“Engellilik Temelinde Ayrımcılığa Karşı Mücadele” Açılış Konuşması

Engellilik Temelinde Ayrımcılığa Karşı Mücadele

Açılış Konuşması

Yusuf Alataş, İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı
26 Nisan 2006, Etap Mola Otel, Ankara

Değerli konuklar,
İnsan Hakları Derneği’nin Engellilik temelinde Ayrımcılıkla mücadele kampanyası çerçevesinde düzenlediği bu toplantıya hoşgeldiniz.
Hepimizinde bildiği gibi dünya nüfusunun yaklaşık %10'unu herhangi bir biçimde engelli olarak yaşamlarını sürdürmektedir. Bu oran Türkiye’de yapılan çalışmaların ortaya çıkardığı sonuca göre %9 civarındadır. Bu kişiler, dünyanın her yerinde içinde yaşadıkları toplumla bütünleşmede çeşitli engellerle karşılaşmaktadır. Toplumsal yaşama katılımın önündeki bu engeller, aynı zamanda bu kişilerin ayrımcılık, hak ihlali ve yoksulluğa maruz kalma risklerini de beraberinde getirmektedir. Hükümetlerin engellilerin gereksinimlerini görmezden gelmesi ve bu kişilerin insan hak ve özgürlüklerini eşit bir temelde kullanmalarının önündeki engelleri ortadan kaldırmaktaki başarısızlıkları toplumsal tecrite ve dışlanmaya yol açmaktadır.
Engellilerin dışlanması, farklı biçimlerde ve farklı derecelerde olsa bile dünyanın hemen hemen her yerinde gözlenebilir bir olgu olma özelliği taşımaktadır. Temel hak ve özgürlüklerinin ciddi bir biçimde ihlal edilmesine karşın engellilerle ilgili konular toplumsal kalkınma çerçevesi içinde yaygın olarak ele alınmış, insan hakları boyutu çok uzun zaman ihmal edilmiştir.
Tarihsel olarak engelliliği tıbbi bir sorun olarak gören yaklaşım nedeniyle engellilerin maruz kaldıkları insan hakları ihlalleri daima maskelenmiştir. Engellilere karşı sistematik insan hakları ihlallerinin varlığı bireysel araştırmalarla ortaya çıkarılmıştır. Ancak engellilerin sahip oldukları eşit insan haklarının güçlendirilmesine yönelik etkili bir taahhüte, araştırma ve uygulamanın ise daha örgütlü bir yaklaşıma ihtiyacı vardır.
Ancak son yıllarda özellikle engellilerin kendi örgütlenmelerinin sayesinde engellilerin de aynı insan hak ve özgürlüklere sahip olduğuna ilişkin yaklaşım giderek ağırlığını koymaktadır. Özellikle Engellilere ilişkin Dünya Eylem Planının Birleşmiş Milletler nezdinde kabulu ve ardından Engellilerin Fırsat Eşitliğine İlişkin Standart Kuralların kabulü, bu süreci hızlandırmıştır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun kabul ettiği kararlar çerçevesinde engellilerin insan haklarının korunmasının Devletlerin sorumluluğu olduğu ve engellilikle ilişkili eşitsizlik ve ayrımcılığın insan hakları ihlali olduğunun altı çizilmiştir.
Engelliliğe insan hakları yaklaşımı, engellilerin insan haklarına ve engelli kişilerin dışlayan toplumsal yapı ve çevreye vurgu yapar. İnsan hakları yaklaşımı aynı zamanda daha fazla içerilme ve haklara saygı göstermenin yaygınlaştırılması için toplumsal değişim potansiyelini de ortaya çıkarır.
Insan haklarının korunması ve yaygınlaştırılmasının en önemli yollarından birisi, insan hakları hareketinin, içinde bulunduğu çalışma alanlarında etkili olmasını sağlayacak yeterli bir kapasiteye sahip olmasıdır. Bu çerçevede, etkili ve uygun bilgi toplama yöntem ve teknikleri kullanarak insan hakları bilgisine erişimin geliştirilmesi kapasite geliştirmenin önemli unsurlarından birisidir.
