşme imzacı devletlere, ” Toplumsal cinseyetçi bakış açısını” değiştirme, kadın ve erkek arasındaki her türlü eşitsizliği ortadan kaldırmayı, kadına yönelik şiddet konusunda, etkin önlemler alma görevini yüklemektedir.
Sözleşme, ” Temel haklar, eşitlik ve ayrım gözetmeme” başlığı altında cinsel kimlik, cinsel yönelim, göçmen ve mülteci olma durumu, ulusal azınlık ve daha birçok alanda, ” Ayrımcılık yapmama” görevini de imzacı devletlere yüklemektedir. T.C devleti, mecliste aldığı bir karar ile imzaladığı bu sözleşmedeki imzasını bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bir gece yarısı geri çekmiştir.
Bu karar sözleşmenin kadınlara tanıdığı haklardan vazgeçme kararıdır. Kabul etmiyoruz, sözleşmeye sahip çıkmaya, yazılı hukuktan doğan tüm haklarımızı kullanmaya devam edeceğiz.
Çünkü biliyoruz, kadına yönelik şiddet politiktir!.
İnsan Hakları Derneği