24.02.2017
Olay ve Heyetin Oluşumu
Mardin ili Nusaybin İlçesi Kuruköy’ün giriş ve çıkışlarının 11 Şubat 2017 tarihinden itibaren polis ve jandarma tarafından engellendiği, bu köyle iletişimin kesildiği ve köyde ciddi hak ihlallerinin yaşandığına dair Derneğimize telefon ile yapılan müracaatlar ve bu konuda çeşitli haber ajanslarında çıkan haberler üzerine köyde incelemelerde bulunmak ve yetkili makamlarla görüşmek amacı ile İHD Genel Merkezi tarafından bir heyet oluşturulmuştur. OHAL ve OHAL KHK’lerinin kamu idarecilerine verdiği yetkinin hukuk güvenliği hakkını ciddi olarak ihlal etmesinden dolayı ve insan hakları savunucularının korunması amacıyla heyette yer alan arkadaşlarımızın isimleri bu raporda belirtilmeyecektir.
Heyet, 20 Şubat 2017 Pazartesi günü Mardin’de incelemelerine başlamıştır. Aynı gün İHD Genel Merkezi tarafından Mardin Valisi Mustafa Yaman ile Nusaybin Kaymakamı’ndan yazılı olarak randevu talep edilmiş, ancak bu talebe olumlu yada olumsuz bir yanıt verilmemiştir. Heyet, 20 Şubat Pazartesi günü öğleden sonra Nusaybin’de çeşitli görüşmeler yapmış, akabinde Kuruköy’e gitmek için yola çıkmıştır. Kuruköy’e 15 km kala güvenlik kuvvetleri tarafından oluşturulan barikatla durdurulmuş ve geçişlerine izin verilmemiştir.
Aynı gün Mardin Valiliği tarafından bir basın açıklaması yapılarak köyde gerçekleştirilen operasyon hakkında bilgi verilmiş ancak kamuoyuna yansıyan iddiaların taraflı ve yanlı olduğu belirtilerek sivil toplum örgütleri yanlı imiş gibi bir talihsiz beyanatta bulunulmuştur. Oysa aynı gün Mardin Valiliği kendisi ile görüşmek isteyen heyetler ile görüşse idi ciddi iddiaların araştırılması konusunda ne yapıldığına dair bilgi verebilirdi.
Heyetin İncelemeleri
- 20 Şubat 2017 tarihinde heyetimiz Nusaybin’e ulaştığında HDP binasına gitmiştir. Milletvekillerinin de içinde olduğu heyetlerden olaya ilişkin bilgi almak üzere orada olduklarını görmüştür. Giriş-çıkış yasağı olan köyde yakınları olan halktan da çok sayıda insan oradaydı. İlk bilgilendirmeyi parti yetkilileri yapmıştır. Sokağa çıkma yasağının devam ettiği ve endişe uyandıran bilgilerin kendilerine de ulaştığı ancak yetkililerle iletişim kuramadıklarını anlatmışlar.
