KOCAELİ “ARIZLI IRAK KONUTLARI” İNCELEME VE ARAŞTIRMA RAPORU

KOCAELİ “ARIZLI IRAK KONUTLARI” İNCELEME VE ARAŞTIRMA RAPORU

OLAY
Basında; Kocaeli’de 17 Ağustos 1999 yılında meydana gelen deprem sonrasında “Arızlı Irak Konutları”na yerleştirilen ve halen burada kalmaya devam eden depremzedelerin, konutları boşaltmaları yönünde mahkemenin vermiş olduğu kararı protesto etmeleri ile başlayan olaylarda, bir kişinin üzerine benzin dökerek kendini yaktığı, bir kişinin de benzin içerek kendini çatıdan atmaya kalktığı iddiaları yer almıştır.

HEYET
Olayın gerek basından ve gerekse olay yerine giden İHD Kocaeli Temsilciliği aracılığıyla duyulması üzerine, İnsan Hakları Derneği olarak olayı yerinde incelemek amacıyla; İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Marmara Bölge Temsilcisi Rıza Dalkılıç, İHD İstanbul Şube Yöneticisi Meral Çıldır ve İHD Kocaeli Temsilcisi Azize Adıgüzel’den meydana gelen bir heyetin oluşturulmasına karar verilmiştir.

YAPILAN GÖRÜŞMELER

Elif Güzel (Çatıda nöbet tutan depremzede) : Ben depremde dört çocuğumu kaybettim. Depremde mağdur olanlar olarak bu konutlara yerleştirildik. On yıldır burada yaşıyoruz. Bu konutlara yerleştirilirken, depremde birinci derecede yakınlarımızı kaybettiğimiz, hiçbir gelirimiz ve sosyal güvencemizin olmadığına dair belgeler istendi. Talep edilen bu belgeleri verdiğimiz için buraya yerleştirildik. Biz buraya yerleştirilirken yani o acılı günlerimizde bize bir kağıt imzalattırdılar. Yerleştirildikten bir yıl sonra bizden kira talep edildi. Beş yıl talep edilen bu kira bedelini ödedik. Bu beş yıl sürecinde kira ödeyemeyen 80 (seksen) aile konutlardan çıkarıldı. Konutlardan çıkarılan aileler herhangi bir yere yerleştirilmediler. Yani sokağa atıldılar. Bunlardan boşalan konutlara vali yardımcıları, emniyet müdür yardımcıları gibi bürokratları yerleştirdiler. Biz dava açtık. Davada mahkeme “kira alınamaz” kararı verdi. Tutuğumuz avukat bu kararı bizden gizledi. Biz bu karardan çok geç haberdar olduk. Mahkemenin bu kararından haberdar olduktan sonra yani Haziran 2009 tarihinden bu yana kira ödemiyoruz. Valilik, mahkemenin “kira alınmaz” kararını öğrendikten sonra; “Biz kira değil aidat alıyoruz” demeye başladı. Oysa biz kira olarak ödemelerimizi yapıyorduk. Şimdi bize “TOKİ konutlarına gidin” diyorlar. TOKİ konutları için de 8.000 (sekiz bin) TL peşinat talep ediyorlar. Biz bu teklifi kabul etmeyince peşinat almaktan vazgeçtiklerini söylediler. Ancak ödemediğimiz kira bedellerini faizleri ile birlikte ve icra yoluyla bizden alacaklarını söylüyorlar. Biz hepimiz depremde birinci derecede ve birden fazla yakınımızı kaybettik. Hepimiz depremden yaralı olarak kurtulduk ve uzun süre hastanelerde tedavi gördük. Depremin üzerimizde bıraktığı olumsuz etkiler hala devam ediyor. Bu nedenle yüksek katlı konutlarda oturmaktan korkuyoruz. Bizim talebimiz, oturduğumuz bu konutları geri ödemeli olarak bize versinler.

Recep Uğur (Kendini yakan depremzede) : Bizim iki talebimiz var. 1) Barınma hakkımız güvence altına alınsın. Ortak giderlerimizi ödeyerek 49 (kırkdokuz) yıllığına bu konutlarda kalmak istiyoruz. 2) Dünya Bankası örneğinde olduğu gibi ayda 200 (ikiyüz) veya 250 (ikiyüzelli) TL ödeyerek oturduğumuz konutların bize satılmasını talep ediyoruz. Bu taleplerimiz makul ve insanidir. İnatlaşma devam ederse burada kötü şeyler olacak. İnsanları ikna etmekte zorlanıyoruz. Bize kendimizi yakmaktan başka bir çare bırakmıyorlar. Hakkımızı aradığımız için suçlu ilan ediliyoruz. Ben vagon fabrikasında çalışıyorum. Bugün iş yerinde benimle ilgili sorun olduğunu duydum. İş akdimin fesh edildiğinden endişe ediyorum. Her taraftan bize baskı uyguluyorlar.  TOKİ konutları yerleşim yerinden çok uzak bir yerde yapıldı. Kimse oraya gitmek istemediği için boş kaldılar. Kimsenin gitmek istemediği bu TOKİ konutlarına bizi atmak istiyorlar. Ayrıca burası yerleşim yerine yakın olduğu için halkın yani bizim burada oturmamızı kabul etmiyorlar. Kısaca burayı halka layık görmüyorlar. Burada inatlaşmanın arkasındaki esas zihniyet budur.

