Küresel Savaş Tehdidinin İnsan Haklarına Yansımasından Örnekler

Değerli basın mensupları,

İHD ve insan hakları savunucuları, küresel savaş tehditleriyle, belirsizlik ortamların insan haklarına negatif yansımasını deneyimlerinden bilmektedir. İnsan hakları savunucuları her fırsatta karanlıkta kalan , üzeri örtülen, soruşturulmayan hak ihlallerinin yeni ihlallerin habercisi olacağına işaret etmektedir. Şırnak ve yöresinde gerçekleşen kişi güvenliği, yaşam hakkı, örgütlenme özgürlüğü hakkı, işkence yasağı hakkı ihlalleri ile köy boşaltması ve gıda ambargosu uygulamaları tesbitimizin en iyi örneklerini oluşturmaktadır.

İnsan hakları ihlalini gerçekleştiren veya ihlalden sorumlu olanların hukuktaki düzenlemesi ile soruşturulmaması, yargılanmaması ve cezalandırılmamasının da ötesinde, sorumlunun daha üst bir rütbe ile terfi ettirilmiş olması yani ödüllendirilmesi insan hakları ihlallerini gerçekleştirmede teşvik ediciliği de tartışmasızdır.

İnsan hakları ihlallerinin kamuoyunun bilgisinden uzak ve global savaş tehlikesiyle kilitlenmiş halinin Şırnak uygulamaları ve teşvik etme politikası ile birleşmesinin sonuçları her yönüyle vahimdir.

Vaka I- Halit Aslan ve Ebuzety Aslan'ın öldürülmesi
7 Eylül 2001 günü, Halit Aslan ve Ebuzety Aslan köylerinin boşaltılmasının ardından ikamet etmekte oldukları Van ilinden ürünlerini toplamak için gittikleri Şırnak Beytüşşebap ilçesinden bir daha geri dönememişlerdir. 15 Eylül tarihine kadar resmi yetkililer nezdinde girişimde bulunan yakınlarının akıbetleri hakkında bilgi edinmek isteyen ailelerin girişimleri sonuç doğurmamıştır. 14 Eylül tarihinde Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'nce Şırnak ili Beytüşşebap ilçesi kırsal alanında yapılan operasyon sırasında PKK üyesi iki militanın ölü, birinin de yaralı olarak ele geçirildiği şeklinde bir açıklama yapılmıştır. Ölü olarak ele geçirilen, militan olduğu iddia edilen Halit Aslan 62 yaşında, evli ve çocuk sahibidir. Ebuzeyt Aslan ise 42 yaşında olup evli ve çocuk sahibidir. Her iki mağdur zorunlu göç uygulamasından dolayı Van iline göçmek zorunda bırakılmış sivil yurttaşlardır.

Vaka II-Haşim Beyazgöl'ün öldürülmesi
Başvurucuların beyanlarına göre, 19 Eylül 2001 tarihinde Şırnak ili Başkale ilçesi Yüksek köyünde kaçak mazot olduğu duyumu üzerine operasyon düzenleyen güvenlik personelinin açtığı ateş sonucu, o sırada operasyon alanında hayvanlarını otlatan sağır ve dilsiz olan Haşim Beyazgöl yaşamını yitirmiştir. Daha sonra Haşim Beyazgöl'ün cesedi güvenlik personeli tarafından bir çukura konulmuş ve üzeri toprakla örtülmüştür. Haşim Beyzagöl'ün eve dönmemesi üzerine ailesinin olay mahalline yakın Eşmepınar ve Albayrak karakollarına yaptıkları müracaatlar "böyle bir şahsı görmedik" yanıtıyla sonuçsuz kalmıştır. 21 Eylül günü ailenin kendi olanakları ile yaptığı arama sonucu, Beyazgöl'ün gömülü olduğu çukur tespit edilerek çıkarılması sağlanmıştır.

