I. Kadına Yönelik Şiddet Biçimleri
Moderatörlüğünü Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi (DİKASUM) temsilcisi Handan Coşkun' un yaptığı "Kadına Yönelik Şiddet Biçimleri" başlıklı konuda, Psik. Nurhayat Kemerli "Aile İçi Fiziksel ve Psikolojik Şiddet", Marmara Üniversitesi' nden Araştırmacı Leyla Pervizat "Namus Cinayetleri" ve İHD Genel Başkan Yrd. Av. Reyhan Yalçındağ da "Savaşta ve Çatışma Döneminde Kadına Yönelik Şiddet ve Devlet Kaynaklı Şiddet" konularında sunumlar yapmışlardır.
II. Kadına Yönelik Uluslararası ve Ulusal Koruma Mekanizmaları
Moderatörlüğünü Ş.Urfa Barosu Başkanı Av. Ferda Güllüoğlu' nun yaptığı "Kadına Yönelik Uluslararası ve Ulusal Koruma Mekanizmaları" başlıklı konuda, Ankara Barosu avukatlarından Av. Hayriye Özdemir Ertekin "Kadının Uluslar arası Mekanizmalardaki Yeri", TOHAV Genel Başkanı Av. Şehnaz Turan "Kadının Hukuksal Mevzuattaki Konumu ve Yapılması Gereken Yasal Düzenlemeler" ve Diyarbakır Barosu Kadın Merkezi Koordinatörü Av. Zülal Erdoğan "Şiddete maruz kalan kadınların başvurabilecekleri hukuki mekanizmalar" konularında sunumlar yapmışlardır.
III. Kadınların Toplumsal, Ekonomik, Siyasal ve Kültürel Yaşama Katılımı
Moderatörlüğünü Uçan Süpürge temsilcisi Halime Güner' in yaptığı "Kadınların Toplumsal, Ekonomik, Siyasal ve Kültürel Yaşama Katılımı" konusunda DEHAP Merkezi Kadın Kolları Yöneticisi Nilüfer Dumlu "Siyaset ve Kadın", Eğitim-Sen Genel Merkezi Kadın Sekreteri Elif Akgül "Çalışma Yaşamı ve Kadın", İlk-Der Başkanı Özden Sönmez "Bireyden Topluma Kadın" ve Türkiye Aile Planlaması Derneği Diyarbakır Şubesi Kadın ve Aile Sağlığı Danışma, Eğitim, Uygulama Merkezi Yöneticisi Çağlar Demirel "Aile Planlamasının Sadece Kadın Üzerinde Bırakılması da bir Şiddettir: Kadın Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması" konularında sunumlar yapmışlardır.
Gerçekleştirilen sunumlar ardından, Ş.Urfa, Siirt, Batman Kadın Platformu temsilcilerinin de aralarında bulunduğu dinleyiciler ile birlikte tartışmalar gerçekleşmiş, tartışmalar ardından konuyla ilgili tespitler yapılmış ve kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında öneriler sunulmuştur. Yapılan tartışmalar ve sunulan öneriler sonucunda hazırlanacak Sempozyum Sonuç Bildirgesi metninin, ulusal ve uluslar arası ilgili makamlara gönderilmesi de kararlaştırılmıştır. Bu bağlamda katılımcı kurumlar ve şahsiyetlerce aşağıdaki sonuç bildirgesi metni kabul edilmiştir:
" Kadına yönelik şiddet, kadının fiziksel, cinsel, ekonomik veya psikolojik olarak zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel olan, bu tip hareketlerin tehdidini, baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, ister toplum önünde, ister özel hayatta, isterse kamusal mekanlarda meydana gelmiş olsun, kadına dair gerçekleşen her türlü şiddet anlamına gelmektedir. Kadına yönelik şiddet, hem kadınların insan haklarını ve temel özgürlüklerini kullanmalarını engellemekte, hem de bu hakları ihlal etmektedir. Bu bağlamda kadına yönelik şiddet biçimleri şöyle sıralanabilir:
– Aile içinde meydana gelen fiziksel, cinsel, ekonomik ve psikolojik şiddet, kız çocuklarının cinsel istismarı, evde cinsel taciz ve tecavüze maruz kalmaları, zorla evlendirme, tecavüz faili ile evlenmeye zorlanma, zorla bekaret kontrolü ve bununla bağlantılı şiddet, evlilikte tecavüz, kadın sağlığına zarar veren diğer uygulamalar.
