Mahmur Mülteci Kampı Hakkında

Değerli Basın mensupları;

İki gündür yazılı ve görsel medyamız, Irak’ta bulunan “Mahmur Mülteci Kampı”nda yapılan arama ile ilgili haberlere geniş yer vermektedir. Ancak bu haberlerin önemli bölümü eksik bilgiye dayanmakta, konuyu Türkiye’nin terörle mücadelesinin bir parçası olarak sunmakta ve uluslararası hukuka aykırı nitelemelerde bulunmaktadır. Yapılan yayınlar, kampta yaşayan yaklaşık 11.000 kişinin kamuoyu tarafından terörist olarak algılanması riskini taşımaktadır.
Dünyada yaklaşık 13 milyon mültecinin olduğu tahmin ediliyor. Her yıl 20 Haziran, 'Dünya Mülteciler Günü' olarak kutlanıyor. 2005 yılında Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği yılın ana teması olarak 'cesaret'i seçmişti. Bunun gerekçesi şöyle açıklandı: "Barışçıl hayatlar yaşayan sıradan insanlar olarak cesaretimizi çok sık sınamayız. Mülteciler de sıradan insanlardır, ama kendi kusurlarından kaynaklanmayan bir şekilde kendilerini olağandışı ortamlarda bulurlar. 'Korku ile başa çıkabilmek için' iç güç kaynaklarına ulaşabilmek adına ruhlarının derinliklerini kazmaları gerekir. Temel olarak bu korku, bir savaşın veya zulümden kaçışın, evini ve sevdiklerini kaybetmenin ve kaçmak zorunda kalmanın dolaysız korkusudur. Sonra belirsizliğin o daha derin endişesi başlar. Ya tamamen yabancı bir ortamda ya da artık istenmedikleri anavatanlarında yaşamı yeniden kurma çabasının o derin kaygısı. Bir mülteci olmak cesaret ister.

Umudu kaybetmemek için cesaret; elde kalanı en iyi değerlendirmek için cesaret; bütün güçlüklere karşın yeni bir hayata başlayabilmek için cesaret ve tekrar topluma katkıda bulunan ve zenginleştiren bireyler olabilmek için cesaret."
Bilindiği üzere, mültecilik, Türkiye’nin de taraf olduğu Cenevre Sözleşmeleri ve diğer düzenlemelerle uluslararası hukuk tarafından güvence altına alınmış önemli bir insan hakları konusudur.

Öncelikle sorunun ne olduğunun bilinmesi açısından, Mahmur Mülteci Kampı ile ilgili süreç hakkında bazı bilgiler vermek istiyorum. 1991-1992 yıllarında bölgedeki yoğun çatışmalar nedeniyle yaşamları tehlikeye giren çok sayıda kişi aileleri ile birlikte sınırdan Irak’a geçmiş ve mültecilik başvurusunda bulunmuştur. Bu kişiler için BM Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından Mahmur’da bir mülteci kampı kurulmuş ve kendilerine mülteci statüsü tanınmıştır. Halen bu kampta yaklaşık 11.000 kişi yaşamaktadır.

Bu kişilerin güvenli bir şekilde Türkiye’ye dönmeleri için 1994 yılından itibaren BM, Irak ve Türkiye arasında 3 lü görüşmeler yürütülmüş, 1994 sonlarında önemli ölçüde ilke anlaşmasına varılmıştır. Ancak, bu kişilerin geri dönmesi için gerekli hukuki, ekonomik ve sosyal güvencelerin sağlanması yönünde bazı sorunlar aşılamadığı için, anlaşma uygulanamamıştır. Bilindiği üzere daha sonra Amerika’nın Irak’a müdahalesi ile Irak yönetimi değişmiş ve Irak’taki bilinen sorunlar dolayısıyla Mahmur Kampı ile ilgili olarak önemli bir gelişme sağlanamamıştır.

Türkiye, zaman zaman güvenlik kaygılarını ileri sürerek, kampın boşaltılmasını istemiş ise de, uluslararası mültecilik hukuku çerçevesinde ilgili devletler arasında tam bir mutabakat sağlanamadığı için, bunun gerçekleşmesi mümkün olamamıştır.

2003’te Bağdat’taki BM Binasının bombalanması nedeniyle, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, birkaç görevli dışında, Irak’ı terk etmek zorunda kalınca, kampın BM tarafından denetiminde zorluklar ortaya çıkmıştır.

Doğal olarak BM’nin nihai hedefi, mülteci statüsündeki insanlara kalıcı çözümler bulmak suretiyle, mülteci kamplarının boşaltılmasıdır. Bu nedenle kampta yaşayanlar için kalıcı çözüm arayışları, özellikle gönüllülük temelinde Türkiye’ye dönmelerinin sağlanması çabaları devam etmiş, bildiğimiz kadarı ile bununla ilgili görüşmeler Türkiye, Irak ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği arasından Cenevre’de halen devam etmektedir.

Bir taraftan BM denetiminin azalması ve öte yandan da Türkiye’nin sürekli olarak Mahmur Kampı’nın silahlı militanların denetiminde olduğu iddiaları üzerine BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Irak Makamlarından, kampta arama yapmaları ve kampta silahlı kişi ya da gruplar varsa bunların tespit ve etkisiz hale getirilmesi talebinde bulunmuştur. Irak Makamları BM’den gelen bu talebi dikkate alarak dün Mahmur Mülteci Kampında arama yapmıştır. Bu arama sırasında Amerika, daha doğrusu işgal güçleri de bir Danimarkalı temsilci bulundurmuştur. Edindiğimiz bilgilere göre, aramalar son derece profesyonel bir tarzda yapılmış ve herhangi bir silah ya da suç unsuru bulunmamıştır.

Bütün bunlar, söz konusu aramanın rutin bir uygulama olduğunu göstermektedir.
Bu nedenlerle;

1) Olağan ve bu tür kamplarda sık sık yapılan bir aramanın “terörle mücadele” kapsamında yapılan bir operasyon olarak sunulması tamamen yanlıştır. Can güvenlikleri nedeniyle ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan ve mülteci konumuna düşen kişiler üzerinden, spekülasyonlar yapılması, doğru habercilik ilkesine aykırı olduğu gibi, mültecilik hukukuna ve insan haklarına da aykırıdır.

2) Haberlerin bir çoğunda Mülteci kampından “PKK’nın Mahmur Kampı” diye söz edilmesi ise, istemeden de olsa, sayıları 10.000’in üzerinde olan son derece mağdur insanların kamuoyu tarafından en azından “yasa dışı örgüt mensubu” olarak algılanmasına neden olmuş ve hedef haline getirmiştir.

BM çevrelerinden edinilen bilgilere göre, önümüzdeki günlerde kampın mültecilik hukuku çerçevesinde ve tümüyle gönüllülük temelinde kalıcı çözümlerle boşaltılması çalışmaları hız kazanacaktır. Bu bağlamda, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin kampta incelemeler yapması, ilgili devlet yetkilileri ve sivil toplum kuruluşları ile görüşmelerde bulunması söz konusudur.

İnsan Hakları Derneği olarak, gerek devlet adına yapılan açıklamalarda ve yazılı/görsel medyanın haber ve programlarında mültecilerin hakları konularında daha duyarlı olmalarını; mülteci konumundaki insanları gelecekte risk altına sokacak, yaşamlarını zorlaştıracak tutum ve davranışlardan kaçınmalarını bekliyor ve talep ediyoruz.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın