MALATYA ÇOCUK YUVASINDAKİ UYGULAMALAR İŞKENCEDİR!

BM İşkenceyi Önleme Sözleşmesi’nin 1. maddesinde yer alan işkencenin tanımı, her nerede olursa olsun bütün kamu görevlileri veya kamu görevlilerinin onayı veya göz yummasıyla kamu görevlisi olmayan kişilerce cezalandırma, gözdağı verme, itiraf alma, ayrımcılık gibi amaçlardan biriyle yapılan eylemleri işkence saymaktadır.

Aynı şekilde işkence yasağına yer veren bütün uluslararası insan hakları belgeleri ve uluslar arası denetim mekanizmaları da, gözaltı merkezleri, ıslahevleri, cezaevleri, hastaneler, çocuk bakım yurtları, okullar, yaşlı bakımevleri gibi bütün kamu kurum ve kuruluşlarında yapılan eylemleri işkence yasağı kapsamında değerlendirmektedir.

Malatya Çocuk Yuvası’nda 0-6 yaş grubundaki çocuklara kamu görevlisi bakıcılar ve tarafından uygulanan yöntemler işkencedir. Malatya Çocuk Yuvası’nda çocuklar kamu görevlilerinin sistematik biçimde, cezalandırma ve gözdağı verme amacıyla uyguladığı işkence yöntemlerine maruz bırakılmıştır. İnsanlığa karşı işlenen bu suça dair soruşturma işkence yapan görevlilerle sınırlı kalmamalıdır. Zira uygulanan işkence yöntemleri, herkesçe bilinen, rutin ve gündelik bir uygulamayı göstermektedir. Soruşturma, kurum yöneticileri ve sorumluları içine alacak biçimde genişletilmelidir.

Malatya Çocuk Yuvası’nda çocukların maruz kaldığı işkence, yıllardır bu kurumlarda var olan ve bilinen şiddet uygulamalarını bir kez daha kamuoyu gündemine taşımıştır. Kadın ve Çocuktan Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu tarafından geçtiğimiz günlerde yapılan açıklamada, kurumlarda son beş yılda meydana gelen ve dava açılan cinsel istismar vakası sayısının 478 olduğu belirtilmiştir. Devlet Bakanı bu dehşet verici tabloyu açıklarken, aile içi şiddetin daha fazla olduğu, insanın olduğu yerde şiddetin önüne geçilemediği şeklinde beyanda bulunulmuştur.

Kurumlarda gerçekleşen (ister görevliler tarafından yapılsın, ister kurumda kalanlar tarafından yapılsın) şiddet eylemlerinin, işkencenin sorumlusu devlettir. Devlet, taraf olduğu sözleşmelerin gereği olarak bireysel ya da aile içinde gerçekleşen şiddetten de sorumludur. Zira devletin bütün bunları önleme ve önlemek üzere gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü bulunmaktadır.

İHD, işkencenin önlenmesinde bağımsız ve tarafsız denetim mekanizmalarının önemine inanmaktadır. Bu nedenle, Türkiye’nin vakit geçirmeden İşkenceyi Önleme Sözleşmesi Seçmeli Protokolünü onaylamalı ve sivil toplum örgütlerinin de katılımıyla bağımsız ve tarafsız denetim mekanizmaları yaratılmalı ve işkence suçu sorumlularıyla birlikte etkili biçimde cezalandırılmalıdır.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın