ORDU GİRESUN VE SAKARYA’DA MEVSİMLİK FINDIK İŞÇİLERİ İLE İLGİLİ ARAŞTIRMA VE İNCELEME RAPORU
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ |
A- OLAY VE HEYETİN OLUŞUMU
Doğu ve Güneydoğu illerinden Ordu ve Giresun illerine mevsimlik işçi olarak giden Kürt kökenli vatandaşların çeşitli ihlallere maruz kalmalarının yanı sıra, bu yılki fındık hasat mevsiminin başlamasıyla Karadeniz’e giden Kürt kökenli vatandaşların, Ordu Valiliği tarafından şehre sokulmadığı iddiaları ve bahsedilen illerde çalışmaya mecbur olan insanların güvenli olmayan koşullarda çalışmaya mecbur bırakılması, çalışmalarının engellenmesi, barınma, sağlık, kadın ve çocuk hakları konularında ciddi hak ihlalleri yaşadıkları yönünde alınan duyumlar üzerine İHD Genel Merkezi meydana gelen olayları tespit etmek, yüksek standartlı bilgiye ulaşmak, ulusal ve ulusal üstü mevzuatla güvence altına alınmış bulunan başta yaşam hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, çalışma hakkı, seyahat etme hakkı, sağlık ve beslenme haklarının korunmasına katkı sunmak amacıyla; Giresun ve Ordu illerinde İHD Genel Sekreteri Sevim Salihoğlu, İHD MYK üyesi Veysi ALTAY ve İHD Trabzon Şube Başkanı, Günay Asım Yolsal’ın yer aldığı, Sakarya da yapılan incelemelere Sakarya Şube Başkanı Neslin Gümüş , Şube Sekreteri Neşe Gündüz, ve Şube YK üyesi Hüseyin Atılgan katıldığı İnsan Hakları heyeti oluşturmuştur. Heyet 07-08 Ağustos 2008 tarihlerinde Ordu ve Giresun 14 Ağustos 2008 tarihlerinde Sakarya’da çalışma yapmıştır.
B-HEYETİN GİRİŞİMLERİ
Heyet öncelikle Giresun ve Ordu illerine gelen Doğu ve Güneydoğulu mevsimlik işçilerle yaşamaya çalıştıkları yerlerde görüşmeler gerçekleştirmiştir. Heyet, Ordu İl Valisi, Belediye Başkanı, Ziraat Odası Başkanlığından randevu talep etmiş İnsan Haklarından Sorumlu Vali Yardımcısı Adem YILMAZ, Ordu Ziraat Odası yönetim kurulu üyesi Onur ŞAHİN ve diğer yönetim kurulu üyeleri ile görüşmüş, Belediye Başkanı il dışında Başkan Yardımcıları da “yerlerinde yok” denildiği için görüşülememiştir. Ayrıca heyet Ordu ilinde bulunan siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinden randevu talep ederek görüşmeler yapmıştır. Sakarya İlinde ise fındık işçileri ve işverenlere görüşmeler yapmıştır.
C-HEYETİN YAPTIĞI GÖRÜŞMELER
1- TOPLANABİLDİKLERİ YERLERDEKİ (ORDU, FATSA, GİRESUN ve SAKARYA) MEVSİMLİK İŞÇİLER İLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
GİRESUN
S.A Adıyaman
49 yaşında
Evli 8 çocuk babası
Adıyaman’dan dün 11 kişilik bir transit minibüsle evden yanımıza aldığımız yatak yorganlarımızlar 14 kişi yola çıktık, dünden beri yollardayız, işsiz olduğumuz için buralara ekmek paramızı kazanamaya geldik, fakat daha iş bulmuş değiliz. Onun için şimdi burada konaklıyoruz. Gidecek başka bir yerimiz olmadığı için yol kenarında kalmak zorundayız. Şehir içine gittiğimizde sorun çıkıyor, bizi bu şekilde almıyorlar şehre. Biz de mecbur buradayız. Sadece iş bulmak istiyoruz, başka bir isteğimiz yok.
Hüseyin İPKİN
Geldikleri yer: Şanlıurfa
7 Çocuklu aile
6 Ağustos tarihinden beri buradayız, her yıl geliyoruz ve farklı bahçelerde çalışıyoruz, buradan sonra Yozgat’a pancar toplamaya gideceğiz, eşim hamile şu anda bir bahçede çalışıyor, çalışmakta zorlanıyor ama mecburuz. Daha önceki gelişlerimizde Melet çayı kenarında çadır kuruyorduk, kısmen de olsa buradan iyiydi, özellikle üretici ile ilişkilenme anlamında da buradan iyiydi, yoksa koşullar aynı, burada da tuvalet yok, su yok, bir insanın yaşayabileceği hiçbir şey yok. Yetkililer geldi, Pazartesi günü burayı da kaldıracaklarını söylediler, buranın yaşam koşullarının kötü olduğunu buraları terk etmemizi söylediler. Biz nereye gidelim diye sorunca cevap veremiyorlar yani nereye giderseniz gidin diyorlar.
Çalıştığınız bahçede kalın diyorlar ama her gelen için hazır bir iş ilişkisi yok ki, biz iş arıyoruz bulunca çalışıyoruz, iş olmayınca kalacak bahçede olmaz o zaman biz nerede kalacağız, nerede kalırsanız kalın diyorlar. Günlük ücret 22.50 ile 25.00 ytl çocuklara da yarısını veriyorlar. İş bulursak zaten 15- 20 gün kalıyoruz hasat süresi bu kadar. Para kazanıp biraz olsun geçinmek uğruna çocuklarımızı doğru dürüst okula bile gönderemiyoruz, buradan Yozgat a gideceğiz iş olursa başka yerlere, evimize dönmemiz Ekim ayının ortasını buluyor o zaman çocuklar ancak okula gidiyor. Bu uygulama ile toplu halde yaşamamızın engellendiğini düşünüyorum.
ORDU
Neşet ve Aysel TEKTEK
Geldikleri yer: Şanlıurfa
7 çocuklu
Bizde 3-4 gün önce Şanlıurfa dan geldik, oğlum asker, dağıtıma geldi 10 gün izni vardı bizimle geldi belki çalışırım yol parası çıkar diye, ama içinde bulunduğumuz durumda iş yok, memleketimizde bu paranın yarısına iş olsa gelmeyiz, bu rezilliği çekmeyiz zaten 15- 20 gün için geliyoruz oda yeme içme ve yol parasına yetiyor. Hele iş olmayınca kesemizden yiyoruz. Hem halimiz bu hem de bizi buralarda bırakmıyorlar, dün askerleriyle gelen komutan buraları terk edin nereye giderseniz gidin dedi.
Aysel TEKTEK:
Kadın olarak zaten hiç yaşamak hakkımız yok, 7 çocuğum var okutamıyorum, çocuklarıma istediğim gibi bir yaşam veremedim. Fındık toplamak çok zor.
Beyaz ÖZDEĞER
Geldiği yer : Şanlıurfa
60 yaşında
Artık çalışamıyorum ama yoksulluğun gözü kör olsun, belki iş bulurum da çocuklarıma biraz faydam olur diye geldim. Onu da bırakmıyorlar işte.
Gülüstan ………..
Geldiği yer: Şanlıurfa-Birecik
18 yaşında
Kendimi bildim bileli fındık topluyorum, ailemle birlikte 5 gündür buradayız 2 günlük iş bulduk, geliş gidişimizi bile karşılamaz. 4 kardeşiz hepimiz buradayız. Keşke bizim oralarda iş olsa da bu sefaleti çekmesek.
Nevin ………
Geldiği yer:Şanlıurfa
6 çocuğum var üçü kız üçü oğlan, 2 gün oldu geleli sadece eşim iş buldu, su yok çocuklarım neredeyse bitlenecek, sağlık personeli diye hiç kimse gelmiyor, biz yoksulluktan buradayız, yoksa ben bu kadar çocukla bu kadar yolu niye geleyim. Bazen insan olmaktan utanıyorum.
Nebihe HASER
Geldiği yer:Şanlıurfa
Oğlumun 7 günlük bebeği ile buraya geldik, gelinim İpek daha lohusalığını bitirmeden yola çıktık. Mecburen buradayız, benim 5 oğlum var, ne yeriz ne içeriz diye soran yok, Vali buradan gidin diyor başka bir şey demiyor.Biz insan değimliyiz. Hak sadece onlara mı var, hani bizim haklarımız, çocuklar pislikten bitti, Bunlara bakalım diyeceklerine gidin diyorlar, biz keyfimizden mi buradayız, yoksulluktan buradayız, Ben şeker hastasıyım, kocam kalp hastası, gelin bir hafta olmuş doğum yapalı, biz belki 20-25 gün bir şeyler kazanırız diye buradayız ve sürünüyoruz.
…………………………
Geldiği yer: Şanlıurfa
Bizi buradaki insanlarla da karşı karşıya getiriyorlar, Dün çocukların çalıştığı yerde 75 yaşındaki bir tarla sahibi çocukları tuvalete bırakmadı, gözümün önünde çocuklarıma vurdu, benim çocuklarım tuvalete ne koyabilir ki korkuyorlar, bir ananın gözü önünde o çocukların dayak yemesi nasıl bir acıdır bilirlisiniz.
Zeliha-Meryem-Hürriyet
Geldikleri yer:Şanlıurfa
Ekmek parası, Memleketimizde iş yok. O yüzden buradayız,Çok az gün çalışmak için geliyoruz, iki kişi çalışsak bir kişi parası ancak kalıyor bize, Çocuklarımız küçük, yüreğimiz sızlıyor onları çalıştırırken ama ne yapalım. Okula yollayamıyoruz. Bu şartlarda buralar geliyoruz, birde insanca muamele görmüyoruz. Kadın olunca daha da zorlaşıyor her şey, etrafı temizliyoruz, çamaşır yıkıyoruz, yemek yapıyoruz, çocuklara bakıyoruz hepsi yokluktan. Birde fındık toplama işi olunca sabah 7 de gidiyoruz, akşam 6 olunca dönüyoruz.
KORAK ailesi
Geldikleri yer:Şanlıurfa
14 çocuklu
l6 kişi 10 gündür buradayız, sadece 2 gün çalışabildik, buradan çoluk çocuk Sivas a gideceğiz, nohut toplamaya. 2 çocuk çalışıyor, diğerleri küçük. Sadece ekonomik nedenlerle buradayız, Şanlıurfa da çalışacak yer olsa buralarda sürünmezdik, bölgedeki savaş yaşamımızı etkiliyor, para sadece topa-tüfeğe gidiyor, biz açız kimin umurunda. Elden düşme bir cep telefonumuz var, bununla iş buluyoruz yoksa bize telefon ne lazım, kaldığımız yerde elektrik olmadığı için çocuklar cami de şarj etmeye gidiyorlar, dün bırakmamışlar, çocukları kovmuşlar.
Şaha KURAK işçi
Geldikleri yer: Şanlıurfa
45 yaşında
Evli 10 çocuk annesi
4 gün önce Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinden yola çıktık Ordu ya gelmek için. Yaklaşık 30 saat transit bir minibüsle yolculuk yaptık minibüs 11 kişilik ama biz altısı çocuk 12 kişi yolculuk yaptık. Ayrıca burada satın alamayacağımız bir çok eşyayı da buraya getirdik. Bunlar içerisinde, yatak, yorgan, tüp, kap-kaşık, küçükbaş hayvan, köpek vs.İlk geldiğimizde her yıl gelip yerleştiğimiz (Melet çayı) yere gittik, ama polis ve jandarmalar orada kalamayacağımızı, bu yıl buranın yasak olduğunu, bundan sonrada buraya gelemeyeceğimizi, valilik tarafından artık çadırların Ordunun her hangi bir yerinde kurulamayacağını, işlerinizin hazır olmaması durumunda Ordu il sınırları içerisinde her hangi bir yere çadır kurulamayacağını söyleyip, bize izin vermediler.
Bizimde paramız olmadığı için ortalıkta kaldık. Yemek için bile paramız yoktu. Kaldı ki kalacak yer bulalım. Mecbur kaldık ve buraya geldik. 4 gündür buradayız daha iş bulamadık, yaşadığımız yerde sizinde gördüğünüz gibi elektrik yok, su yok, tuvalet yok, banyo yapamıyoruz, yemeklerimizi yaktığımız ateşler üzerinde pişirmeye çalışıyoruz, ciddi sağlık sorunları oluşuyor, çocuklarımın hastalandı ama hastaneye götüremiyoruz.
Dün jandarmalar geldi buradan ayrılmamız gerektiğini söylediler. ayrıca kimlik fotokopilerimizi istediler çoluk çocuk herkesin kimlik fotokopilerini aldılar, Ordu ilinde ne kadar kalacağımız, kimin yanında çalışacağımızı, kaç kişi geldiğimizi sordular ve pazartesiye kadar buradan çadırların sökülmesini söyleyip gittiler.
Biz burada perişanız hepimiz hastalanacağız, kocam daha yeni bir iş buldu, 3 kişi çalışıyor, saat 6 da kalkıp akşam 6 ya kadar çalışıyorlar sadece 22 ytl yevmiye alıyorlar bu da bizi ekonomik anlamda da çok zor durumda bırakıyor. Her hangi bir sağlık güvencemiz yok çalıştığımız yerde her hangi bir sağlık sigortamız yok. Biz sadece buraya çalışmaya geldik, bizden ne istiyorlar bilmiyoruz neden bu kötü yerde bile kalmamıza izin vermiyorlar onu da bilmiyorum, benim istediğim çocuklarımın ve benim insanca bir yerde çalışması ve barınması. Bize bir yardım vermiyorlar bari bıraksınlar biz kendi başımızın çaresine bakalım.
Şemse BAYKARA
Geldiği yer: Şanlıurfa Birecik
56 yaşında
Evli 6 çocuk annesi
Şanlıurfa’nın Birecik İlçesinden geldik, transit bir minibüsle yola çıktık 14 kişi ve ev eşyalarımızla birlikte yaklaşık 22 saat yolculuk yaptık, ben ilk defa geliyorum Orduya, ilk geldiğimiz zaman minibüs şoförü bizi bir yere getirdi ama orada polisler vardı bizim orda kalmamıza izin vermediler. Yasak olduğunu söylediler. Bizimle birlikte dayı başı dediğimiz biride vardı, iş bulamamız için bizi buraya getiren ve burada iş bulmamızı sağlayan, ama daha işimiz hazır değildi, bunun içinde birkaç gün barınabileceğimiz bir yer bulmamız gerekiyordu.
