Mavi Çarşı Katliamı


Son günlerde, yurdumuzun çeşitli kentlerinde meydana gelen ve daha çok sivillere yönelik bombalama, yakma, yıkma eylemleri konusunda, kimi basın yayın kuruluşları, bu tür eylemlerin niteliğini tartışmak ve sergilemek yerine, bu olayları vesile kılarak, insan hakları ve demokratik değerlerin yeşermesi için çaba gösteren insan hakları örgütlerini etkisizleştirmeye, bu tür olaylardaki sorumluluklar zincirine onları da katmaya yeltenmektedirler.

İnsan Hakları Derneği, sivillere dönük şiddet eylemlerini, bu tür eylemleri kim yaparsa yapsın, kınamaktadır. İHD, sivillere dönük, ya da sivillerin zarar görmesi olasılığı bulunan eylemlere hiçbir gerekçe ile meşruiyet atfetmez. İHD, bu kesin tutumundan taviz vermedi ve vermeyecektir.

İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Hukuku’na göre kurulmuş ve faaliyette bulunan bir örgüttür. İnsan hakları kuruluşları, insan hakları hukukunun düzenlediği birey ile devlet arasındaki ilişkide, devlet organlarının ya da devlet yetkisi kullanan kamu görevlilerinin eylem ve işlemlerini ilgi alanında tutar. İnsan hakları, evrimci ve dinamik karakter taşıdığından, sürekli gelişmekte ve insan hakları listesi genişlemektedir. Belirtilen durumda, insan hakları alanında çalışan hükümet dışı kuruluşlar (NGO), ya belirli hak kategorilerini esas alarak o alanlarda çalışmalarını yoğunlaştırırlar ( örneğin Uluslararası Af Örgütü), ya da Türkiye örneğinde İHD’nin yaptığı gibi, tüm insan hakları listesini ilgi alanı olarak saptarlar. Bu kuruluşların çalışma alanlarını kendi özgür iradeleri ile saptamaları ve sınırlarını çizmelerinin meşruiyeti tartışılamaz. Zira, bu kuruluşlar gönüllü kuruluşlardır ve insan haklarının hangi kategorilerini ilgi alanında tutacaklarına kendileri karar verir. Belirtilen durumda, insan hakları hukukuna göre kurulmuş bir örgütün, yalnızca devletten kaynaklı hak ihlallerini izlemesi, saptaması ve kamuoyuna ve yetkili makamlara duyurması , bununla sınırlı çalışma yapması eleştiri ve saldırı konusu yapılamaz.

İnsan Hakları Derneği de 1992 yılı Genel Kurulu’na değin, yalnızca bireyin devletle ilişkisinde, devletten kaynaklı hak ihlallerini ilgi alanında tutarken, 1992 tarihli Genel Kurulu’nda İnsancıl Hukuku da ilgi alanına katmıştır. 1992 yılından bu yana, kamu görevlilerinin insan hakları hukukuna aykırı eylem ve işlemleri yanında, silahlı politik grupların, örgütlerin, İnsancıl Hukuka aykırı eylemleri de ilgi alanımızdadır. Bu cümleden olarak, sivillere yönelik ya da sivillerin zarar görmesine yol açan eylemler kınanmıştır. Sivillerin rehin alınması, öğretmen, mühendis, ya da mesleği ne olursa olsun sivil yurttaşlara yönelik eylemler, öldürme, yaralama, bombalama eylemleri kınanmıştır. Burada esas alınan ölçü, İnsancıl Hukuk’un en önemli kaynağı olan Cenevre Sözleşmelerinin ortak 3. maddesindeki ölçüdür. Bu maddede sayılan yasaklamalar, savaş dönemi, barış dönemi ayrımı yapılmaksızın, hangi koşullar altında olursa olsun ve kim yaparsa yapsın, kesin yasaklamalardır. 3. maddede İnsan Hakları Hukuku ile İnsancıl Hukukun örtüştüğü yasak eylemler sayılmaktadır. İşkence ve onur kırıcı muamele, keyfi adam öldürme, rehin alma, tedhiş ve herhangi bir silahlı çatışmanın tarafı olmayan ya da herhangi bir nedenle çatışma dışı kalmış kişilere dönük eylemler, böylece, her koşulda, yasaklanmaktadır. İHD, işte bu evrensel standardı esas alarak değerlendirme yapmaktadır. Burada esas alınan ölçüt objektif ölçüttür. Yönetici organlara seçilenlerin duygu ve düşünceleri değil, evrensel standartların gerektirdiğidir, ona göre tutum almaktır.

