ŞIRNAK İLİ TOPTEPE KÖYÜ CAMİLİ MEVKİİNDE BEŞ YURTTAŞIN YARGISIZ İNFAZ SONUCU ÖLDÜRÜLDÜĞÜ İDDİALARINA İLİŞKİN ARAŞTIRMA-İNCELEME RAPORU
Gülbahar Karakuş, Yusuf Özer, Abdurrahman Çınar, Halil ve Hüseyin Esen isimli başvurucular, İHD Siirt, Diyarbakır ve Mardin şubelerine başvuruda bulunarak, çocukları Sibel Sartık (23), Nergiz Özer (16), Hamdullah Çınar (21), Zerga Esen (21) ve Zuhal Esen (13)‘in 19.01.2005 günü saat 18.30 dolaylarında Şırnak İli Toptepe köyü Camili mevkiinde, güvenlik güçleri tarafından işkence edilerek öldürüldüğünü belirterek yardım talebinde bulunmuşlardır.
Başvuruculardan Gülbahar Karakuş ve Yusuf Özer, ayrıca kızları Sibel Sartık ile Nergiz Özer’ in cenazelerini Siirt ilindeki mezarlığa gömmek istediklerini, belirttikleri yerde gömme işleminin yapılmasının Valilik ve Belediye yetkilileri tarafından engellendiğini; sonrasında da şehir dışında saatlerce bekletildikleri ve gece saat 00.00 sıralarında kendilerinin rızaları hilafına cenazelerin jandarma tarafından zorla alınarak Eruh’ta yıkanmadan gömüldüğünü belirterek cenazelerin istedikleri yere tekrar alınması talebinde bulunmuşlardır.
AMAÇ
Derneğimize yapılan başvurular üzerine, iddia edilen ihlallerle ilgili olarak mağdurlar, mağdurların ailesi, varsa görgü tanıkları ile yetkili makamlarla görüşmek, araştırma ve incelemeler ile elde edilen bilgiler ışığında rapor hazırlamak, raporu ilgili ve yetkili kurum ve makamlara göndermek, kamuoyunun gerçek bilgiye ulaşmasını sağlamak, çeşitli ulusal ve uluslararası mevzuatlarda güvence altına alınan yaşam hakkının korunmasına, işkence ve kötü muamelenin önlenmesine katkıda bulunmak, faillerinin yakalanarak haklarında gerekli soruşturmanın başlatılmasını talep etmek amacıyla bir insan hakları heyeti oluşturulmuştur.
HEYETİN OLUŞUMU
İnsan Hakları Heyeti;
İHD Genel Başkan Yardımcısı Av.Reyhan Yalçındağ, İHD GYK Üyesi ve Güneydoğu-Doğu Anadolu Bölge Temsilcisi Mihdi Perinçek, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Av.Selahattin Demirtaş, İHD Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu Üyesi Av. Mehmet Bozkurt’dan oluşmuştur. Heyet 25.01.2005 günü Şırnak İli Toptepe köyüne giderek incelemelerde bulunmuştur. Ayrıca, ailelerin avukatı sıfatı ile heyette yer alan avukatlar Şırnak C.Savcısı Salim Duran ile makamında görüşme yapılmıştır. Bunun yanı sıra, Heyet üyeleri aynı gün Zerga ve Zuhal Esen’in anne ve babasıyla Kızıltepe ilçesinde, Hamdullah Çınar’ın anne ve babasıyla 26.01.2005’ de Diyarbakır’da görüşmüştür.
HEYETİN YAPTIĞI GÖRÜŞMELER
Şırnak İli Toptepe Köyünde oturan köy sakinleriyle yapılan görüşme:
İsimlerinin saklı tutulmasını isteyen Şırnak İli Toptepe Köyü sakinleri, özetle heyetimize; Arife günü (19.01.2005) saat 16.00 dolaylarında köyün görüş mesafesi içinde olan İkizce Jandarma birliğinden doğru bir askeri hareketliliğin gözlendiğini, bazı askerlerin sonradan tespit ettikleri olay mahalline gelip geri döndüklerini, daha sonra saat 18.30 dolaylarında köyün güney istikametinden silah seslerinin geldiğini, ilk atışların seri olduğunu, sonraki silah atışlarının aralıklarla saat 23.00’e kadar sürdüğünü, seslerin benzer ve tek taraflı olduğunu, pencerelerden baktıklarını, gece olması nedeniyle bir şey görmediklerini, ertesi sabah saat 10.30’da köye 500’e yakın askerin geldiğini, askerlerin köy sakinlerini köy meydanında topladıklarını, askerlerin çatışmada beş kişinin öldürüldüğü ve cesetlerin getirilmesi için katır istediklerini, bunun üzerine dört katır ve bir eşekle olay mahalline doğru 5 köylünün gittiğini, askerlerin kendilerini olay mahalline 15-20 metre yaklaştırdıklarını, burada 5 ceset gördüklerini, tüm cesetlerin toplam 10 metrekarelik bir alan içinde birarada bulunduğunu, cesetlerin askerler tarafından 20 metre kadar taşınarak kendi bulundukları yere getirildiğini, kendilerinin cesetleri götürdüklerini, hayvanlara ayrı ayrı yüklediklerini, bu cesetlerin bir erkek ve dört kadına ait olduğunu, cesetlerden halen kan aktığını, cesetlerin üzerinde sivil kıyafetler bulunduğu, bir cesedin kot, bir cesedin kadife pantolonlu olduğunu diğer üç cesette altta eşofman olduğunu, tüm cesetlerde koyu renkli montlar olduğunu, cesetlerde spor ayakkabı olduğunu, bir un çuvalı içinde yaklaşık 10-15 tane fırın ekmeğinin bulunduğunu, cesetlerle birlikte dört kaleşnikof ve bir biksi marka silahın getirildiğini, biksi marka silahın paslı ve kayışsız olduğunu, cesetleri katırlara yükleyerek köye getirdiklerini, yaklaşık 20 dakika sonra Şırnak’tan gelen bir kamyonete cesetlerin üst üste atılarak konulduğunu, minibüsün Maden karakoluna doğru gittiğini, olay öncesi veya olay sonrası köyde arama yapılmadığını, askerlerin olay mahallinde ve köyde cesetlerin fotoğraflarını çektiğini ve kamera çekimi yaptığını belirtmişlerdir.
Gülbahar KARAKUŞ ile yapılan görüşme:
Maktul Sibel SARTIK’ın annesi Gülbahar KARAKUŞ, Heyetimize özetle şu anlatımlarda bulunmuştur : ‘Kızım Sibel 15.12.2004 tarihinde İzmir’den ayrıldı. Mersin’e oradan da Siirt’e giderek ayrıldığı eşinin ailesinin yanında bulunan çocuklarını göreceğini söyledi. Sibel bir müzik grubunda çalışıyordu, 21.01.2005 günü tv’den kızımın ölüm haberini aldım, bunun üzerine Şırnak’a gidip kızımı teşhis ettim, Şırnak’da yerel kaynaklardan edindiğim bilgilere göre kızım ve beraberindekiler sağ bir şekilde yakalanmış, burada yoğun işkencelere tabi tutulmuş ve daha sonra infaz edilmiştir. Şırnak’ da kızımın cenazesini aldıktan sonra Siirt’ deki mezarlıkta bizim istediğimiz bir yere gömülmesini istedik. Ancak orada bulunan Belediye görevlileri, Valiliğin izni olmadığını belirterek buna izin vermediler. Biz soğukta saatlerce cenazelerle birlikte bekletildik. Daha sonra saat 00.00 sıralarında jandarmalar, çocuklarımızın cenazelerini bizden kaçırarak, yıkamamıza bile izin vermeden Eruh’da bir yere gömdüler. Nerede olduğunu bile bilmiyoruz. İHD’ den konuyu araştırarak çocuğumuz maruz kaldığı bu insanlık dışı muameleyi takip etmesini talep ediyoruz.’
Yusuf ÖZER ile yapılan görüşme:
Maktul Nergis ÖZER’in babası Yusuf ÖZER, Heyetimize özetle şu anlatımlarda bulunmuştur: ‘…Kızım Nergis 17.12.2004 tarihinde İzmir’de çalıştığı Arı Giyim sanayinden ayrıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alamadık, Kızımın eve gelmemesi üzerine fotoğraflarını Emniyet Müdürlüğüne verdim ve kızımın kaybolduğunu ve bulunmasını istediğimi söyledim. 21.01.2005 tarihinde tv’den kızımı Şırnak’da çatışmada öldürüldüğünü öğrendim, kızkardeşim Gülbahar ile birlikte Şırnak’a gidip cenazemizi aldık; ancak cenazelerimize güvenlik kuvvetleri el koydu, yerel kaynaklar kızımın ve diğerlerinin Şırnak’ da gözaltına alındıktan sonra infaz edildiklerini belirtiyorlar. Şırnak Devlet Hastanesinde kızıma ait olduğu belirtilen sivil ve kanlı elbiseler bana teslim edildi.’
Halil ESEN (57) ve Fatma ESEN (52) ile yapılan görüşme:
Maktul Zerga ESEN’in (21) anne ve babası Halil ve Fatma ESEN, Heyetimize özetle şu anlatımlarda bulunmuşlardır : ‘Biz Mardin-Kızıltepe’de ikamet ediyoruz, 1990’ lı yıllarda köyümüz yakıldığı için zorunlu göç mağduruyuz. Kızımız bir yıldan beri çalışmak için Manisa-Saruhan’da ikamet eden amcası Hüseyin’in yanında kalıyordu, amcasının icar ettiği tarlada mevsimlik işçi olarak çalışıyordu. 20.12.2004 günü kuzeni Zuhal ile birlikte pazara gitmek amacıyla evden ayrılmışlar, o gün gelmeyince onunla birlikte çalışan kardeşi Mehmet, Saruhan Emiyet Müdürlüğüne sözlü olarak kayıp bildiriminde bulunmuş, bir hafta sonra da kayıp bildirimini yazılı olarak yapmıştır. Bu süre zarfında kendisinden hiç haber alamadık. 21.01.2005 tarihinde tv’den kızımın Şırnak’da çatışma sonucu öldürüldüğünü öğrendim. Bunun üzerine Şırnak’a giderek kızımızın cesedini teşhis ettik, Şırnak Devlet Hastanesinde kızıma ait olduğu söylenen iç çamaşır, bir adet eşofman altı ve bir adet atlet, bize teslim edildi.’
İkram (48) ve Hüseyin ESEN (52) ile yapılan görüşme:
Maktul Zuhal ESEN’in (13) anne ve babası İkram ve Hüseyin ESEN, Heyetimize özetle şu anlatımlarda bulunmuşlardır: ‘Biz, Manisa-Saruhan’da ikamet ediyoruz, köyümüz yıllar önce yakıldığı için göç tmek zorunda kaldık. Kızım Zuhal ve yeğenimiz Zerga, kardeşleriyle birlikte benim icar ettiğim tarlada çalışıyorlardı. 20.12.2004 günü, Zerga ile birlikte pazara gitmek üzere evden çıktılar, geri dönmedikleri için kardeşi İbrahim bir gün sonra sözlü olarak, bir hafta sonra da yazılı olarak Saruhan Emniyetine kayıp bildiriminde bulundu. Daha sonra kardeşim Halil’ in Zerga’nın öldürüldüğünü televizyondan duyması üzerine bizleri aradı. Bunun üzerine kızımızı defnetmek için Saruhan’dan Kızıltepe'ye geldik. Kızlar pazara giderken Zuhal kot pantolon, pantolonunun altında siyah bir eşofman, bluz, mont ve spor ayakkabı giymişti. Ayrıca kol çantası bulunuyordu, Zerga’ nın üzerinde ise etek, eteğin altında siyah eşofman, kazak, mont ve ayağında kundura bulunuyordu.’
Abdurrahman ÇINAR ile yapılan görüşme:
Maktul Hamdullah ÇINAR’ın babası Abdurrahman ÇINAR, Heyetimize özetle şu anlatımlarda bulunmuştur : ‘Oğlum Hamdullah, birkaç yıldan beri Çoşkun İnşaat firmasının değişik illerdeki inşaatlarında alçı ustası olarak çalışıyordu. En son Şeker Bayramında eve gelmişti. Bayramdan 10 gün kadar sonra Ankara’ya gitti, çünkü Coşkun İnşaat ile San İnşaatın ortaklaşa yaptığı Türkerler Ego genel merkezinin inşaatında çalışıyordu, sigortalı olarak orada çalışıyordu. Zaman zaman telefonla bizi arıyordu. Son olarak bizi 20-25 gün önce aradı. 10-13 Ocak tarihleri arasında abisi, Hamdullah’a ait 0535 6424758 nolu cep telefonunu aradı, ancak telefon düşmesine rağmen karşı taraf telefonu kapatarak meşgule almış. Tv’den ölüm haberini aldım, bunun üzerine hemen Ankara’yı aradım. Oradaki arkadaşları bana, Hamdullah’ın 15-20 gün önce eve döndüğünü söyledi. Daha sonra Şırnak’a gidip oğlum cenazesini aldım. Oğluma ait cesedin ayak başparmakları kalın bir iple bir birine bağlanmıştı, hastanede bize elbise teslim edilmedi, ancak daha sonra diğer aileler tarafından oğluma ait olduğu söylenen kot pantolon, kazak, iç çamaşır, eşofman altı ve bir mont teslim edildi. Aileler söz konusu elbiseleri Şırnak Devlet Hastanesinden aldıklarını söylediler. ‘
HEYETİN YAPTIĞI TESPİTLER
1-Olay mahallinin, Toptepe köyünün güneyinde, köye yaklaşık 2 km. mesafede bir dere yatağı olduğunu, aynı zamanda köye ait ekili arazilere bitişik olduğunu,
2-Köyün anayola bitişik, bölgenin askeri birliklere yakınlığı ve birliklerin sayısal çokluğu nedeniyle korunaklı olduğunu,
3-Maktullerin, günlük sivil kıyafetli olduğunu,
4-Olay öncesi ve sonrası Toptepe köyünde ev aramalarının yapılmadığını,
5-Cumhuriyet Savcısının olay mahalline hiç gitmediğini,
6-Maktullerin evlerden ayrılış tarihleri, yaşları ve üzerlerinde bulunan elbiseleri dikkate alındığında, iddia olunan silahları kullanma yeteneğini kazanmalarının, hayatın olağan akışına uygun olmadığını,
7-Olayın üzerinden 6 gün gibi uzun bir süre geçmesine rağmen, dosyada sadece Ölü Muayene ve Otopsi Tutanağı ile Ölü Defin Tutanaklarının bulunması, Cumhuriyet Savcısının hazırlık soruşturmasında etkin bir rol oynamadığını; ayrıca dosyada bulunması gereken olay yeri tespit tutanağı, vukuatlı olay yeri tutanağı, ele geçirilen mühimmatlara ilişkin zaptetme tutanağı, fotoğraflar, kamera kayıtları, olay yeri krokisinin dosyada henüz mevcut olmadığını;
8-Delil toplama işleminin sadece zanlı jandarma görevlileri tarafından yapıldığını,
9-Maktullerin silahlı örgüte katılmak üzere bir araya geldikleri olasılığının yüksek olduğunu;
10-Maktuller Nergiz Özer ile Sibel Sartık’ın cenazelerinin, Siirt’ deki mezarlıkta ailelerin istedikleri yere gömülmelerine Belediye yetkilileri ile Siirt Valiliğinin karşı çıktığını; bu nedenle saatlerce soğukta cenazelerle birlikte il dışında bekletildiklerini ve gece saat 00.00 sıralarında jandarmaların cenazeleri ailelerden zorla alarak yıkanmalarına izin verilmeden kaçırılarak Eruh’ da gömüldükleri tespitine varmıştır.
AYDINLATILMASI GEREKEN NOKTALAR
1-Silahlı örgüte katılmak üzere ayrı ayrı kentlerden hareket ederek bir araya geldikleri düşünülen maktuller, Şırnak il sınırları içinde nerede bir araya geldiler?
2-Ele geçirildiği iddia edilen Biksi marka uzun namlulu silah görgü tanıklarının iddia ettiği gibi paslı ve kayışsız (askısız) mı?
