“Kayıp” Adresler Birer Birer Açığa Çıkıyor!

Değerli Basın Mensupları,
Bu coğrafyada binlerce zorla kaybedilen insanlarımızın anneleri, yıllarca “Kayıp Bir Adresten Geliyor Sesin Şimdi…” deyip ağıt yaktılar ve her çalan kapı ya da telefon sesine acıyla irkildiler. Çoğu kere, işkencede ya da faili gizlenen cinayetlerde yaşam hakları ellerinden çalınan kızların ya da oğulların annelerini kendilerinden daha şanslı gördüler; başucuna kadar gidip ağlayabilecekleri bir mezar taşları olduğu için…
İnsan hakları literatüründe, “zorla kaybedilenlerin” yakını olmanın kendisi bile 24 saate yayılan bir işkence ve gayriinsani muamele olarak tariflenir bu nedenle. Sevdiklerinin, yakınlarının nerede olduğunu bilmemek, “ölü mü sağ mı, acaba neler yaşadı” sorularıyla bir ömür geçirmek bile başlı başına bir travmadır. Ve ne yazık ki bu coğrafyada bu travmayı yaşayan binlerce insan olmasına rağmen, yargılanıp hak ettikleri cezaya çarptırılan tek bir sorumlu / fail yoktur.
Değerli Basın Mensupları,
14 yaşındaki Metin Budak ile 61 yaşındaki dedesi Bahri Budak, meyve bahçelerini sulamak üzere 30 Mayıs 1994 ‘de gittikleri Lice ilçesi Yayımlı Köyünden bir daha geri dönmezler. O dönemde bölgede çok yoğun askeri operasyonlar yapıldığı bilindiğinden başvurucu Kadri Budak, babası ve oğlunun hayatından endişe ettiğini ve nerede olduklarının bulunmasını talep ettiğini belirten başvuruları müteaddit defalar Başbakanlık, OHAL Valiliği, Lice Kaymakamlığı, Cumhuriyet Savcılığı, İçişleri Bakanlığı, TBMM gibi bütün ilgili resmi makamlara sunar. Ancak herhangi bir sonuç elde edemez. Yayımlı Köyü, bu olayı müteakip, güvenlik güçleri tarafından zorla boşaltıldığı için ve 2005 tarihine kadar da köye girişlere izin verilmediği için, Metin ve Bahri Budak’ ın akıbetinden de herhangi bir haber alınamaz. Dede-torun Budak’ların kaybedildikleri 30 Mayıs tarihinin, 17-31 Mayıs tarihleri arasındaki Uluslararası Zorla Kaybedilmelerle Mücadele ve Kayıp Yakınlarıyla Dayanışma haftasına denk gelmesi ise tarihe düşülen ayrı bir not olsa gerek… Budak ailesi, 11 yıl aradan sonra 1 Mayıs 2005 tarihinde tekrar köylerindeki tarlaları ekip biçmek üzere Yayımlı’ya gittiklerinde, yakınlarına ait olduklarını anladıkları bazı eşyalar ile insan kemiklerine rastladılar ve Derneğimize başvurmaları üzerine olay yerinde rastladığımız bulgularla gerekli işlemleri başlattık. Bulunan insan kemiklerinden alınan örneklerin Adli Tıp Müdürlüğündeki DNA incelemesi sonucunda ekte de sunulan rapordan da anlaşılacağı üzere kaybolan dede-toruna ait olduğu netlik kazanmıştır. Olay yerinde ayrıca MKE yapımı boş kovanlara rastlanması, faillerin adreslerini de ortaya koymuştur. Buna göre failler, belirtilen tarihte bölgede askeri operasyon yürüten Bolu Jandarma Tugayı ile diğer ilgili birimlere bağlı güvenlik görevlileridir.
Zorla Kaybetme, bir insanlık suçudur; mağduru da tüm insanlıktır. Daha önceden de sizlerin aracılığıyla kamuoyuna duyurduğumuz başka kayıp veya toplu mezarlara rastlamış ve ailelerinden alınan doku örnekleriyle bunların kayıp kişilere ait olduğunu ispatlamıştık (Silopi’de mezarına ulaşılan Murat Aslan ile Kulp ilçesi Alacaköyü’nde gözaltına alındıktan sonra kaybedilen 11 köylü vakaları). Söz konusu vakalara ilişkin yürüttüğümüz hukuksal süreç devam etmektedir. Her üç vakanın da sorumlusu, belirtilen tarihlerde askeri operasyon yürüten birliklerdir. İnsan hakları savunucuları olarak yakın geçmişimizi karanlığa sürükleyen failler hak ettikleri cezaya çarptırılana kadar sürecin ulusal ve uluslar arası düzeyde takipçisi olduğumuzu, birçok girişimde bulunduğumuzu; bu vesileyle başta TBMM olmak üzere ilgili tüm resmi otoriteleri görevlerini yapmaya çağırıyoruz.
Av.Reyhan YALÇINDAĞ
Genel Bşk. Yrd.

Bir cevap yazın