- TANIK ANLATIMI: Bu arada heyetimiz, Kuruköy’den yasağın 6. günü hastalık nedeniyle çıkabilmiş bir kişiye (40 yaşlarında, erkek) ulaşmıştır. Heyetin bilgi alma talebini kabul etmiştir. Beyanında “11 Şubat Cumartesi günü saat 19.30’da köyün üzerinde yoğun helikopter sesleri duyduk, 20.30’da da cami hoparlöründen Muhtar tarafından, köye askerlerin geldiği ve sabaha kadar sokağa çıkmanın yasak olduğu duyuruldu. Aynı anda da operasyon başladı. Öncelikle köyün dışındaki evler basılmaya başlandı. 73 yaşındaki Ebubekir Koç ilk göz altına alınanlardan. Geride kalanlar evlerde rehin kaldık. Basılan evlerden çıkardıkları insanları boş alanlarda toplayıp işkence ve kötü muamelede bulundular. 35 yaşındaki bir kadın bu manzarayı görünce burnu kanamaya başlamış ve fenalaşmış. Kaynanası da fenalaşmış ve durumları ağırlaşınca rica minnet hastaneye gönderilmesine izin verildi. Kadının, Kıbrıs’ta çalışan ve yıllık izni için köye gelmiş bulunan eşi de pazar günü gözaltına alındı. Bu nedenle kadın kızlarını da yanında götürmek istemiş ancak buna izin verilmemiş. Kadının 14 ve 12 yaşlarındaki iki kızının evden ayrılmasına izin vermemişler. Kadın, kızlarını “bize hizmet ederler” diyerek evde tuttuklarını söyledi. Aile kızları ile iletişim kuramıyor ve bu durumdan çok endişeli. Operasyon güçleri özellikle köye hakim noktalarda bulunan evlere yerleşti. Cumartesi’nden Pazartesi’ye 16 kişi gözaltına alınmıştı ve gözaltılar devam etti. Gözaltına alınanlar arasında çocuklar da vardı. Acil durumdaki hastaların çıkışı zor da olsa mümkün ama çocukların çıkmasına izin verilmiyor. 2 ve 4 yaşlarında çocukları olan kalp hastası bir kadın fenalaştı, çocuklarını götürmesine izin vermediler. O da hastaneye gitmeyi reddetti. Durumu ağırlaşınca çocuklarını yanına almasına izin verdiler. Bir ay önce de köye operasyon yapılmıştı. O zaman 6 kişiyi gözaltına aldılar. İki gün tutup serbest bıraktılar. o zaman evlere zarar vermediler. Operasyon başladığında çatışma yoktu.Operasyon başladıktan 6 gün sonra Cuma günü saat 15.00 gibi silah sesleri geldi. Ölümler de o zaman oldu. 3 kişiyi fotoğraftan teşhis ettik. Aslında hala şüphelerimiz var; çünkü tanınmaz haldeler. Birisi köyde yaşayan ve akli dengesi yerinde olmayan birine benziyor mesela. Ben de 6. günde hastalık nedeni ile köyden çıkış yaptım. Sonra kısmen telefon aracılığıyla olan biten hakkında bilgi alabildim. Şu anda telefon iletişimi ve bilgi akışı tamamen kesilmiş durumda. Köyde temiz su sorunu var. Bir ay önce yapılan operasyondan sonra köye su sağlayan trafo bozulmuştu, arıza giderilmedi. Biz de su ihtiyacını çevre köylerden tankerle su getirerek gideriyorduk. Yasakla beraber buna izin verilmedi. Kirli suları içmek zorunda kaldık. Evlerde su ve yiyecek stoku yoktu. Bu nedenle hem su hem de yiyecek bulamıyoruz. Bahçeye çıkmaya bile izin vermedikleri için ekmek de yapamıyoruz. Kirli su kullanmak zorunda kalınca salgın başlamış. Aldığım bilgilere göre köyden bu nedenle hastanelere sevkler artmış. İki kişi için de hastanede zehirlenme teşhisi konulmuş. Köye sadece ambulans ve itfaiye arabalarının girip çıkmasına izin veriliyor. evlerin yakılıp yıkıldığı söyleniyor ancak kaç ev bilmiyorum. Xerabe Bava eski, tarihi bir köy. Sur ve kilise kalıntıları gibi tarihi kalıntılar var. Köylüler korucu olmayı kabul etmedikleri için 15 Mayıs 1995 tarihinde köy yerle bir edilmişti. İki kişiyi camiden çıkarıp öldürmüşlerdi ve hepimiz zorla göç etmek zorunda kalmıştık. O zaman köy 185 haneydi. 2002 de köye dönüş için izin çıktı ve 7-10 Mart 2002 tarihlerinde de köylüler tekrar köye döndü. Köyü yeniden inşa ettik. Köyümüz şimdi 65 haneli ve 500 civarı nüfusu var. Nusaybin’deki sokağa çıkma yasaklarında hane sayısı 100 oldu, sonrasında yine 65’e düştü. Köyde hala hastaneye götürülmeyen hastalar var. Birisi Bego Doğan, 76 yaşında, iki damarında stent var, düzenli ilaç kullanıyor ve bakıma muhtaç. Şu an köyde yalnız ve 10 gündür haber alamıyoruz. Operasyon havadan başladı sonra karadan araç desteği geldi. Köyde durum tam olarak ne bilemiyoruz. Kayıplar var mı, kaç kişi ölmüş, kaç ev yakılmış yasak bitince anlayacağız. Bildiğimiz 39 kişinin gözaltına alınıp karakola getirildiği. Bu sayı da net değil.