Engellilerin insan haklarının korunması ve yaygınlaştırılmasının temel unsurlarından birisi bir yandan engellilerin hak ve özgürlüklerine ilişkin bilgi kapasitesini artırmak ve kamuoyu duyarlılığı oluşturmak olarak tariflenebilirken bir diğer temel konu da engellilerin yaşadığı insan hakları ihlallerine ilişkin bilgi toplama ve yayma süreçlerini geliştirmektir. Toplumsal alanda genel bir izleme engellilerin maruz kaldıkları insan hakları ihlallerinin kapsamını ortaya çıkaracaktır. Bu da değişimi yaygınlaştırmak için en önemli adımdır. İzleme, engellilerin adalet, eşitlik, kendi hayatını kendi belirleme, onur ve yaşadıkları toplumda değerli kılınmaya yönelik çabalarını destekleyecektir.
İnsan Hakları Derneğinin engellilik sorun alanındaki genel amacı, izleme, belgeleme ve raporlama araçlarını kullanarak engellilerin insan haklarının korunması ve bu bağlamda engellilere karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmaktır.
Engelli kişilerin karşılaştığı sorunları insan hakları perspektifinden ortaya koyduğumuzda, bu kişilerin karşılaştığı sorunların ayrımcı düzenleme ve uygulamalardan kaynaklandığını görüyoruz. Burada söz konusu olan ayrımcılık, daha çok engelli kişilerin özel durumlarının kamusal düzenleme ve uygulamalarda hesaba katılmamasından kaynaklanan bir ayrımcılıktır.
Engelli teriminin kullanılması da, bu duruma işaret eder: Belirli bedensel ya da zihinsel yetilerin kaybedilmesi, herkesin karşılaşabileceği olgusal bir durumdur. Yeti ya da işlev kaybı (sakatlanma) olgusal bir durumdur; oysa sosyal hayatın ve kamu hizmetlerinin düzenlenmesinde bu yeti ya da işlev kayıplarının hesaba katılmaması, bu durumda kişilere engel yaratmaktadır. Örneğin gözleri görmeyen bir kişinin öğrenim görmek açısından karşılaştığı engel, gözlerinin görmemesi değil, erişebileceği, kullanabileceği öğrenim malzemelerinin sağlanmaması ya da gözleri görmediği için okula kabul edilmemesidir. Ya da yürüme işlevlerinin kaybı söz konusu olan bir kişinin kent merkezine gitmek açısından engeli, bu işlev kaybı değil, taşıtlar, kaldırımlar ve yaya geçitlerinin onun ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmadan yapılmış olmasıdır.
Bu anlamda, engellilik meselesi konusunda insan hakları savunucularının önerdiği yaklaşım, bir yeniden formülasyondan çok meselenin doğasından kaynaklanır. Engellilik sorunu toplumsal anlayışlardan ve kamusal düzenleme ve uygulamalardan kaynaklandığına göre, insan onurunu koruma ve insan haklarını her kişinin durumunda, o durumun özel koşullarını hesaba katarak gerçekleştirme sorunudur; böyle bir soruna, insan hakları hukukunun araçlarıyla yaklaşmak yerinde olur. Devletlerin bütün kişilerin temel hak ve özgürlüklerini koruma yükümlülüğü, söz konusu engellerin ortadan kaldırılmasının yanı sıra bu kişilerin işlev ya da yeti kayıplarını olabildiğince (kaynakların izin verdiği ölçüde) azaltılması için uygun sağlık hizmetlerini de kamusal bir görev olduğu anlamına gelir.