3-Maktullerin yaşı, giydikleri elbiseler, ailelerinden ayrıldıkları süre dikkate alındığında, bunların belirtilen silahları kullanabilme olasılıkları araştırılmalıdır.
4-Operasyonda bulunan jandarma görevlilerinin zanlı olma ihtimalleri gözardı edilerek delil toplama işleminin de onlara yaptırılması ile balistik incelemesi için Adli Tıp Müdürlüğüne gönderilmesi gereken silahların Jandarma Kriminal Laboratuarına gönderilmesi etkin bir soruşturma yürütülmesini engellemiş midir?
5-Jandarma görevlilerinin ‘Teslim ol’ çağrısında bulunduklarını ispatlayacak emare mevcut mudur?
KANAAT ve SONUÇ
Kanaat
İnsan Hakları Heyeti, olay yerine giderek yaptığı incelemeler, olay yerine yakın yerde bulunan köylülerle yapılan görüşmeler, ailelerin anlatımları, maktullerin yaşları ve son olarak 20-25 gün öncesine kadar bilinen yerlerde farklı mesleklerini icra ettikleri, üzerlerinde bulunan giysiler dikkate alındığında; maktullerin silahsız bir şekilde jandarma görevlileri tarafından yargısız infaz sonucu öldürüldükleri kanaatindedir.
Sonuç
İnsan Hakları Hukuku, esas olarak savaş dışı koşullarda geçerli normları ve kurumları düzenler. Oysa savaş koşullarında bile askıya alınamayacak haklar ve özgürlükler, insan hakları hukuku içinde sayılmakla birlikte, savaş kapsamındaki eylemler, bir başka hukuk dalının, İnsancıl Hukukun ilgi alanındadır ve savaştan kaynaklı eylemlerle ilgili insancıl hukukun mekanizmaları çalışır. Çünkü bir ülkede savaş veya çatışma ortamı yaşansa da, hukuk kuralları yine varlığını sürdürür. İnsancıl hukuk bakımından savaş koşullarında da askıya alınamayacak, dokunulamayacak, sınırlanamayacak haklar vardır.
Cenevre Sözleşmelerine Ek 2 No’lu 1977 tarihli Protokol, uluslararası nitelik taşımayan silahlı çatışmalardaki çatışma kurbanlarının korunmasıyla ilgilidir. Bu Protokol, bir ülkenin yasal güvenlik güçleriyle yasadışı silahlı politik güçler arasındaki silahlı çatışmalarda uyulması gereken kuralları içermektedir. Bu kurallardan birincisi şöyledir: ‘ Savaş dışı kalmış kişilere ve düşmanlıkta direkt taraf olmamış kişilerin yaşamlarına, fiziksel ve moral bütünlüklerine saygı gösterilecek ve bu kişiler düşmanca bir ayrım yapılmaksızın korunacaklar ve insanca davranılacaktır.’ Kaldı ki, Cenevre Sözleşmelerini de içeren insancıl hukuk kaideleri, bir bütün olarak savaş ve çatışma ortamında silahlı olan kimselerin dahi sağ yakalanma imkânları varken öldürülmelerini ihlal olarak kabul eder.
Ayrıca Anayasa, AİHS ve TCK’nın ilgili hükümlerinde de yaşam hakkı kutsal kabul edilerek dokunulmazlığı koruma altına alınmıştır. Bir an için bu kişilerin örgüte katılmak üzere oldukları kabul edilse dahi, bu durum onların yaşam hakkının ihlal edilmesini meşru kılmaz.
İHD, her koşulda kutsal olan yaşam hakkına yönelik gerçekleşen bu ihlallerin faillerinin tespit edilerek haklarında gerekli yasal soruşturmaların başlatılması sürecinin ısrarlı takipçisi olacaktır.
Av. Reyhan YALÇINDAĞ | Mihdi PERİNÇEK | Av. Selahattin DEMİRTAŞ | Av.Mehmet BOZKURT |
İHD Genel Başkan Yrd. | İHD Doğu-G.Doğu Anadolu Bölge Temsilcisi GYK Üyesi |
İHD Diyarbakır Şube Başkanı | İHD Diyarbakır Şube YK Üyesi |