Ergenekon davası Fıratın ötesini ele almazken coğrafyamızda kayıplar gerçeği hala aydınlatılmayı bekliyor. İHD, kayıp ve faili meçhul cinayet olaylarının aydınlatılması, gözaltında kayıpların bulunup faillerin cezalandırılmaları için her cumartesi günü, saat: 12.00’de, ülkenin her yerinde basın açıklaması ve oturma eylemi yapma kararı aldı. Bu gün başlayan eylemlerde, kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları yine meydanlardaydı.
Ankara’da İnsan Hakları anıtı önünde yapılan eylemde İHD Şube Başkanı Gökçe OTLU, hazırlanan–aşağıda/ekte- basın açıklamasını okudu. Her hafta bir kişinin anlatılacağı eylemin bu haftaki kahramanı FAİK CANDAN idi. İHD Şube Yönetim Kurulu Üyesi Serpil KÖKSAL ise FAİK CANDAN’ı tanıttı…
“Avukat Faik Candan; 1962 yılında Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesine bağlı Büyükdamlacık Köyü’nde bir Kürt ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Bilikan aşiretine mensup çiftçi bir babanın çocuğu olan FAİK CANDAN ilköğretimi köyünde, Orta Okulu Ankara Basınevler’de, liseyi de Aydınlıkevler Lisesi’nde tamamladı. Lise son sınıfta okuduğu 1979 yılında lise son sınıfta iken can güvenliğinin tehlikeye girmesi üzerine Almanya’da işçi amcasının yanına gider. İki yıl sonra tekrar Ankara’ya döner Lise’yi bitirip Hukuk fakültesine girer. FAİK Candan, 1988 yılında Hukuk Fakültesi’nden mezun olur. Hukuk Fakültesi döneminde daha sonraki süreçte, Prof. Muammer AKSOY’la tanışır, Muammer AKSOY 1990 yılında faşistlerce katledilene dek onun yanında çalışır.
Sekiz aylık kısa dönem askerliği için Siirt 72. piyade Komando alayına gönderilen CANDAN, bütün kendi tertiplerinin aksine geri hizmette kalması gerekirken savaşın içine sürülür.
Kendi halkına karşı savaşmak istemeyen CANDAN, askerlik sonrası burada tanık olduğu katliamları anlatır, fotoğraflarla birlikte somutlar, 2000’e doğru dergisi bunu haber olarak yayınlar.
1990 yılında, Harb–İş salonunda gerçekleşen HEP Ankara İl Kongresi’nde İl Başkanlığına aday olur. Konuşmaları, sunduğu perspektif delegasyonca coşkuyla alkışlanarak İl Başkanı seçilir.
FAİK CANDAN, 1994 yılı Aralık ayının soğuk bir kış günü, Ankara Sıhhiye’de lokantada arkadaşlarıyla öğle yemeği yer, bir müşterisinin Küçükesat’ta halledilmesi gerekli bir işi için ayrılır, kendisinden uzun süre haber alınamaz. 14 Aralık 1994’te Bala yakınlarında işkenceyle katledilmiş olarak bulunur.”
Basın açıklaması ve FAİK ÇANDAN’la ilgili konuşmadan sonra 10 dakika süren bir oturma eylemi gerçekleştirildi. İHD Ankara Şubesinin eylemine Demokratik kitle ve siyasal örgütlerde temsili düzeyde katılarak destek verdi.