Cuma’ya kadar gözaltına alınanlardan bildiklerim:
Abdullah Doğan, 64
Osman Doğan, 19
Vedat Doğan, 16 – yaşı küçük diye 4. gün serbest bırakılmış.
Soyadı Bayhan olan 8. sınıf öğrencisi bir çocuk da gözaltına alındı, yaşı küçük diye 4. gün serbest bırakılmış.
Gülbahar Toy, 40
Soyadı Bayhan olan bir kadın, 40
Neriman Güngör, 40 -gözaltında kalp krizi geçirdiğinden serbest bırakılmış.
Eşi Şükrü Güngör halen gözaltında.
Gözaltındakileri görmeye izin yok. Hastaneye getirdiklerinde bekleyip görüyorduk ama artık getirmiyorlar. Araştırdık doktoru karakola götürüyorlarmış.
Operasyona katılanlar çok çeşitli. Askerler var, özel harekâtçılar var, yüzleri kapalılar var, sivil giyimliler var, sakallılar var. Çok uzun boylu iri yarı gruplar var. Ellerinde çeşit çeşit silahlar var. Bazıları sırtlarında plazma televizyona benzeyen bir şey taşıyorlar. Basından duyduk, İzmir Bornova’dan özel bir tugay gelmiş ama gerçek mi bilmiyoruz. Ben çıkarken sırf yol üstünde 1000 kadar asker-polis gördüm. Komando, jandarma, özel harekat… Olanları izah edemiyorum. 12 Eylül’ü de yaşadım, 90’ları da ama böyle bir şey görmedik, şoktayım.”
3. Bu görüşme sonrası heyetimiz Diyarbakır Barosu’ndan gelen başka bir heyetle buluşmuştur. Bu heyetle birlikle Nusaybin Adliyesine giderek Cumhuriyet Başsavcısı ile görüşmek istedik. Savcı, önce yerinde değildi, sonrasında da çok yoğunum, görüşemem diyerek talebimizi reddetti. Ardından Çarşamba günü saat 10.00’da görüşme olabileceğini, sonra da heyetten bir arkadaşımızın telefonunu alarak belki işimiz çıkar, size bildiririz tarzında yanıt verilmiştir. Bu arada Vali ve Kaymakam’dan hem İHD hem de Baro aracılığıyla yeniden randevu talep edilmiş ancak randevu verilmemiştir. Hiç bir resmi yetkili ile görüşme yapılamayacağı anlaşılınca heyetlerimiz Kuruköy’e hareket etmiştir.
Kuruköy’e ulaşım 15 km kala kesilmişti. Yolun kesildiği noktada iki büyük panzer, toma ve sivil bir “doblo” benzeri araç ile bir kısım askeri yetkili ve sakallı, sivil ve silahlı birileri beklemekteydi. Aynı zamanda bu noktaya yakın bölgede heyetimizden önce gelmiş HDP ve DBP milletvekili heyeti, bir grup barış annesi ve köyde yakınları bulunan çoğu kadınlardan oluşan insanlar dağınık olarak kümelenmişti.
Heyetimiz, öncelikle kontrol noktasına giderek köye gitmek istediğini söylemiştir. Askeri bir yetkili, operasyonun devam ettiğini ve köye giriş çıkışın yasak olduğunu söyleyerek heyetimizin girişine izin vermemiştir. Aynı yetkili yasaklı noktadan sonra iki köy daha olduğunu, bu köylerde sokağa çıkma yasağı olmadığını ancak sadece orada yaşadığını ispat edenlerin kontrol altında geçişine izin verdiklerini söylemiştir. Heyetimiz orada bekleyenlerle konuşmuş ve geliş nedenlerini anlatmıştır.