Belediyenin bize bir yer göstereceğini düşündük, ama hiçbir yoktu ve bizim kendi çabalarımızla bulduğumuz yerlerde izin verilmiyordu, hiçbir yetkili yoktu polisler ve jandarmalar dışında. Onlarda iş yoksa buradan gitmemiz gerektiğini söylüyorlardı. En son buraya bizden önce gelen tanıdıklarımıza telefon açtık, şimdi kaldığımız yerde olduklarını söylediler. Bizde kalkıp buraya geldik. Ordu’nun dışında Perşembe ilçesinde bir dere kenarında çadır kurduk, sabah jandarmalar geldi ve pazartesi gününe kadar bütün çadırların kalkması gerektiğini bir genelgenin olduğunu, genelgeye göre buraya çadır kuramayacaklarını söylediler, kimliklerimizi topladılar kaç kişi geldiğimizi neden geldiğimizi, kimin bizi getirdiğini, kimin yanında çalışacağımızı, falan sorup gittiler.
Kaldığımız yer çok kötü elektrik yok, su yok, tuvalet yok, perişanız, bize yardım edecekleri yerde bizi buradan kovmaya çalışıyorlar. Kocam bir iş buldu, evden 5 kişi çalışıyorlar 27 ytl yevmiye alıyorlar, yalnız birazda dayı başına veriyorlar ne kadar bilmiyorum. Dün gelinimin ayağı burkuldu, ilaç yoktu hastaneye de götüremedik ayağı sarılı şimdi yürüyemiyor. Geceleri çocuklarım çok korkuyor burada, kimseyle iletişim kuramıyoruz.
Kimse gelip bir ihtiyacımızın olup olmadığını sormuyor. Bize yardım etmek isteyen hiç kimseye burada görmedik. Sadece buradan gitmemizi isteyen jandarma geliyor, onun dışında kimse yok. Ben gitmek istiyorum buradan, ama gidecek paramız yok, çünkü buraya gelirken bütün paramızı yola verdik ve harcadık. Biraz paramız olursa gideceğiz ve ben bir daha buraya gelmek istemiyorum.
Ferman AKDAĞ
Geldiği yer: Şanlıurfa-Birecik
37 yaşında
Evli 5 çocuk babası
Şanlıurfa nın Bilecik ilçesinden ailemle birlikte geldik. Çocuklarım, eşim ve birkaç akrabamla birlikte. 12 kişi transit minibüsle kendi yiyecek, giyecek, yatak yorgan vs eşyalarımızla yaklaşık 23 saat yolculuk yaparak buraya ulaştık. Ben daha önceden de buraya gelmiştim, ilk geldiğimiz zaman geçen yıl geldiğimiz yere gittik, ama orada polisler vardı ve bizi bırakmadılar oraya, iş bulduğumuz yere gitmemizi söylediler. Ama biz daha iş bulamamıştık onun için gideceğimiz bir yer yoktu ve bizde buraya geldik.
Buranın halkı bize ırkçılık yapıyor, doğulu olduğumuz için bizi burada istemiyorlar, hem gelmemizi istiyorlar, bizi ucuza çalıştırıyorlar hem de bizi burada istemiyorlar. Ben bunu anlayamıyorum neden böyle yapıyorlar. Biz 4 gündür buradayız, bize bu korkunç yerde bile izin vermiyorlar. Buradan bile gitmemizi istiyorlar. Yaklaşık 400 insan burada kalıyor bir çok insanın çadırı bile yok.
Kalacak yer sorunumuz var 400 insanın yarısı çocuk, çok sağlıksız yerlerde kalmak zorunda kalıyoruz. Bizi burada rahat bıraksınlar istiyoruz. Yiyecek içecek için bazen buraya seyyar satıcılar geliyor onlardan paramız olduğu kadar alışveriş yapabiliyoruz. Şehre gidemiyoruz, bize düşman gibi bakıyorlar. Devlet’te bize düşman gibi bakıyor. Biz bunlara ne yaptık bilmiyorum neden bunu bize yapıyorlar bilmiyorum biz çok kırıldık, çok kırgınız, insanlar birbirine böyle yapmamalı, biz mecburuz buraya gelmeye paramız yok, işimiz yok, çocuklarımızın karnını doyurmak için geliyoruz.
Mecbur olmasak burada ne işimiz var. Biz ister miyiz böyle rezil bir hayat yaşamayı? Biliyorsunuz burada çok yağmur yağıyor ve yağmur yağdığında daha çok perişan oluyoruz, oturacak yer bile bulamıyoruz. Çocuklarımız dereye giriyorlar yıkanmak için onların can güvenliği sorunu var her an boğulabilirler. Her an bir sel gelebilir ve hepimizi alıp götürebilir. Bunun hesabını kim verecek bilmiyorum. Onları Allah’a havale ediyorum.
İsmail AVUL
Geldiği yer. Şanlıurfa
19 yaşında
Nişanlı
Şanlıurfa’ nın Birecik ilçesinden 12 kişi evden her şeyimizi alarak transit minibüs ile geldik. 3 gündür buradayız. Ben buraya ailemle birlikte geldim. Gelmemin nedeni, ben nişanlıyım ve düğünümü yapmak için çalışmam lazım. Memlekette iş bulamadım buraya geldim. Buradan Çukurova ‘ya gidecektik. Ama burada daha iş bulamadık. Bir iki iş bulduk ama küçük kardeşlerim olduğu için bize iş vermediler, onlarla uğraşamayız dediler. Onun için daha çalışmaya başlamadık. Burada hiç bir şey yok, çok rezil bir durumdayız, yatacak yerimiz bile yok. Bir yerde 12 kişi birlikte yatmak zorunda kalıyoruz.
Bir gece yağmur yağdı hiç birimiz uyuyamadık, çadırımızı su bastı karanlık olduğu için bir şey görmüyorduk. Ben buradan gitmek istiyorum. Keşke ölseydim de bu durumları görmeseydim. Ailemi çocukları bu durumda görmeseydim. Çok utanıyoruz ama ne yapabiliriz ki bilmiyorum, çaresiziz bize yol gösterende yok.
İnsanların yanına gidemiyoruz, kimse bize yardım etmiyor, çarşıya bile çıkamıyoruz, herkes bize tuhaf bakıyor, telefonlarımızı şarja koyamıyoruz, temiz su içemiyoruz, banyo yapamıyoruz, sıcak temiz bir yemek yiyemiyoruz. Ne yapacağız bilmiyorum. 3 yıldır buralara geliyorum her yıl benzer sorunlar var ama bu yıl daha da kötü. Bize bu durumu reva görenler utansın.
Orhan SEPİL
Geldiği yer: Şanlıurfa
44 yaşında
Evli 5 çocuk babası
Ben yaklaşık 3 yıldır her sene geliyorum, Orduya da geldiğimizde ilk olarak buraya geldik işimiz vardı, dayı başı bize iş ayarlamıştı, geldik bu dere kenarına yerleştik şimdi çalışıyorum evde 3 kişi çalışıyoruz. 20-22 ytl arası yevmiye alıyoruz. Şimdiye kadar bize buradan gidin diyen kimse olmadı, belediye daha önce burayı düzeltmiş her halde ama su yok, elektrik yok, tuvalet yok, banyo yapamıyoruz, dereye girip yıkanabiliyoruz. İhtiyaçlarımızı buradan karşılıyoruz. İlk geldiğimizde kimlik fotokopilerimizi aldılar, kaç kişi geldiğimizi, ne kadar kalacağımızı, neler yapacağımızı sordular. Ondan sonra kimseyi görmedik.
