23 Kasım 2011
Dün (22 Kasım 2011) Türkiye tarihinde kara bir gün yaşandı. Başta kırk yedi avukat olmak üzere yüz kişi gözaltına alındı ve halen gözaltındalar. Aynı gün Özgür Gündem Gazetesi’nin merkez bürosu da basıldı ve iki gazeteci gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar tutuklanma tehdidiyle karşı karşıyalar. Bu kişilerin birçoğu başta İHD ve ÇHD olmak üzere çeşitli siyasi partilerin de üye ve yöneticiliğini yapmaktadır.
Toplu gözaltı olayından bir gün önce, Başbakanlıkta Güvenlik Zirvesi yapıldı ve düğmeye basıldı. Ondan kısa süre önce de başbakanın, Asrın Hukuk Bürosunu ve Abdullah Öcalan’ın avukatlarını hedef alan açıklamaları oldu. Gözaltına alınan avukatların tek ortak özelliği Abdullah Öcalan’ın avukatlığını yapmalarıdır. Gelişmeler göstermiştir ki diğer KCK soruşturmalarında olduğu gibi, bu soruşturmada da talimat hükümetten gelmiştir. İstanbul Özel Yetkili ve Görevli Ağır Ceza Mahkemesi savcılığı bu talimatın gereğini yerine getirmiştir. Bilindiği gibi yaklaşık 4 aydır Abdullah Öcalan, avukatları ve yakınlarıyla görüştürülmemektedir ve İmralı’da bulunan tüm mahpuslar tam bir tecrit altında tutulmaktadır. Şimdi de Abdullah Öcalan’ı ziyaret eden avukatları tecrit altına alınmak istenmektedir.
Daha altı ay öncesinden Abdullah Öcalan’la ve KCK yöneticileriyle görüşen devletin tutumu ne oldu da 180 derece değişti? Bunun kamuoyuna açıklanmasını istiyoruz. Baskı ve şiddetten medet umanların son otuz yılda yaşananlardan ders almadığı açıktır. KCK soruşturmalarındaki binlerce gözaltı ve tutuklama çözüme hizmet etmemektedir. Kürt Sorunu’nda tek çözüm seçeneği, demokrasi ve barıştır.
Toplu avukat gözaltıları şunu gösterir: Türkiye’de savunma hakkına açıkça bir saldırı vardır. Bugün çeşitli medya organlarına gizli olduğu belirtilen soruşturmayla ilgili yalan yanlış haberler servis edilmiştir. Soruşturmanın ne kadar merkezi olarak yürütüldüğü aşikârdır. Gözaltı altına alma, arama ve elkoyma kararlarını, DGM’nin devamı olan İstanbul 11. Özel Yetkili ve Görevli Ağır Ceza Mahkemesi Hakimliği vermiştir. Bu mahkemeler olağanüstü yargı yetkisini kullanan mercilerdir ve bunlar kapatılmadan Türkiye’de yurttaşların adil yargılanma hakkı yerine getirilmeyecektir.
Darbe dönemlerinde bile böyle toplu avukat gözaltıları yaşanmadı. Bu onur, AKP hükümetine nasip oldu. Türkiye, şu anda yurttaşlarının hukuk güvenliğinin olmadığı; yurttaşların kaderinin hükümetin iki dudağı arasında olduğu otoriter bir yönetim dönemini yaşıyor. Yargının tarafsız ve bağımsız olmadığı; giderek daha fazla siyasal iktidarın güdümüne girdiği günleri yaşıyoruz. Bütün bu olanlara Türkiye’nin dahil olduğu, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği yetkilileri seyirci kalıyor. Acaba ne uğruna? Kuzey Afrika’da ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerde model ülke olarak sunulan Türkiye’nin, kendi yurttaşlarına ödettiği bedel bu mu? Korkarız ki bu bedel burada kalmayacak, daha fazla yaygın ve kitlesel gözaltı ve tutuklamalar yaşanacak. Türkiye tam bir korku iklimine doğru hızlı adımlarla yol alıyor. Ortadoğu halklarının korku duvarını yıktığını söyleyen sayın cumhurbaşkanına sesleniyoruz. Türkiye’de yaşayan halklar da, böyle giderse, emin olun bir gün korku duvarını yıkacaktır.
Ülkemizin yeni ve demokratik bir anayasaya kavuşması gerektiğini her fırsatta ifade eden siyasal iktidara ve TBMM’ye sesleniyoruz: Darbe dönemlerini aratan toplu gözaltı ve tutuklamalarla ne yapılmak isteniyor? Yurttaşların demokratik anayasa beklentisi boşa mı çıkarılmak isteniyor? Bu pratiklerinizle Emek, Barış ve Demokrasi Güçlerinin size güveni kalmamıştır. Gözaltına alınanların tamamının en kısa sürede serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
İnsan Hakları Derneği
Çağdaş Hukukçular Derneği
Türkiye İnsan Hakları Vakfı
Halkların Demokratik Kongresi Bileşenleri