Vaka III-HADEP Cizre ilçe binasının bombalanması
Yaklaşık olarak bir yıldır Şırnak ve ilçelerinde örgütlenme özgürlüğü hakkı ihlal edilen ve hukuka aykırı bir şekilde örgütlenme talebi reddedilen HADEP-Cizre İlçe binası 20 Eylül saat 02:00 sıralarında atılan el bombasıyla bombalandı. İlçe binasında maddi hasar meydana gelirken fail veya faillerin kimliği tesbit edilemedi. HADEP İlçe Teşkilatının kurulmaması için kamuoyunca bilinen baskılar, faillerin ortaya çıkarılmayacağı ve olayın aydınlığa kavuşturulmayacağını göstermektedir.

Her üç olayla ilgili olarak Diyarbakır şubemizin, İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı'na, İçişleri Bakanlığı'na, Olağanüstü Hal Bölge Valiliğine, Şırnak Valiliği'ne, Şırnak Başsavcılığı'na, Beytüşşebap Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapılan müracaatlar herhangi bir sonuç doğurmamıştır.

Halit Aslan ve Ebuzeyt Aslan'ın cenazeleri aradan 24 gün geçmesine ve ailenin bütün ısrarlarına rağmen bölgenin "güvenlikli" olmadığı gerekçesiyle teslim edilmemiştir. Her iki yurttaşımızın aslında militan değil ama sivil insanlar olduğu kabul edilmemiş ve konuya ilişkin herhangi bir soruşturma başlatılmamıştır.

İnsan onur ve vicdanının kabul edemeyeceği bir uygulama ile cenazeler halen açıkta bekletilmekte ve def'in için ailelere izin verilmemektedir. Öldürülen her şahısın PKK'li olduğunun tesbiti nasıl yapılmaktadır? Eğer bu iki şahsın PKK'li oldukları tesbit edilmişse, yani kimlikleri tesbit edilebilmişse, cenazelerinin ailelerine teslimini engelleyen güvenlik gerekçesi nedir? OHAL Valiliğinin açıklamasının aksine, her iki şahsın sivil oluşu cenazelerin teslim edilmemesinin gerçek nedeni midir? Başta İçişleri Bakanlığı olmak üzere ilgili yetkililer Şırnak ilinde yaşanan bu vahim insan hakları ihlalleri konusunda sessizliğini ve duyarsızlığını daha ne kadar sürdürecektir?

Kamuoyunun bütün ilgisinin küresel savaş tehdidine yönelmiş olmasının yarattığı belirsizlik ortamı hak ihlalini gerçekleştirenleri cesaretlendirdiğini kaygıyla gözlemlemekteyiz. İlgili yetkililerin Şırnak ve yöresinde tırmanan ihlaller karşısındaki sessizliğinin, belirsizlik ortamının derinleşmesi ile birlikte insan hakları ihlallerinin yoğunlaşarak sistemli bir politikaya dönüşmesine olanak tanıyacağı kaygısını taşımaktayız. Resmi yetkililerin açıklamaları maalesef kaygılarımızı haklı kılmaktadır. Dünyadaki hiçbir belirsizlik ortamı veya küresel savaş tehlikesi, kamu otoritelerinin ülke içi sorun alanlarını insan hakları hukukunu çiğneyerek çözmesini meşru kılamaz. Esasen, bu dönemlerde dahi gerçekleştirilen insan hakları ihlallerinin karanlıkta kalacağı düşüncesi ve beklentisi yaşam bulmayacaktır.

Dünyadaki bütün insan hakları savunucularının hiçbir ihlalin karanlıkta kalmaması için dünden daha fazla bir duyarlılıkla çaba içinde oldukları ve olacakları da bilinmelidir.

İHD bir kez daha kamu otoritelerini yaşam hakkına, kişi güvenliğine, örgütlenme özgürlüğü hakkına saygı göstermeye, sorunları şiddet politikası ile çözme yaklaşımlarından vazgeçmeye davet etmektedir.

Hüsnü ÖNDÜL
Genel Başkan

Bir cevap yazın