Sabri……
Geldiği yer. Adıyaman
Yaşlı bir amca
Adıyaman dan geldik. Daha yeni buraya ulaşabildik, ama şimdi çocuklarımız minibüslerin içinde jandarma bizim buraya çadır kurmamıza izin vermiyor, gidecek bir yerimiz yok nasıl yapacağız bilmiyorum, eşyalarımızı boşaltamıyoruz. Bekliyoruz bakalım ne olacak.
SAKARYA
Cengiz ARSLAN
Geldiği yer: Diyarbakır
22 yaşında
Bekar
Temmuz 22 de Diyarbakır dan Sakarya ya trenle yola çıktık, yaklaşık 40 saat yolculuk yaptık, tren çok doluydu 5 kişin kalacağı yerde 10 kişi yolculuk yaptık. Gelirken çok zorlandık. Trenden iner inmez jandarmalar kimliklerimizi aldı, sonrada iş yerimize gittiğimizde de dayı başı kimliklerimizi topladı. Nedenini bize söylemediler. Yaklaşık 10 gün çalıştım, şimdide geri döneceğim. Biz evden 3 kişi geldik, normalde yevmiyemiz 25 ytl idi fakta çavuş başı ve dayı başına verdiğimiz paradan sonra bana 20 ytl kalıyor. Zaten çok az para alıyoruz buda yetmezmiş gibi birde 12 saat çalışıyoruz.
Seyfettin TAŞ
Geldiği yer: Diyarbakır
35 yaşında
Evli 5 çocuk babası
Diyarbakır dan Sakarya ya trenle geldik, yaklaşık 7 gün çalıştık şimdi geri gidiyoruz. Zaten gelmeden önce işimizi ayarlamıştık. İlk işimiz bittikten sonra iş bulamadık ve geri gidiyoruz. Hiç paramız kalmadı, kazandığımız parayı da burada harcamak zorunda kaldık. Çünkü 18 ytl günlük alıyorduk. Hiç kimseyle bir sorun yaşamadık. İş sahibimizden de memnunduk.
Fevzi…
Geldiği yer: Diyarbakır
Evli 7 çocuk babası
Biz Diyarbakır dan Sakarya ya transit minibüsle geldik. Ama bize buranın haklı düşman gibi bakıyor, bizi burada istemiyorlar, mecbur kaldığımız için geliyoruz, 10 gündür buradayız, 9 gün çalıştık. Günlüğümüz çok düşük. Bizi günde 12 saat güneşin altında çalıştırıyorlar ama 18 ytl günlük ödüyorlar. Gelir gelmez muhtar bizim bütün kimliklerimizi topladı. Bize burada suçlu gibi davranıyorlar. Bir daha buraya gelmek istemiyorum. Geçen yılda Orduya gitmiştim, orda da bize aynı davranmışlardı. Biz 12 saat çalışıp 18 ytl alırken buralı insanlar 8 saat çalışıp 25 ytl alıyorlar bu allaha revamı? Bundan sonra kendi topraklarımda ölürüm açlıktan ama buralara gelmem.
Pervin ………..
Geldiği yer: Diyarbakır
7 çocuklu
20 gün önce Diyarbakır dan fındık toplarız diye geldik, 2 aylık hamileydim, çavuş bize gelin orada ev var, elektiriği, suyu var dedi ama gelince ne ev ne bişey vardı, çadırlara götürdü bizi, ne su ne elektrik, rezalet bir yerdi, bu arada ben de birkaç gün çalıştım, traktörle tarlaya giderken çocuğumu kaybettim. Şimdi ben çocuklarımı aldım gidiyorum, eşim kalacak ne yapalım ne iş buldu, ne kazandıysa artık.
………………………..
Geldiği yer: Diyarbakır
46 yaşında, 7 çocuklu
Ben 3 oğlumla geldim, eşim Diyarbakır’da sağda solda çalışıyor, sigortamız falan yok günlük ne bulduysa, biz Diyarbakır dayken, bize Adapazarı’nda iş var, fındık işçisi lazım, ev var, evde her şey var hiç sıkıntı çekmezsiniz dediler, ben daha önce hiç fındık toplamadım, çok yoksuluz belki çocuklara, olularına faydası olur diye kalktım geldim, ama iş yok, 20 gündür buradayız sadece 10 gün buranın Karapürçek diye bir ilçesiymiş herhalde, orada çalıştım, çocuklara 18 bana 20 ytl verdiler, çavuş 75 ytl mi de vermedi, çavuşlar hep yalan söylüyor, burada da insanı perişan ediyorlar. Üreticiden de çok para alıyor, duyduğuma göre bize verilen paranın yarısını çavuş alıyor. Ayrıca bizden günlük 2 ytl de alıyor, bütün işçilerden alıyor. Gelirken söyledikleri her şey yalan çıktı, ne ev ne su vardı. Bir çadıra götürdü bizi, çocuklar, ben oradaki herkes geldiğinden beri banyo yapamadık. Trenle geldik 3 gün sürdü. 6 kişlik kompartmanda 12 kişiydik, çocuklar kucağımızda geldi. Bu kadar azap yapıyor bu devlet bize, bizi görmüyormu, eğer görüyorsa hiç acıma, hiç utanma duymuyorlarmı. Memleketimde iş olsa buralarda ne işim var. Bizi bu hale düşürenler utansın.
Minibüs Şöförü
Ben her yıl buralara fındık işçisi getiririm, her yıl buralarda aynı sorunlar var ve ben bunlara şahit oluyorum. Kendim çalışmıyorum ama çalışanları getirip götürüyorum. Benim arabam 15 kişilik fakat biz 20 kişi ve eşyalarla birlikte geldik. Tren yolculuğu uzun olduğu için insanlar daha çok minibüs tercih ediyorlar.
2-SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ İLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
TÜM BEL SEN ŞUBE BAŞKANI
ÖZCAN ÇELEBİ:
Üretici ne yaptığının bilincinde değil aslında, sadece topluyor, ciddi bir Devlet politikası olmadığı içinde sonuç olumsuz oluyor. Hasat ile ilgili önemli sıkıntılar yaşanıyor, bu sıkıntılar her yıl yaşanıyor. Bu yıl daha fazla yaşanıyor, mülki amirler tarafından yapılan düzenlemeler fındık işçilerini mağdur ediyor. Fındık işçilerinin dramına evime giderken tanık oluyorum, yol kenarlarında çok kötü koşullarda iş bekliyorlar, iş olursa gidiyorlar, iş olmazsa kendi olanaklarıyla geri dönüyorlar. Zaten 20 gün gibi kısa bir dönem için geliyorlar ve yaşadıkları olumsuz koşullar mülki amirlerin sorumluluğundadır.