" Aile içi şiddet, insan hakları ihlalidir, işkencedir. Aile içi şiddet mağdurları da işkence mağdurları gibi aynı duyguları yaşamakta, aynı travmalardan geçmektedir. Bu nedenle işkence ve aile içi şiddet, yasal mevzuatımızda tanım olarak aynı kategoride ele alınmalıdır.
" Kadına yönelik uygulanan şiddet, insan onuruna karşı işlenmiş suçlardandır. Bunun adli ve cezai soruşturmaları etkili ve sonuç alıcı biçimde gerçekleşmelidir. Son olarak Kadriye Demirel, Sevgi Erez cinayetlerinde de açığa çıktığı gibi kadının yaşam hakkına yöneltilen saldırılarda, gerçekleşen soruşturmaların yetersiz yürümesinin failleri cesaretlendirici etkisi olduğu açıktır.
" Kadın sığınma evi sayısı tüm Türkiye' de toplam 14 olup oldukça yetersizdir. Namus cinayetleri adı altında kadının yaşam hakkına yönelik ciddi saldırıların olduğu bölgelerin başında G.Doğu ve Doğu Anadolu Bölgeleri gelmesine rağmen, bu bölgelerde tek bir kadın sığınma evinin olmaması bu risk altında bulunan kadınların daha korunaksız olması sonucunu doğurmaktadır. Ülkemizde sığınma evlerinin sayısı artırılmalıdır. Kadınların başvuracakları sığınma evleri ve danışma merkezlerinde ücretsiz danışman, psikolojik ve yasal yardımın sağlanması, bu ev ve merkezlerin sürekliliği ve gelişimi için merkezi ve yerel yönetimlerin bütçelerinden pay ayrılması gerekmektedir.
" Namus cinayetleri, yargısız infaz türüdür. Türkiye, BM Genel Kurulu 3. Komitesi 57. Oturumunda namus cinayetlerini ortadan kaldırmaya yönelik kararın imzacısıdır. Devlet, bu kararın içeriğini hayata geçirmek için gerekenleri yapmalıdır. Görüşmeleri hala Meclis Alt Komisyonda devam eden TCK Yasa Tasarısında, namus cinayetleri, şahsa karşı işlenmiş cürümler bölümünde yer almalı ve namus cinayetlerinde haksız tahrik hükümlerinin uygulanmayacağı açıkça belirlenmelidir.
" Berdel, beşik kertmesi, çok eşlilik, zorla bekaret kontrolü gibi uygulamaların işkence türü olduğu ve kadına yönelik ciddi hak ihlallerinden olduğu kabul edilmelidir. Berdel, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Uluslar arası Sivil ve Politik Haklar Sözleşmesi gereğince, kendini özgür ifade etmeye yönelik yapılmış bir ihlaldir. Dolayısıyla, gerekli insan hakları mekanizmaları içerisinde bu açıdan anlaşılan bir ihlal olduğu gündeme oturtulmalıdır.
