İsrail İşgali ve İnsancıl Hukuk İlkelerinin İhlali

I

Fotoğraflar bir yargısız infaz anını gösteriyordu. İsrail güvenlik kuvvetlerinin infazını. Bu tür fotoğraflara yüzlerce, binlerce olayda rastlamak mümkün. Son 18 ayda 1200 Filistinli, 'keyfi öldürülme' ile karşı karşıya kaldı; ya da Türkiye'de çok kullandığımız, 'yargısız infaz' biçiminde…

Silahlı Filistinlilerin, İsrailli sivillerin bulunduğu yerlerde intihar saldırılarında bulunmaları bu fotoğraflara eklenmelidir. Son 18 ayda 300 İsrailli sivil, aynı tür eylemlerin muhatabı oldu. Öldürüldü. Fotoğraflar, eylemlerde can veren siviller merkezli bakış açısıyla ele alındığında, insan acıları arasında ayrım yapılamayacağı gerçeği ile yüzyüze geliriz. Bir devlet otoritesi altında, o devletin güçleri tarafından planlı saldırıların ve insan hakları ihlallerinin gerçekleştirilmesi ise eylemi gerçekleştiren güçler arasındaki nitelik farkını ortaya koyar. İşgalci güçlere karşı vatanını savunmak doğaldır. İşgalci güçlerle hiçbir ilişkisi bulunmayan ve belki de işgale karşı çıkan sivillerin, silahlı mücadelenin hedefi haline getirilmesi, savaş hukukunun (insancıl hukukun) ilkelerine aykırıdır. Çaresiz ve ümitsiz kişilerin intihar saldırılarının nedenlerini analiz edebiliriz. 'Çaresiz ve ümitsiz' nitelememiz de bu analizin sonucudur. Ama bu analiz 'çaresiz ve ümitsizlerin' insancıl hukuk ilkelerine aykırı düşen eylemlerine meşruiyet tanıdığımız anlamına gelmez. Filistin yönetimi ile İsrail devleti politikası arasındaki temel farklılık, insancıl hukuk ilkelerine aykırı eylemlerin İsrail devlet yetkililerine bağlı birimler tarafından ve tayin edilmiş bir politikanın ürünü olmalarındadır. Filistin yönetiminin ve en başta Arafat'ın intihar saldırıları ve bireysel ya da grupsal şiddet eylemlerini (sivillere yönelik eylemlerini) onaylamadığı, karşı çıktığı ve kınadığı ise açık ve kesindir. Analiz, eylemlerin nedenlerini anlamamıza yol açar. İşgal ya da insan haklarının sistematik ihlali, kural dışı şiddete kural dışı şiddetle karşılık verilmesi durumunu doğuruyor. Bundan da her durumda siviller zarar görüyor. Anlama çabamız, 'anlayışla karşılamaya' dönüşemez. Bu tür eylemlere meşruiyet tanımaya yani…

Bazı Filistinlilerin sivillere yönelik eylemleri gerekçe gösterilerek güvenlik ve "terörizm" kavramı kullanılarak, bir ülkenin işgali savunulamaz. Bir ülkenin işgali ile birlikte evler yıkılamaz. Siviller öldürülemez. İnsanlar topluca kamplara doldurulamaz. O ülkenin başkanı, bireysel ya da grupların gerçekleştirdiği eylemler nedeniyle, terör teşvikçisi, planlayıcısı ilan edilemez. Kuşatma altına alınamaz. Hayatı tehdit edilemez. Hele hele, o ülkenin başkanı kendi vatan topraklarından sürgün edilemez. Aşağılanamaz.

Bireysel şiddet eylemleri, İsrail devletine insan hakları ihlallerinde bulunma yetkisi vermez.Bireysel şiddet eylemleri bahane gösterilerek, Filistin halkının meşru temsilcileri sorumlu tutulup enterne edilemez, kurdukları devletin tüm mekanizmaları dağıtılamaz.O devletin yurttaşları olan Filistinliler, çoluk-çocuk demeden sorgusuz sualsiz öldürülemez. İnsanlığın vicdanı isyandadır.Filistin halkının topraklarının işgal altında tutuluşu, İsrail devlet güçlerinin namlularının hedefi haline getirilişi kabul edilemez.

II

İsrail işgal altında tuttuğu Filistin topraklarından derhal geri çekilmelidir. Yaser Arafat'a uyguladığı ablukayı derhal sona erdirmelidir.

Savaş koşullarında da sivillere yönelik şiddet eylemlerine son verilmelidir. 'Sivillere yönelik şiddet eylemlerine son verilmelidir' çağrımız, İsrailli sivillere yönelik şiddet eylemlerini de içermektedir.

Şiddet, bütün biçimleriyle dünyamızı o arada Ortadoğu topraklarını terk etmelidir. Barışın egemen olmasını istiyoruz. Barış görüşmelerine, işgalin sona ermesi ile birlikte hemen başlanmalıdır.

İsrail, ilk önce kendi yurttaşları olan insan hakları ve barış savunucularının sesine kulak vermelidir. Sonra da dünya demokratik kamuoyunun.

İnsan hakları güvenliği tehdit eden bir kavram değildir. Tersine, kimi ülkelerin ve o arada İsrail'in geliştirdiği güvenlik kavramı ve bu kavrama yüklediği anlam ve çoğu ülkenin geliştirdiği "özgürlüklerin korunması için terörizmle savaş" politikası insan haklarını ve dünyamızın, dünya halklarının güvenliğini tehdit etmektedir. Güvenlik insan haklarına saygı ve o hakların gerçekleştirilmesi ile sağlanabilir.

İsrail'i protesto ediyoruz.
Filistin halkının özgürlüğünü savunuyoruz.

Hangi ulustan ve dinden olursa olsun, İsrailli ya da Filistinli, yaşamını yitiren siviller için yas tutuyoruz. Onlara yöneltilen şiddet eylemlerini kınıyoruz.

Savaşa ve savaş politikalarına karşı çıkıyoruz.

Adil ve kalıcı bir barış istiyoruz.

Hüsnü Öndül
İHD Genel Başkanı

Bir cevap yazın