Sorun ortada bundan sonra çözümlenmesi için herkese görev düşüyor. Belediye ye de düşen ne varsa yapması gerekiyor. Bu yıl işçilere bakış açısı mülki amirlerce farklı bir biçimde ortaya konuldu, önceki yıllarda otogara gelinir, yerleşim yeri gösterilirdi, Belediye de bazı yaşamsal ihtiyaçları yerine getirmeye çalışıyordu, su gibi, tuvalet gibi. Bu yıl olay tamamen farklı. Biz sendikalar, emeğin hakkını savunuyoruz, ama bakış açısı noktasında bir sıkıntı var, oysa gelenlerin bu bakış açısıyla ilgili bir farkındalıkları yok ki. Devletin temel görevi, iş-aş isteyenlerin barınması noktasında bir takım düzenlemeler yapmaktır, fındık işçilerinin barınması, sevkıyatı noktasında bu güne kadar temel bir politika oluşturulmamıştır. Bu durumda sonuçlarıdır. Fındık işçisi olmadan hasat yapılamaz, işçiye ihtiyaç var. Güvenlik konunda bir sıkıntı varsa kamuoyunun açık bir biçimde bilgilendirilmesi gerekmektedir. Örtülü-kapalı biçimde yapılan açıklamalar kuşku yaratıyor.
Kutsi YAŞAR
Fındık-Sen Gn.Bşk.
Çiftçi-SEN GN.Eğitim Basın ve Halkla İlişkiler Sekreteri
Ordu İli Valiliği 2008 yılı fındık toplama sezonu öncesinde Doğu ve Güneydoğu illerinden gelen mevsimlik tarım işçilerinin açık alanlarda çadır kurup toplu şekilde barınmalarını yasaklayan genelgeyi yapılan tüm uyarı ve eleştirilere rağmen uygulamaya devam ediyor.
Kardeşliğe,dayanışmaya ve bir arada yaşama iradesine darbe vuran bu uygulamaya yönelik eleştiriler karşısında yanlış anlaşıldıklarını ifade eden Ordu Valiliğinin Özrü kabahatinden daha büyük.Kene riski ile olumsuz çevre ve sağlık koşullarından doğacak riskleri engellemeyeceklerini adeta itiraf ederek mevsimlik tarım işçilerinin geçici barınma yerlerine yönelik hiçbir ön tedbir ve düzenleme yapmayan Ordu Valiliği açıkça anayasa ve insan hakları ihlali yapmaktadır.Anayasamızda var olan Sosyal Devlet anlayışının Eşitlik ilkesi ile Çalışma ve Seyahat Özgürlüğü ilkesi ihlal edilmektedir.Ordu Valiliğinin bu tutum ve davranışın arkasında bölgeye fındık toplamaya gelen insanlarımızın potansiyel suçlu olabilecekleri şüphesi yatmaktadır ki asıl korkutucu olan budur.Ordu Valiliği adeta niyet okuması yapmaktadır.
Niyet okumak aslında falcıların işidir.Niyet okuyup yaşanan sorunları sadece güvenlik sorunu olarak algılamak ve kendi yurttaşlarına şüpheli yaklaşmak Sosyal devlet anlayış ve tutumuna ters düşmektedir.Sosyal Devlet sorun değil çözüm üretir.Mevsimlik tarım işçilerinin fındık toplama sezonu boyunca geçici barınma yerleri tesis etmek,buraların her türlü olumsuz çevre ve sağlık koşullarını gidermek her şeyden önce göz nurumuz olan fındığımızı toplayan insanlarımıza misafirperverlik ödevimizdir.Aksi uygulamalarla Ordu İlinin imajını kurtarma peşinde olanlar insanlığımızın ortak erdemlerini ayaklar altına almaktadırlar.
EMEP İL BAŞKANI
COŞKUN ÖZBUCAK:
Sorun geçmişi olan bir boyutta, Sınıfsal ve ulusal irdelemek gerekiyor, Çukurovadan tutun Türkiye nin her yerindeki soruna çözüm gerekiyor. Biz de Valiye Ordu’nun sorunlarını götürdük, sorunlardan birisi de mevsimlik işçilerin barınma sorunlarıydı, önerilerimiz oldu, Vali çok ılımlı yaklaştı, sonrasında bu yasak kararı çıktı ortaya, çeliştiğini ifade ettik,sonuç üzerinden konuşmak durumundayız, bu karar uluslar arası sözleşmelere de aykırı, konaklama hakkı olmayanın doğal olarak diğer hakları da olmuyor, fındık üreticisine zararı olacak durumlar yaşanıyor, işçiyi dağıtırsanız, üretici işçiyi nasıl bulacak. İşsizlik, yoksulluk ve göçün olduğu bir yerden gelen işçilere sağlıklı yaşam koşulları olan yerler yapılabilir. Valilik insanca yaşam koşullarının olduğu yerler bulamadık diyor, bu ifade doğru değildir,zaten hazır bir alan bulamazsınız, binlerce insandan bahsediyoruz, bu duruma elbette yoğunlaşmak lazım, böyle bir yerin maliyetinin de çok olmayacağını düşünüyorum, bir çok yol var elbette. Ayrıca yapılacak yerler çok amaçlı da kullanılabilir, mevsimlik işçiler buralarda zaten bir ay kalıyor. Diğer zamanlarda başka amaçlar için kullanılır.
Bu diğer yerlere de örnek olur. Karadeniz den çıkacak böyle bir uygulama, Çukurova vb. yerlere de örnek olur. Ordu’nun güvenlik sorunu yoktur, Dağlarda terörist-gerilla görüldü gibi iddialar var, şimdiye kadar gelenlerde ne kadar kişi böyle bir durumdan dolayı yakalanmış ki güvenlik kaygısı olsun. Buralarda sorun çözülürse diğer bölgelere de önderlik eder. Buradaki sorunu çözmek için nedenlerine bakmak lazım, öncelikle Kürt sorununu çözümlemek lazım, bu sorunun çözümü diğer bir çok sorun çözümü demektir.
T. Vedat ŞENSOY
ÖDP ORDU İL BAŞKANI
Ordu Valiliğinin yayınladığı ve uygulamaya koyduğu genelge doğrultusunda doğu ve güneydoğu bölgesinden fındık toplamak üzere ilimize gelen mevsimlik fındık işçilerinin barınma ve iş bulma sorunu insanlık dramına dönüşmüştür. Her yıl konakladıkları ve fındık üreticileriyle kolayca iletişim kurabildikleri Melet ırmağı çevresine girişleri, çadır kurması ve yerleşmesi yasaklanan işçiler; yılların verdiği alışkanlıkla geldikleri ve çadır kurmak istedikleri Melet ırmağı çevresinde polis barikatıyla karşılaşmaktadırlar.
ÖDP Ordu İl Örgütü olarak; 28 haziran tarihinde yayınlanan genelgenin anti-demokratik olduğunu, yurttaşın yaşamını ve çalışma koşullarını kolaylaştırması gereken kurumların bu genelge ile Anayasamızda ve AİHS ‘de güvence altına alınan çalışma ve seyahat etme özgürlüğünün engellediğini , ikinci sınıf insan muamelesine tabii tutulan, ötekileştirilen ve yok sayılan bu yurttaşların insanlık onurunun ayaklar altına alındığını, bu uygulamanın Ordu halkının misafirperverliğine, bir arada yaşama kültürüne darbe vuran bu anti-demokratik uygulamanın derhal sona erdirilmesi için eşitlikten, özgürlükten,emekten yana olan siyasi partileri DKÖ leri ve sivil ve yerel dernekleri tepki vermeye çağırdık…
Ağustos ayı ile birlikte ilimize gelen fındık işçileri melet ırmağı çevresine alınmadığı gibi hiçbir koşulda çadır kurup toplanma bölgesi oluşturamayacakları dayatması karşısında çaresizlikle konaklamak için yer arayan işçiler nereye giderlerse gitsinler karşılarında ya polisi ya da jandarmayı buldular.
