Değerli Basın Mensupları,
Yıllardır birçok kere bu coğrafyada yaşanan çok farklı ihlaller, hak gaspları, şiddet vakaları nedeniyle sizlerle biraraya geldik. Bugün de son aylarda gittikçe fütursuzlaşan egemen devlet zihniyetinin çok klasik bir yansıması olarak da özetleyebileceğimiz bir ihlal nedeniyle bir aradayız.
İHD Diyarbakır Şubesine başvuruda bulunan ve uzun bir süredir kadın hareketi içerisinde aktif çalışmalar yürüten bir başvurucumuz, ziyaret amacıyla geldiği Diyarbakır’da geçtiğimiz 21 Haziran günü saat 14.30 sıralarında Ofis semtindeki bir yakınının evinden dışarı çıkmak üzere iken kapıya gelen sivil giyimli dört polis memuru ile karşılaşır. Gelenler Emniyet Müdürlüğünden geldiklerini belirtirler, silahlıdırlar ve başvurucumuza hemen kendileriyle birlikte içeri girmesini söylerler. Başvurucumuz, o anda kendilerine sordukları ev sahibesinin evde olmadığını ve onlarla birlikte içeri girmesine gerek olmadığını belirtmesine rağmen, gelen polislerin güç kullanması ve tehdidi sonucunda içeri girer. Evde arama gerçekleştiren polisler hiçbir suç unsuruna rastlamaz. Bir süre sonra içlerinden ikisi, başvurucumuzun üzerindeki giysileri zorla çıkartarak tehdit, hakaretler ve küfürler eşliğinde cinsel işkence ve taciz uygular. Bağırarak yardım istediğinde de elleriyle ağzını kapatarak engellenir ve fiziksel/psikolojik şiddete maruz kalır. Daha sonra evde arama gerçekleştiğini gösteren herhangi bir kayıt da tutulmadan ve belge de imzalatılmadan polisler, bir daha bu işlere bulaşmaması yönünde tehditlerini savurarak ve benzer çalışmaları yürüten diğer tüm kadınlara da benzer yönelimlerde bulunacaklarını söyleyerek ve küfrederek evden ayrılırlar.
Değerli Basın Mensupları,
Yaşadığımız bu şehirde güpegündüz gerçekleşen bu yasa, hukuk ve insanlık dışı olay, esasında özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürüten tüm kadınlara yapılmıştır. Son otuz yılda yaşanan çatışmalı ortam nedeniyle her türlü hak ihlaline, faili gizlenen cinayetlere, gözaltında kayıplara, taciz ve tecavüzlere, köy yakmalara, yasaklamalara, kadın ve Kürt kimliğinin inkarına tanıklık etmekteyiz. Bize göre bu son vaka, uzun bir süredir ağırlaşan ihlallerle halkı toplumsal mücadelesinden alıkoymaya yöneltmek isteyen bir konseptin dışavurumudur. Biz kadın hakları savunucuları, barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesini aktif bir biçimde sürdüren kadınların bedenine ve kimliğine gerçekleşen saldırıları asla ve asla kabul etmeyeceğiz. Bu vaka, aynı zamanda kayıt dışı bir gözaltı ve işkence vakasıdır.
Biz kadınlar, kimliğimize ve bedenimize gerçekleşen her saldırının karşısında mücadelemizden asla ve asla ödün vermeden yolumuza devam edeceğiz; bugüne kadar da bunu gerçekleştirdik. Sokakta, evde, gözaltı merkezlerinde veya kayıtdışı gözaltılarda, işyerinde, kısacası yaşamın her alanında şiddete karşı durmaya devam ettik. Türkiye’nin yakın geçmişinin karanlık sayfalarından biri de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde mahkumiyetle sonuçlanan Şükran Aydın davasıdır. Bu coğrafyanın kadınları, bir insan hakları savunucusu olarak, bir siyasetçi olarak, bir barış ve demokrasi emekçisi olarak, bir sanatçı olarak, bir özgürlük mücadelecisi olarak bugüne kadar gelmeyi başarmış kadınlardır. Son olarak “Biz kimsenin namusu değiliz; namusumuz özgürlüğümüzdür” kampanyasıyla bir yıldan bu yana start alan kadın çalışmaları da farklı eylem ve etkinliklerde devam etmektedir. Başvurucumuzun aynı zamanda bu çalışmaları da aktif yürüten biri olması, tam da bu noktada kadın hareketinin aslında ne kadar anlamlı ve gerekli bir çalışmayı ortaya koyduğunu göstermektedir.
Benzer şekilde bu açıklama kaleme alındığı esnada, yani bundan bir saat önce İHD’ye gelen DTP Kadın Meclisi üyesi iki ayrı kadın başvurucu kayıtdışı gözaltı ve fiziksel/psikolojik işkenceye maruz kaldıklarını belirtmişlerdir. Geçtiğimiz Haziran ayında TEM Şubeye götürülen başvurucu hakkında hiçbir kayıt tutulmadan “ajanlaştırma” tehdidinde ve psikolojik şiddette bulunulmuş; diğer başvurucu ise yine gözaltına alındıktan sonra götürüldüğü TEM Şubede boynuna telsizle vurulmak suretiyle fiziksel işkenceye ve bir daha DTP’ye gitmemeleri yönünde tehdide maruz kalmıştır.
Kadına yönelik her türlü şiddet bir insanlık suçudur. Bahsettiğimiz vakalarda cinsel işkence, fiziksel ve psikolojik işkence suçunu işleyen ve yasadışı bir biçimde kayıtdışı gözaltı uygulayarak kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkını ihlal eden Emniyet görevlileri derhal açığa çıkartılmalı ve haklarında yargı süreci başlatılmalıdır. Bu vakalar, İHD tarafından yargıya taşınacaktır. Bu vesileyle sorumlu olan kurumları görevini yapmaya ve adaleti tesis etmeye çağırıyor, bu suçu işleyen zihniyeti kınadığımızı belirtiyoruz.
İHD Diyarbakır Şubesi
Kardelen Kadın Merkezi
Ceren Kadın Derneği
Amed Kent Kadın Meclisi
DTP Kadın Meclisi
Selis
Bağlar Kadın Koop.
EPİDEM
DİKASUM
Umut Işığı Kadın Koop.
Barış Anneleri İnisiyatifi
Yerel Gündem 21 “Şiddete Dur De!” Projesi