" Kadına yönelik her türlü şiddet, temel insan hakkı ihlalidir. Devlet, CEDAW, Uluslararası Sivil ve Politik Haklar Sözleşmesi, İHEB, Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi ve Pekin Deklarasyonu ile Eylem Platformuna saygı göstermelidir. Ulusal mevzuatta ve uygulamada, kadına yönelik şiddetin temel insan hakları ihlali olduğu ve geleneksel ve dini hiçbir normla tolerans gösterilmemesi gerektiği yönünde değişiklikler yapılarak CEDAW Sözleşmesi' ne uygun hale getirilmelidir. Devlet, Uluslar arası Ceza Mahkemesi' nin yargılama yetkisini tanımalı ve tecavüz, cinsel taciz ve istismar ile fahişeliğe zorlamayı çatışmasız ortamlarda insanlık suçu; çatışmalı ortamlarda ise savaş suçu sayan hükümleri kabul etmelidir. Yasal mevzuatımızda cinsel şiddete bir tanımlama getirilmeli; bu konuda insan hakları, ilgili STK ve kadın kuruluşlarının önerileri alınmalıdır.
" Gözaltında cinsel taciz ve tecavüz, kadına yönelik işkence biçimi olarak uygulanmaktadır. Bu nedenle, Ceza Yasası değişikliklerinde "gözaltında bulunanlara karşı işlenen tecavüz suçlarında yarıda bir oranında artırım" öngörülmelidir.
" Yargı, sağlık, güvenlik, sosyal hizmet ve eğitim personeline verilecek hizmet içi eğitim programlarında kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve uygulayıcıların cezalandırılması konularının yer almasının sağlanması gerekmektedir.
" Bölgede 15 yıl boyunca devam eden silahlı çatışma ortamından kaynaklı faili meçhul cinayetler, gözaltında kayıplar, gözaltında işkence ve tecavüzler, köy ve mezradan oluşan 3,688 yerleşim yerinin yakılıp zorla boşaltılması gibi ciddi hak ihlallerinden birinci derecede etkilenen kesim, kadınlar olmuştur. Silahlı çatışmalarda eşlerini, çocuklarını, kardeşlerini yitiren kadınların benzer acıları bir daha yaşamamaları için toplumsal barış ortamı sağlanmalı ve çatışmasızlık hali devam ettirilerek Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözüm yöntemleri ivedilikle kabul edilmelidir. Kent kültürüne entegre sürecini gerçekleştiremeyen kesimin başında kadınlar yer almaktadır. Bu nedenle ilk adım olarak, köylere yeniden geri dönüşler sağlanmalıdır.
" Ülkemizde kadın örgütlerinin kadına yönelik şiddetle ilgili olarak yaptığı görüş ve önerilerini merkezi ve yerel otoritelere aktarabildiği bir mekanizma mevcut değildir. Merkezi yönetimlerin desteklemediği alanlarda, yerel yönetimler, alternatif çocuk hakları, engelli hakları gibi meclislerin yanı sıra Kadın Meclislerinin ve Danışma Merkezlerinin oluşturulmasına aktif destek sunulmalıdır.
" Cinsel şiddet suçlarında sadece fiziksel raporların kabul edilmesi suçun failinin cezasız kalması sonucunu doğurmaktadır. Cinsel şiddet suçlarında psikolojik raporlar ve alternatif tıbbi raporlar da hukuki delil olarak kabul edilmelidir.
" Çocukların ev içinde ve ev dışında cinsel istismara uğradıkları bir gerçekliktir. Çocukların cinsel şiddete uğrama riskinden dolayı okullara yönelik eğitim projeleri Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hayata geçirilmelidir. Ayrıca liselerde toplumsal cinsiyet konulu eğitimler verilmelidir.
" Kadına yönelik şiddetle mücadelede kadının eğitilmesi son derece önemlidir. Bu bağlamda ilgili STKlar ve kadın kurumları tarafından sadece kadın sorunlarını ve kadının bilinçlendirilmesini hedefleyen Kadın Eğitimi Akademileri oluşturulmalıdır.
" Kadına yönelik şiddet vakalarının medyada yayımlanış tarzlarının şiddeti teşvik ettiğinden hareketle, şiddeti olumlayan yayınlar konusunda uyarılması gerekmektedir.