Sorunun yazılı ve görsel medya kuruluşlarında yer almasıyla birlikte oluşturulan kamuoyu sonucunda konaklamalarına ve toplanma bölgesine izin verilmeyen işçiler; perşembe ilçesi Efirli köyü sınırları içerisinde bulunan Akçaova Irmağı kenarında daha önce Bolaman-Ordu yol inşaatı yüklenici firmasına (NTY) ait şantiye alanında (terk edilen) konaklamalarına izin verilmiştir.
Bu gelişme Ordu Valiliği’nin almış olduğu yasaklama kararının keyfi olduğu,hukuksal
hiçbir dayanağının olmadığını açığa çıkartmıştır.
15 yılı aşkın süredir ilimize gelen ve bundan sonrada ilimize gelmeleri kaçınılmaz olan bu yurttaşlarımızın Ordu İlinin emek misafirleri olduğunu , onlara insan onuruna yakışır alanların ve mekanların sağlanması , oluşturulan alanların alt yapı (elektrik, içme suyu, tuvalet, seyyar sağlık merkezi, seyyar mutfak merkezi vb. ) çalışmalarının tamamlanması, ülkenin doğusu batısı kuzeyi ve güneyinde yaşayan tüm yurttaşların bir arada yaşaya bileceğinin en önemli göstergesi olacaktır.
Doğdukları ama doyamadıkları topraklardan yüzlerce kilometre yol kat ederek ekmeğinin ve onurunun mücadelesini veren bu insanlar bu muameleyi hak etmiyorlar. Halkın hizmetkarı olması gereken memurlar, halkın eziyetkarı olmaya devam ediyorlar.Onların yasakçı anlayışlarında ısrar etmeleri halkların birbiri arasına nifak sokmaktan başka bir şeye hizmet etmez.
ZİRAAT ODASI BAŞKANLIĞI:
Onur ŞAHİN
Ordu Ziraat Odası Yönetim Kurulu Üyesi
işçileri ile ilgili İnsan Hakları Derneğini bir çalışma yapıyor olması bizim içinde çok önemli, bu sorunu ancak birlikte çalışırsak hep beraber daha kolay çözeriz. Biz yıllardır yaşanan fındık işçileri ile ilgili çalışmalar yapıyoruz ve bu sorunu çözmeye çalışıyoruz. Bu gün itibariyle baktığımızda sorunun %80 ini çözmüş bulunmaktayız.
Bizim buraya gelen insanlarla her hangi bir sorunumuz yoktur, hepimiz Türk vatandaşıyız, kimseyle sorun yaşamıyoruz, insanlar buraya gelerek seyahat özgürlüklerini kullanıyorlar, neden buraya geliyorsunuz diyemeyiz, fakat Ordu’nun kapasitesi üzerinde insanlar geldiğinde sorunlar çıkıyor, bazı düzenlemeler şart, insanlar yer bulmakta zorlanıyor. Sorunda burada çıkıyor.
Buraya gelen insanlar çok olunca iş bulmakta da zorlanıyorlar, 10-20 gün çalışacakların işçi fazlalığı olunca 3-5 gün çalışabiliyorlar. Bu sorunu ortadan kaldırmak için valilikle ortak bir genelge çıkardık, inşallah bundan sonra kalan sorunu da çözeceğiz. Gelen insanlar dayı başları ile iletişime geçer kendi başlarına gelmezlerse sorunda kalmaz bu sistemi oturtmaya çalışıyoruz.
İNSAN HAKLARINDAN SORUMLU VALİ YARDIMCISI
Adem YILMAZ
Oldukça gergin bir hava da geçen görüşme notları:
Öncelikle siz orduda son dönemlerde gelişen olayları seyahat özgürlüğü olarak mı yoksa başkamı değerlendiriyorsunuz? Ben ona göre size cevap vereceğim. Deyip konuşmasına başlayan İnsan Haklarından sorumlu vali yardımcısı Adem YILMAZ
Çıkardığımız genelge çok doğru bir genelgedir, genelge diğer kurumlarla ortak aldığımız bir karardır. Genelgeyi hayata geçirmeye çalışıyoruz, Orduya gelen insanların burada bir kamp görüntüsü vermesini istemiyoruz.
Devletin insanlara bakma gibi bir zorunluluğu yoktur, biz geçmişte Melet ırmağı kenarında konaklayan bu insanları bu yıl Melet ırmağı kenarında tutamazdık, ırmak taşabilir, insanlar ölebilirdi ve kötü koşullarda kalmalarını istemediğimiz den dolayı iş buldukları yerere direk gitmelerini istiyoruz.
Bu insanlar elçi (dayı başı) vasıtasıyla gelmedikleri için sıkıntı yaşıyorlar, onun için kalacak yerde bulamıyorlar, bu sorunları aşmak için gelmeyin diyoruz.
İlgili kişi ve kurumlara bu konuda gerekli uyarıyı yaptık, basın yoluyla da yaptık, iş varsa gelin, elçileriniz aracılığıyla gelin diyoruz. Orduya her yıl fazla işçi geliyor, ama ne kadar işçiye ihtiyaç olduğunu ben bilmiyorum. Bunu diğer kurumlarımız biliyor.
İnsan haklarından sorumlu Ordu vali yardımcısı, sayın Adem YILMAZ la yaptığımız görüşmede, Efirli de oluşan kamp konusunda bilgisi olmadığını, varsa böyle bir kampın kaldırılacağını söylemiştir. Ayrıca O insanların bizim irademiz dışında geldiklerini, Ordu iline gelmemeleri için daha önce hem dayı başları, hem de, basın yoluyla uyarıldıklarını, bu nedenle de hiçbir şekilde orda ki insanların kendisini ilgilendirmeyeceğini, kendi inisiyatifleriyle geldikleri için kendi başlarının çaresine bakmaları gerektiğini ifade etmiştir.
Heyetin, Devletin, sosyal devlet olma ilkesinin olduğunu, yurttaşının, ulusal ve ulusal üstü mevzuatla güvence altına alınmış bulunan başta yaşam hakkı, kişi güvenliği hakkı, çalışma hakkı, seyahat etme hakkı, sağlık ve beslenme haklarının korunmasını sağlama görevini yerine getirmesi gerektiğinin ifadesi üzerine Vali yardımcısı, Adem YILMAZ, Devletin yapacağı yardımlar sistematiğe bağlıdır, biz yasal görevlerimizi biliyoruz, bunun gereklerini de yerinde getiriyoruz, biz devlet otoritesini temsil ediyoruz, devletin yapacağı yardım belirlenen sistem dışında olmaz, herkese istediği yardımı vermeyiz, bana sormadan kalkıp buraya gelen insanlar ben yardım etmek zorunda değilim, yardımda etmem, demiştir.
Ayrıca, fındık işçilerinden “o insanlar” olarak söz eden sayın YILMAZ o insanların aç oldukları için buralara gelmediklerini, daha iyi yaşamak, daha fazla kazanmak için yerlerinden ayrıldıklarını da iddia etmiştir. İçinde bulunduğumuz durumda yapacağımız bir şey yok diyen sayın YILMAZ, gelirlerse kendileri bilirler bizim uyarılarımız sağlıklı yaşam içindir, demiştir. Ayrıca sorularımıza sürekli, soruyla cevap vereyim diyen sayın YILMAZ, devletin yurttaşı üzerindeki sorumlukları hatırlatmamız üzerine, bize; sürekli yüzünüzü devlete yöneltip konuşuyorsunuz diyerek ön yargılı davranış biçimini sürdürmüştür.
