Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi (Turkey Human Rights Litigation Support Project), İfade Özgürlüğü Derneği, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi, Batman Barosu, Bingöl Barosu, Sivil Alan Araştırmaları Derneği, Civil Rights Defenders, Dersim Barosu, European Lawyers for Democracy and Human Rights (Avrupa Demokrasi ve İnsan Hakları için Avukatlar Birliği), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Düşünce Suçuna Karşı Girişim, International Federation For Human Rights (Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu), Lambdaistanbul LGBTİ+ Dayanışma Derneği, Kaos GL Derneği, Yaşam Bellek Özgürlük Derneği, London Legal Group, Mardin Barosu, Muş Barosu, Çağdaş Hukukçular Derneği, P24 Bağımsız Gazetecilik Derneği, Research Institute on Turkey (Türkiye Araştırmaları Enstitüsü), Roman Hafıza Çalışmaları Derneği/Romani Godi, Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği, Şırnak Barosu, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, Üniversiteli Kuir Araştırmaları ve LGBTİ+ Dayanışma Derneği, Van Barosu ve İnsan Hakları Ortak Platformu: Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Yurttaşlık Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, İnsan Hakları Derneği ve Hak İnisiyatifi Derneği’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Oya Ataman grubu – Türkiye (Başvuru. No. 74552/01) ve 73 adet tekrarlayan davadaki kararlarının icrasına yönelik denetim sürecinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi İçtüzüğünün 9.2 sayılı Kuralı uyarınca sunduğu gözlemler
I. Özet
AİHM’nin Oya Ataman grubu davalarına ilişkin bulguları, kısıtlayıcı kanunlar ve uygulamalar nedeniyle Türkiye’de barışçıl toplantı özgürlüğü hakkının nasıl engellendiği göstermektedir. Özellikle, Mahkeme ilk olarak Türk yetkililerin Sözleşmenin 11. Maddesinin gerektirdiği şekilde barışçıl toplantılara belli bir ölçüde tolerans göstermediğini ortaya koymaktadır. İkinci olarak Mahkeme, toplantı özgürlüğü hakkı ve/veya gösterilerde kolluk görevlilerinin güç kullanımı ile ilgili başvurulardaki artışa ve Türkiye’nin gelecekte benzer ihlallerin yaşanmasını engellemek için genel tedbirler alma ödevine değinmiştir. Üçüncü olarak AİHM, sürekli aşırı güç kullanmanın barışçıl toplantı hakkının kullanımı üzerinde caydırıcı bir etki yarattığına da dikkat çekmektedir. Son olarak Mahkeme, göz yaşartıcı gazın uygun şekilde kullanımına dair güvencelerin sağlamlaştırılması gerektiğini; ayrıca, protestoculara karşı aşırı güç kullanımının ne ölçüde makul ve orantılı olduğuna dair ex post facto bir incelemenin yapılması gerektiğini vurgulamaktadır.
Oya Ataman grubu davalarına ilişkin AİHM kararlarının ardından, Mahkemenin bulgularına ve bu konudaki Bakanlar Komitesi kararlarına rağmen, Türk Hükümeti uyumsuz olan yasal çerçevesini Mahkeme içtihatlarına uygun olarak değiştirmeyi ve adli ve idari uygulamalarını Sözleşme standartlarına uyumlu hale getirmeyi ihmal etmiştir. Üstelik, Türk Hükümeti siyasi muhalefetin ve diğer muhalif seslerin barışçıl toplantı özgürlüğü hakkını yok etmeye yönelik çabalarını daha yoğun ve geniş kapsamlı olarak sürdürmüştür. Özellikle Temmuz 2016’da meydana gelen darbe girişiminden sonra (Olağanüstü Hal döneminde ve sonrasında), Türkiye’de barışçıl toplanma hakkının sınırlandırılması sıradan bir uygulama haline gelmiştir. 2911 sayılı Kanunun Mahkemenin içtihatları ile uyumsuz olan ve hala ele alınmayan unsurlarına ek olarak, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişiminden sonra ilan edilen olağanüstü hal kapsamında barışçıl toplantı özgürlüğü hakkına ciddi ek kısıtlamalar getirilmiştir. Olağanüstü hal resmi olarak 18 Temmuz 2018 tarihinde sona ermesine rağmen, bu dönemde uygulanan ve AİHM’in içtihatlarında belirlenen ilkelere uygun olmayan ağır kısıtlamalar mevzuata kalıcı olarak dahil edilmiştir.
Çeşitli STÖ’ler tarafından derlenen bilgiler ve istatistiklere göre, Türkiye’de yerel makamların iç hukuku uygulaması ve yorumlaması sonucunda barışçıl toplantı hakkına yönelik ağır ihlallerin devam etmesinin üç temel nedeni bulunmaktadır: i) gösteriler ve etkinliklere yönelik uygulanan genel ve özel yasaklar; ii) polisin aşırı güç kullandığı müdahaleler; ve iii) barışçıl protestocuların kriminalize edilmesi. Ayrıca, bu kanunların uygulanışı ve yetkililerin pratikleri nedeniyle, başta Kürtlerin yoğunlukta olduğu güneydoğu bölgesi, kadın hakları örgütleri, LGBTİ+ gruplar ve işçiler olmak üzere ülkenin belli bölgeleri ve grupları orantısız olarak etkilenmiştir.
STÖ’lere göre, Oya Ataman grubu davaları ile ilgili denetim sürecinde Türkiye’deki barışçıl toplantı özgürlüğü hakkının kullanılmasına ilişkin durum ciddi olarak kötüye gitmiştir. Demokrasinin ve çoğulculuğun güvence altına alınmasında toplantı özgürlüğü hakkının oynadığı zaruri rol ve Türkiye’de 2023 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri göz önüne alındığında STÖ’ler, Bakanlar Komitesinin Oya Ataman grubu ile ilgili AİHM kararlarının icrasına ilişkin denetiminde acilen güçlü ve kararlı bir yaklaşım benimsemesinin gerektiğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda STÖ’ler, Bakanlar Komitesinin Türkiye’yi aşağıdaki adımları atmaya çağırmasını tavsiye etmektedir:
Başvurunun tamamına buradan erişebilirsiniz: Oya Ataman karar grubu STK ve barolar ortak Kural 9 bildirimi