“Paralel Yapı”ya Yönelik Operasyonlar Hakkında

16 Aralık 2014

14 Aralık 2014 günü, “paralel yapı” adı altında sürdürülen polis operasyonlarının bir yenisi daha yapıldı. Bu operasyonun özelliği Samanyolu grubu ile Zaman Gazetesi’ne yönelik olmasıdır.

Siyasal iktidarın, paralel yapı adı altında Fettullah Gülen Cemaati içerisinde bulunan belli bir kesime yönelik yargı yolu ile baskı politikası yeni bir aşamaya ulaşmış durumdadır. Yazılı ve görsel medyanın evrensel hukuk ilkeleri göz ardı edilerek bu operasyonlar kapsamında yeniden hedef haline getirilmesi basın özgürlüğü bakımından Türkiye’nin mevcut kötü sicilini daha da kötüleştirmiştir.

Türkiye’de yıllardır Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kullanılarak siyasal iktidara muhalif kesimler baskı altına alınmakta ve bu çerçevede her türlü demokratik ve meşru mücadele yürüten kişiler terörle suçlanabilmektedir. Türkiye’nin yakın tarihi bunun örnekleri ile doludur. Siyasal iktidarların baskı politikasını uygularken, özellikle yargıyı kullanmaları Türkiye’deki yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı sorununu her defasında sorgulanır hale getirmiş ve böylece Türkiye’de yargı en az güven duyulan kurum haline getirilmiştir. Bu nedenledir ki hükümetlerin adliyeye intikal eden olaylarla ilgili açıklamaları inandırıcı gelmemektedir.

Türkiye’de başta adil yargılanma hakkı olmak üzere masumiyet karinesi, savunma hakkı gibi en temel insan hakları sürekli ihlal edilmektedir. 14 Aralık günü gerçekleştirilen polis operasyonlarında soruşturmaların gizliliği kararı alınması savunma hakkına getirilmiş önemli bir ihlaldir. Bu operasyonda gazetecilerin gözaltına alınması, halkın haber alma hakkı bakımından yeni bir ihlalin yaşanmakta olduğunu göstermiştir. Türkiye tutuklu gazeteciler, tutuklu avukatlar, tutuklu sendikacılar, tutuklu insan hakları savunucuları ülkesi olmaktan maalesef bir türlü çıkamamaktadır. Siyasal iktidarlar her defasında bu kişilerin gazetecilik, avukatlık, sendikacılık ya da hak savunuculuğu görevleri nedeni ile değil de “terörist” örgütlerle ilişkileri nedeni ile gözaltına alınıp tutuklandığından bahsetmektedir. Siyasal iktidara sesleniyoruz. Başta MİT Müsteşarı olmak üzere Genel Kurmay Başkanının ve Türkiye’de yaşayan hemen hemen herkesin terörist olmakla suçlanabildiği bir ülkede bu gerekçeniz karşılık bulmamaktadır. O halde yapılması gereken şey en kısa zamanda TMK’yı ortadan kaldırmaktır.

Fettullah Gülen Cemaati’ne yönelik polis operasyonlarının bu cemaatin devlet içerisinde “paralel yapı” adı altında yasa dışı olarak örgütlenmesinden kaynaklandığı belirtilmektedir. O halde siyasal iktidara soruyoruz. Devlet içerisinde yasa dışı yapılanmaların en önemlileri olan kontr-gerilla, JİTEM, Hizbulkontra gibi yapılanmalar tasfiye edildi mi? Devlet içerisindeki yasa dışı yapılanmaların varlığını sürdürüyor olması nasıl izah edilecek? Siyasal iktidarın MGK vasıtası ile belli kesimleri veya grupları yasa dışı grup ilan etme yetkisi var mıdır? Milli Güvenlik Siyaset Belgesi aracılığı ile vatandaşın “iç düşman” ilan edilmesi Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) uygun mudur? Bu sorular çoğaltılabilir. Ancak siyasal iktidara seslenmek istiyoruz. Devlet içerisinde yasa dışı her türlü yapılanma mutlaka tasfiye edilmeli, sorumlular yargı önüne çıkarılmalıdır.

Samanyolu Grubu, Zaman Gazetesi ve gazetecilere yönelik operasyonlarda gözaltına alınanların serbest bırakılmasını, bu operasyonlarda siyasal iktidarın basın özgürlüğüne, adil yargılanma ve savunma hakkına yönelik baskı politikasını sona erdirmesini ve herkesin hukuk güvenliği hakkından yararlanması için gerekli tedbirleri almasını bu vesile ile bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 

Bir cevap yazın