" Aile planlamasında sorumluluğun sadece kadına yükletilmesi bir şiddet türüdür. Bunun ortadan kaldırılması için eşler birlikte eğitilmeli ve kadın sağlığı önemsenmelidir. Benzer şekilde kadının istediği halde eşi ya da aile fertleri baskısıyla aile planlamasını uygulamasının engellenmesi de bir şiddet türüdür.
" Kadına yönelik pozitif ayırımcılık kapsamında sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve aile planlaması konusunda detaylı bilgi verilmesi sağlanmalıdır. Aile planlaması adı altında kadının kısırlaştırılması (tüpligasyon) yöntemleri, kadının rızası dışında gerçekleşiyorsa suçtur. Kadın, uygulanacak yöntemlerin sonuçları hakkında ayrıntılı olarak bilgilendirilmelidir.
" Başörtüsü yasağı ciddi bir hak ihlalidir. Kamusal yaşamda, eğitim alanlarında ve yaşamın tüm alanlarında başörtüsü yasağı uygulamasına son verilmelidir.
" Siyasete girmek isteyen kadınlara eğitim verilmeli ve onlara destek olunmalıdır. Siyasi partilerde kadınlara yönelik pozitif ayırımcılık kapsamında "kota" uygulanmalıdır. Kadın sivil toplum örgütleri, siyasi partiler üzerinde kadınların siyasete girmesi için pozitif baskı unsuru olmalıdır.
" Kadınların siyasete girmesi konusunda kadın örgütlerinin, siyasi partilerin birarada işbirliği içinde çalışıp, kadınların karşılaştıkları eşitsizlikleri çözme yolunda yöntemler geliştirmesi gerekmektedir.
"İstihdam alanında kadınlara karşı negatif ayırımcılık önlenmelidir ve bütün kadınlar çalışma hakkından yararlanabilmelidir. Ekonomik kalkınmaya katılım açısından kadınlara eşit muamele yapılmalıdır. Tüm meslek alanlarında, bütün kamu ve özel kurumların belli sayıda kadın çalışan almaları sağlanmalıdır.
" Kadınlar, sosyal güvenlik programlarından doğrudan yararlanmalıdır.
" Kadına yönelik ekonomik ve psikolojik şiddetin ortadan kaldırılmasının bir adımı olarak, evde ve tarlada çalışan kadınların, ulusal hesaplara dahil edilmeleri için sigortalı yapılması ve emeğinin görünür kılınması gerekmektedir.
" Çalışan kadınların kadın kimlikleriyle farklı şiddet türlerine maruz kaldıklarından hareketle, sendikalarda özgün kadın örgütlülüğü yaratmak için kadın sekreterliği, kadın daireleri gibi mekanizmaların tüzüksel güvenceye alınması gerekmektedir.
Handan Coşkun, DİKASUM temsilcisi
Nurhayat Kemerli, Psikolog
Leyla Pervizat, Marmara Üniversitesi-Araştırmacı
Av. Ferda Güllüoğlu, Ş.Urfa Barosu Başkanı
Av. Hayriye Özdemir Ertekin, Ankara Barosu avukatlarından
Av. Şehnaz Turan, TOHAV Genel Başkanı
Av. Zülal Erdoğan, Diyarbakır Barosu Kadın Merkezi Koordinatörü
Halime Güner, Uçan Süpürge temsilcisi
Nilüfer Dumlu, DEHAP Merkezi Kadın Kolları Yöneticisi
Elif Akgül, Eğitim-Sen Genel Merkezi Kadın Sekreteri
Özden Sönmez, İlk-Der Başkanı
Çağlar Demirel, TAPD D.Bakır Şb. Kadın ve Aile Sağ. Dan. Eğt. Uyg. Mrk. Yön.
Av.Gülay Koca, İHD Ş.Urfa Şube Başkanı