Huriye Özdemir (Çatıda nöbet tutan depremzede) : Bize olumlu bir cevap verilmedikçe biz bu çatıdan aşağı inmeyeceğiz. Depremde eşimi ve oğlumu kaybettim. Ben de uzun süre hastanede tedavi gördüm. Bakın ellerim ve kollarım sakat. (göstererek) Benim kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı. Benim ne yapacağım hiç belli olmaz.

Ülkü Karahan (Çatıda nöbet tutan depremzede) : Depremde, eşimi, oğlumu, annemi ve kardeşimi kaybettim. Ben de uzun süre hastanede tedavi gördüm. Bacağımda demirle yaşıyorum. İlk başta kirayı ödemekte zorlanıyordum. Bu nedenle kirayı ödeyebilmek için kredi çektim. Şu anda artık kredi de alamıyorum. İcra kararıyla da olsa alacakları bir şeyim yok. Mahkemenin verdiği tahliye kararı insani ve adil değildir. Çünkü önceleri “kira alınamaz” kararı veren mahkemenin daha sonra birikmiş kiraların icra yoluyla alınması ve bizlerin tahliye edilmesi yönünde karar vermesi adil değildir. Bize baskı uygulayarak ve zorla bizden imza alıyorlar. Ya barınma hakkımızı tanıyacaklar ya da biz burada öleceğiz. Ölmeden bu siteyi terk etmeyeceğiz.

Mustafa Guni (Vali Yardımcısı) : Konutlarda oturanlar beş yıllık sözleşme yapılarak yerleştirilmişler. Beş yılın sonunda hazır olmadıkları gözlemlenerek beş yıl daha uzatma süresi tanındı. Hukuki bir durum söz konusudur. Herkesin hukuka saygılı olması gerekir. Vali Bey TOKİ’de konut vermeyi önerdi. TOKİ konutları için 8.000 (sekizbin) TL peşinat ve ayda 250 (ikiyüzelli) ile 350 (üçyüzelli) TL arasında değişen ödemeler söz konusuydu. Daha sonra bu 8.000 (sekizbin) TL peşinatın da talep edilmeyeceği kendilerine iletildi. Ama bu önerilerimizi kabul etmediler. TOKİ başkanının değişmiş olmasından dolayı şu anda peşinatın alınmaması ile ilgili sözü veremiyoruz. Birikmiş kira borçları için de kolaylıklar önerildi. Hiçbir geliri olmayan ve sosyal güvenceden yoksun olanlara da yardımcı olacağımızı söyledik. Hiç kimsenin mağdur olmasını istemeyiz. Ama o konutları tahliye etmek zorundayız.

Erdal Karakuş (Tüm Bel-Sen Temsilcisi) : Valilikte, bir Vali Yardımcısı, İl Emniyet Müdürü, İl Özel İdare Müdürü ve Depremzedelerin avukatının da içinde bulunduğu bir komisyon oluşturuldu. Doğrusu aklıselim durum mevcut değil. Kontrolü zor bir durum söz konusudur. Bu konutlarda yaşayanların ekonomik durumları da oldukça kötüdür. Bir kısmı dul ve yetim aylığıyla geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar. TOKİ konutları yerleşim yerinin bir hayli uzağındadır. Bu nedenle oraya gitmek istemiyorlar. Bu depremzedelere rehabilitasyon hizmeti de verebilecek merkeze yakın yerlerde konut verilmelidir. Valilikte oluşturulan komisyona, yerleşim yerinin çok uzağında olmama, dul ve yetim aylığının yarısına denk gelecek aylık ödeme planı ve peşinat alınmadan bu insanlara konut verilmesi önerilmelidir.

 
Mehmet Alçınkaya (BDP İl Başkanı) : Ben il insan hakları kurulunda çalışıyorum. Konuyu bu kurula taşımayı önerdim. Tüm Bel-Sen, EMO, Yapı Yol-Sen, BDP gibi kurumlardan meydana gelen bir komisyon kurduk. Depremzedenin kendini yaktığı ikinci günü vali ile görüştük.  Vali : “Mahkeme kararı var. Kamu malını kimseye veremeyiz” gibi söylemlerde bulundu. Depremzedelerin: “1)Barınma hakkımız güvence altına alınsın. Ortak giderlerimizi ödeyerek 49 (kırkdokuz) yıllığına bu konutlarda kalmak istiyoruz. 2) Dünya Bankası örneğinde olduğu gibi ayda 200 (ikiyüz) veya 250 (ikiyüzelli) TL ödeyerek oturduğumuz konutların bize satılmasını talep ediyoruz.” Başlığı altındaki iki talebini valiye ilettik. Vali bu talepleri kabul etmedi. Vali: “TOKİ konutlarına geçsinler. Ekonomik durumu olmayanlardan 8.000 (sekizbin) TL peşinat almayız. Aylık 250 (ikiyüzelli) ile 350 (üçyüzelli) TL arası ödemelerle TOKİ’den konut veririz. Birikmiş kira borçlarını icra kararından çıkan ve 1.800 (binsekizyüz) TL civarındaki ödemleri de taksitlere bölebiliriz.” Önerilerinde bulundu. Depremzedelerin şu an kaldıkları konutların bunlara verilmesi valiliği de aşan bir durumdur. Bu sorun bakanlık düzeyinde Ankara’da çözüme kavuşturulmalıdır.