4. TANIK ANLATIMI: Heyetimiz, bu noktada bekleyenlerden bir kadının operasyon başladıktan sonra eşinin yaralandığını ve halihazırda Mardin’de yoğun bakımda tutulduğunu öğrenmiştir. Kişinin adı Abdi Aykut. Eşinin anlatımına göre, “Abdi Aykut, operasyondan 10 gün önce bahçeyi ekime hazırlamak için köye gelmiş. Çatışmanın başladığı Cuma gününe kadar haberleşebilmişler. Cuma günü yine eşiyle konuşurken “bahçeye, bahçeye!” diye bağırtılar duymuş. Sonrasında ise telefon düşmüş ve kesilmiş. Ardından eşi ile görüşememiş. İki gün sonra bir akrabasına ulaşmış. Bu akrabası, ‘Durum kötü, Abdi yaralı. Yaralandıktan 2 gün sonra komutan gidin bakın o adam yaşıyor mu dedi. Baktık, yaşıyor; hastaneye götürdüler ama battaniyenin içinde büzüşmüştü. Yaşar mı bilmem’ demiş. Hastaneye gitmiş. Eşin burada demişler ama görüştürmemişler. Oğlu gitmiş hastaneye, onun da kimliğini almışlar; sonra da hastaneden kovmuşlar. Halen durumu hakkında bilgi yok.”
5. Heyetimiz köye girişlerin engellendiği noktadan ayrılarak Nusaybin’de avukatlarla görüşme sağlamıştır. Avukatlar ciddi sıkıntılar yaşadıklarını, gözaltına alınanlarla görüşmelerinin engellendiğini, hukuki yardım sağlayamadıklarını, özel avukatları görüştürmeyip CMK’dan zorunlu avukat istenmesi nedeniyle de sorun yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Kendilerine ulaşan ve isimleri netleşmeyen bilgiye göre yaklaşık 50 kişinin Nusaybin Jandarma Karakolu’nda tutulduğunu söylemişlerdir.
SONUÇ
Heyetimiz köye giderken ve orada bulunduğu kısa süre içinde 2 ambulans ve bir cenaze arabasının köyden çıkış yaptığını görmüştür. Tanık anlatımları, polis olduğu söylenen kişilere ait sosyal medya hesaplarından paylaşılan işkence edilmiş ve öldürülmüş kişilere ait fotoğraflar, köy yolunda karşılaştığımız ambulans ve cenaze arabaları, itfaiye arabalarının görülmüş olması, kontrol noktasından – köye 15 km uzaklıkta – itibaren cep telefonlarının çekmediği, heyetlerin köye girişine, hatta yaklaşmalarına izin verilmemesi ve resmi yetkililerin görüşme taleplerini geri çevirmeleri karşısında heyetimizin bizzat köyden ayrılmayı başaran görgü tanıklarının anlatımlarında belirttikleri işkence ve kötü muamele, yargısız infaz, köydeki evlerden bazılarının yakılması ve tahrip edilmesi, yaygın ve kayıt dışı gözaltı ve köylülere eziyet gibi ciddi iddiaların vakit geçirilmeksizin yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından etkili bir şekilde soruşturulmasını;
Bu raporumuzu ileteceğimiz TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun acilen bir alt komisyon kurarak bu köyde inceleme yapmasını, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun ciddi hak ihlalleri ile ilgili inceleme yapmasını, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları tarafından mevzuata aykırı işlemlerde bulunan kamu idarecileri hakkında etkin adli ve idari soruşturma yürütülmesini talep etmekteyiz.
Nusaybin Kuruköy’deki uygulamalar, 16 Ağustos 2015 tarihinde başlayan çeşitli ilçelerdeki sokağa çıkma yasakları uygulamalarında karşılaşılan hukuk dışı tutum ve davranışların maalesef sürdürüldüğünü ve ciddi hak ihlali iddialarının bulunduğunu göstermektedir. Bugüne kadar sokağa çıkma yasağı ilan edilip güvenlik operasyonu yapılan il ve ilçelerdeki hak ihlalleri ile ilgili etkili bir soruşturma yapılmaması karşısında uluslararası insan hakları kuruluşları ve Türkiye’nin tarafı olduğu sözleşmeler uyarınca oluşturulmuş insan hakları mekanizmalarını duyarlı olmaya davet ediyoruz.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