Geçtiğimiz hafta Pazar günü TAYAD tarafından Açlık Grevinde olan avukatlar için yapılan eyleme katılan üniversite öğrencisi M.D ve yanındakiler yine şiddet kulanarak gözaltına alındılar. TC Anayasasının 34. Maddesine göre “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Oysa OHAL süresi boyunca toplumun bu muhalefet etme biçimi her şeferinde şiddet kullanarak engellenmiş, insanlar darp edilmiş, para cezalarına çarptırılmış, gözaltına alınmışlardır. OHAL’in kalkmasına rağmen bu uygulamalar Valilik kararıyla hala devam ediyor/ettiriliyor. Yapılan şiddet ise hiç bir şekilde cezalandırılmıyor.
İktidar tarafından kadına ve çocuğa karşı ayrımcı politika üretildiği ve bu polika nedeniyle binlerce kadının erkek şiddetine kurban gittiği hapimizin malumudur. Suç işleyen ve kadına şiddet uygulayanlar cezasızlık ile ödüllendirileceklerinin ne yazık ki farkında. Bu farkında olma durumu yaygın olarak kadını nesnelleştiren, araçsallaştıran ve dört duvar arasına mahkum etme zorbalığının dayatılmasına neden olmaktadır.
M.D gözaltına alınırken bir polis tarafındanda cinsel saldırıya uğradı ve bu saldırının görüntüleri sosyal medyada da paylaşıldı. Tabiri caizze suçüstü yakalandı polis. Bu resimlerin paylaşılmasını ardından avukatları tarafından suç duyurusu yapıldı ve kamuoyunun tepkisi oluştu. Ankara Emniyet Müdürlüğü genç kadını babasının “FETÖ/PDY terör örgütü içerisinde faaliyet yürüttüğünü” iddia şeklinde açıklama yaptı. Bu açıklama olayın vahametini daha da ileri boyuta taşımaktadır. Ve yine bu açıklama, cinsel saldırıların devlet tarafından sahiplenildiğini, kendilerine düşman olarak gördüklerine uygulanabilir olduğunu belirtmektedir. Türkiye tarihihi gözaltında yapılan cinsel saldırı ve istismarlara yabancı değildir.
AKP Milletvekili Özlem Zengin’de bu saldırı için vahim açıklamalarda bulunmuştur. Zengin polisin gözaltına alırken cinsel tacizde bulunduğu kadın öğrenci M.D’e ilişkin, “Bu görüntülerde, özensizlik içerisinde bir tavır görüyorum. Bir telaş içerisinde bir kişiyi arabaya yerleştirmeyle alakalı telaşın verdiği bir yanlış hareket var. Keşke orada bir kadın polis olsaydı, onlar müdahil olsalardı” dedi. Cinsel saldırının telaş ile değerlendirilmesi, suçun hafifletilmeye çalışılması açıklanamaz. Ancak bu açıklama, saldırıyı suç olmaktan çıkarmanın telaşı olarak tanımlanabilir.
15 Ekim 218 tarihinde göçmen bir kadın, polis tarafından cinsel saldırıya uğramış, parası da gasp edilmiştir. Şikâyet için gittiği karakolda “O zaten it gibi pişman şu an, ben onun cezasını vereceğim. Sen şimdi git duşunu al, güzelce dinlen, bu olayları unut takma” denilmiştir. Kadınların uğramış oldukları saldırılarda suçun ortaya çıkmasının önleyen zihniyet budur! Kadını incitici, yargılayıcı, yaralayıcı bir noktada tutmaya çalışan bu zihniyetleri kabul etmiyoruz. Tüm kadınlar olarak cinsel 2 saldırıya uğrayanların haklarını arama noktasında sonuna dek yanındayız. Saldırılar kadının onurunu yok etmez, olayın aydınlatılmaması travma yaratacaktır ve toplumun çürümesine yol açar.
TC Devleti başta Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi olmak üzere, kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik sözleşmelerde imzası olmasına karşın, bu sözleşmelere aykırı davranmaktadır. Bu olayın faili olan polisin cezalandırılmaması suçtur. Kadınlar her an polisin hem fiziksel hem de cinsel tehdidi altında kalması kabul edilemez. Olayın failinin görevine derhal son verilsin. Hükmü açık olan bu suçun gerektirdiği şekilde cezalandırılsın. İHD olarak bu suçun cezalandırılması sürecinin takipçisi olacağız.
İHD Merkezi Kadın Komisyonu