İnsanların kimlik bilgilerini de kimlik kanunu çerçevesinde alıyoruz, başka bir niyetimiz yok diyerek önümüzdeki yıllarda bizimle birlikte bu sorunu çözmeyi teklif etmiştir. Çözüm önerisi olarak ta kendilerinin Ordu ilinin ihtiyacı olan mevsimlik fındık işçi saysını tespit edebileceklerini, bizimde bahse konu bölgeye gidip, valiliğin tespit ettiği kadar işçinin gelmesini sağlamamızı önermiştir.
Kamp yerlerini, görüp görmediğini sorduğumuz vali yardımcısı sayın Adem YILMAZ, bahsedilen yerlere hiç gitmediğini ifade etmiştir.
Tespitler;
*Heyetimiz Ordu, Giresun ve Sakarya illerinde yaptığı çalışmalar sonucu, , Şanlıurfa, Adıyaman, Mardin, Siirt, Diyarbakır ve Batman gibi illerden ekmek parası için gelen, mevsimlik fındık işçilerinin sayı olarak tespitinin çok zor olduğunu, görüştüğümüz yerel yöneticilerinin de bu konuda çok fazla bilgi sahibi olmadıklarını gözlemlemiştir. Tahmini sayılar olarak 6-8 bin işçinin bulunduğu ifade edilmektedir.
*Mevsimlik fındık işçilerinin, büyük bir kısmının aslında fındık toplamak dışında neredeyse yılın tamamında ilden ile dolaşan fındık dışında pamuk, nohut, gübreleme, ilaçlama vs işlerde çalıştıklarını, ilden ile bölgeden bölgeye göç ettiklerini, bir kısmının ise sadece fındık toplama zamanında çeşitli illerde çalıştıklarını gözlemlemiştir.
*Mevsimlik işçilerin çoğu, kendi yaşadıkları topraklarda, toprakları ve yapacakları her hangi bir iş olmadığı için, il il dolaşmak zorunda kaldıklarını ve bununda nedeninin yıllardır bölgede yaşanan çatışmalı ortam olduğunu, heyetimize ifade edilmişlerdir.
*Fındık işçisi ve fındık dışında pamuk, gübreleme, nohut, çapa gibi işlerde çalışmaya çalışan işçilerin, trajedisi daha çalışacağı yere giderken başlamakta. Üstü açık kamyon ,kamyonet kasalarında, tren yada kapasitelerinin çok üstünde bindirilmiş minibüslerde yaşanılan kazalarda olmaktadır.
*Özellikle gittikleri Ordu ilinde, ilin yetkililerince girişleri engellenmiş ve çalışacakları yerler ulaşmışlarsa, orada da çalıştıkları süre boyunca çadırlarda, dere kenarında, elektriksiz, tuvaletsiz, içme suyundan yoksun, sağlıksız bir ortamda, sağlıksız beslenerek yaşamak zorunda kalmaktadırlar.
*Birde hiç çalışamamış hiç iş bulamamış daha kötü koşalarda yaşamaya mahkum edilen insanlar rastlamak mümkün. Özellikle Ordu ilinde fındık işçilerinin daha önce Orduya geldiklerinde kaldıkları melet çayı kenarı, bu yıl valiliğin çıkardığı genelgeyle yasaklanmış, melet nehrinin etrafına çevik kuvvet ve jandarma yerleştirilmiştir. Bundan dolayı insanlar kalacak yer bulamayıp, rast gele sığınılacakları bir yer bulmak için arayışa girmişlerdir.
*En son olarak ordunun Perşembe ilçesine bağlı Efirli ve Elekçide daha önce inşaatın şantiye alanı olan bir yer sığınmışlarıdır. Ortalama 5 dönüm olan Efirli şantiye alanına yaklaşık 400-500 arası insan yaklaşık 60-80- arası çadırla yerleşmişlerdir. Heyetimiz gidip orayı ziyaret ettiği sırada çok kötü koşullarda bir yaşam sürdüklerine tanıklık etmiştir. İkamet eden insanların yarısından fazlasının çocuk olduğunu düşünürsek, bu sorunun daha da vahim bir durumda olduğunu bize göstermektedir.
*Efirli mevkiinde bulunan insanların yarısından çoğunun daha iş bulamadıkları da yapılan sohbetlerde ortaya çıkmıştır. Elektrikten yoksun, içme ve kullanma suyunun olmadığı , tuvaletin olmadığı, sağlıklı bir yaşam için hiçbir koşulun uygun olmadığı bu kamp bir dere kenarında durmaktadır. Fakat daha da kötüsü valiliğin yayınladığı genelge çerçevesinde “bir kamp görüntüsü vermemek için uygulamaya geçen karar sebebiyle, insanların Efirli “kampında” bile kalamayacakları ve bu konuda jandarma birliklerini sık sık orda kalan insanların oradan çıkması gerektiğini söylemesi olmuştur.
*Heyetimiz Ordu’nun Fatsa ilçesine bağlı elekçi deresi kenarında bulunan yere de ziyarette bulunmuştur. Elekçi mevkiinde de yaklaşık olarak 50 ye yakın çadırın kurulu olduğu tespit edilmiş, 300-400 insanın orada da ikamet ettiğine şahit olmuştur. yalnız Elekçi mevkiinde bulunan insanların çoğunun işte olduğu da tespit edilmiştir. Efirli ile Elekçi mevkiindeki tek fark Elekçide insanların çalışıyor olmasıdır. Diğer durumları Efirli bölgesinde karşılaşılan manzaranın aynısı olduğu görülmüştür.
*Çalışanların çalışma koşullarını değerlendirdiğimizde de, çalışma koşullarının da yaşama koşulları kadar ağır. Çok erken saatlerde uyanarak 07-18.00 a kadar, kimi zaman yağmur çamur, kimi zaman, güneşin altında çok düşük ücretlerle çalıştıkları tespit edilmiştir.
*Fındık işçilerinin yevmiyeleri, illerde valiliğinde içinde olduğu, ücret tespit komisyonlarınca belirlenmektedir. Belirleme kriterleri işçilerin geldiği il yada bölgeye, üretici ile olan ilişkileri, ürün verilen yada verilmesi beklenen fiyata hükümetin politikalarına göre ayarlanmaktadır. Ancak bir diğer tespitimizde, Ordulu olup fındık işçiliği yapan insanlarla, Ordu dışından gelen insanların aldığı ücret arasındaki farktır. Yerli işçiler 35-40 ytl arası, dışardan gelen insanlarda 20-27 ytl arası yevmiye almaktadırlar. Bunun yanında Hane halkının çocuk, kadın yaşlı bütünüyle çalışmaya çalışan fındık işçilerinin aldıkları ücretlerin bir kısmı yeme-içmeye, bir kısmı sağlık giderlerine, bir kısmı dayı başına, bir kısmını da geri dönmek için kullandıkları tespit edilmiştir.*Daha önceki yıllarda, fındık toplamak için gelen insanların ifadelerine göre, geçmişte karşılaşmadıkları bir ön yargıyla karşılaştıklarıdır. Hem kolluk kuvvetleri hem devlet yetkilileri, hem de halk tan gelen olumsuz tepkileri anlamadıklarını, daha önce çalıştıkları yereler de bir çok imkandan yaralandıkların söyleyen insanlar, bu yıl bir çok imkandan yararlanamadıklarını ifade etmişlerdir. İçme suyu almaya gittikleri köyden su alamadıklarını, camide cep telefonunun şarja koymak istediklerini yalnız izin alamadıklarını, ortak yaşam alanlarına sık olmasa da gittiklerinde insanların bakışlarından çok rahatsız oldukların, bunun içinde çok fazla ortak yaşam alanlarına gitmediklerini ve buna benze bir çok olayın yaşandığını ifade etmişlerdir. Bunu heyetimiz de gözlemlemiştir, iki gün boyunca Ordu il merkezinin çeşitli yerlerini gezdiğimizde, her hangi bir fındık işçisine yada işçilerine rastlanmamıştır.
