Bugün 26.06.2009.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1987 yılında “İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme”yi kabul etmesi ve 1997 yılında ise bu sözleşmenin yürürlüğe girdiği gün olan 26 Haziran’ı “İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” olarak ilan etmesinin 12. Yıldönümü.
Geçen yıllarda ülkemizde kolluk şiddeti sona ermediği gibi, ölümle sonuçlanan olaylarda –nadiren- açtırılması başarılan davalara karşı tahammülsüzlük artık fiili saldırıya dönüşmüş durumda.
Bugün Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmekte olan davada, tahliyesini talep eden Önleyici Hizmetler Şubesi’nde görevli tutuklu polis memuru Mehmet Ergin’in “Benim içim rahat, görevimi yaptım” beyanına, davaya müdahil olarak katılan maktûl Çağdaş Gemik’in ailesinden bir kişinin tepki göstermesi üzerine başlayan gerginlikte, mahkeme başkanı tarafından “bağıranları gözaltına alın” talimatı verilmiştir.
Mahkeme Başkanı’nın bu ölçüsüz talimatının “duruşmanın düzenini sağlamak” kavramı ile ilişkilendirilmesi mümkün değildir. Çünkü bu sırada duruşma zaten sona ermiş ve tutuklu polis memuru görevli Jandarma personeli tarafından salondan çıkarılmıştır.
Hâkimin talimatını “bir intikam ve gözdağı” fırsatı olarak değerlendirdiği anlaşılan görevli/görevsiz polis memurları, duruşma salonunda bulunan ailenin etrafını sarmış, salonda ve koridorlarda şiddet uygulamış, gaz kullanmış ve aileyi döverek gözaltına almıştır.
12 kisi Gemik’in ailesinden ve 3’ü izleyici olmak üzere toplam 15 kişi dövülerek gözaltına almıştır. Çağdaş Hukukçular Derneği Antalya Şube Sekreteri Avukat Ayçin Turna saldırıya uğramıştır. Yaralanmış olan baba Haşim Gemik şikâyette bulunması üzerine savcı talimatıyla gözaltına aldırılmıştır.
Bu tahammülsüzlük, Çağdaş’ın ölümüne neden olan iklimin devamıdır.
Vurmak, yaralamak öldürmek ama asla suçlanmamak isteyen kolluk, yargılanmaya tahammül gösterememektedir. Bu gibi davaları, tutuklu arkadaşlarının şahsında “kendilerine yapılmış bir saldırı” kabul eden kolluk amir ve memurları durdurulmalıdır.
Hâkim ve savcıların bu iklimi sürdürecek tutum ve davranışlardan kaçınması zorunludur.
Maktûl Çağdaş GEMİK’in ailesi ve yakınları serbest bırakılmalı, bugün kendilerine saldırıda bulunan kolluk görevlileri hakkında adli ve idari soruşturma başlatılmalıdır.
Bugüne kadar cezasızlık sayesinde beslenip geliştiği unutulmaması gereken sistemli “KOLLUK ŞİDDETİ” canavarına artık dur denilmelidir.
Bunun yolu dava ve duruşmalarını takip eden mağdur ve maktul yakınlarını dövmek, gözaltına almak, dava açarak yıldırmaya çalışmak değil, sorumluların etkili ve hızlı bir adli işleyişle cezalandırılmasını sağlamaktır.
Maktûl Engin ÇEBER’in ablasına duruşma salonu içerisinde gerçekleştirilen taciz, maktûl Baran TURSUN’un babasına yöneltilmiş bir dizi soruşturma ve kovuşturma, bugün Maktûl Çağdaş GEMİK’in ailesine yapılan saldırı ile birlikte düşünülünce, aynı işkence ve yaşam hakkı ihlali gibi, davalara tahammülsüzlüğün de sistematik hale gelmeye başladığını göstermektedir.
Bizler gerek bu davaların, gerekse mağdur ve maktûl yakınlarına yönelik şiddet ve yıldırma girişimlerinin takipçisi olacağımızı duyurur, tüm basın ve kamuoyunu bu saldırı üzerinden kolluk şiddeti karşısında duyarlılığın arttırılmasına çağırırız.
Saygılarımızla.
İnsan Hakları Derneği | Türkiye İnsan Hakları Vakfı | Çağdaş Hukukçular Derneği |