KANAAT VE SONUÇ
Heyetimiz, yaptığı görüşme ve inceleme sonucunda şu kanaate varmıştır.
1) Heyetimizin yazılı olarak yaptığı randevu başvurusuna Valilikten herhangi bir yanıt verilmemiştir. Vali ile görüşme talebimizi sözlü olarak özel kalem müdürüne ilettiğimizde, heyetimize, “Vali Bey yerinde yok, dışarıdadır. İsterseniz Vali Yardımcısı ile görüşebilirsiniz” cevabı verilmiştir. Depremzedelerin içinde bulunduğu durumun endişe verici olması sebebiyle heyetimiz vali yardımcısı ile görüşmeyi kabul etmiştir.
2) Dönemin Irak hükümeti tarafından depremzedeler için yaptırılan “Arızlı Irak Konutları” na depremde birinci derecede birden fazla yakınını kaybeden, hiçbir sosyal güvencesi bulunmayan ve ekonomik durumu kötü olan aileler, bu durumlarını gösteren belgeler alındıktan sonra yerleştirilmiştir.
3) Birinci derecede birden fazla yakınını kaybeden bu depremzedelerin kendileri de depremde yaralanmış, uzun süre hastanelerde tedavi görmüş olmalarına rağmen kalıcı sakatlıkları ve depremin kalıcı izlerini hala vücutlarında taşımaktadırlar.
4) Eşi, çocuğu, annesi, babası ve kardeşi gibi birinci derecede birden fazla yakınını kaybeden bu insanlar yaşadıkları psikolojik travmanın etkisinden kurtulmuş değildirler. Özellikle son iki yılda yaşanan olaylar, yaşadıkları travmayı tetiklemiş, onlarda depremden yeni çıkmış gibi bir ruh halinin meydana gelmesine sebep olmuştur.
5) Valiliğin onlarla diyalog kurmaması, hak arama eylemlerinde emniyet güçlerinin sert tutumu, tuttukları avukatında onları yarı yolda bırakması, mahkemenin de aleyhlerinde karar vermesi sonucu, kendilerine değer verilmediği ve gözden çıkarıldıkları duygusuna kapılmışlardır.
6) Depremzedelerin, son iki yıl boyunca “barınma hakkı” adına başvurdukları mücadele yöntemlerinin çözüm olmaması sonucu; “Başka bir devlet tarafından kendileri için hibe yoluyla yaptırılan Irak Arızlı Konutları’nın kendi devletlerince kendilerine çok görüldüğü ve bu nedenle ellerinden alınmak istendiği” gibi bir inanca sürüklenerek yaşamlarına kast edecek düzeyde kontrollerini kaybettikleri gözlemlenmiştir.

Sonuç olarak: Herkesin sahip olması gereken yaşam standartlarından biri de “barınma hakkı” dır. Barınma hakkı uluslar arası birçok belgede güvence altına alınmıştır. Türkiye, barınma hakkını güvence altına alan uluslar arası bu belgeleri imzalayarak bu konudaki yükümlülüğünü kabul etmiştir. Türkiye, sosyal devlet olmanın da bir gereği olarak uluslar arası sözleşmelerin güvence altına aldığı bu hakları kendi vatandaşlarına sağlamada tereddüt etmemelidir.

Arızlı Irak Konutlarında oturanların depremzede oldukları ve depremin sosyal, ekonomik, psikolojik vb etkilerinden kurtulamadıkları göz önünde bulundurulmalıdır. Valilikte oluşturulan komisyona İnsan Hakları Kurumlarından birer kişi ve depremzedelerden de bir temsilci dahil edilmelidir. Bu komisyon depremzedelerle görüşmeler yaparak, geliştireceği diyalog zemininde sorunu insani temelde çözmeye çalışmalıdır. Yaşam hakkının diğer bütün temel hakların başında geldiğini hatırlatır, yetkilileri de diyalog ve çözüme açık olmaya davet ediyoruz. Depremzedelerin içinde bulunduğu sosyal, ekonomik ve psikolojik durumun kaygı verici boyutlarda olduğu açıktır. Valilik başta olmak üzere tüm yetkilileri soruna insani bir yaklaşım göstermelerini bekliyor, daha duyarlı ve sorumlu davranmaya çağırıyoruz.

 

Rıza Dalkılıç                                           Meral Çıldır                                  Azize Adıgüzel         
İHD Genel Başkan Yard.                     İHD İstanbul Şube                      İHD Kocaeli Temsilcisi
Ve Marmara Bölge Temsilcisi           Yöneticisi

 

Bir cevap yazın