İHD, Birleşmiş Milletlerin, hem her bir ülke için vazettiği, hem de uluslararası toplum için amaç olarak saptadığı “barış” idealine sadıktır. Şiddeti, siyasal mücadelenin bir aracı olarak görmez. Şiddete, meşruiyet tanımaz. Siyasal şiddete dayalı bir politik mücadelenin dünyaya egemen olmaması için, (hem devletlerarası ilişkilerde, hem de her bir devlet içindeki ilişkilerde) İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin başlangıcında belirtildiği gibi, tüm dünyada insan hakları hukukunun egemenliğini şart görür.

Bildirgedeki ve daha sonraki yıllarda kabul edilen ulusalüstü insan hakları belgelerindeki hak ve özgürlükleri savunur.

Son dönemlerde meydana gelen ve yoğunluk kazanan şiddet eylemleri tarafımızdan eleştiriye ve protesto ederek kınamaya tabi tuttuğumuz eylem türleridir. Çankırı’da patlatılan bombalama eylemi de, Bakırköy’de taksi şoförünün ölümüne yol açan bombalama eylemi de kınanmıştır. Açıkladığımız gibi, bu tür eylemlere hiçbir meşruiyet tanımıyoruz. Bu tür eylemlerin hiçbir gerekçesi olamaz. Bu tür eylemleri politik mücadele yöntemi olarak kabul etmiyoruz. Bunlar insanlık ilkeleri ve kamu vicdanının kural dışı olarak nitelediği ve asla kabul etmediği yöntemlerdir. Bu tür eylemleri gerçekleştirenlerin, yüksek amaç olarak gösterecekleri hiçbir mazeretleri olamaz. Yüksek amaçlar, o amaçlara uygun demokratik araç ve yöntemleri gerektirir. Bu tür eylemler, insanı da araç olarak gören bir bakış açısının ürünüdür. Öldürülen, sakat bırakılan, yakılan, dehşet yaşatılan insanların, başka insanlar için kurban edilmesi savunulamaz. Bütün bir topluma acı yaşatılarak, her hangi bir amaç gerçekleştirilemez. Bu tür eylemler, ideolojik ya da siyasal maskeler altında topluma sunulamaz. Bu tür eylemlerin insanlık dışılığını örtecek bir kisve henüz icad edilmedi. Ama insanlık, Mavi Çarşı katliamı türü eylemleri, “insanlığa karşı işlenmiş suç” olarak niteledi. Biz de, insanlığa karşı işlenmiş suç olarak niteliyoruz. Bu tür eylemlerin durdurulmasının ve etkisizleştirilmesinin koşulu, toplumun hiçbir tabakasına bu tür eylemlerin maledilmemesinden geçer. Türkiye’de yaşayan hiçbir toplum kesimi, bu tür eylemleri tasvip etmemektedir. Yalnızca tasvip etmemekle kalmamakta, kınamaktadır. Ancak, gerilim politikasından politik çıkar sağlamak isteyenlerin de varlığı tartışılamaz. Yakın tarihimizdeki cenaze törenlerinin, yaşanılan ortak acıların, kurt başlı sembolleri ile bir siyasi görüş sahipleri tarafından istismar edildiği, olaylara sağduyulu yaklaşanların susturulmak istendiği ve özellikle insan hakları aktivistlerine tepkilerin yönlendirilmek istendiği de bilinmektedir.

Bugün de aynı politika izlenmektedir.

İHD’nin toplumsal gerilimlerin artmasına dönük hiçbir etkinliği söz konusu değildir. Tam tersine, hak ve özgürlük zeminin genişlemesi, barış kültürünün Türkiye’ye egemen olması için çaba gösterdiği bilinmektedir. Etkinliklerimiz, açıklama ve değerlendirmelerimiz bundan böyle de İHD’ni yıpratmaya dönük yayın yapanlara da gönderilmeye devam edilecektir.

Biz, insan hak ve özgürlükleri konusundaki çalışmalarımızın, bir gün bombaları da susturacağına inanıyoruz. Savunduğumuz değerlerin gücü, bombacıların yaratmak istediği karanlığı dağıtacaktır.

Vahşi saldırıları bir kez daha kınıyoruz. Dünyadaki tüm insan hakları aktivistlerine bu konudaki irademizi ulaştırıyor ve ortak tepki ve dayanışmalarını istiyoruz.

Hüsnü Öndül
Genel Sekreter

 

Bir cevap yazın