Kurumlardan Hapishanelerde Devam Eden Süreli ve Dönüşümlü Açlık Grevlerine İlişkin Ortak Açıklama

Türkiye ve Kürdistan Hapishanelerinde tecrit uygulamaları, işkence ve kötü muameleler, sürgünler, keyfi disiplin cezaları, mahpusların sağlık sorunlarının zamanında ve etkili bir şekilde çözülmemesi, ağır hasta mahpusların tedavi edilmemesinin yanı sıra hapishanelerde hücrelerde tutulmaları, idari gözlem kurulu kararları ile mahpusların tahliyelerinin engellenmesi, infaz yakmalar, hapishanelerin kötü fiziki yapısı ve koşulları gibi sıralayabileceğimiz hak ihlalleri artarak devam etmektedir.

Mahpuslar, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutulan Abdullah Öcalan üzerinde uzun zamandır uygulanan tecridin kaldırılması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması ile Kürt meselesine demokratik barışçıl çözüm talebi ile 27 Kasım 2023 tarihinde süreli-dönüşümlü açlık grevi eylemine başlamışlardır. Mahpuslarca başlatılan açlık grevi bugün tam bir ayına girmiş bulunmaktadır.

Bugün itibari ile yaklaşık 100’ün üzerinde Hapishanede açlık grevi eylemi bulunmakta, yüzlerce mahpus ise grevine katılmış durumdadır. Açlık Grevleri İzleme Genel Koordinasyonu olarak yakın zamanda raporumuzu da kamuoyu ile paylaşacağımızı ifade etmek istiyoruz.

Açlık Grevlerinin sonlanması için, siyasal iktidar ve yetkili kurumlar, açlık grevine başlayan mahpusların taleplerini yerine getirmeye ve Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan hukuksuz tecridi ve mutlak iletişimsizlik halini kaldırmaya yönelik olarak herhangi adım atmamıştır. Ayrıca çeşitli sivil toplum kuruluşlarının “oluşturulacak bağımsız bir heyetle İmralı Hapishanesinin ziyaret edilmesi” taleplerine de bugüne kadar cevap verilmemiştir

Öncelikle açlık grevine giren mahpusların, yaşam ve sağlık haklarının korunması için tıbbi olarak gerekli asgari koşullar oluşturulmalıdır. Mahpusların onurları, yaşam hakkı ve sağlık hakları başta olmak üzere tüm hakları devletin sorumluluğundadır. Açlık grevine başlayan mahpuslara yaşamın devam etmesi için en az alınması gereken 5 büyük su bardağı su/sıvı, 2 çay kaşığı (2 gr) tuz, 5 yemek kaşığı şeker, 1 tatlı kaşığı karbonat ile 500 mg B1 vitamini içeren kompleks B vitamini preparatları sağlanmalıdır. Aksi durum, yaşam hakkına müdahale anlamı taşıyacaktır. Asgari düzeyde alınması gereken bu maddelerin kısıtlanması durumunda, geçmiş yıllardaki açlık grevlerinde olduğu gibi, mahpusların beyin fonksiyonlarında kalıcı hasarlara ve hatta ölümlere sebep olacaktır.

Başkaca sağlık sorunlarının ortaya çıkmasını engellemek amacıyla; açlık grevi eylemi gerçekleştiren mahpusların, sağlık çalışanları tarafından onamlarına uygun olarak düzenli takip edilmesi, ihtiyaçları olan su, tuz, şeker ve B vitamininin sağlanması, kendilerine bakamayacak duruma geldiklerinde refakatçi imkanı sağlanması, tecrit altında tutulmamaları ve mahpuslara karşı zor kullanmaktan kaçınılması gerekmektedir.

Nitekim Dünya Tabipleri Birliği 1991 tarihli Malta Bildirgesi’nde açlık grevcisini “zihinsel olarak ehliyetli, açlık grevine kendi iradesiyle karar vermiş, bu nedenle belirli bir zaman için yiyecek ve/veya sıvı almayı reddeden kişi” olarak tanımlamıştır.

Bizler, metinde imzası bulunan kurumlar olarak açlık grevi eylemine başvuran mahpusların başta sağlık hakkı olmak üzere, yaşam haklarının korunması için tüm yetkililerin gerekli duyarlılığı göstermesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz.

Anayasa 17/3 ve AİHS 3. maddesinde hükümlünün hangi ceza nedeni ile ilgili olursa olsun gayri insani yahut haysiyet kırıcı bir ceza infazına ve muamelesine tabi tutulamayacağı, yine sözleşmenin “özgürlük ve kişi güvenliği, hakkı” ile ilgili 5/1-a bendinde mahkûmiyet üzerine, usulü dairesinde hapsedilmesi gerektiği; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 2. maddesinde ise ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamayacağı ve ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet veya sosyal köken ve siyasi veya diğer fikir yahut düşünceler ile diğer toplumsal konumlar yönünden ayrım yapılamayacağı düzenlenmiştir.

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda mutlak iletişimsizlikle devam eden tecrit; Anayasa’ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanuna aykırıdır.

Devlet ve siyasal iktidar, açlık grevi eylemi gerçekleştiren mahpusların talebini süreç daha tehlikeli bir noktaya evrilmeden değerlendirmelidir. Aksi takdirde, mahpusların sağlık ve yaşam hakkına yönelik ortaya çıkacak ağır sonuçlardan da yine Devlet ve siyasal iktidar sorumlu olacaktır. Bu nedenle başta Adalet Bakanlığı olmak üzere yetkili tüm kurumların bir an önce hareket geçmesi gerekmektedir.

İmzası bulunan İnsan Hakları ve Hukuk Örgütleri olarak devam eden açlık grevleri nedeni ile hapishaneleri yakından izlediğimizi, avukatlar vasıtası ile ziyaretler gerçekleştirdiğimizi, siyasi iktidara talepleri ilettiğimizi, demokratik kamuoyunun daha fazla duyarlı olması için girişimlerde bulunduğumuzu, uluslararası toplumun ve uluslararası kuruluşların sorumluluklarını yerine getirmeleri konusunda girişimlerde bulunmaya devam ettiğimizi, kısacası açlık grevinde bulunanların zarar görmemesi ve tecridin kaldırılması konusunda elimizden gelen tüm çabayı gösterdiğimizi de kamuoyu ile paylaşmak isteriz.

Sonuç olarak;

Geçmişte acı şekilde tecrübe edildiği gibi toplumsal acılarımıza yenilerin eklenmemesi ve toplumsal kırılmaların oluşmaması için, ölümler yaşanmadan açlık grevi eylemi konusunda Devletin ve siyasal iktidarın barışçıl yollarla gerekli tedbirleri alması ve talepleri değerlendirmek üzere harekete geçmesi gerekmektedir. Soruna temel hak ve özgürlüklerin esas alınarak yaklaşılması ve taleplerin bu doğrultuda değerlendirilerek çözüme kavuşturulması için bir an önce başta Adalet Bakanlığı olmak üzere tüm yetkilileri, ulusal ve uluslararası hukuk ve insan hakları kurumlarını duyarlı olmaya davet ediyoruz.

İnsan Hakları Derneği

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği

1974 Çağdaş Hukukçular Derneği

MED TUHAD-FED