Danimarka’da bir gazetenin yayınladığı Hz.Muhammed karikatürü ile başlayan ve bütün Avrupa’nın bir çok ülkesi ile tüm İslam ülkelerine yayılan kriz, bir “ifade özgürlüğü” tartışması boyutunu aşarak, dünya barışını ve insan hak ve özgürlüklerine olan saygıyı tehdit edecek bir duruma gelmiştir.
Demokratik toplumlarda, insan hak ve özgürlükleri korunması gereken en üstün değerlerdir. Özellikle de “ifade ve basın özgürlüğü” özgür ve demokratik bir toplumun vazgeçilemez bir değeridir.
Ancak demokratik bir toplumun gereği olarak, özgürlük kullanımlarının ölçülü olması ve başkalarının onurunu ya da kutsal saydığı değerlerini dikkate alan, önemseyen bir yaklaşım içermesi gerekir. İki temel hak söz konusu olduğunda, çatışan menfaatler arasında bir denge kurulması gerekir: bir tarafta, herhangi bir din ile ilgili görüşlerini topluma aktarma hakkı, diğer tarafta başkalarının düşüncesine, dini inanç özgürlüğüne saygı hakkı. Başka bir deyişle, demokratik toplumların korunması gereken değerleri arasında da bir dengenin bulunması zorunludur.
Böyle yaklaşıldığında, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinin basın organlarında yer alan Hz. Muhammed karikatürlerinin “ifade ve basın özgürlüğü” kapsamında kabul edilmesine olanak bulunmamaktadır. Bu karikatürler, İslam dinine mensup milyonlarca insanın kutsal saydığı değerleri aşağılamakta ve rencide etmektedir. Milyonlarca insanın kendilerini aşağılanmış hissetmelerine yol açan bu karikatürlerin yayınlanmasını demokratik toplumun gerekleri arasında saymak mümkün değildir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin çeşitli kararlarında da, başkalarının dini değerlerini aşağılayacak söz, yazı ve yayınların ifade (basın) özgürlüğü içerisinde değerlendirilemeyeceği, kabul edilmiştir (Örneğin, Otto-Preminger-Institut-Avusturya kararı”
“İfade/basın özgürlüğü”ne destek adına, karikatür sorunun bir çok Avrupa ülkesinde bir “kampanya”ya dönüştürülmüş olması ise, durumun vahametini daha da arttırmaktadır. Bu yaklaşım hem Avrupa ülkelerindeki Müslüman insanların Avrupa toplumundan daha da uzaklaşmasına, “ötekileşmesine”, hem de kültürlerarası hoşgörü ve barış ortamının zarar görmesine yol açmıştır. Günümüz demokratik toplumunun en temel özelliklerinden biri olan çoğulculuk, farklılıkların bir arada barış içerisinde yaşamasına dayanır. Bu nedenle de farklılıkların bir arada yaşamasına zarar verecek her türlü davranıştan kaçınılması, herkes için bir görevdir.
Ancak, yayınlanan karikatürlere karşı gösterilen tepkilerdeki saldırganlık ve şiddet de hiçbir koşulda haklı görülemez. Aynı şekilde, tepkilerin topyekün bir ülke ya da batı toplumuna düşmanlığa dönüştürülmesi asla kabul edilemez. Bazı Avrupa ülkelerinin elçilik binalarına saldırılması, ateşe verilmesi, bu ülkelere mensup kişi ve kuruluşlara karşı şiddet çağrısında bulunulması, tehdit edilmesi tüm dünyada endişelere yol açmış, dünya barışının zarar göreceği kaygılarının doğmasına neden olmuştur.
Dünya barışının daha fazla zarar görmemesi ve demokratik toplum değerlerine olan saygının aşınmaması için tarafların sağduyulu davranması, olayları tırmandırıcı davranışlardan kaçınması ve hiçbir şekilde şiddete başvurulmaması ya da şiddet çağrısı yapmamasını bekliyor ve diliyoruz.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ | MAZLUM-DER |