Uluslararası hukuk ve tıp bilimi dünyada heteroseksizmin iktidarlaştığı anlayışlara karşı yeni düzenlemeler yapmıştır. Cinsiyet kimliği eşitliği hem iç hukukta hem de uluslararası hukukta “yeterli olmasa da” yer bulmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bu uluslararası sözleşmeleri onaylayıp yürürlüğe koymasına rağmen uygulamada sözleşmelerin aksine söylem ve eylem geliştirmiştir, sözleşmelere riayet edilmemiştir. Avrupa Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Komisyon’un(ECRİ), Türkiye tavsiyeleri yerine getirilmemiştir. Ancak başta AİHS olmak üzere BM İkiz Sözleşmelerinin ayrımcılık yasağı ve eşitlik ile ilgili maddeleri Türkiye’yi bağlamaktadır.
Coğrafyamızda yaşanan kimlik sorunlarına rağmen LGBTİ+ ların, kendilerini yok sayan devlete karşı başlattıkları haklı kimlik mücadelesi büyük önem kazanmıştır. Devletin LGBTİ+ lar üzerinde sayısız kere uyguladığı nefret söylemi ve politikası, çoğu zaman ifade edilmese de, yargı eliyle trans katillerine yönelik yargı ve politik görüşte görünür kılınmıştır.
Kamuoyuna yansıyan çok farklılık gösteren nefret saldırılarına ve cezasızlık politikasına örnek göstermek gerekirse;
*Gey olduğu için oğlunu öldüren baba, devlet tarafından korundu ve yargılanmadı/yargılanmıyor.
*Sosyal medyadan oluşup kamuoyuna sıçrayan LGBTİ+ nefreti, LGBTİ+ ların yaşam alanlarını daraltmakta ve onları evlerde yaşama mahkum etmektedir. Ancak LGBTİ+ lar tüm bunlara rağmen sokakları ve kamusal alanları terk etmiyorlar.
*7 Haziran 2015 seçimlerine giderken broşürlerine gökkuşağı bayrağı bastırıp LGBTİ+ haklarına teminat vereceğini söyleyen AKP hükümeti, şimdilerde özellikle LGBTİ+ karşıtı nefret söylemi kullanmaktadır.
*İktidar ortağı MHP genel başkanının, *“cinsiyet değiştirme ameliyatları yasaklansın”* önergesinden sonra geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanının, LGBTi+ ları *“sapkın akımlar”* diye tarif edip * “bizim kitabımızda LGBT falan yok”* diyerek apaçık nefret söyleminde bulunması, LGBTİ+ ları nefret söyleminin hedefi haline getirmektedir.
*İçişleri Bakanı ise her fırsatta dilinden düşürmediği LGBTİ+ larla ilgili, kendisine eleştiri yöneltenlere *“biz sizin gibi LGBT çocuğu değiliz”* diye seslenmiş, LGBTİ söylemini küfür olarak kullanmıştır.
*İktidara yakın vakıflardan biri olan ve çocuklara karşı cinsel istismarla gündeme gelen Ensar Vakfı’nın en büyük destekçisi olduğu “Büyük Aile Buluşması” adı altında önce İstanbul’da ve sonra çeşitli illerde düzenlenen “LGBT SAPKINLIKTIR” mitinglerine devlet tarafından izin verilmiş ve desteklenmiştir.
*Geçtiğimiz günlerde Elazığ Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen LGBTİ+ düşmanı mitinge AKP’li Belediye Başkan Yardımcısı da katılmıştır.
*Mitinglerde 6284 sayılı yasa ve benzeri yasalar” ifadesiyle, “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” ve toplumsal cinsiyet eşitliği hedef alınırken, çocuk yaşta evlilikler savunulmuştur.
*Tercih edilen nefret ile “belirli bir kesimi hedef göstermektedir. Bu durum TCK 216’ya göre suç oluşturmaktadır. Dokunulmazlık zırhı ardına saklanarak gerçekleştirilen bu suçlar, özellikle Pride haftasında sokaklarda LGBTİ+ avına çıkan eli sopalı kişilere cesaret vermektedir.
Bütün bu söylem ve uygulamalar; devletin her kademesinden yetkilinin cinsiyet eşitliği mücadelesine karşı olduğunun göstergesidir.
En son TBMM Başkanlığına sunulan başörtüsü ve ailenin korunmasında yapılması düşünülen anayasa değişiklik teklifi ile LGBTİ+ lar açıkça nefret söyleminin hedefi haline getirilmekte ve bu durum oldukça vahim sonuçlar doğurabilecektir.
İHD olarak; LGBTİ+ kimliğinin tanınması ve tanınmanın sosyal siyasal politikalar ile desteklenmesi gerektiğini ifade ediyoruz. LGBTİ+ lara karşı üretilmeye çalışılan bu nefretin ve saldırıların karşısında olduğumuzu, hiçbir kesimin nefret suçuna maruz bırakılmaması gerektiğini savunuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin gerek iç hukukunda yer alan ayrımcılık karşıtı hükümlere gerekse altında imzası bulunan uluslararası sözleşmelere uygun davranmaya davet ediyoruz.
Herkes Farklı Herkes Eşittir
LGBTİ+ ların hakları insan haklarıdır.
İnsan Hakları Derneği