Evlerinden, işlerinden, okullarından, köylerinden ya da zorla arabalara bindirilerek yollardan alındılar. Alanlar arkalarında hep bir iz bıraktı. Saklanma gereği duymadılar. Bazen açıkça gözaltına almaya gelen polis, bazen ifadeye çağıran asker, bazen de özel tim. Kendilerini saklama gereği duymadılar çünkü bütün toplumda korku yaratmak istiyorlardır. “… Eğer muhalif olursanız, başkaldırırsanız sizin de sonunuz böyle olur…” mesajı vermek istiyorlardı. Yükselen toplumsal mücadeleyi bu yolla bastırmak istediler. Aldıkları insanların bir kısmı, ölüleri bir kenara atılmış olarak bulundu. Bir kısmının akibeti ise hala açığa çıkmadı. Öldürdüler ya da kaybettiler.. Kaybedilen ve öldürülenler sadece o insanlar değildi. Onların şahsında bizleri de öldürmek ve kaybetmek istediler. Aslında kaybetmek istedikleri Türkiye halklarının eşit, özgür, kardeşçe, barış içinde ve onurlu yaşam mücadelesiydi.
Kaybetmek istedikleri geleceğimizdi.
Yaşadığımız coğrafyada özellikle son çeyrek yüzyılda büyük acılar yaşandı. Ekmeğimize hem kan doğrandı hem de her geçen gün biraz daha küçültüldü. Özellikle Kürt coğrafyasında binlerce insan kaybedildi. Ancak kayıpların da failleri belliydi. Önemli bir kısmı gözaltına alınmış ve bir daha kendilerinden haber alınmamıştı.
Tamamı inkâr edildi. Ne de olsa devlet gözaltında kimseyi kaybetmez, cinayet işlemezdi. Kaybettiniz, katlettiniz diyenlere davalar açıldı, cezalar verildi. Ancak Ergenekon süreci içerisinde ortaya çıkan gerçekler faillerin kimler olduğunu gösterdi. Kaybetmiş ve katletmişlerdi. Eski Başbakanlar, “hukuk dışına çıkıldı”, eski bakanlar, örneğin Güçlükonak katliamını devlet işledi, itiraflarını yapmak zorunda kaldılar. Gömülmüş savaş silahları ortaya çıktı. Bir dönem JİTEM’de aktif olarak çalışmış Aygan’ın itiraflarında açıkladığı noktalarda ismini verdiği insanların cesetleri bulundu. Bulunan cesetlerin özellikle 90 – 95 sürecinde kaybedilen insanlar olduğu ispatlandı.
Ortaya çıkanlar gerçeğin sadece küçük bir kısmını oluşturuyor. Asıl gerçek hala aydınlatılmayı bekliyor. Sözüm ona “temiz eller” operasyonu yapanların, saçlarının teline kadar kire bulaştıklarını biliyoruz. Yapılan yargılamaların “Fırat’ın doğusunu” dışında tutarak aslında kirli bir tarihi gizlemeye ve aklamaya çalıştığınızı da biliyoruz.
Faili belli cinayetler ve kayıplar gerçeği ortaya çıkarılmalıdır. Bu gerçekler ortaya çıkarılmadan ve failleri yargılanmadan gerçek bir adalet de sağlanamayacaktır. O nedenle İnsan Hakları Derneği olarak “kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla tüm ülkede her Cumartesi aynı saatte oturma eylemleri başlattık. Kayıplar bulunup gerçek failler ortaya çıkarılana kadar da bu eylemlerimize devam edeceğiz.
Her hafta kaybedilen ya da katledilen bir arkadaşımızın adını vereceğiz bu eyleme. Bu ilk eylemimizde Faik CANDAN arkadaşımızla başlıyoruz. Onun yaşamını, mücadelesini ve katledildiği süreci birazdan anlatacağız.
Tıpkı kaybedilen, katledilen diğer insanlar gibi. Ona ve şahsında kayıplara sahip çıkmak aynı zamanda yaşamı, barışı, direnişi, özgürlüğü ve eşitliği savunmak anlamına geliyor. Onlara sahip çıkmak onurlu bir gelecek için mücadele anlamına geliyor. Ona sahip çıkmak faillerden hesap sormak anlamına geliyor.
Her hafta burada olacağız bize unutturmak istediklerini hatırlamak ve hesap sormak için.
KAYIPLAR BULUNSUN, FAİLLER YARGILANSIN!
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ ANKARA ŞUBESİ