İnsan Hakları Derneği’nin bu konuda daha önce yapmış olduğu çalışmalarda da işaret edildiği gibi, engellilerle ilgili hayır amaçlı çalışmalar ya da engellilere dışarıdan bakarak yapılan çalışmalar, meselenin kaynağını görmeyi ve engelli kişileri ve onların karşılaştığı engelleri görünür hale getirmeyi başaramaz. Bu tür çalışmalarda insan olarak engelli kişilerden çok, yardıma muhtaç ve kendine yeterli olmayan kişi imajlarının ortaya çıkması tehlikesi vardır. Engellilerin toplumdan dışlanmasının arkasında da çoğu zaman bu imajlar vardır.
Sonuç olarak, engellilik, kaynağı itibarıyle toplumsal bir sorundur ve bu engeller, kamu politikaları ve toplumsal düzenlemeler yoluyla kaldırılmalıdır. İnsan hakları açısından engellilik sorununun özü budur.
Engellilerin hakları, uluslararası insan hakları sözleşmelerinde yer alan standartlardan ayrı yeni bir insan hakları manzumesi değildir. İnsan hakları sözleşmeleri ve diğer araçlar herkes için olduğuna göre, engellilere de eşit bir biçimde uygulanabilir olmalıdırlar. Bu nedenle engellilerin insan hakları mevcut insan hakları çerçevesi içinde kabul edilmelidir.
Engellilerin hakları yeni haklar olmamakla birlikte, insan haklarının uygulanmasının yeni bir boyutunu oluşturur. İnsan haklarının engelliler tarafından eşit biçimde kullanılması ile ilişkili olarak farkındalık yaratmak ve kapasite geliştirmek için yapılması gereken pek çok şey vardır. Bu anlamda özellikle hükümet dışı kururluşların ve sivil toplum örgütlerinin kapasitelerinin geliştirilmesi önem kazanmaktadır.
İnsan hakları savunucularının ve engelli aktivistlerin bu alanda yapabileceği, yapmaya çalıştığı faaliyetleri şöyle sıralayabiliriz: Engellilere yönelik dışlayıcı ve ayrımcı düzenleme ve uygulamalara dikkat çekmek amacıyla bilinç yükseltme, ayrımcı düzenleme ve uygulamaları belgeleme ve izleme; bu çalışmalara dayalı olarak ‘engelleri kaldırmak’ amacıyla lobi çalışmaları ve mevzuat ve karar alma süreçlerine müdahil olmak.
Bu anlamda atılması gereken ilk adım, engelli kişilerin ve onların karşı karşıya olduğu engellerin görünür hale getirilmesi olsa gerek. Bu toplantı ve daha önce İnsan hakları Derneği tarafından gerçekleştirilen faaliyetler, engellilik sorununu yaşayan ve bu sorunu görerek gündemlerine alan insan hakları savunucularının ve asıl muhatap olan engelli örgütlerinin çalışmalarına yardımcı olma ve işbirliğini geliştirme amacıyla yapılmaktadır.
İnsan Hakları Derneği, 2003 yılından bu yana engellilerin insan hakları üzerine çalışmaktadır. Bu süreç içerisinde broşürler hazırlamış, ayrımcılık konusunda çalışma atelyeleri düzenlemiş, insan hakları savunucularına yönelik eğitim programları düzenlemiş, Şubelerinde engellilerin insan hakları çalışma komisyonları oluşturmuş, uluslararası standartları bir araya getirmiş, mevcut yasaları taramıştır. İHD, çalışmalarına devam etme kararlılığı içindedir ve önümüzdeki dönem içerisinde engellilere yönelik insan hakları ihallerinin izlenmesi, belgelenmesi ve raporlanması konusunda çalışmalarını yürütecektir. Ancak bu çalışmalar, engelli örgütleri yani sorunun asıl muhatapları ile işbirliği içinde yapıldığında anlamlı olacaktır. Bu çerçevede, bu toplantının insan hakları örgütleri, engelli örgütleri ve diğer meslek örgütlerini daha da yakınlaştırmasını ve ortak çalışma pratiklerini geliştirmeye katkıda bulunacağını umuyor ve inanıyorum.
Bu toplantıya gösterdiğiniz ilgi ve yapacağınız katkılar için İnsan Hakları Derneği adına herkese teşekkür ederim.

Bir cevap yazın