*Devlet yetkilileri fındık işçileriyle direk muhatap olmaktansa, kolluk kuvvetleriyle karşı karşıya gelmelerini tercih etmektedir. Bununda işi daha da çözümsüz ve muhatapsız hale getirdiği tespit edilmiştir.
*Yine ‘Aralarında PKK liler olabilir’ açıklaması yapan Ordu eski Valisi Kemal Yazıcıoğlu’nun, görev yaptığı 1997-2006 yılları arasında Kürt işçileri ile ilgili yaşanan ciddi sorunların yeniden yaşanacağı kaygısı heyetimizde oluşmuştur.
*Belediyelerin hiçbir şekilde fındık işçilerin yaşadığı yere hizmet vermediğini, en azından içme suyu ve tuvalet, kaldıkları yerlerin temizliği, konusunda belediyenin yardımcı olabileceğini, ama bununda yerine getirmediğine tanıklık edilmiştir.
*Gerek fındık işçilerinin, gerekse de diğer mevsimlik işçilerin, Ekim ayı sonuna kadar değişik illerde çalıştıkları gerçeği göz önüne alındığında, bir çok çocuğun eğitimden mahrum kaldığını da görebiliriz. Ailelere yaptığımız sohbetlerde kendi ifadelerinden yola çıkarak aslında bir çok çocuğun çeşitli okullara kayıtlı olduğu, fakat ekim sonuna kadar okullara gitmedikleri tespit edilmiştir.
*Heyetimiz farklı illerden gelen mevsimlik işçi çocuklarının, yaşadıkları sağlıksız ortamdan dolayı, mağdur oldukları, bu mağduriyetlerinin fiziki olarak çocukları etkilediğini, çocukların çok ciddi sağlık sorunları yaşadıklarını, bir çoğunun bahsettiğimiz koşullardan dolayı saçlarının bitlendiğini, çıplak ayakla dolaşmalarından kaynaklı, bir çoğunun ayaklarının ve yüzlerinin yara bere içerisinde olduğu tespit edilmiştir.
*Kadınların, tarlalarda çalışma dışında, yaşadıkları çadırlardaki, yemek, temizlik, çocuk bakımı gibi kadın olmalarından kaynaklı daha çok mağdur oldukları burada gözlemlenmiştir.
Zaten yola çıkışlarından itibaren mağdur olan mevsimlik fındık işçilerinin, birde devletin yasallaştırmaya çalıştığı dayıbaşı sistemi tarafından mağdur edildikleri gözlemlenmiştir.
Öneriler ve Sonuç;
Ulusal üstü insan hakları belgelerinde , iLO belgelerinde ve iç hukukta yer alan haklar ve özgürlükler uygulanmalıdır.Bu bağlamda:
*Bu bölgede yaşayıp da üretememelerinden dolayı mağdur duruma düşen/düşürülenlere devlet tarafından telafi edici önlemler acil olarak alınmalı,
*Mevsimlik işçiler sosyal güvenceye kavuşturulmalı,
*Devlet bölgedeki mayınlı alanları bir an önce temizlemeli, işsiz ve topraksız insanlara iş alanı tahsis etmeli ,
*Mevsimlik işçilerin yoğun olarak çalıştıkları bölgelerde devlet tarafından sosyal meskenler tesis edilmeli, çalışma mevsimlerinde kendilerine tahsis edilmeli,
*Tesis edilecek mekanların sel tehlikesi olamayan, insan sağlığına uygun mekanlar olmasına dikkat edilmeli ve sağlık ekiplerinin devamlı sağlık hizmeti vermeleri sağlanmalı,
*Yerel yöneticilerin mevsimlik işçilere yönelik ayrımcı tavırlarını terk etmeleri, terk etmeyenler için kovuşturma ve görevden uzaklaştırmaya varacak düzeyde yaptırımlar öngörecek yasal düzenlemeler yapılmalı,
*Gelen mevsimlik Kürd işçilerin kimliklerinin toplatılması ve ayrımcı uygulamalardan derhal vazgeçilmeli,
*“Güvenliğe” gösterilen hassasiyet, insanca yaşam, sağlık, insanların barınabilecekleri yerler ve kalacakları yerler içinde gösterilmeli,
*Mevsimlik işçileri, “dayı başı, elçi” gibi aracılar yerine yasalar önünde tanınacak, haklarını arayabilecekleri yasal düzenlemeler yapılmalı,
*Mevsimlik işçilerin, haklarını arayabilmeleri için örgütlenmelerinin önünü açıcı yasalar çıkarılmalı, örgütlenmeleri için desteklenmeli,
*Çocuklar eğitim haklarından kesinlikle mahrum bırakılmamalı, buna yönelik derhal tedbirler alınmalı,
*Çocukların, çalıştırılmasının önüne geçilmeli ve çocukların emeklerinden yararlanmaya son verilmeli,
*Ücret tespit komisyonuna, illerde bulunan sivil toplum kuruluşları da dahil edilmeli, sivil toplum örgütleri ücret belirleme de söz sahibi olabilmeli,
*Her yıl bir insanlık dramına dönüşen kazalara davetiye çıkaran minibüs ve kamyon kasalarındaki insanlık dışı yolculuk tarzı yasaklanmalı, onun yerine devlete ait demiryolunun gidebildiği yerlere kadar bedelsiz tren yolculuğu sağlanmalı, sonrasında kamuya ait bazı servis araçlarıyla konaklayacakları sosyal mesken alanlarına kadar ulaştırılmalı,
*Kadınların ezilmesini ve iki kat sömürülmelerinin önüne geçecek başta eğitim ve diğer haklar sağlanmalı, kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık yapılmalı, emeklerinin karşılığı eksiksiz karşılanmalıdır.
İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi için çalışan İnsan Hakları Derneği’nin araştırma ve inceleme heyeti olarak yukarıda yer alan tespit, öneri ve sonuçları kamuoyunun ve yetkili makamların bilgilerine saygıyla sunarız.
SEVİM SALİHOĞLU |
VEYSİ ALTAY |
GUNAY YOLSAL |
NESLİN GÜMÜŞ |
NEŞE GÜNDÜZ |
HÜSEYİN ATILGAN |
İHD GENEL SEKRETERİ |
İHD MYK ÜYESİ |
İHD TRABZON ŞUBE BAŞKANI |
İHD SAKARYA ŞUBE BAŞKANI |
İHD SAKARYA ŞUBE SEKRETERİ |
İHD SAKARYA ŞUBE YK ÜYESİ |