MUĞLA ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİNE YAPILANLAR ÜZERİNE

Muğla Üniversitesi Öğrencileri -Basın Açıklaması

Son günlerde Kürt kökenli öğrencilere yönelik art arda fiili saldırılar gerçekleşmektedir. Hatırlanacağı gibi kısa bir süre önce Manisa Demirci’de okuyan Kürt kökenli öğrencilerin evleri basılıp talan edilmiş, kendilerine fiziki saldırı yapılmıştı. ardından, Muğla Üniversitesi’nde okuyan Kürt kökenli öğrencilerin 3 gündür yaşadığı sorunları devam ederken, dün gecede Eskişehir’de karşıt görüşlü öğrencilerin çatışması olarak servis edilen ve yine 2 kişinin yaralanmasına neden olan olayların halen devam ettiği belirtilmektedir.

11 Mayıs günü sıradan bir nedenle gözaltına alınan arkadaşlarının serbest bırakılması için Muğla Hamdi Bey Polis Karakolu önünde toplanan Kürt kökenli öğrencilere sivil faşistlerin saldırması, akabinde polisin gaz bombası ve ateşli silah kullanarak müdahale etmesiyle gelişen olayda Şerzan Kurt isimli öğrenci ağır yaralanmıştır. Hayati tehlike altında olan Kurt, halen Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde yoğun bakım servisindedir. İlk alınan bilgilere göre bedeninde iki kurşun yarası ve kafatasında kırıklar bulunan Kurt’a isabet eden mermilerin kim tarafından atıldığı henüz tespit edilememiştir.

Bu arada olayla ilgili Cumhuriyet Savcılığı tarafından açılan soruşturmayı takip eden avukatlar, dosya hakkında herhangi bir gizlilik kararı bulunmamasına karşın dosya içeriğini tam olarak öğrenememişlerdir.

Ayrıca Şerzan Kurt’un can güvenliğinin sağlanması için gerekli önlemlerin alınması yönünde verilen dilekçe de Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi yetkililerince alınmamıştır.

Şerzan Kurt’un ağır yaralanması ile Muğla’da oluşan gerginlik 12 Mayıs akşam saatlerinde daha da artmış ve gelişen olaylar sonucu yaklaşık 10 kişi yaralanmış, 100 den fazla kişi gözaltına alınmış, Kürt kökenli öğrencilerin evlerine baskınlar yapılmıştır. Muğla Valisi her ne kadar, “her şey kontrol altında” dese de çevre ilçelerden Muğla kent merkezine gelen kalabalık gruplar nedeniyle Kürt kökenli öğrencilerin can güvenliği yoktur, her an yeni saldırılara maruz kalabilirler.

Ülkemiz, Kürt Sorunu nedeniyle otuz yılı aşkın bir süredir siyasi iktidarların görmezden geldiği büyük bir yıkım ve acı içindedir. Sorun, bugüne kadar hiçbir şekilde sonuç vermeyen şiddet politikalarıyla aşılmaya çalışılmıştır. 29 Mart yerel seçimler sonrasında AKP Hükümeti tarafından başlatılan Kürt sorunun çözümüne yönelik girişimlerin de bir karşılığının olmadığı anlaşılmıştır.

Diğer yandan şiddet uygulama politikalarının devamından yana olan militarist çevrelerin tutum ve söylemleri ırkçı milliyetçi refleksleri güçlendirerek toplumsal kutuplaşmayı/yarılmayı daha da derinleştirmektedir. Öyle ki, yaşanan en küçük bir adli vaka dahi, batı illerine göç ettirilen Kürtlere yönelik gerçekleştirilen linç ve benzeri şiddet saldırıları için gerekçe oluşturabilmektedir.

Gerek siyasal güçler arasında sürmekte olan sert iktidar çatışması sonucunda yaşanan provokasyonlar gerekse de giderek tırmanan askeri operasyon ve silahlı çatışmaların yol açtığı şiddet ortamı ve yeni ölümler sonucu toplumsal kutuplaşmanın daha da derinleşmesi tehlikesiyle karşı karşıyayız.

Karşı karşıya olduğumuz temel sorun, ayrımcılık, milliyetçilik ve ırkçılık zehrinin değişik dozlarda da tüm olsa toplumu etkisi altına almış olmasıdır. Manisa Selendi’de Roman kökenli vatandaşlara yönelik saldırılar da Denizli, Kemalpaşa, Tire ve İzmir’de Kürtlere yönelik saldırılar da bu zehirlenmenin bir sonucudur.

İHD olarak ülkeyi karanlık bir mecraya doğru sürükleyen kaygı verici bu gelişmeler karşısında başta siyasi iktidar olmak üzere, herkesi ve her kesimi sorumlu ve duyarlı olmaya davet ediyoruz: Halkları birbirine kırdıramaya sebep olacak her türlü anlayış, tutum ve söylemlere derhal son verilmelidir.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın